Hallerimiz

“Çalışmaya çalışan gazeteciler” 10 Ocak’ı anlatıyor: Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku!

Gazeteci Tuğba Özer. (Fotoğraf: Vedat Arık)

Ulusal ve yerel medyada, farklı mecralarda çeşitli görevlerde bulunan 10 gazeteciye, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde neler hissettiklerini sorduk. Selma Kara, “Birine deli gibi âşık olursun da o da seni süründürür ya, gazetecilik artık öyle bir hâl aldı” diyor. Meslek hayatında ilk kez bir 10 Ocak’a işsiz giren Tuğba Özer ise bugünün gazeteciler örgütlü mücadele ettiğinde haklarını nasıl kazandıklarını gösterdiğini söylüyor.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, Türkiye’deki gazetecilerin büyük bir dayanışma sergileyerek 212 sayılı kanun da dâhil önemli yasal haklar elde ettikleri 1961 yılı başından bir yadigâr… 1962’de ilk kez kutlanan “Gazeteciler Bayramı” basın özgürlüğüne yönelik bitmek bilmez baskılar yüzünden tarihe karıştı. 60 yıl sonra, 10 Ocak 2022’deki Çalışan Gazeteciler Günü için görüşlerini sorduğumuz gazeteciler ise karmaşık duygular içinde.

Çeşitli yayın kuruluşlarında yıllarca çalıştıktan sonra Bülten TV’yi kuran ve yayın yönetmenliğini üstlenen Selma Kara şöyle diyor:

  • 10 Ocak’ın ifade ettiği şeyi açıklamak çok zor. Sosyal medyada kutlama mesajlarını gördüğümden beri kendime sorduğum soru bu hatta ama net bir yanıtı yok. Aslında var da belki yüksek sesle söylemeye korkuyorum. Birine deli gibi aşık olursun da o da seni süründürür ya, gazetecilik artık öyle bir hâl aldı son yıllarda benim için. “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku” filminden bir sahnenin içinde hissediyorum kendimi.
  • Aşk bir delilik hâli ise —ki öyle— bu mesleği inatla sürdürmenin delilik olduğunu çokça düşündüğüm son birkaç yılda, 10 Ocak deyince aklıma delilikten başka bir şey gelemiyor ne yazık ki. Bu dönem Erciyes Üniversitesi İletişim’de Dijital Gazetecilik dersi vermiş bir “mektepli” olarak ayrıca iletişim mezunlarına bakarken hüzn-ü hayâle daldığımı da belirtmeliyim. Kenarı yakılmış bir mektup tadında oldu bu yanıt fakat kenarından başlayan yangın, kâğıdı kül edecek seviyeye geldiği için bu sitemkâr sözler. Ama yapacak bir şey yok işte, bu da böyle bir tutku.

Bugün artık bir Babıâli yok ama ağalık bâki

2018 yılında Cumhuriyet’te çalışmaya başlayan Tuğba Özer, 2021’nin sonunda sendikal faaliyeti nedeniyle kovulmuş, ancak gazete yönetiminin geri adım atması üzerine işine dönmüştü. Özer bu yıl başında bu kez kendi isteğiyle Cumhuriyet’ten ayrıldı ve yedi yıllık meslek hayatında ilk kez bir 10 Ocak’a işsiz bir gazeteci olarak girdi. Bugünün adında geçen “çalışan” ifadesi nedeniyle “içinin biraz buruk” olduğunu belirten Özer şunları söylüyor:

