Yeni yıl başlarken iki farklı kuşaktan gazetecinin sohbetine buyurun: 40 yılı aşkın süredir çeşitli basın kuruluşlarında görev alan “alaylı” gazeteci Ahmet Külsoy ile gazetecilik bölümünden yeni mezun Sezer Erzincan…
Teknolojinin hızla ilerlemesiyle birçok meslek büyük dönüşümler geçirdi, deyim yerindeyse başkalaştı. Bu mesleklerin başında da gazetecilik geliyor.
Sezer Erzincan 23 yaşında. Sivaslı. Annesi ev kadını, babası küçük esnaf-marangoz… Kocaeli Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Türkiye’de yok denecek kadar az sayıda araştırmacı gazeteci olduğunu söyleyip “İnternet gazeteciliği rekabeti körükledi. Beraberinde bilgi kirliğini de getirdi” diyor sohbetimizde.
Uğur Mumcu kitapları, gazeteciliğe yönlendirdi
Ahmet Külsoy: Gazetecilik mesleğini seçmende kim, nasıl etkili oldu? Çevrende, aile bireyleri arasında gazeteci olan var mıydı? Neden seçtin bu mesleği?
Sezer Erzincan: Birçok genç insan gibi ben de lise yıllarında Uğur Abi’nin (Mumcu) yazılarına yetişemedim ama kitaplarını okumaya başladım. Konuları araştırdığını, eşelediğini gördüm. Bir olayı anlatırken olaya sebep veren, gerçekleşmesini sağlayan etkenleri net bir şekilde açıklıyordu. Tabiri caizse, haberde kulağın arkasını görüyordu. Araştırmacı gazeteciliğin nasıl yapıldığını çok güzel anlatıyordu.
Bu beni kamçıladı. Bu süreç gazetecilik mesleğini seçmemde etkili oldu. Ailemde ve çevremde gazeteci olan kimse yoktu. Ailemin veya arkadaşlarımın mesleği seçmemde herhangi bir telkini olmadı. Asıl önemli olan; araştırarak, sorgulayarak öğrenme isteğim meslekle buluşturdu beni.
Ahmet Külsoy: Ben meslekte “alaylıyım.” Ortaokul ve lise yıllarında gazetecilik yapacağım aklımdan geçmedi. Lise son sınıfa giderken Gazipaşa Caddesi’nde (Zonguldak) gazete bayinin önünden geçiyordum. Gözüme İşçi Davası ve Yeni Ortam gazeteleri ilişti, her iki gazeteyi de aldım. Yeni Ortam gazetesinde Ahmet Kahraman’ın “Ayşe Nasıl Kurtulur?” köşe yazısını okudum. İlhami Soysal’ın yazıları dikkat çekici olduğu kadar etkileyiciydi.
İşçi Davası gazetesinin künye ve adresine baktığımda Zonguldak’ta çıktığını gördüm. Gazete ile birlikte ofise gittim, Yazı İşleri Müdürü Yıldırım Eryılmaz karşıladı beni. Gazetenin hoşuma gittiğini, satmak istediğimi ifade ettim. Birinci Milliyetçi Cephe Hükûmeti (AP, MHP, MSP) iş başındaydı [1970’lerin ortası]. Gazeteyi satmaya başladım. Satarken karşılaştığım olumlu olumsuz olayları not aldım. Yazdığım notları gazetenin yazı işlerine verdim. “Bu notlarını yazar mısın” dediler. Benim için yazı işi böyle başladı. Daha sonra İnanış, Uyanış, Haber gazetelerinin yanı sıra Güneş gazetesinin Zonguldak temsilciliğini yaptım.
Artık bir numaralı araç, akıllı telefon
Şimdiki gazetecilerin araç gereçleri neler, hangi kaynaklardan besleniyorsunuz, neler okuyorsunuz?
Sezer Erzincan: Sanırım bu soruya en başta ısrarla “telefon” demek gerekiyor. Basın açıklaması, asayiş olayı, magazin olayı ve daha birçok haber çoğunlukla olay yerinde telefon kullanılarak yazılır. Olayın fotoğrafı, telefonun kamerasıyla çekilir. Haber merkezine telefonla gönderilir. Hatta bazı zamanlarda haberin paylaşımı bile telefonla yapılır.
Günümüzde gazeteciler, Adobe Photoshop, Adobe Premiere, WordPress, SEO ve Google Analytics öğrenerek bunları kullanmayı biliyor. İnternet gazeteciliği çağında mesleğe başlayan bizim kuşaktan gazetecilerin dikkat ettiği diğer kaynaklar ise sosyal medya mecraları ve bunlarla ilgili kaynaklar. Sosyal Medya Çalışmaları, Dijital Aktivizm, Yeni Medya Üzerine, Yeni Medya Çalışmalarında Araştırma Yöntem ve Teknikleri gibi kitaplar bunlara örnek gösterilebilir.
