CNN’in önde gelen isimlerinden Christiane Amanpour geçtiğimiz salı akşamı Uluslararası Basın Özgürlüğü Ödülleri’nde bir konuşma yaptı. Konuşma bir yandan ABD’de Trump sonrası medyada oluşan gerginliği ifade etmesi, öte yandan da otoriterliğin medya üzerine bıraktığı etkiyi gözlemlememize yardımcı olması bakımından büyük önem taşıyor.
“Milyon yıl geçse dahi asla Amerikalı gazetecilerin özgürlüğü ile ilgili olarak bu kürsüde konuşacağımı düşünmemiştim” diyerek sözlerine başlayan Amapour, konuşmasında başta Trump’ın başkan seçildiği andan itibaren her şeyin değişeceğini düşündüğünü; ancak seçilmesinin hemen ertesinde attığı ilk tweet’inin kanını dondurduğunu söyledi. Amanpour, “medya tarafından yönlendirilen protestocular” söylemine vurgu yaparken Trump’ın protestocularla ilgili sonradan geri adım atsa da medyaya yönelik söyleminde geri adım atmamasına dikkat çekti.
Henüz otoriterlik konusunda sınırı aşmadıklarını ama dünyada Sisi, Erdoğan, Putin, Ayetullahlar ve Duerte gibi birçok örneğin bulunduğunu söyleyen Amanpour, Erdoğan’ın İsrailli bir gazeteciye verdiği söyleşideki sözlerini eleştirirken, Cumhurbaşkanı’nın ABD’de de işleri halledecek güçlü bir adam gerektiğine dair bir anlayışı olduğunu; ancak Amerika’nın ihtiyacı olan tek şeyin güçlü ve özgür bir medya geleneği olduğunu vurguladı.
Yalnızca birlikte oldukları sürece mücadelelerinin anlam ifade edeceğini söyleyen Amanpour, seçim sonuçlarıyla basın özgürlüğünün her zamankinden daha önemli hale geldiğini, artık eski paradigmayla dünyayı algılamaya devam edemeyeceklerini, tarafsızlığa değil doğruya odaklanmaları gerektiğini belirtti. Amanpour konuşmasında yalan haberi üretenlerin gerçekliğe verdiği zarara ve reklamverenlerin konuyla ilgili tutumlarının yalan haberlerin önünü tıkama yolunda inisiyatif alması gerekliliğine de değindi.
