Haber

OHAL’de çevre: Hükümet ve sermaye beş ayda neler yaptı?

Darbe girişiminin ardından alınan OHAL kararı, özellikle çevre hareketleri açısından sorunları derinleştirdi. OHAL, ekolojiyle birebir bağlantılı meseleleri görünmez kıldı. Valilik emirleriyle itiraz hakkının ve her türlü hak mücadelesinin engellenmesi, bilgi edinme hakkının ve halkın katılımının istisnaileştirilmesi, mahkeme kararlarının uygulanmaması hukuksuzlukları arttırdı. Bunların yanı sıra hesap verilebilirlik ve şeffaflık tamamen devre dışı bırakıldığı için yapımı süren veya planlanan projelerin finansal olarak da takibi zorlaştı. ÇED raporlarıyla ilgili yapılması gereken halkın katılımı toplantıları yapılmadan, tartışmalı projelerle ilgili yeni izinler verildi.

Çevre ve yaşam alanları mücadelesini bundan sonra daha da zorlayacak OHAL sürecinin beş aylık uygulamaları özetle şöyle:

ÇED süreçleri hızlandırıldı

OHAL’in ilk günlerinde zaten bir anlamda olağanüstü hâl durumunda olan ÇED (çevresel etki değerlendirme) süreçlerinin hızlandırılmasıyla ilgili açıklamalar yapıldı. OHAL, koşulları doğa talanı için fırsata çevrilirken, ÇED raporlarına jet hızında onaylar verilmeye başladı. OHAL’in ilan edildiği akşam Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin ÇED’lerle ilgili yaptığı açıklama, zaten uygulama aşamasında ciddi sorunlar yaşanan ÇED’i tamamen etkisiz ve işlevsiz hâle getirileceğinin sinyallerini verdi. Nitekim, gelişmeler de bu beklentiyi doğruladı. İzmir’de Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, dokuz ilçede toplam dokuz proje için, “ÇED gerekli değildir” kararı verdi. Bursa kent merkezinin ortasına yapılmak istenen DOSAB Termik Santrali’nin ilk ÇED’i çevrecilerin yoğun mücadelesiyle iptal ettirilmişken, OHAL döneminde projenin ikinci ÇED dosyasına jet hızıyla “ÇED Olumlu” kararı verildi. Kamuoyunda çok fazla ses getiren, Anayasa Mahkemesi’nin 2014’te iptal ettiği ve Amasra halkının karşı olduğu Hema Termik Santrali ve Kül Depolama Sahası projesi tekrar ısıtılıp gündeme getirildi. Daha önce 42 bin ayrı dilekçe veren Bartınlıların tepkisini hiçe sayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 10 Ekim 2016 tarihinde santral için ÇED olumlu kararı verdi. Bartın Platformu’nun girişimiyle termik santrale karşı 2000 kişi dava açtı. Yine İstanbul Haliç kıyısına yapılması planlanan mega proje Haliçport’un ÇED raporu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından OHAL döneminde onaylandı. I. derece Doğal SİT Alanı olan, Danıştay’ın “HES yapılamaz” kararı bulunan Alakır Nehri’ne yapılmak istenen sekiz HES projesinden biri olan Dereköy HES’e ÇED Olumlu kararı verildi. Çanakkale’de Çınarköy ve Pazarköy mevkilerinde maden ocağı için ÇED süreci başlatılırken, ÇED toplantısına katılmak isteyen çevreciler toplantıya alınmadı. ÇED olumlu kararlarının yanı sıra acele kamulaştırmalar da hız kazandı. Çeşitli illerdeki riskli alan ve acele kamulaştırma kararlarının gerekçesinde köprü, yol, termik santral gibi projeler yer aldı.

‘Mega projeler’ denetim dışına çıkarıldı

OHAL kararnameleri kapsamında Meclis’ten aceleyle geçirilerek yürürlüğe giren kamuoyunda ‘madde 80’ olarak bilinen 6745 sayılı kanun, OHAL dönemi uygulamalarının doğa ve yaşam alanları açısından en büyük tahribatı yaratacak olanı. Bu madde hükümetin stratejik proje bazlı yatırımları hızlandırarak, tabiat varlıkları ve SİT alanlarına yapılacak yatırımları tüm denetim mekanizmalarının dışında tutmayı hedefliyor. Nükleer santraller, HES’ler, altyapı yatırımları, termik santraller, mega projeler, bu yasayla tek bir Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası Danıştay’ın defalarca verdiği iptal kararlarına rağmen onaydan geçmiş olacak. Yine aynı yasayla bu yatırımlara; Kurumlar Vergisi ve Gümrük Vergisi muafiyeti, gelir vergisi stopajı teşviki tanınacak. Hazine arazilerinin 49 yıllığına bedelsiz tahsisi sağlanacak, Bu yatırımlar pek çok dokunulmazlıklara ve teşviklere sahip olacak. Bu kanunun iptali için çok sayıda sivil toplum kuruluşu Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

