Uygulamalar

Netflix: Denemeden bilemezsiniz

Netflix yaklaşık altı aydır Türkiye’de ancak firma son bir ayda yaptığı atakla, ülkede kalıcı olmak istediğini açıkça ilân etti. Her gün genişleyen içeriği ve Amerika’daki yapımların neredeyse tamamının Türkiye’ye geleceğinin duyurulması platformu daha da cazip hale getiriyor.

Küreselleşmenin etkisi ile tüketim alışkanlıklarımız birer birer değişirken, günlük hayatımızın önemli objelerinden televizyonun bundan etkilenmemesi tabii ki düşünülemezdi. Türkiye’de ilk dönemlerinde mahalledeki bir evde toplanıp ortak eğlence yaratan o küçük kutu, büyüdü, yassılaştı ve artık bizimle etkileşime girmeye başladı. Tek kanallı dönemde uysun ya da uymasın kitleler ekrana taşınan programı izleyerek yaşamını sürdürüyordu. Sonrasında kanallar çoğaldı ve seçenekler de artışa geçti. 2000’li yılların sonuna gelindiğinde ise televizyonlarda yayınlanan filmlerin kalitesi, dijital platformların artışı izleme alışkanlıklarını da fazlasıyla değiştirme noktasına geldi. Ama gelişme bununla bitmeyecekti elbette…

Geçtiğimiz aylarda Journo’da Bahadır Burak Evren, ‘Kişiye özel habercilik ve medyada yeni trendler’ başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Yazıda haberciliğin bloglar, wiki’ler ve benzeri ögelerle daha da değişeceği işaret edilmiş ve ana akım haberciliğin ötesinde kişilerin beklentisine uygun haberlerin üretileceği yer almıştı. Bunun televizyon haberciliğinin yanında şov dünyasında da benzer etkilerle şekilleneceğini söylemek için âlim olmaya gerek yok. Hatta bu değişimin olanca hızıyla başladığını ve Türkiye’nin de bu rüzgârdan fazlasıyla nasiplendiğini de ekleyerek devam edelim. Seri ve tek tip üretimden (Fordizm), esnek üretime geçiş nasıl tüketim alışkanlıklarını değiştirdiyse, belki bu sürece de böyle yaklaşılmalı. Artık, tüketicilerin kendi alışkanlıklarına uygun üretime geçildiği sürecin ücret ilişkisinde yarattığı sıkıntıların varlığını koyu harflerle vurgulayıp, bu yazının şimdilik dışında bırakarak devam edelim.

Tüketim alışkanlıklarındaki değişim ve kişilerin sadece istedikleri içeriklere ulaşıyor olması elbette ki sektörde ciddi istihdam hareketliliğine neden olacaktır ama artık büyük yapım şirketleri televizyon kurmak yerine, başka bir yayın platformuna üye olarak izleyicilerine türlü içerikler sunmaya başladı. Amerika’da Netflix, HBO ve Hulu gibi platformlar diziden filme, talk show’dan konsere yüzlerce içeriği izleyiciye sunuyor ve tüketici istediği içeriğe istediği anda aylık belli bir meblağ karşılığında ulaşabiliyor. İlk bakışta hemen şu sorular gelebilir; “neden dizi izlemek için para vereyim?”, “neden internetten indirmeyeyim?”, “zaten evimde başka bir platform var neden bunlara abone olayım?” İlerleyen kısımlarda bu sorulara belki yanıt bulabilirsiniz ama belki de en radikal yanıt şu olacaktır: Kısa dönemde bu iş artık böyle gidecek.