  • Benim için bugünün en önemli anlamı, gazetecilerin geçmişte örgütlü hareket ettiklerinde ve mücadele ettiklerinde haklarını nasıl kazanabildiklerini hatırlatması… Dönüp 10 Ocak’ı var eden gelişmelerin yaşandığı 61 yıl öncesine baktığımda şu an yaşadığımız dönemin benzerini görüyorum. O dönem de iktidarla siyasi kavgaya giren gazete sahipleri, her ne kadar bugünkü kadar tekelleşmiş olmasalar da faturayı ilk önce gazetecilere kesmek istemişti. Gazeteciler ise ne haber vermekten ne de haklarından vazgeçmiş, sonunda patronlara geri adım attırmıştı. O günkü sloganlardan biri ‘Babıâli ağalığına paydos’tu. Bugün artık bir Babıâli yok ama ağalık bâki.
  • Türkiye basın tarihine geçen bu çok önemli olayın bir benzerini bugün yine yaşıyoruz. İktidar, basının üzerine dişlerini geçirmiş durumda. Siyasi baskının yanında gazeteciler işsizlik ve düşük ücret kıskacında bir yerde salınıp duruyor. Ve ne yazık ki gazeteciler belki de tarihin en örgütsüz günlerini yaşıyor. 212 sayılı yasadaki haklarımızdan bazıları tırpanlandı. Bu yüzden 10 Ocak’ı yalnızca bir anma günü gibi değil, örgütlü gücümüzü hatırlama ve hatta mümkünse silkelenme günü olarak kutlamamız gerekiyor. Bizim 10 Ocak gibi yeni bayramlara ihtiyacımız var gibi görünüyor. İşsiz bir gazeteci olarak; çalışan, çalışmayan tüm meslektaşlarımın gününü kutluyorum. Tüm bu tabloya rağmen, özgürce yazabileceğimiz, emeğimizin karşılığını hak ettiğimiz şekilde alabileceğimiz günleri düşlemeye devam ediyorum.

Neden 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü? Dokuz Patron Olayı nedir?

Bırakın 212’yi, sigorta bile yapılmıyor

Altan Yağcı bir haber ajansında muhabir olarak çalışıyor. Yağcı, meslektaşlarının 61 yıl önce kazandığı birçok yasal hakkın dayanağı olan 212 sayılı kanundan bugün binlerce gazetecinin yararlanamadığı gerçeğini hatırlatıyor:

  • Sektördeki 2. yılımı doldururken, 212 sayılı basın kanunundan faydalanamadığım gibi sigortamın dahi yapılmadığı kurumlarda gazetecilik yapıp bu mesleğin zor tarafını erkenden yaşamış oldum. İşin gülünç tarafı, Türkiye’de “muhalif basın” olarak tanımladığımız medya kuruluşlarının hak-hukuk-adalet üçgeninden bahsederken, kendi içlerinde bu üçgeni oluşturamıyor oluşu. Sektöre ilk başladığım kurumda işsizlik haberi yaparken benim de sigortam yoktu. Dolayısıyla bir kurum bünyesinde çalışıyor olmama rağmen ben de işsizlik haberi yapan bir işsizdim.
  • Türkiye’de işsiz bir gazeteci olmak kadar çalışan bir gazeteci olmak da zor. Maddi anlamda yaşanan sıkıntıların yanı sıra, hazırlanan haberin kurumların yayın politikasıyla çelişmemesi gerekiyor. Bu da gazeteciyi çeşitli filtrelere sokarak haberi doğrudan etkileyen bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Gazetecinin özgürlüğünün kısıtlandığı bir mekanizma yanlış işler… Gazetecilik denetleyici misyonunundan günümüzde uzaklaşmış görünüyor. Bir gazeteci olarak dünyadaki tüm bireylerin haklarından faydalanmasını önemsediğim gibi, gazetecilerin de haklarından faydalanmasını temenni ediyorum.
Soldan sağa: Selma Kara, Altan Yağcı, Yusuf Kılıç ve Bahri Uçar

Emeğin karşılığı alınamadığı için gazetecilikte kalite düşüyor

Peki, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü yerel medya çalışanlarına neler hissettiriyor? Bir gazete yöneticisiyle bir muhabirin yorumlarını aktaralım.

Gazeteciliği “tehlikelere açık bir meslek” olarak niteleyen ve yerel bir haber sitesinin yayın yönetmenliğini yapan Yusuf Kılıç şunları söylüyor:

  • 10 Ocak denince aklıma mesleğin binbir sıkıntısı geliyor. Türkiye’de gazeteci, mesleğini gereklerine ve kurallarına göre yerine getirememenin sıkıntısı içinde ve özgür haber yapma şansı elinden alınıyor. Sansür ve oto sansürün arasına sıkışmış bir biçimde habercilik yapmaya zorlanıyor. Türkiye’de gazetecilik, emek verenlerin emeklerinin karşılığını alamadığı için kalitenin düştüğü bir sektördür. Sahada mesai kavramı gözetmeden gece gündüz çalışan muhabir, kameraman, foto muhabirleri okurlarına iyi bir şeyler vermek için uğraş verirler ama çalıştıkları kurumların izlediği politikalar nedeniyle zaman zaman halktan da tepki görürler. Hâlbuki gazeteci, işini yapıyordur. Basın sektörünün bugünkü hâliyle, bugünü bayram olarak nitelendirmek uygun değil.

