Haber Kent

Alevi mahallelerinde kentsel dönüşüm: Kaygı, korku, belirsizlik

(FOTOĞRAFLAR: ÇAĞDAŞ ERDOĞAN)

İstanbul’da Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Küçük Armutlu, Gazi mahallesi, Gülsuyu ve Okmeydanı’nda kentsel dönüşüm gerilimi artıyor. Mahalleli, bakanlık ve yerel yönetim kararlarıyla hayata geçirilmeye çalışılan değişikliklere sıcak bakmıyor. Dosyamızda bu dört semtin sakinleri kentsel dönüşüme yaklaşımlarını, karşı oldukları noktaları ve ne istediklerini anlatıyor:

KÜÇÜK ARMUTLU

Sarıyer’deki Küçük Armutlu mahallesinin oluşumu, 1980’li yılların sonuna dayanıyor. Boğaz manzaralı mahalle uzun yıllar dönüşüm iddialarıyla gündeme geldi. Son olarak Bakanlar Kurulu kararıyla “riskli alan” ilan edilen Küçük Armutlu’da itiraz dilekçeleri toplanarak Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne sunuldu. Mahalleli ise ne mahallelerinde ne de evlerinde “risk” görüyor.

Küçük Armutlu Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Cemevi Başkanı Zeynep Yıldırım, farklı tarihlerde Uçaksavar ve Teknokent projelerinin devreye sokulduğunu ancak bunların mahallelinin direnişi sonucu uygulanamadığını belirtiyor.  Yıldırım, riskli alan kararının da bunların bir devamı olduğunu ifade ederek şöyle konuşuyor:

“Burası sağ tarafımızda hemen Etiler, aşağımızda Baltalimanı, Emirgan, biraz ötesi Bebek, yukarısı Yeniköy. Burası ise kendisine has sosyal dokuları olan, birlikte kolektif yaşayan ve acılarını sevinçlerini birlikte paylaşan insanlardan oluşan bir mahalle. Bize göre bunu yok etmeye çalışıyorlar. İnsanları bireyselleştirip bu yaşam tarzından koparmaya çalışıyorlar. Buradan kazanacakları rant çok yüksek. Görünüm anlamında denize bakan bir yanı var.”

‘En sağlam mahallelerden biri çıktı’

1999 Marmara depreminden sonra yapılan jeolojik incelemelerde mahallenin en sağlam zemine sahip yerlerden biri çıktığına dikkat çeken Yıldırım’a göre Küçük Armutlu şiddetli depremlerden bile az etkilenecek mahalleler arasında. “Onların derdi rant olabilir. Burası ise bize göre köyümüz” diyen Yıldırım, “Biz buraya barınmak için geldik. Onu korumak için de çaba sarf ediyoruz. Villalarında gözümüz yok biz sadece barınmak istiyoruz. Kısacası var olmaya çalışıyoruz” diyor.

Zeynep Yıldırım, iki yıl önce riskli alan kararını iptal ettirdiklerini ve ortada kazanılmış bir hakkın olduğunu dile getirerek ‘Zemin sağlam olabilir ama evler çürük’ diye gerekçelendirilen son riskli alan kararını “Bu kadar anlamsız gerekçe olamaz. Çünkü buradaki evler en fazla iki katlı. Hasar görmesi neredeyse olanaksız. Bizim sağlam evlerimizi riskli alan ilan ediyorlar. Bu kararı almadan önce tespit çalışması dahi yapmadılar. Biz hiç böyle bir çalışmaya tanık olmadık” sözleriyle eleştiriyor.

‘Evleri yıkmadan iyileştirmek mümkün’

Mimar Cem Dursun, iki yıldır arkadaşlarıyla mahallede çeşitli proje yarışmaları düzenliyor. Dursun, son karardan sonra mahallede bulunan evlerle ilgili çalışma yaptıklarını belirterek, “Bu yıl tek tek evlerin sağlamlaştırılması için gereken ihtiyacı karşılamak için mimarlarla çalışma yürüttük. Tek tek evler için proje çizdik. Bu proje yıkıp tekrardan yapma projesi değil. İçinde yaşayan insan yaşamaya devam etsin, mahallenin sosyal dokusu bozulmasın diye… Bu şekilde evler iyileştirilebiliyor” diyor.