‘Acaba müzelik mi oldum?’
Ahmet Külsoy: Bu açıklamalar beni şaşırttı. “Acaba müzelik mi oldum?” demekten kendimi alamıyorum. Benim dönemimde; emek yoğun çalışma sistemi ağırlıktaydı. Birçok gazete tipo baskı ile okurlarıyla buluşuyordu. Bir gazeteci-muhabirin çantasının içinde radyo büyüklüğünde ses kayıt cihazı, fotoğraf makinesi ve daktilo olmazsa olmazıydı. Telefon kullanmak “lüks” sayılırdı. Anadolu’dan İstanbul’a fotoğraf geçmek için telefoto kullanılırdı. Haber ise, teleks ile geçilir-yazılırdı. Elimizde TGC’in haber yazma tekniğini anlatan bir kitabın dışında başka bir materyal yoktu. Ustalar takip edilirdi; ne öğrenebilirsen, onunla yola devam ederdin.
Günümüzde yerel basın küçümsenir, hafife alınır. Bu yaklaşımı yanlış buluyorum. Yerel basın bizim mesleğimiz için bir okuldur. Okura en yakın olan, yerelin sorunlarını dile getiren ana akım gazeteciliğidir. Usta / çırak ilişkisi Anadolu’da hâlâ geçerlidir. Benim dönemimde yerel basında kadın gazeteci yok denecek kadar azdı, hatta yoktu. Şimdi ise genç kadın gazeteciler Anadolu’da seslerini duyuruyorlar. Maaş, sigorta gibi sosyal haklara sadece bir iki kişi sahipti. Kısaca, teknolojik gelişmeler, el emeğinin üzerinden silindir gibi geçti ve bugünlere geldik.
Gazetecilikte seni en çok ne heyecanlandırıyor, neler zorluyor?
Sezer Erzincan: Türkiye’de gazeteciliğin bugün en büyük zorluğu gazeteci olmak! Artık makineleşmiş gazetecilikten bahsediyoruz. İnternet sitelerindeki her gazetenin haber servisi doğrudan internet sitesine bağlı ve burada sizden gün boyunca 20’ye yakın haber girmeniz isteniyor. Bu, ortalama bir mesai süresinde yaklaşık her 30 dakikada bir haber girmeniz demek. Bu süreçte sadece haber girmekle kalmıyor; haberin görselini ayarlamak, paylaşım görselini hazırlamak, videosu varsa onu da siteye yüklemek gerekiyor. Hatta özellikle yerel gazetelerde, bunlara ek olarak, bir de haberin sosyal medya dolaşımını sağlamak gibi süreçler de işin içine giriyor.
Bugün internet, telefon vs. araçlar büyük bir iş yükünü alıyor ve gazeteciye çok fazla zaman kazandırıyor, bu büyük bir avantaj gazeteci için. Ancak diğer taraftan bu durum, daha fazla detaysız haber girmenize yol açan bir sürece götürüyor. Mesela bir basın açıklaması geldiğinde bunu haber yapmak için, açıklamayı gönderen kurumla iletişime geçmelisiniz. Bu yapılmıyor, açıklamadaki iddiaları araştırmak isterseniz, bu da yapılmıyor. En azından açıklamayı haberleştirirsiniz, düzenlersiniz.
Uzman gazeteciler bugün çok azaldı
Bu yüzden gazetecilikte bugün gördüğüm iki olumsuzluk var: Birincisi, gazeteci kavramının gittikçe silikleştiği, gazetelerin kaybolduğu, gazete şirketlerinin kapandığı, uzmanlaşmanın, deneyimli insan yetiştirme gibi süreçlerin gittikçe yok olduğu bir dönemdeyiz. İkincisi, standart hâlde gelen ham bir haberin bu hâliyle yayımlanması… Yani gazetecilik namına hiçbir kabiliyetin kalmadığı bir süreç.
Peki, bugün Türkiye’de örneğin Suriye üzerine bilgisi olan, araştırması olan kaç gazeteci var? Bir elin parmakları kadar ancak. Uzman bir muhabirin bilgisi, konu üzerinde araştırma yapma merakı bir günde oluşmuyor. Bir olay olduğunda onun arka planında neler olduğunu, bugüne nasıl gelindiğini bilmek merak ve araştırma işi. Böyle birçok alanda uzmanlaşmış insanlara ihtiyaç var. İnsanları ilgilendiren onlarca olayda o olayın uzmanı yokken iki satırdan fazlasını yazamazsınız, bu yüzden özellikle bugün araştırmayı, merak etmeyi iş edinen insanlara, yani gazetecilere ihtiyaç var.
