Gezi Parkı protestolarının ilk günlerinde TGS İstanbul Şubesini devralan genç ekip, bütün bir sendikayı Gezi rüzgarıyla değiştireceğini henüz bilmiyordu. Birazdan okuyacaklarınız işte bu değişimin hikâyesi.
Hikâye şöyle başlıyor: Yaş ortalaması 29 kadın temsili yüzde 60 olan bir ekip Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesinde yönetime gelir. Başlarda ne yapacaklarına dair kapsamlı bir planları yoktur. Ama Gezi’de açığa çıkan yaratıcı enerji onları da etkiler. Önce Ankara Şubesi, sonra Genel Merkez bu değişim dalgasıyla yenilenir. Cinsiyetçi ve milliyetçi ifadeler sendika tüzüğünden temizlenir. Sendikanın algılanışını, imajını değiştirmek için kapsamlı bir çalışmaya girişilir.
Gelin bu sürece biraz daha yakından bakalım:
İki yıl önce TGS’ye yönetici seçildiğimde pek çok kişiye sendikalar hakkında ne düşündüklerini sordum. Aldığım cevaplar korkunçtu. Eski moda, işe yaramaz, asık suratlı, yaşlı, erkek, solcu işi, sıkıcı gibi sözler duydum. Böylece ilk hedef kendiliğinden ortaya çıktı. Sendikalı olmayı “havalı ve arzu edilir” (cool&trendy) hale getirmeliydik. O andan itibaren attığımız her adımda bunu düşündük. Yazdığımız her açıklama, attığımız her tweet, gösterdiğimiz her tepki, paylaştığımız her görsel, yaptığımız her konuşma yeni TGS’yi yansıttı.
5N1K1Sendika kampanyası da, TGS Akademi de, gazetecilerin dergisi Journo da aslında aynı mesajı verdi ve vermekte: Sıkıcı değil eğlenceli, nostaljik değil güncel, mahalli değil dünyalı, ağlak değil güleryüzlü ve ürkek değil özgüvenli.
Tüzükten dekorasyona, söylemden icraata her şeyi değiştirirken gördüğümüz ilgi de arttı. Myra İletişim Tasarımı Ajansıyla yaptığımız 5N1K1Sendika kampanyasının yarattığı etki sonucu, 100’ün üzerinde medya çalışanı sendikalı oldu ve TGS üç hafta içerisinde işkolu barajını aştı. Bu, yasal olarak toplusözleşme yapma yetkisi kazanmak, böylece meslektaşlarımızın ekonomik ve sosyal durumunu nispeten düzeltebilmek demekti. Göreve geldiğimizde hiçbir kurumda sözleşmesi olmayan sendikamız iki yıl içinde beş kurumda (Evrensel, BirGün, ANKA, Kocaeli Manşet, Yurt) toplusözleşme imzaladı, yenileri de yolda.
Peki bundan sonra ne yapacağız?
Türkiye Gazeteciler Sendikası kurulduğu 1952’den 1990’lara kadar ülkenin en büyük basın kuruluşlarında örgütlenmiş, sözleşmeler imzalamış gerçek bir sendika. Kimileri TGS’yi sadece basın özgürlüğüyle ilgilenen bir tür dernek olarak görmek istese de, biz sendikayız. Öncelikli olarak maaşla, zamla, mesai ücretiyle, izinle, öğle yemeğiyle ilgileniriz. Medya çalışanları arasında birliği tesis ederek patronlar ve hükümetler karşısında güçlü hale gelmeyi teşvik ederiz. Gün itibariyle de sorumluluğumuz budur. Alternatif medyada örgütlenerek sağlam bir zemin üzerinde yeniden ayağa kalkan sendikamızın güncel hedefi, ana-akım medyada sendikalı sayısını arttırmak ve plazalardaki orman kanununun yerine toplusözleşmeli, insanca çalışma düzenini koymaktır.
Kolay mı? Bu soruya “evet, kolay” yanıtını vermeyi kim istemez? Ben de tahmin edeceğiniz gibi zor diyeceğim, hatta çok zor. Ancak son iki yılda hep “yapılamaz” denenleri yapan, üstelik her biri gönüllü biçimde sendikaya emek veren harika bir kadromuz var. Ve elbette bize inanan dostlarımız.
Herkese, hepimize kolay gelsin.