‘İki odalı gecekonduda yaşama hakkımız var’

2001 yılından bu yana mahallede yaşayan Zöhre Karaköçek, dönüşümle İstanbul’da yaşanılacak yer bırakılmadığı düşüncesinde. Kentsel dönüşüm ile mahallenin ‘hükümet yandaşlarına peşkeş çekilmeye’ çalışıldığını savunan Karaköçek, “Şimdi sıra bize geldi. Biz de direneceğiz ve evlerimizi vermeyeceğiz. Bizi en fazla denize sürerler, ona da varız ama buradan çıkmak gibi bir düşüncemiz yok. Cumhurbaşkanının nasıl bin odalı sarayda yaşamaya hakkı varsa bizim de iki odalı gecekonduda yaşama hakkımız var” diyor. Evinden başka hiçbir şeyinin olmadığını altını çizen Karaköçek, babasından kalma maaşla bir de çocuk okutmaya çalışıyor.

‘Kızımı öldürdükleri gibi evimi de yıkarlar’

Maraş katliamından kaçarak mahalleye yerleşen ve 22 yıldır Küçük Armutlu’da yaşayan Aysel Doğan, katliam korkusuyla sıranın kendilerine geleceğini düşünerek göç ettiklerini ancak benzer bir durumun mahallede de yaşandığını, kızı Dilek Doğan’ın öldürdüğünü anlatıyor. Doğan “Kızımı öldürdükleri gibi evimi de yıkarlar. İnsan öldürene ev yıkmak nedir ki” diye konuşuyor.

‘Mahalleli işgalci olarak görülüyor’

Bakanlığa itiraz dilekçesi sunan Muhtar Ali Haydar Aslan, şimdiden mahallelinin yüzde 70’inin bu karara itiraz ettiğini söylüyor. Küçük Armutlu’nun İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kızılay ve Vakıflar gibi mülk sahiplerinden oluştuğunu dile getiren Aslan, devletin kendilerine “işgalci” olarak baktığını savunuyor:

“Eğer işgalciler de isterse, yani işgalciler derken onlar da biziz, konut sahibi olabilecek. 20 yıl vadeyle borçlandırarak. Yer vereceğiz demiyorlar. 15 ay kira vereceğiz diyorlar. Yani insanları başka bir yere gönderip yıktığı evine de 100 TL enkaz bedeli verip benim yeni yapacağım ve değeri 1 milyon değerindeki evleri alacaksınız. 1 milyonu bırakın, buradaki insanların 300-400 bin TL’yi bile verecek gücü yok. Yok bunu yapmazsanız da Kurtköy’de yaptığımız TOKİ konutlarına gidin diyecekler.”

Aslan, karar sonrası mahallede düzenlenen toplantılara katılan insanların tamamının karara “Hayır” dediğini söylüyor. Halkın talebinin “mülkiyetin devri” ve “tapu” olduğunu belirterek insanlardan topladıkları imzaları ve dilekçeleri Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne ileteceklerini, sonrasında mahkeme sürecinin başlayacağını belirtiyor.

GÜLSUYU

2004 yılından bu yana kentsel dönüşüm kıskacındaki Maltepe’nin Gülsuyu mahallesi ile ilgili üç yıldır belediye ile mahalle derneği arasında sürdürülen imar planı görüşmeleri var. Son olarak belediye meclisi 1/1000 ölçekli imar planını geçtiğimiz aylarda onayladı. Plan, İBB Meclisi’ne geçen ay geldi ancak 1/5000 ölçekli plana uymadığı için komisyona geri gönderildi. Mahalleli şimdi askıya çıkacak yeni planı bekliyor.