Geçtiğimiz günlerde yukarıda bahsettiğim öykü, resmen Türkiye’de de başladı. Amerika’nın en büyük dijital yayın platformlarından Netflix Türkiye’de faaliyet göstermeye başladı. Birçok yerde reklamını gördüğünüz Netflix, istediğiniz diziyi veya filmi istediğiniz saatte, istediğiniz yerde izlemenizi amaçlayan bir platform. Netflix’i akıllı televizyon, telefon, PC, Apple TV ve PlayStation gibi birçok farklı platformdan izleyebiliyorsunuz. Sisteme bir kartla dahil olup ilk ay ücretsiz kullandıktan sonra size uygun tarifeyi seçerek aboneliğinizi devam ettiriyorsunuz. Netflix’te üç tip abonelik bulunmakta. Tek kullanıcı/SD, iki kullanıcı/HD ve dört kullanıcı UHD. Yaklaşık 15 liradan başlayan aylık abonelik ücretleri sizin seçiminize göre değişiyor. Netflix’i internet üzerinden izliyorsunuz. Ancak HD kalitesinde yayın almak için yavaş internet hızlarının yeterli olmayacağını belirtmekte fayda var. SD yayında saatte ortalama 0.7 GB, HD yayında 3 GB, Ultra HD yayında ise 7 GB veri transferi olduğunu göz önüne alınca kendinize uygun planı seçmek daha mümkün olacaktır. Türkiye’deki temel sorunlardan adil kullanım kotasının düşüklüğü ise bu seçimi yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta olabilir. Ancak Netflix CEO’su çok düşük hızlarda bile platformun çok iyi hizmet vereceğini belirterek şimdilik bu sorunların çok da önemli olmadığı görüşünde.

Neden Netflix’e üye olmalı sorusunun en önemli cevaplardan biri kaliteli içerik. Türkiye’de hiç de azımsanmayacak bir yabancı dizi izleyici kitlesi olduğu önemli bir vakıa. Netflix tamamen kendi yapımı House of Cards, Narcos, Stranger Things, Marco Polo gibi dizilerin yanı sıra, Breaking Bad, Suits, Luther, Peaky Blinders gibi başka firmaların dizilerini de barındırıyor. Üstelik bu dizilerin neredeyse tamamı Türkçe altyazı ya da Türkçe dublaj seçeneği ile izleyiciye sunuluyor.

Netflix’in iddialı olduğu bir diğer nokta ise belgeselleri. Yine tamamen orijinal yapımların yanında Chomsky’nin Requiem for the American Dream, Cosmos, Planet Earth ve Life gibi bir sürü belgesel, dolu dolu bir dünyayı eve getiriyor. Filmler, konserler ve daha nicesi… Netflix sadece yabancı yapımları içinde barındırmıyor. Birçok yapım firması ile anlaşan Netflix, Leyla ile Mecnun, Ezel ve Suskunlar gibi yayınlandığı dönemde büyük ilgi gören dizileri de ekrana taşıyor. Yine yerli filmler konusunda geniş bir arşiv olduğunu da belirtmeli.

Netflix yaklaşık altı aydır Türkiye’de ancak son 1 ayda yaptığı atakla firma, ülkede kalıcı olmak istediğini açıkça ilan etti. Her gün genişleyen içeriği ve Amerika’daki yapımların zamanla neredeyse tamamının Türkiye’ye geleceğinin duyurulması platformu daha da cazip hale getiriyor. Bu aslında tüketicinin konfor düzeyini fazlasıyla artıran bir çalışma. İşten geliyorsunuz ve evde dizi izleyeceksiniz. Dizinin saatini kaçırmışsınız ya da tekrar izlemek istiyorsunuz. Bu noktada kumandanızın birkaç tuşu ile sınırsız bir dünyaya erişmek gerçekten büyük bir keyif. Elbette “ben bunu torrent’ten indiririm para vermek saçma”diyenler olacaktır. O sorunun yanıtı veya tartışması bu yazının konusu değil. Burada aslında habercilikte ve internette olduğu gibi izleyicinin tamamen kendi isteklerine uygun içeriklere, ücretini ödeyerek sahip olması konusu önemli. Böyle bir firmanın Türkiye’de yatırım yapması başka bir kapıyı daha aralıyor hiç tartışmasız. Yakın zamanda korsanla mücadelede yasal yaptırımların daha da sıkılaşacağı ve Netflix gibi içerik sağlayıcılarının sayısının daha da artacağı günler uzak değil.

Netflix’e üye olun derim. En azından bir aylık deneme süresini kullanın ve platform hakkında ve televizyonun geleceğinin aşağı yukarı nasıl şekilleneceği konusunda fikir sahibi olun. Yakın gelecek tamamen bu tip platformların kontrolünde olacak.

Emre Saklıca

Basın emekçisi, program yapım ve sunucusu. Siyaset Bilimi, Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Mezunu, halen İletişim Fakültesi'nde doktora öğrencisi. Teknoloji, kültür sanat alanında yazılar yazmaktadır.

Journo E-Bülten