‘Varlık Fonu’ ile gizli kasa oluşturuluyor

Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek, yasalaştı. Varlık Fonu adı altında denetimden muaf adeta ikinci bir Hazine oluşturuldu. Ekonomiyi canlandırmak, bu fonla sermaye yaratmak isteyen AKP iktidarı, aynı zamanda beton, asfalt ve kirli enerjilere dayalı ekonominin can damarı konumundaki mega projelere de kaynak aktarmak için yeni bir yöntem yaratmış oldu. Tamamen Bakanlar Kurulu’nun kontrolünde olacağı belirtilen Türkiye Varlık Yönetimi A.Ş. ile Türkiye Varlık Fonu, buna göre kurulacak şirket ve alt fonlar Gelir ve Kurumlar Vergisi’nden muaf olacak. Bu muafiyet, Türkiye Varlık Fonu ve şirket kazanç ve iratları üzerinden Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yapılacak vergi kesintilerini de kapsayacak. Mega projelere kamu kesiminin borcu arttırılmadan sermaye yaratılması, yaratılan kaynağın da Varlık Fonu çatısı altında toplanarak bu mega projelere aktarılması planlanıyor.

OHAL nükleercilere yaradı

Uçak krizi sonrası ilk kez Ağustos’ta bir araya gelen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu buluşmasının ardından Akkuyu Nükleer Santrali’ne ‘stratejik yatırım’ statüsü verildi. Projenin bitiş tarihinin sürekli ileriyle atılması bir yana bu statüyle Akkuyu NGS, yüzde 90 vergi indirimi, kredide devlet desteği ve prim desteği gibi pek çok avantaja sahip oldu. OHAL dönemi bir anlamda nükleer projelerine yaradı desek yeridir. Zira, 3. nükleer santral için adım adım Çin’le işbirliğine giden Türkiye adına Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın Çin’de imzaladığı anlaşma yine OHAL günlerinde TBMM’de kabul edildi.

Cerattepe kaybetti, Türkiye kaybetti

OHAL koşullarının, her türlü hak mücadelesinin engellenmesi temelinde biçimlendirilmesinin en çarpıcı örneği hiç şüphesiz Cerattepe davası oldu. Çeyrek asırdır yaşam alanlarına sahip çıkarak mücadele eden Artvinliler son olarak OHAL koşullarında görülen, daha evvel ÇED raporunun iptal edilmesine rağmen bu kez ÇED raporunun olumlu olarak değerlendirildiği bir hukuki süreç yaşadı. Türkiye’nin en büyük çevre davasında mahkeme maden şirket lehine karar vererek, başta Artvinliler olmak üzere bütün doğa ve yaşam savunucularının taleplerini görmezden gelmiş oldu. Cerattepe davasında verilen bu karar, doğa varlıklarının korunması adına sürdürülen tüm hukuk mücadelelerinin tümünü olumsuz etkileyecek.

Yaylaya çıkmak yasaklandı

Geçen yıl tepkiler nedeniyle durdurulan Rize’nin Çamlıhemşin ilçesi Yukarı Kavron ile Samistal yaylaları arasındaki 8 kilometrelik bağlantı yolu olan Yeşil Yol Projesi’nde, 15 ay aradan sonra tekrar başlayan yol yapım çalışmalarına halk tepki gösterdi. Bunun üzerine Rize Valiliği, Yeşil Yol’a karşı gerçekleştirilecek eylemleri engellemek için yaylaya çıkışı yasakladı. Yaylaya çıkmak isteyen yaşam savunucularının önü Jandarma tarafından kesildi, 11 kişiyi gözaltına alındı.

Askeri alanlar imara açıldı

15 Temmuz darbe girişimi sonrası inşaatçı Ali Ağaoğlu’nun, Maslak’taki askeri alana göz dikerek, “Cumhurbaşkanımız talimatı versin yarın kazmayı vuralım. Kamu yer göstersin hiçbir karşılık beklemeden 239 şehide 239 ev yaparım” açıklamasının ardından askeri alanların imara açılıp açılmayacağı tartışması başladı. Hükümet, şehir merkezinde kalan askeri alanların yeşil alan olarak kalacağını söylese de, 56 bin hektarlık askeri alan rant iştahını kabarttı. Tuzla Kaymakamlığı’nın Deniz Harp Okulu’na ait 8000 metrekarenin kendilerine tahsis edilmesi talebini Milli Savunma Bakanlığı kabul etti. Eğitim alanı olarak düzenlenen yeni bölge imara açılmış oldu. Öte yandan, kasımda çıkarılan 677 ve 678 sayılı KHK’larda askeri alanların denetimi İçişleri Bakanlığınaa geçti. KHK’da, “Türk Silahlı Kuvvetlerine, Sahil Güvenlik Komutanlığına, Jandarma Genel Komutanlığına ve Emniyet Genel Müdürlüğüne ait harekat, eğitim ve savunma amaçlı yapılar için bu Kanun hükümlerinden hangisinin ne şekilde uygulanacağı Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir” ibaresi yer aldı.