Belediye ile görüşmelere katılan Gülsuyu-Gülensu Güzelleştirme Derneği Başkanı Ali Şengül’e göre Gülsuyu’nda kentsel dönüşüm yapılmak isteniyor olması mahallenin bakir ve toprağın ucuz olmasından kaynaklanıyor:

“Maltepe’de kentsel dönüşüm maliyetli bir işlem. Dolaysıyla bizim mahallemiz öyle bir maliyete ulaşmadığı için onun getirdiği bir cazibe de var. Örneğin burada bir daireyi 120-130 bin TL’ye daire alabiliyorken, Maltepe’de 400-500 bin TL’nin altında daire bulamazsınız.”

Mahallenin etrafı AVM ve gökdelenlerle çevrildi

Şengül, dönüşümün alışveriş merkezi ve gökdelen kuşatmasından kaynaklı olduğunun altını çizerek, “Eskiden Tekel gibi büyük fabrikalarıvardı. Bunlar kapanınca yerlerine AVM yapıldı, üniversitelere tahsis edildi. Doğumuzdan batımızdan bir kuşatmanın altındayız. Aşağıda Carrefour, diğer tarafta İller Bankası’nın binaları yükseliyor” diyor.

Ali Şengül, belediye ile üç yıllık görüşmelerin ardından bir planın ortaya çıktığını söylüyor. Ancak bu plan da İBB’de donatıların yetersiz olması, yol aksların yetersizliği ve ticaret alanlarının olmayışı gerekçesiyle komisyona geri gönderilmiş. Dolayısıyla belediye ile yapılan plan boşa düşmüş.

Şengül, “İBB yeni bir plan hazırladı. Süreç istediğimiz gibi olmazsa bir itiraz ve dava süreci işleyecek. Kabul edildiği takdirde mahalleliyle bu kentsel dönüşüm sürecini örgütleyeceğiz” diye konuşuyor.

Ali Şengül, her ne kadar belediyeyle görüşerek bir plan hazırlandığını söylese de sürece kuşkuyla bakıyor. Planın mahalleyi tek tip bir modele sokabileceğini düşünüyor:

“Örneğin adada 30 parsel var, bu parselde bulunan mülk sahiplerinin bir araya gelip anlaşması gerekiyor. Eğer biri ‘Ben yapmıyorum’ derse bunun orada uygulanma şansı yok. Ben apartmanlaşmak istemiyorum ve tek katlı bir evde yaşamak istiyorum örneğin, benim talebim ne olacak o durumda? Yüksek katlı binalar isteyen komşularım bunu istediğinde ne olacak? Biz komşularımızla birbirimize mi gireceğiz? Beş katlı bir dairede oturan kardeşler arasında anlaşmazlık çıkarsa nasıl çözülecek?”

‘Yeni bir yaşam değil, sadece bir bina’

Şengül’ün başka bir itirazı ise modelin siteleşmeye dayanması. Bin 300 TL maaş aldığını belirten Şengül, “Ben o sitenin diyelim ki 250-300 TL’lik aidatını nasıl ödeyeceğim? Beni ekonomik olarak güçlendirmeyen, desteklemeyen bir sistemde nasıl yaşayacağım? Neye göre yüksek standartlı bir yaşam? Siz bana yeni bir yaşam vermiyorsunuz ki, yeni bir bina yapıyorsunuz. Benim hayatımda bir değişiklik olmuyor” diyor.

Dönüşümle birlikte nüfusu 33 bin olan mahallenin 67 bin nüfusa sahip olacağını dile getiren Ali Şengül’e göre bu durum mahallenin dokusunu değiştirecek ve mahallenin gerçek sahipleri kaybolup gidecek.

‘Ya birlikte reddedeceğiz ya da kabul edeceğiz’

Mahalle Muhtarı Ali Rıza Yıldız ise kentsel dönüşüm düşüncesinin kendilerini zorladığını belirterek, argümanlarını mahalleliye anlatmakta zorluk çektiklerini söylüyor. Plan yapıldığı takdirde 970 parselin tapuya kavuşacağı bilgisini paylaşan Yıldız, bunun bir avantaj olduğunu belirterek, şunları söylüyor:

“Plan noktasında kısır döngüden kurtulmamız ve bütünlük içinde düşünerek mahalleliyi mahallede ne kadar tutabileceğimizin hesabını yapmamız gerekiyor çünkü artık o noktaya geldik. Bu bizi zorluyor. Tabandan da bir baskı var. İnsanlar artık bunu düşünüyor. Bir karar vereceksek de dediğim gibi şimdiye kadar nasıl yaptıysak öyle ortaklaşa bir karar vereceğiz. Ya birlikte reddedeceğiz ya da kabul edeceğiz.”

