Kitap

Çizgi roman neden altın çağını yaşıyor?

Çizgi romanlar artık hayatımızın önemli bir yerini kaplıyor. Eskilerin dev ekollerinin; yani Amerikan (Marvel-DC), Japon (Manga) ve İtalyan çizgi romanlarının neredeyse bir asırdır oluşturamadığı algı oluşmuş durumda. Artık çoğu insan kıyısından köşesinden de olsa bu kültürün içine girdi. Peki, nasıl oldu bu?

Disney sayesinde oldu. Marvel’ın birkaç tane süper kahramanının film haklarını alan Disney, bütün kahramanların aynı evrende olacağı, filmlere toplu olarak girip hep beraber boy gösterecekleri bir ‘ortak evren’ işine girişti. Iron Man’in 2008 yapımı filmiyle başlayan furya artık başka şirketlere de sıçramış durumda, DC de aynı yapılanmaya girişti. Taktik o kadar tuttu ki, özünde çizgi roman olmayan hikâyeler de ‘ortak evren’ kurmaya başladı.

Ancak ortak evrenden ve dijital medyadan ziyade, burada asıl vurgulanması gereken konu, çizgi roman kültürünün yavaş yavaş marjinallikten çıkması ve yoğun talep görmesi. İşin ilginci sadece süper kahraman temaları değil, çok farklı hikâyeler de rağbet görmekte. Ülkemizde de meyvesini veriyor bu durum. Örnek olarak Devrim Kunter’in cumhuriyetin kurulmasından hemen sonrasında geçen bir dedektiflik hikâyesi olan, ‘Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları’ gösterilebilir.

Ama belki de son zamanlar için en iyi örnek, Doğu Yürür’ün İstanbul Odyssey isimli şahane çizgi romanı. Yürür yazmakta olduğu çizgi romanı için ‘konu aradığı bir gün’ü kurguluyor bu eserinde. Çizimleriyle, göndermeleriyle oldukça ilginç bir çizgi roman. Arka Bahçe Yayıncılık’ın oldukça manidar bir önsözü var ki, buraya almadan geçemeyeceğim:

istanbul-odyssey“Yeni başlangıçlar düşününce insan, etrafındakilerin desteğini de almak istiyor ve arkadaşlarına anlatıyor düşündüklerini. Onların ‘olabilir’ demesini bekliyor ümitle. Genelde aşağıdaki gibi cevaplar alıyor karşılığında…
Oğlum, bak, yapılmıyorsa bir nedeni vardır mutlaka!!
Tek akıllı sen misin, bunu düşünen?
Bu fikir mutlaka büyük firmalar tarafından düşünülmüştür, yapılmıyorsa olmuyor demektir.
Türkiye’de bu işler olmaz. Boşuna kafanı yorma.
O cevaplar canını sıkıyor olsa da, senin de karşı soruların olmalı. Mesela:
Nedeni, şimdiye kadar kimsenin yapmıyor olması belki de.
Tek akıllı benim bunu düşünen şu anda, olamaz mı?
Onların aklına gelmemiş olabilir, sonuç olarak o firmaların başında uzaylılar oturmuyor, kaldı ki otursa ne olacak?
– Nereden biliyorsun? Denedin mi daha önce!
Hep o olumsuz cevaplara, inatla soru soranların tarafında olduk. Doğu Yürür’ün yazıp çizdiği İstanbul Odyssey’i gururla sunarken ‘olur’ diyoruz ısrarla!”

Böyle eserlerin ortaya çıkmasına artık büyük şanslar tanınıyor. Fitilini Disney’in ateşlediği bu patlama sayesinde artık çizgi romana azımsanmayacak kadar büyük bir talep var. Talep olduğu sürece de genç yeteneklere, bu işi yapmak isteyenlere yollar açık. Tabii Türkiye için konuştuğumuzda geçerli olan durum bu. Yurt dışında ise olay biraz farklı. Kültür popülerleşmeden önce de müthiş işler vardı, şimdi çok daha fazlası var. Neil Gaiman’ın Sandman serisi mesela… Çizgi roman seven sevmeyen herkesin okuması gereken bir eserdir bu. Maalesef Türkiye’de baskısı tükendi, ikinci el bile bulunması neredeyse imkânsız!

gungezginiDaytripper ya da Türkçe adıyla Güngezgini’nden de kesinlikle bahsetmek gerekiyor. Salman Rushdie’nin ya da Tom Robbins’in uğruna yüzlerce sayfalık romanlar yazdığı ‘büyülü gerçekçilik’ türünün en güzel çizgi roman örneklerinden biridir Güngezgini. Brezilyalı ikiz kardeşler Fabio Moon ve Gabriel Bá tarafından yazılıp çizilmiş. Hayatı ve ölümü olağanüstü bir duyarlılıkla anlatıyorlar. Craig Thompson’ın önsözde dediği gibi, “ölüm hakkında yazmak yeterince basitti. Bu sayfaların içinde çok daha fazlası var: Geçmişe kafa yormak, geleceği arzulamak ama özellikle deneyimin içinde varolmak. Güngezgini (Çizgi Düşler / 2016)

MausYa da Maus. Art Spiegelman’ın İkinci Dünya Savaşı’nı anlatan şahane eseri. Babasının o dönemde yaşadıklarını anlatan Art, Yahudileri fare, Nazileri de kedi şeklinde çizmişti. Belki de ortaya konmuş en gerçekçi İkinci Dünya Savaşı öyküsüdür bu. Sayısız ödül almıştır ve adı, dünyanın en iyi çizgi romanı olarak geçiyor. (Orijinal baskı 1973, Türkçe baskı 2004 / İletişim)

Görüldüğü üzere çizgi romanlar sadece süper güçleri olan, tayt giymiş insanlar hakkında değil. Ortada çok farklı çizgi romanlar bulunmakta ve bunlar edebiyata inanılmaz zenginlikler katmakta.

Watchmen_HCTabii taytlı süper kahraman diyerek geçmemek lazım. Bu ekolde de oldukça güzel kitaplar var. Alan Moore’un kaleme aldığı Öldüren Şaka, Neil Gaiman’ın yazdığı Pelerinli Süvari’ye Ne Oldu? ya da Mark Waid’in yazdığı Kingdom Come DC tarafından yapılan en güzel işlerden. Keza Marvel tarafında da yine Nail Gaiman tarafından oluşturulan 1602, Jeph Loeb ve Tim Sale’in yazdığı Marvel Color serisi bulunmakta.

Özellikle de Alan Moore’un yazdığı Watchmen, okunmadan geçilmemeli!

Ezel Üsten

İstanbul'da doğdu, İzmir'de yaşıyor. Marmara Üniversitesi Sosyoloji mezunu, halihazırda Yaşar Üniversitesi'nde Psikoloji yüksek lisansı yapıyor.

Journo E-Bülten