Diyarbakır İş Kadınları Derneği (DİKAD), çatışmaların yaşandığı ve halen bazı mahallelerinde sokağa çıkma yasağının olduğu Diyarbakır’ın Sur ilçesinde kadınlara yönelik saha çalışması yaparak bir rapor hazırladı. Kadınlar tarafından yürütülen çalışmada Hasırlı, Dabanoğlu, Cevatpaşa, Fatihpaşa, Alipaşa ve Savaş mahallelerinde yaşayan ve çatışmalardan etkilenen 108 kadın ile anket yapıldı ve 50 kadın ile derinlemesine mülakat gerçekleştirildi.
En yüksek aylık gelir 1.000 TL
DİKAD Başkanı Reyhan Aktar, Sur’da genellikle yoksul kesimin oturduğuna dikkat çekerek, en yüksek aylık gelirin 1.000 TL olduğunu söyledi. Bu rakamın hanelerin aylık ortalama mutfak masrafına denk düştüğünü dile getiren Aktar, “Görüşme yapılan kadınların yüzde 59.8’i Sur’a Diyarbakır’a bağlı bir köyden geliyor ve yüzde 50’sinin gelme gerekçesi ekonomik. Evi kendisine ait olan aile sayısı yüzde 44 oranında” diyor.
Surlu ailelerin evlerini terk etmek istemediğini belirten Aktar, bunun başat nedeninin, ‘Olayların geçeceğine dair inanç’ olduğunu söylüyor. Diğer bir gerekçe ise, kadınların maddi ve manevi birikimlerini geride bırakmak istememeleri. Rapor, Sur’dan çıkan ailelerin yüzde 89’unun yine Sur’da sokağa çıkma yasağının olmadığı başka mahallelere taşınmayı tercih ettiğini gösteriyor.
Kadınların manevi kaybı: Çeyiz
Ailelerin Batı’ya göç etmeyi tercih etmediğini ifade eden Aktar, bunun hem ekonomik hem de güvensizlikle ilgili nedenleri olduğunu ifade ediyor. Sokağa çıkma yasakları sırasında maddi ve manevi kayıpların yaşandığına dikkat çeken Aktar, “Görüşülen kadınların büyük bölümünün defaten ifade ettiği maddi ve manevi kayıplar arasında evli ya da bekâr fark etmeksizin çeyizlerinin büyük öneme sahip olduğu sonucu ortaya çıktı” diyor.
‘Çocukların yüzde 15’i öğretimi bıraktı’
Aktar, kadınların yaşanan olaylar karşısında gündemi takip etmekte isteksizlik gösterdiğini dile getirerek, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Surlu oldukları için ayrımcılığa uğrama ve hatta kimi yerlerde ‘Suriyeliler’ tabirini ‘Surlular’ olarak konumlandırılarak sosyal dışlanmaya maruz kaldıklarını söylüyorlar. Çatışmalar öncesi yaşadıkları mahallede kendilerini güvende hissedenlerin oranı yüzde 89 iken, çatışmalar sonrası bu oran yüzde 38’e düşmüş. Değişen yaşam koşullarına ve artan umutsuzluğa bağlı olarak kadınların gündem ve haber takibi isteğinde bir düşüş yaşandığı görülüyor. Öte yandan çocuklarda eğitimine ara verenlerin oranı yüzde 60 olurken, öğrenimini bırakanların oranı yüzde 15 olarak gözlemlendi.”
‘Nefesimiz kesildi’
Sur’dan ayrılmak zorunda kalmanın kadınlarda travma yarattığını anlatan Reyhan Aktar, yaşanan zorlukları şöyle aktarıyor:
“Kadınlar Sur’dan koparak ‘nefeslerinin kesildiğini’ düşünüyor. Görüşme yapılanlar ağırlıklı olarak yeni taşındıkları hiçbir yerde Sur’daki güven ve dayanışma esaslı ilişkilenme biçimlerini bulamadıklarını ve bunun da onlarda bir travmaya yol açtığını söylüyor. Mülakatlar Sur’da, klasik kent hayatı ve şehir kimliğinden farklı olarak komşuluk, arkadaşlık ve mahalle ilişkilerinin gelişkin ve duygudaşlığın güçlü olduğu bir kültürün ve sosyal hayatın hüküm sürdüğünü gösteriyor. Geçmişteki bir zorunlu göçten sonra yerleşilen, ev bilinen, kök salınan, alışılan, rahat ve güvende hissedilen, mutlu olunan ve aidiyet hissedilen ve aynı zamanda ucuz olan Sur, kadınlar için kolay kolay bir başka yerle değiştirilemeyecek öneme ve anlama sahip. Öte yandan, Sur’dan kendi istekleri ile değil, zorunlu olarak ayrılmaları sebebiyle yeni yerleştikleri yerlerde hoş karşılanmayan kadınların Sur’a dönme istekleri artıyor.”
Sur: Tahir Elçi’den önce ve sonra…
Aktar, Sur’da öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin ölümünün ‘milat’ olarak görüldüğünü söylüyor. Aktar, “Aileler mahalleden çıkmalarını ‘Tahir Elçi’den önce’ ve ‘Tahir Elçi’den sonra’ şeklinde ifade ediyor. Tahir Elçi’nin öldürülmesi onlar için bir milat oldu” diyor.