Geçmişte 4-5 uzmandan görüş alınır, kaynak sorgulanırdı
Ahmet Külsoy: Önce genç meslektaşıma açıklamalarından dolayı teşekkür ederim. Her sözcüğü çok kıymetli ve dikkate alınması gerekiyor. Benim dönemimde biraz daha haberin içine girdiğimizi düşünüyorum. Bugünkü kadar kirlilik yoktu. Bilimsel, düzgün haber yapmış diğer gazeteleri, haber yazmış gazetecileri arkadaşlarımıza okumaları için önerirdik. Güneş gazetesinde çalışırken sayısız iş cinayeti haberi yaptım. Öyle ki iş cinayeti nasıl olmuş; kurumun, işçinin kusuru var mı sorularına cevap aramak için en az dört beş işçi sağlığı, iş güvenliği uzmanından görüş alırdım; bunu yetersiz bulurdum, üniversite yani akademisyen görüşüne de yer verirdim. Haberde en küçük bir eksiklik olduğunu hissetsem kaynağına ulaşmaya çalışırdım.
Gazeteciliğin önümüzdeki yıllarda ne şekilde dönüşeceği konusunda öngörünü alabilir miyim?
Sezer Erzincan: Türkiye’de olsun Avrupa’da olsun, birçok ülkede basılı gazetelerin tirajları düşüyor, gazeteler gittikçe daha az eleman çalıştırıyorlar. İçeriklerinde kalitesizleşme ve detaysızlaşma artıyor. Bunların yanında internet gazeteciliğinde büyük bir artış var. Basılı gazetelerin sayısının gittikçe azaldığı bugünlerde, internet gazeteleri hızlı bir şekilde artıyor.
Bu durum gazeteciliğin dijitale geçtiğini gösteriyor. Burada gazetecilerin işini kolaylaştıran birçok şey mevcut. Artık fotoğrafı banyo ettirmek yerine tek tuşla habere yüklüyorsunuz, hata yaptığınızda tekzip yayımlamak yerine tek tuşla habere düzeltme ekliyorsunuz, konuyla ilgili yeni bir gelişme olduğunda hemen haberi güncelliyorsunuz.
Ancak bunun yanında internet gazeteciliğinin getirdiği yarıştan dolayı hızlı ve daha çok magazinleşmiş gazetecilik anlayışı hâkim oluyor. Basılı gazetecilikteki gibi reklam geliri olmadığı için, bu durum sizin kaliteli içerik oluşturmanıza engel oluyor. Bütün bunlar gösteriyor ki gazeteciliğin kalbi artık internette. İnternet gazeteciliğinin basılıya göre onlarca avantajı var, bunlar vazgeçilir avantajlar değil. Dezavantajları ise gelir. Birçok internet gazetesinin tıkandığı nokta burası. Bu konuda en iyi örneklerden biri New York Times (NYT). NYT özellikle abone sistemiyle internet gazeteciliğine hem yatırım yapıyor, hem de gelirini artırıyor.
‘Haber yazmanın zevkini tattık, bu meslekten vazgeçebileceğimize inanmıyorum’
Ahmet Külsoy: Teknoloji ne denli gelişirse gelişsin, medyaya ne kadar egemen olursa olsun kâğıt basın varlığını sürdürecektir. Yazılı basın internet haberciliğiyle rekabet etmek istiyorsa özel haber çalışmasına ilgi göstermeli. Masa başı, telefon haberciliği değil; bizzat olayın içine girmeli. Devlet desteği ve özel reklam pastaları yerine okur desteğini büyütmeli. Abone sistemiyle okura ulaşmalı. Ben herhangi bir gazetenin genel yayın yönetmeni veya haber müdürü olsam, çok özel açıklamaların dışında siyasilerden demeç almam. İnsan hikâyelerine önem veririm. Örneğin, Trabzon Maçka’dan Selanik’e sürülmüş üç kız kardeş var. Yaşları 98 ile 102 arasında değişiyor. Bu kız kardeşlerin hikâyelerini mi okursunuz, yoksa B partisi liderinin iktidara yönelik açıklamasını mı? Ben sorunu bu şekilde okuyorum.
Sezer Erzincan: Kapanan gazeteler, basındaki tekelleşme, işten çıkartılan onlarca, yüzlerce deneyimli gazeteci, bizleri iş bulma ümidi konusunda biraz karamsar düşünmeye itiyor. Ama aynı zamanda haber yazmanın, üretmenin zevkini tatmış bizlerin bu meslekten de kolay vazgeçilebileceğine inanmıyorum.