Gelecek

Hayat dijitalleşirken: İnsan kapasitesi ile nasıl değer yaratılır?

Kendini tekrar eden, yapılan işin karar süreçleri açısından yüksek risk göstermeyen, yeknesak hale gelen işler en çabuk devre dışı kalan alanlar olacak. Bu durum özellikle emeğe dayalı iş gücü havuzunda kısa sürede tamiri mümkün olmayan sorunlara yol açıyor.

Dijitalleşme herkesin dilinde. İş hayatıyla ilgili bir yazı hazırlıyorsanız, sunum yapacaksanız bu gelişmelerden bahsetmeden geçemiyorsunuz. Bazen anlamakta zorlandığımız ve çoğunlukla hayranlıkla seyrettiğimiz bunca olay yaşanırken insan faktörünün bu gelişimin neresinde ve nasıl yer alacağını tartışmadan geçmek pek mümkün değil. Teknolojiyi anlayan, geliştiren, iş modelleri kuran daha küçük bir kalabalık için oldukça kolay görünse de emek yoğun çalışan insanlar için anlaması ve anlaşılması oldukça zor bir durum ile karşı karşıyayız. Bu noktadan sonra nereye gitmemiz lazım? İnsan kapasitesini anlamlı kılmak için neler yapmalıyız.

Şüphesiz tek bir makale de çözülmesi pek mümkün olmayan geniş bir konudan bahsediyoruz. Sosyal etkiden, ekonomik gelişime ve eğitime kadar pek çok alana dokunan bu konu artık göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir hızla hayatımızı etkilerken biz bunun neresinde ve nasıl yer alacağımıza karar vermek durumundayız. Kişisel tercihlerimizin yanında toplumsal ve idari kararların da bu süreci anlayan ve çözüm üreten bir yapıya geçmesi kaçınılmaz hale geliyor.

Makineler önce rutin işleri devralıyorlar. Kendini tekrar eden, yapılan işin karar süreçleri açısından yüksek risk göstermeyen ve yeknesak hale gelen işler en çabuk devre dışı kalan alanlar olacak. Bu durum özellikle emeğe dayalı iş gücü havuzunda kısa sürede tamiri mümkün olmayan sorunlara yol açıyor. Mesela artık üretimin 3 boyutlu yazıcılar tarafından yapıldığı bir fabrika ortamında problemleri çözmesi ve müdahale etmesi gereken insan minimum seviyede mekanik mühendislik eğitiminden geçmiş olmalı. Bir usta veya ustabaşı ihtiyacımız yok. Makinelerin düzenini sağlayacak ve gerekirse yazılımlarına müdahale edecek yüksek seviyede teknik uzmanlık ihtiyacımız ortaya çıkıyor. Bu durumda mavi yakalı çalışanları nasıl değerlendireceğiz? Yaşam boyu öğrenme denen, çok konuşulan ama çok mesafe alınamayan konuda ne yapmamız gerekiyor?

Güce dayalı emek ihtiyacından servis üretmeye odaklı emeğe…

Tarım dışı istihdam alanlarının genişlemesi, köyden kente göçün artık konuşulmadığı, bir gerçek halini aldığı yaşam alanımızda, güce dayalı emek ihtiyacından servis üretmeye odaklı emeğe geçişin yaşandığını görüyoruz. Servis sektörü istihdamı sürüklerken bir sonraki aşamada servisin akıllı makineler tarafından yapılacağı gerçeğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu noktada giderek insan kalitesinin arttırılması, kişiselleştirilen müşteri servislerinde bilgi ve uzmanlık seviyesi yüksek insanların istihdam edilmesi kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak. Özellikle yüksek istihdam sağlayan şoförlük gibi iş alanlarında tamiri çok kolay olmayan büyük bir istihdam açığı ortaya çıkacak gibi görünüyor.

Robotlar senaryo yazıyor, yapay zeka yemek yapıyor

Peki bu durumda ne yapmalı, her genci yüksek öğrenime yönlendirmek işleri çözecek mi? Muhtemelen hayır ama istihdam piyasasına giren her bireyin iş esnasında ve işe hazırlarken kapasite ve kalitelerini yükseltmek bir zorunluluk halini alıyor. Giderek yoğunluğu artan uzaktan eğitim uygulamaları, artırılmış gerçeklik kullanımı ve kişiselleştirme, istihdam açısından arayı bir miktar kapatabilir, bu da tek başına yeterli olmayacaktır. Film senaryolarının robotlar tarafından yazıldığı, yemek yapma işinin bile yapay zeka ve makinelere teslim edileceği bir ortamda yeni iş alanlarına hazırlık da bir o kadar önem taşıyor.

Bu yeni alanlar neler, artık programlama gibi konular geride kaldı. Bunun yerine yapay zekayı, sistemlerin akıllanmasını, kendini programlayabilecek makineleri konuşuyoruz. Önümüzdeki yüzyılda Dünya kaynaklarının yetersizliği ortaya çıkacaksa Gezegen Mühendisliği, uzay programları gibi yüksek teknoloji işleri daha popüler hale gelirken, gündelik hayatımız açısından şehir tarımcılığı ve topraksız tarımcılık, geri kazanılır kaynaklardan enerji elde edilen teknolojiler konusunda ortaya çıkan alanlar, artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) konusunda açılacak yeni sanatsal ve yapım alanları ile tasarım ve müşteri deneyimi oluşturmak büyük iş alanları olarak karşımıza çıkacak.

Bitcoin ve Blockchain teknolojisi sayesinde bankacılık ve finansal kurumlar açısından yepyeni bir gerçekliğin oluştuğunu ve bankaların kişisel finansman konularında giderek geride kaldıklarını göreceğiz. Bu durumda şu anda verdiğimiz eğitim ve içeriklerinin de bu yeni gerçeklere uyumu konusunda yeniden değerlendirilmesi gerektiği kaçınılmaz olarak karşımıza çıkıyor. Bu duruma hazır olmak için, öncelikle bu eğitimi vermeyi düşünecek ve bu konuları eğitim planı içerisine koyacak bir grup insanın da zaman kaybetmeden yetiştirilmesi gerekiyor. Bu konu akademik yapı dışında özel kurumlar ve karar vericilerin de hızlıca ajandalarına girmesi gerektiği gibi bir stratejinin belirlenmesi de kritik önemde olacak.

Bahadır Burak Evren

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Evren, profesyonel çalışmalarına 1993 yılında British American Tobacco Hollanda’da başladı. Evren, BAT Orta Asya, Volkswagen Türkiye, McCann Erickson World Group bünyesinde farklı pazarlama ve iş geliştirme fonksiyonlarında görev aldı. 2005 yılından başlayarak sırasıyla Mynet, Fox Intenational Channels, TTNET, Motorola, Morhipo ve D&R şirketlerinde, Üst Düzey Dijital Yönetici ve İcra Kurulu Üyesi unvanlarıyla rol aldı. Halen Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümünde misafir öğretim görevlisi olarak çalışan Evren, girişimcilik, inovasyon ve büyük veri konularında eğitimler vermekte.

Journo E-Bülten