‘Dönüşüm olsun ama…’

Mahalleli de dönüşüm fikrinin etkisi altında. Enver Delibaş, yıllardır insanların sağlıksız konutlarda yaşadığını, artık daha sağlıklı konutlarda yaşamak istediğini dile getiriyor. İtirazı ise etrafı duvarlarla çevrili sitelere… Delibaş, sosyal dokunun korunduğu, komşuluk ilişkilerinin devam ettiği ve mahallelinin mahallede yaşamaya devam ettiği bir ortamda ikamet etmek istiyor.

45 yıldır aynı mahallede oturan Ali Danacı da benzer bir düşünceye sahip: “Mahallemiz bir dönüşümden geçsin istiyoruz ama nasıl bir dönüşüm? Biz mahalleliyle birlikte yaşamak istiyoruz. Devasa konutlar istemiyoruz. Biz yaşam alanlarımızın düzenlenmesini istiyoruz.”

OKMEYDANI

Haliç’in sırtlarında İstanbul’un en eski yerleşimlerinden biri olan Okmeydanı’nda kentsel dönüşümün detaylarıyla ilgili belirsizlik halkın en büyük güvensizlik kaynağı. İki yıl önce riskli alan ilan edilen bölge için Beyoğlu Belediyesi’nin askıya çıkardığı plan, mahallelinin sorunlarına çözüm üretmiyor.

1 milyon 657 bin metrekarelik alanda 100 bin kişinin yaşadığı Okmeydanı’nın bir bölümü Beyoğlu bir bölümü ise Şişli Belediyesi’nin sınırları içinde kalıyor. 1950’liler ile birlikte yerleşimlerin başladığı bölgenin tamamı tarla ve bahçelerden oluşuyordu. 1980’de yoğun göç nedeniyle hızlı bir yapılaşmaya giren mahalleler bugünkü Okmeydanı’na dönüştü. Bölgeye yıllardır tapu sözü verilse de bu vaatler gerçekleşmedi. Atölyelerin ve dükkanların yoğun olduğu bölgede asgari ücretle geçim sağlayan insanların oranı yüksek.

‘Halk sürece dâhil edilmiyor’

Okmeydanı Çevre Koruma ve Güzelleştirme Derneği Başkan Yardımcısı Rüstem Karakuş, son hükümet  döneminde riskli alan kararıyla birlikte yapılması planlanan kentsel dönüşümde sıkıntılar olduğunu belirtiyor. 2011 yılında yapılan planı iptal ettirdiklerini, son olarak iki yıl önce askıya çıkan 1/5 binlik planlara da dava açtıklarını dile getiren Karakuş, temel sorun olarak iptal edilen planın belirsizlikler içeriyor olmasını gösteriyor. Halkın dahil olmadığı bir sürecin sonunda plan yapıldığının altını çizen Karakuş’a göre, belirsizliğin en başında insanlara kendilerine ne verileceği ve hangi haklara sahip olup olamayacakları konusunda bilgi verilmemesinin geldiğini belirtiyor.

