Birkaç on yıl önce ancak hayallerini kurduğumuz sistemlerin bugün karşımıza çıkması, aklımıza gelmeyeni, başımıza getirmiş gibi görünüyor. Makinelerin bizim yerimize karar almaları, aldıkları kararları tamamen rasyonel sonuçlara dayandırması veya bizim tasarladığımız algoritmaların her aşamada yeniden öğrenerek karar vermeye başlaması bizi tamamen yeni bir dünya ile karşı karşıya bıraktı. Peki şimdi ne olacak?
Makineler karar verirken, tamamen rasyonel verilere dayalı olarak hareket edeceklerine göre çoğu zaman bir insan gibi düşünmelerini beklemek çok olası değil. İnsanlar ne kadar kurallara bağlı kalsa da, günün sonunda duygular ve anılar taşıyan birer organizmayız ve zor kararlar alırken her an olası alternatifleri riskli olsalar bile değerlendirmeyi göze alabiliriz. Yapay zeka bu durumda nasıl davranırdı? Geçen aylarda yurt dışında çokça tartışılan, kendi kendini süren bir otomobilin kaza esnasında vereceği tepkiler neler olur tartışması, en temelde kaza esnasında insanların vereceği vicdani kararın sadece büyük veri öğrenmesi ile çözülemeyecek kadar kompleks ve duygulara dayanan bir karar olmasından kaynaklanıyor. Ameliyat gerçekleştiren bir robot, insan müdahalesinin sınırlı olduğu bir anda hastaya riskli bir prosedür uygulama kararı verebilir mi? Veya daha büyük fayda için feda etme duygusu devreye girer mi? Bu soruların tümü aslında vicdani ve temelde kimyasal bir proses olan duygularla yönetilen bir duruma işaret ediyor.
Makineler yükselirken ve biz pek çok günlük kararı yapay zekaya teslim etmeye hazırlanırken, tüm etik karar süreçleri, yasal düzenlemeler bu durumda nasıl etkilenecek tartışması herkes açısından cevaplanması çok zor sorular olarak karşımıza çıkarıyor. Nasıl ilerlemeliyiz? Hangi kararları makineler almalı? Aldıkları kararın doğru olduğuna nasıl karar vereceğiz?
Yapay zeka ve makinelerin etik olarak nasıl davranacağı konusunda verilen kararın aynı zamanda tüm kamu vicdanında kabul görmesini sağlamak nasıl mümkün olabilir? Toplum, bireylerin aldığı kararları, kişiye özel bir durum olarak değerlendirip, herkesi kendi cezai ehliyeti ile tartarken, bir makinenin alacağı kararın vicdani ve cezai sorumluluğu kime ait olacak sorusunun henüz net olarak cevaplanabildiğini söylemek zor.
Yapay zeka ve makine öğrenme süreçleri ile çalışan bilim insanları bizim günlük hayatımızı kolaylaştırmak, motor işlerin insanlar üzerinden alınarak daha etkin hale getirilmesi, süreç içerisinde yaşanan ve insan hatasına dayanan sorunların giderilmesi konusunda çalışıyor fakat tüm bu çalışmalarda en sık karşılaşılan sorun, insanların kendi gelişim süreçlerinin birbirinden farklı olmasından kaynaklı karakteristik özelliklerin makine öğreniminde aynı şekilde gelişim göstermemesi, temel olarak sisteme tanımlanan bir algoritmanın etrafında biçimlenen öğrenme biçimi sebebiyle, birbirinin benzeri özellikleri gösteren makinelerin alacakları kararların, örneğin farklı topluluk ve ülke kültüründe nasıl bir sonuç vereceğini öngörememek de işi daha zorlu bir hale getiriyor.
Çok yakında dünya dışı alanlarda madencilik faaliyetlerini başlatmayı planladığımız, Mars’a olası ticari uçuşların düşünüldüğü ve günlük hayatta pek çok rutin işi makineler teslim etmeyi planladığımız önümüzdeki on sene için etik ve ahlaki tartışmaları yapmaya başlamak, bilim insanlarına bu konuda yol gösterici bir rehber doküman sağlamak tartışmanın bugünden sağlıklı yürütülmesini sağlayabilir. Özellikle hukukçu ve toplumbilimcilerin ilgilenmesi gereken bu alana, bir an önce eğilmek ve mesafe almaya başlamak gerekiyor. Bu çalışma aynı zamanda ülkemizde de robotik, yapay zeka ve makine öğrenmesi üzerine çalışan girişimci ve bilim insanlarına temel bir başlangıç noktası oluşturmak adına destek olacaktır.