Yerel bir gazetede muhabir olan Bahri Uçar ise habercilerin için çalışma koşullarının giderek ağırlaştığına dikkat çekiyor:

  • Gerek yasal gerekse fiili olarak basın özgürlüğünün hiçbir zaman güvence altına alınmadığı Türkiye’de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için kutlanacak hiçbir şey görmüyorum. Medya ile siyasal iktidar arasındaki bağımlılık ilişkisinin daha da derinleştiği bir dönemde, medya sektöründeki çalışma koşulları her geçen gün daha da ağırlaşırken sektörde kutlanacak bir şey gerçekten var mı? 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bir anlam ifade ediyorsa o da sadece medyayı tahakkümü altına alan siyasi güçler içindir.
Dana Sabaani

Suriye’de gazeteciler sorunları konuşabiliyor, Türkiye’de konuşan tehdit ediliyor

Suriye’deki savaş dolayısıyla Türkiye’ye sığınan ve mesleğini Gaziantep’te bir radyoda editör olarak devam ettiren Dana Saabani de 10 Ocak’ı bir gazetecilik günü olarak öğrenmiş. Saabani, bugüne dair şunları düşünüyor:

  • Ülkemin dışında yaşayan Suriyeli bir gazeteci olarak ifade özgürlüğümüz yok. O yüzden de bugünün bizim için pek bir anlamı yok. Suriye’de gazeteciler olarak en azından sorunlar hakkında özgür bir şekilde konuşabiliriz. Ama Türkiye’de yaşayan Suriyeli gazeteciler olarak kendi sorunlarımıza gelince konuşamıyoruz, çünkü sınır dışına atılmak tehdit ediliyoruz. Biz Türkiye’deki Suriyeli gazeteciler olarak yine de bugünün önemine dayanarak insanların acılarını aktarmaya devam edeceğiz. Çünkü bugün biz gazeteciler için çok önemli bir gün. İnsanlara gazetecilerin yaşadığı zorlukları hatırlatmak için de ayrıca önemli bir gün.

Gazetecilere zorluk çıkaran yetkililer 10 Ocak’ta kutlama mesajları yayımlıyor

Orhan Erkılıç, kendisiyle “doku uyuşmazlığı” yaşadığını söyleyen müdürünün kararıyla, çalıştığı haber ajansından çıkarılmış. Üç yılı aşkın süredir yabancı bir basın kuruluşuna serbest muhabirlik yapan Erkılıç, özellikle sınır bölgelerinde gazetecilik yaparken “izin engellerine” takılabildiğini vurguluyor. Gazetecilere bu tür engeller çıkaran yetkililerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlama mesajları yayımladığına dikkat çeken Erkılıç şu ifadeleri kullanıyor:

  • Bana göre gazetecilik mesleği, sevilmeden, hatta tabiri caizse âşık olunmadan yapılabilecek bir meslek değil. Çünkü sosyal ve psikolojik baskının yanı sıra özellikle ülkemizde ekonomik anlamda da pek bir getirisi olmayan meslek grubundayız. Aslında bu meslek “adı altında” çok paralar kazanıp baskı altında olmadan da yaşamak mümkün. Eğer gazeteciyim diyen biri onurundan, meslek etiğinden ve vicdanından vazgeçerse rahat edebilir, ama o zaman da “düşünebilen” bir toplum nazarında gazeteci olmaktan çıkar.
  • Şu an çalıştığım kurumun tek kıstası yapacağım haberin gerçekliği ve belgelere dayanıyor olması olsa da, benim de kendi güvenliğim için yapamadığım haberler, işleyemediğim konular oluyor tabii. Ama inancımı da, umudumu da yitirmiyorum.

