Öğretmen Abdullah Korkmaz, darbe girişimi sonrası 18 yılını verdiği öğretmenlik mesleğinden men edildi. İhraç kararını beklemediği için çok şaşırmış, ne yapacağını bilememişti. Ailesiyle Silopi’den Diyarbakır’a henüz dönmüştü. 6 Ekim’de Diyarbakır’da göreve başladığı yeni okulundan 29 Ekim’de atıldı.
Aslen Suruçlu olan Korkmaz ailesi, 1976 yılında ekonomik sebeplerle Adana’ya göç etmişti. Öğretmen Korkmaz Adana’da doğmuş ve büyümüştü. Mesleğinin ilk 10 senesini Diyarbakır’da geçirmişti. Ancak 2009 yılında eşinin işi sebebiyle Silopi’ya tayin istedi. Böylece 2009’da Şırnak’a gittiler. Silopi İstiklal İlköğretim Okulu’nda okul müdürü olarak görev yaptı.
“Silopi’de müdürken öğrencilerle aram çok iyiydi. Her sene ilçe birincisi ya da ikincisi okulumuzdan çıkardı. Okulun ortalaması da çok iyiydi.”
Bir gün müdürlük görevini gerekçe göstermeden uzatmadıklarını öğrendi. İddiaya göre, vali bey uygun görmemişti. Ancak Korkmaz, bu durumun ilçe eğitim müdürlüğünden kaynakladığı kanaatindeydi. Müdür olarak göreve atanamayınca Diyarbakır’a tayinini istedi ve 10 yıl öğretmenlik yaptığı şehre böylelikle dönmüş oldu.
Mehmet İçkale İlköğretim Okulu’nda 6 Ekim 2016 tarihinde rehber öğretmen olarak görevine başladı. 29 Ekim’de ihraç kararını öğrendiğinde ise Silopi’deki evlerini taşımak üzere Şırnak’taydı.
O sırada çalışmayan eşi Urfa’da iş aramaya başlamış ve bulmuştu da… Dokuz yaşındaki kızıyla eşini Urfa’ya yolcu etti ama bir kötü haber de oradan gelecekti. Başvuruda bulunduğu işyeri sözünde durmayarak eşini işe almamıştı. Abdullah Korkmaz, ihraç edildiği için eşine de iş vermediklerini düşünmeye başlamıştı:
“Gel başla demelerine rağmen iş vermediler eşime. Evimiz hala Silopi’de, eşim ve çocuğum Urfa’da, ben Diyarbakır’dayım. Eşim iş buldu diye kızımın okul kaydını Urfa’ya yapmıştık. Okula orada gidiyor.“
‘En iyi çiğ köfte yaparım dedim’
Öğretmen Korkmaz, bel fıtığı ameliyatı olduğu için mesleği de elinden alınınca para kazanabilmek için kara kara ne yapabileceğini düşünürken zihninde bir ampul yandı:
Çiğ köfte yoğurabilirdi!
“Şimdiye kadar hep kalemle çalıştık. Gençken ağır işlerde çalışmıştım ama artık yapamam. ‘Çiğ köfteyi çok iyi yapıyorum, en iyi çiğ yaparım’ dedim. Dükkanı 8 Aralık’ta açtım. Sabah 6’dan gece 12’ye kadar buradayım. Şu an işler pek olmuyor. Arkadaşlar gelip gidiyor. Ekonomik kriz var. Bizde çiğ köfte yemekten sonra yenen bir şey… İnsanların önceliği olmuyor.”
Korkmaz şimdi hem ev hem de dükkan kirası ödüyor. Sendika’nın verdiği ödenekle bir şekilde evi de işi de döndürmeye çalışıyor. Dükkanı, günde bir porsiyon da satsa en azından Ramazan bayramına kadar açık tutmakta kararlı çünkü kendisi gibi işsiz bırakılanlara ‘umut ışığı’ olsun istiyor:
“Ayakta durduğumuzu göstermek istiyorum. Alın terimizle para kazandığımızı görsünler istiyorum, yoksa bir getirisi yok. Sağlık olsun, ayakta durmaya çalışıyoruz. Duracağız, başka çaremiz yok. Bugüne kadar alın terimizle çalışıp kazandık. Yine o şekilde çalışıp kazanacağız.”
Kızı ilk başta olayların farkında olmasa da bir gün babasının işten atıldığını öğrendi. Daha birkaç hafta önce, “Bana Silopi’de müdürün kızı diyorlardı. Diyarbakır’da rehber öğretmenin kızı diyorlar. Acaba Urfa’da ne diyecekler” diye sormuştu. İşten atılmayı duyunca bir gün boyunca hiç konuşmamıştı. Ertesi gün ise babasına cevabı hazırdı:
“İkinci dönem okula gitmem, çiğ köfte yapmana yardım edeceğim.”
‘Devletten bana bir tek kimlik kalmış’
18 yıllık mesleğinden ayrı düşmek nasıl bir duygudur? Abdullah Korkmaz şimdi kendini yersiz yurtsuz kalmış gibi hissediyor:
“Vatanından koparılmak gibi bir şey meslekten atılmak… Sigortalı çalışamıyoruz. Emekli olamıyoruz. Pasaportumuza el konuldu. Kredi kartlarıma el konuldu. Elimde bir Türkiye Cumhuriyet kimliği var. Devletten bana bir tek kimlik kalmış. Devlete sadece nüfus cüzdanıyla bağlı kalmışız. Her şeyin hayırlısı olur ama ne olursa olsun biz hiç yanlış bir şey yapmadık. Doğruyu söyledik. Onurlu mücadele yürüttük, alın terimizle çalışmaya devam edeceğiz. Başka yolu da yok yani…”