Kentsel dönüşümde rıza dönemi bitti

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki 6306 sayılı Kanun’un Uygulama Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler 27 Ekim’de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi, Bakanlar Kurulu kentsel dönüşümde söz sahibi oldu. Tamamen inşaat sektörünün önün açmak adına yapılan değişikliklerle artık tek tek binalarla uğraşılmayacak, Bakanlar Kurulu devreye girip belli bir bölgeyi “riskli alan” ilan edebilecek.

SİT alanları kaldırıldı

Daha önceki yıllarda da gündeme gelen ancak gerçekleştirilemeyen SİT alanlarını talana ve ranta açacak düzenlemeler OHAL fırsatçılığıyla halledildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, doğal SİT alanlarını yeniden ‘gözden geçirerek’ bazı alanların SİT statüsünü kaldırdı, bazılarının SİT derecesinde de değişikliğe gitti. Bazı altyapı projelerinin yapımında ‘ayak bağı’ olan SİT statüleri, Bakanlığın ihaleyle verdiği işler kapsamında özel şirketler tarafından belirlendi. Yeni durumla birlikte doğal, kültürel, tarihi SİT alanları birilerinin insafına bırakıldı.

Validebağ Korusu, Roma Bahçesi, Kabataş…

OHAL süreci, bir dönem İstanbul’un önemli merkezlerinde yapımı gündeme gelen ancak bir şekilde durdurulan projelerin yeniden başlatılması için de fırsat oldu. Üsküdar’daki I. derece doğal SİT alanı statüsünde olan Validebağ Korusu içinde daha önce engellenen inşaat girişimine OHAL bahanesiyle tekrar başlanmak istendi, çalışma Validebağ Gönüllüleri tarafından durduruldu. Geçen yıl, bu noktada bir inşaat çalışmasına başlanmış, Validebağ gönüllülerinin hem hukuki hem de fiili müdahalesi ve nöbet tutmasıyla bu çalışma durdurulmuştu.
Aynı şekilde 2005’te gündeme gelen ve içerdiği 83 bin metrekarelik dev beton dolgu alanıyla bir mega proje olan Kabataş İskelesi’ne Martı Projesi’ne de, darbe tartışmalarının en yoğun günlerde start verildi.
Öte yandan Cihangir’deki Roma Bahçesi yakınında kazı çalışması yapan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü herhangi bir kültür varlığına rastlanmadığını belirtti. Kazı çalışması yapılan yere beton dökülürken, inşaatın başlaması bostana ilişkin tartışmaları tekrar başlattı.

Zeytinlikler yine imara açılmak isteniyor

TBMM’de daha önce tüm partilerin oylarıyla altı kez reddedilen, zeytinciliğin idam fermanı olarak kabul edilen Zeytincilik Yasası’nın 20. maddesinin değiştirilmesi 7. kez gündeme getirildi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın, üretim ve yatırımın önündeki engelleri kaldırmayı hedefleyen “Üretim Reform Paketi Kanun Tasarısı Taslağı”nda yer alan düzenleme ile 3573 sayılı Zeytincilik Yasası’nın 20. maddesi değiştirilerek “zeytinlik alanlar ve bu alana 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç tesis yapılamaz” hükmü kaldırılmak isteniyor. Değişiklik önerisiyle zeytinlik alanlara sanayi tesisleri ve madencilik işletmelerine izin verilmesi öngörülüyor.

Yeni termik santrallere onay verildi

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ekim ayında KHK ile yapılan plan değişikliğiyle, Silivri-Çerkezköy ve Vize ilçesinde tarım ve orman alanı olan iki bölgeyi “Enerji Üretim Alanı” ilan etti. Termik santral yapmak için bu kararın alındığı belirtilirken, yaşam savunucuları kararın iptal edilmesi için topladıkları itiraz dilekçelerini Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne teslim etti.

 

Pelin Cengiz

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nden mezun. 24 yıldır çeşitli dergi, gazete ve TV'lerde ekonomi gazeteciliği yapıyor. 2009'dan bu yana ağırlıklı olarak iklim değişikliği, ekoloji, enerji politikaları alanlarıyla ilgileniyor. Açık Radyo'da Ekonomi&Ekoloji adlı haftalık programı var.

Journo E-Bülten