Gazetecilik, devlet desteğiyle yapılacak bir iş değil

Afganistan, Pakistan ve Afrika gibi zor bölgelerde diplomasi muhabirliği yaptığı Anadolu Ajansı’ndaki işinden Kanun Hükmünde Kararname ile çıkarılan Ahmet Erkan Yiğitsözlü ise 10 Ocak gibi günlerin “folklorik anlamına” dikkat çekip şu ifadeleri kullanıyor:

  • Açıkçası bu dönemde ajanstaki görevime iade olsam döner miyim? Bu şartlarda kesinlikle dönmem. Ben gazeteciyim. Gazetecilik devlet desteğiyle yapılacak bir iş değil. Gazetecilik bağımsız bir meslektir. AA’da olsam şu anda 10 bin TL maaş alacaktım. Şimdi 3-4 bin arası gelirim var. Olsun, şu anda özgür ve bağımsızım. Türkiye gerçek anlamda gazetecilik yapılamayacak kadar otokratik ve baskıcı bir ülke hâline geldiği için 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bir anlam ifade etmiyor. Özellikle yerel medya emekçileri çok düşük ücretler karşılığında çalıştırılıyor. Medya patronları iktidarla ters düşmemek, mali ve cezai yaptırımlara maruz kalmamak için suya sabuna dokunmadan gazetecilik yapmak zorunda kalıyor. Bir de yandaş medya patronları var. Burada çalışan emekçilerin özgür, bağımsız gazetecilik yapması beklenemez. Bu nedenle gazeteciler için kutlanan günlerin folklorik anlam taşıdığına inanıyorum.
Sol üstten saat yönünde: Orhan Erkılıç, Defne Sarıöz, Ahmet Erkan Yiğitsözlü ve Rabia Çetin

10 Ocak’ta kutlama yapabileceğimiz bir gelecek dileğiyle

Defne Sarıöz, 2017’de gazeteciliğe başladığında bir arkadaşı şakayla karışık kendisini kutlayınca 10 Ocak’ın anlamını öğrenmiş. Serbest gazeteci olarak mesleğini sürdüren Sarıöz şunları anlatıyor:

  • O günlerde 10 Ocak’ın tarihçesini okumamıştım. Sonraki yıl işsizdim. O zaman bu anlamlı gün bana “çalışmadığımı” hatırlatmıştı, canım sıkılmıştı. Niye “çalışan” gazeteciler diye sinirlenip bakmıştım tarihçesine. Güzel zamanlarmış. Bugün çalışıyorum, ama şimdi de “gazeteci” olmadığımı düşünüyorum ve yine canım sıkılıyor. Türkiye’de gazeteciliği hakkıyla yapan insanlar o kadar ağır bedeller ödüyor ve saçma sapan şeylere maruz kalıyor ki büyük harflerle “gazetecilik” yapmadığım için gazeteciyim demeye çekiniyorum.

Gazeteci Rabia Çetin de günümüzdeki koşulların 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü anlamsızlaştırdığı görüşünde. Gazetecilerin gelecekte bugünü kutlayabilecek şartları oluşturabilmesi dileğiyle bitirelim bu yazıyı:

  • Bu kadar işsiz ve tutuklu gazeteci varken aslında 10 Ocak bugün çok da bir anlam ifade etmiyor. Sadece mesajlarla geçiştirilen sıradan bir gün. Düşük maaşlar, güvencesiz işler, her an işsiz kalma tehdidi ya da yazdığın/çalıştığın kurumun her an kapatılması ihtimali, sokakta polisin her an engellemesi, görüntü almayı güçleştiren kararlar, her an soruşturma ihtimali gibi bir dolu sorun varken aslında çalışan gazeteci değil, çalışmaya çalışan gazetecileriz. Bütün bunların yanı sıra iktidarın kuşattığı bir medya-gazetecilik durumu var. Tüm bunların ışığında halkın haber alma hakkı için yazmaya, çalışmaya devam ediyoruz. Tek bir işsiz gazeteci kalmayınca, cezaevlerinde gazeteci kalmadığında, gazetecilere soruşturma/dava adı altında sopa gösterilmediğinde ve haberciler emeklerinin karşılığını alabildiğinde bir anlam ifade edecektir 10 Ocak.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – GAZETECİNİN PROBLEMİNİ SESSİZ ÇOĞUNLUK ÇÖZECEK

Jiyan Cin Erkılıç

Gaziantep Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Serbest gazeteci olarak çeşitli televizyon, gazete ve haber sitelerine içerik üretiyor.

Journo E-Bülten