Sürecin bu nedenle yaklaşık altı yıldır uzadığını dile getiren Karakuş, şunları söylüyor:

“Planla birlikte Okmeydanı’nda yukarı kısımda bulunan insanlar aşağıya, aşağıda bulunan insanlar yukarıya gönderiliyor. İnsanlar kendilerine ne verileceğini, nasıl bir hayat kurulacağını bilmedikleri için güvenmiyorlar. Belediye, bunu açık seçik hale getiren bir yaklaşım içinde olmadığı ve taleplerimizi kabul etmediği için halk tapu konusunda istekli olmasına rağmen yine de belediyenin sözlerine itibar edip tapu almıyor. Normalde bu süreç bir yıl içinde biterdi. Çözüm basit: İnsanlar müstakil tapularını alırlar. Yerleri değişmez, plan da ona göre yapılır. Ona uygun olarak kendileri ya da komşularıyla birleşerek müteahhide vererek ya da kendi inisiyatifleriyle yapılmasına olanak sağlansaydı o zaman olurdu.”

‘İnsanlar Sulukule gibi olmaktan korkuyor’

Rüstem Karakuş, bölgede yaşayan insanların planın yarattığı belirsizlik nedeniyle Sulukule ve Tarlabaşı kentsel dönüşüm örneklerinde yaşandığı gibi uzak bölgelere gönderilme ihtimalinden korktuğunu ifade ediyor.

Okmeydanı gibi bir bölgenin konum itibariyle rantı yüksek olan bir yer olduğuna işaret eden Rüstem Karakuş, belediyenin bu nedenle işi yokuşa sürdüğünü savunuyor. Karakuş’a göre insanlar kendileri evlerini yapmış olsaydı ne belediye ne de projeyi vereceği KİPTAŞ buradan para kazanacaktı. Karakuş, “Bu kentsel dönüşüm planı olanlar açısından daha uygun. İnsanlara ‘Siz sit alanındasınız, başka bir yere göndermiyoruz, sizi burada tutuyoruz’ diyecek ve ‘Bu planı destekleyin’ şeklinde propaganda yapacaklar. Planla meşruiyet sağlayacaklar” diyor.

‘Kentsel dönüşüm nedeniyle tapu alımları durdu’

Mahallelinin de kafası karışmış durumda. Belediye, “Gelin, tapularınızı alın” çağrısı yapsa da, Okmeydanı sakinleri yapılan açıklamalardan tatmin olmadıkları için önce başvurmuş ancak sonra tapularını almaya gitmemiş. Emekli Turan Yurtseven, tapusunu almayanlardan biri:

“Tapularımız için belediyeye müracaat ettik. Etmeyenler de oldu. Tapu için tebligat geldi ama biz almaya gitmedik çünkü sürekli toplantılar yapılıyor. Bir ara kentsel dönüşüm planı iptal oldu haberi geldi. O süreçte kafamız tamamen karıştı. Biz tabii tapularımızı da almadık. Ne olacağını bilemiyoruz. Belediyenin de kafası karışık. Ben bu konuyu Belediye Başkanına sordum, ‘Anlaşma sağlanır’ dedi. Sonra ses çıkmadı. Sadece maketleri gösterdiler. Ama ne olacağını bilmiyoruz. Bu yüzden tapu alımları da durdu.”

Süleyman Kıran da umudunu kesen mahallelilerden biri:

“Böyle yürütülecekse süreç neden insanlardan tapu için yıllar önce para alındı? Devlette devamlılık esassa biz zaten belgelerimizi vermişiz, buraya o kadar birikimimizi yatırmışız. Bunlar ne olacak?  50-60 yıldır oturuyoruz, emek vermişiz buralara. Bu belirsizlik sürekli vardı. Olmaya devam edecek.”

Uzun yıllardır mahallede esnaflık yapan Bayram İzci de sorunun belediyenin konuya bakışından kaynaklı olduğunu savunuyor. İzci’ye göre belediye mahallelinin ihtiyaç ve talepleri üzerinden değil, “rant boyutu” üzerinden yaklaşıyor ve bu da sorunu içinden çıkılamaz hale getiriyor. İzci, “Belediye insanlara plan yapılırken ihtiyaçlarını sormadı. 1 milyon 650 bin metrekarelik bir alan üzerinde 100 bin insan yaşıyor. Halkın 40 yıldır üzerinde yaşadığı bir yerin anılarını, kültürünü, değerlerini yok sayıyorlar” diyor.

GAZİ MAHALLESİ

Acele kamulaştırma kararının alındığı Gazi Mahallesi’nde büyük bir tedirginlik var. Tedirginliğin en büyük nedeni ne ilçe belediyesinin ne de diğer kamu kurumlarının süreç hakkında bilgi veriyor olması… Yaşadıkları tedirginlik yüzlerine yansıyan mahalleliler, yetkililerden bir açıklama bekliyor.

15 yıldır Gazi Mahallesi’nin Esentepe bölgesinde yaşayan yedi çocuk babası Aydemir Demir, evini imar çıkacağı umuduyla almış. “Böyle olacağını bilmiyordum. Evim hisseli tapulu” diyen Demir, yaşadıkları belirsizliği şöyle açıklıyor:

“Devlet acele kamulaştırma olacağını söylüyor. Biz de bilmiyoruz ne olacağını. Büyükşehir’e gidiyoruz, olmuyor. Kendi belediyemize gidiyoruz, olmuyor. Devlet verirse yapacağız, vermezse ne yapacağız? Kalıyor öyle. Burası da yıkılırsa ne yapacağız? Bilmiyorum ki. Ne yapabiliriz? Köye göç edelim desek ona da para yok. Ben rahatsızım, çalışamıyorum. Çocuklar çalışıyor, onlar da kendilerine. Hepsi evli, kirada.”

‘Bizi burada barındırmayacaklar’

Acele kamulaştırma kararının tebliğ edilmediğini söyleyen Haydar Doğan da 1994’ten beri Gazi Mahallesi’nde oturuyor. Onun da diğerleri gibi tapusu yok. “Acele kamulaştırma ne bilmezdik, onu da öğrendik” diyen Doğan, karara dava açmış. Evi mahkemeden gelecek bir iyi haberle yıkılmaz diye umut etmekten başka çaresi kalmamış. Doğan, gecekondusunda çocuklarıyla yaşıyor. “Çok kötü bir durum. Eskiden zilliyet hakkı vardı. 15-20 yıl kaldığında 40-50 bin lira veriliyordu. Şimdi o da yok” diyor.

1986 yılından beri mahallede oturan Hasan İlkçi de evinin 10 kez yıkıldığını, bu ev yüzünden bel fıtığı ve boyun fıtığı olduğunu söylüyor. “Bizi burada barındırmayacaklar” diyen İlkçi, “Doğayla iç içe olmak için, domates salata yetiştirmek için kendi yaşadığım yeri bıraktım, buraya taşındım. Köpeklerim kedilerim var, onlara bakıyorum” diye konuşuyor.

‘Önce herkes kendi davasına sahip çıkacak’

Mahalleli, ilçe belediyeden ve diğer yetkililerinden bilgi alamamaktan dert yanıyor. Zemin ve sondaj çalışmaları sürerken mahalleliler belirsizliklerle dolu süreci takip ediyor. Kimisi Sekiz Evler Mahallesi’nden tünel geçeceğini söylerken kimisi ise başka bir projeden bahsediyor. Mahalleliyi bilgilendiren Sosyal Haklar Derneği Genel Sekreteri Can Atalay, yapılması gereken üç işlemi şöyle sıralayor:

“Önce herkes kendi davasına sahip çıkacak. Sonra belediyeye gidilecek. Denecek ki ‘Beni bilgilendirmek zorundasın’. Sonrasında bu bölgenin milletvekilleriyle görüşülecek. Ardından Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne gidilecek. ‘Bizim çoluğumuzla çocuğumuzla yaşadığımız bölgede ne yaptığınızı ilgili idari işlemleri bildirin’ denilecek.”

Rıfat Doğan

İstanbul Üniversitesi Doğu Dilleri Bölümü mezunu. Muhabirliğe soL gazetesinde başladı. Ardından İleri Haber'de çalışmaya başladı. 2016 Mart ayında diken.com.tr'ye geçti. Aynı yıl TMMOB Mimarlar Odası eski Başkanı Oktay Ekinci adına verilen Basın Ödülü'ne layık görüldü. Kent ve çevre konularında çalışıyor.

Journo E-Bülten