Sendikalar, kitle örgütleri ve sol partilerin 10 Ekim 2015 günü düzenlemek istediği “Emek, Barış, Demokrasi Mitingi” için yapılan yürüyüşe IŞİD, iki canlı bombayla saldırdı. Ankara Tren Garı önünde birkaç saniye arayla yaşanan patlamalarda 102 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Patlamaların ardından olay yerine ambulanslardan önce çevik kuvvet ekipleri geldi. Polis, saldırı sonrası ambulansların alana girmesini bir süre engellerken, yaralılara yardım etmeye çalışan halka da biber gazı ve tazyikli suyla saldırdı.
‘Hayatını kaybedenler suçlu gibi gösterildi’
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, baskı ortamına rağmen mitinge toplumun tüm kesimlerinden büyük destek geldiğini kaydederek, travmanın hâlâ atlatılamadığını ve yas yaşanmasının bile engellendiğini savunarak şöyle konuştu:
“10 Ekim Katliamı, tarihimizin en büyük kitle kıyımı oldu. Hem ülkenin hala normalleşememiş olması, hem sorumluların cezalandırılmamış olması nedeniyle 10 Ekim’in travmasını atlatamadık. Emniyet güçleri nasıl ki patlamanın ilk anında ortamı germek ve karmaşayı artırmak şeklinde refleks gösterdiyse, siyasal iktidar da olaydan sonra ortamı daha fazla geren, karmaşayı artıran açıklamalarda bulundu. Yetkililer olayın ilk anından itibaren sorumluları isim isim biliyorken, ‘kokteyl örgüt’ gibi açıklamalarda bulundular. Hayatını kaybedenler suçlu gibi gösterildi. Yaşanan büyük acının ortak bir toplumsal yas olarak yaşanmasının önüne geçildi.”
Katliam sonrası sürecin en önemli ayaklarından birinin de hukuksal süreç olduğuna dikkat çeken Koramaz, “AKP sorumluların hukuk önüne çıkartılması konusunda da gönülsüz davrandı. Katliamla ilgili istihbarat raporları ve uyarıları olduğu, buna rağmen gerekli önlemlerin alınmadığı ortaya çıktı. Sadece tetikçilerin değil, azmettiren ya da görmezden gelen siyasi mercilerin de açığa çıkarılarak cezalandırılması için hukuki mücadelemiz sürüyor” dedi.
‘Hayali faillere işaret edildi’
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ihraç edilen Doç. Dr. Tezcan Durna “Medyada 10 Ekim Katliamı/Televizyon ve Gazetelerin Habercilikle İmtihanı” raporunu hazırlayan isimlerden biri. Durna, iktidar yanlısı medyanın katliam sonrası saldırının failleri konusunda muğlak ifadeler kullandığını belirterek, şunları söyledi:
“Havuz medyası; dış güçler, karanlık eller, iç düşmanlar gibi hayali faillere işaret ederek saldırının faillerini bulandırmaya çalıştı. Hayali faillerin yaratılması, önlem alması gereken hükümet ve yetkilileri sorumluluktan kurtarmaya yarıyordu. Havuz medyası haberlerinde, olayda yaralanan kişi yakınları ile ölenlerin yakınlarının ifadelerine hiç yer vermedi; çerçeveyi, hükümet yetkilileri çizdi. Haberin çerçevesi kimin sözcükleriyle çiziliyorsa, hakikati kurma yetkisi de onun eline verilir. Kurulan hakikat hiçbir şekilde mağdur ve barış isteyen gruplar lehine değildi.”
‘Medya hakikati sansasyonla boğdu’
Doç. Dr. Tezcan Durna, ana akım medyanın katliamı haberleştirme yöntemini de eleştirerek, konu hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:
“CNN Türk, sıradan eğlence kanallarının haberciliğine benzer bir biçimde olayı dramatikleştirdi ve sansasyonla hakikati boğdu. Böylesi olayların magazin haberi üslubuyla verilmesi, olayın önemsizleştirilmesine yol açar. Yetkilileri ısrarla sorumluluklarını yerine getirmeye çağıran tek kanal belki de FOX TV idi. Ancak o da hakikatin ortaya çıkarılmasından ziyade, haberciliğini milli birlik çağrısına kurban etti.”
Beko: Emek, barış, demokrasi kazanacak
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Journo’ya yaptığı değerlendirmede, mitingin amacının, emeğin haklarını alabilmesinin tek koşulunun barış ve demokrasinin tesis edilmesi gerektiğini haykırmak olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Mitingimizi kana bulayan canlı bombaların ismini, yerini bilip kendilerini patlatana kadar yakalamadıklarını itiraf edenlerden hesap soracağız. Katillerin polis kontrol noktalarından geçerek Ankara’nın göbeğine kadar gelişlerine seyirci kalanlardan hesap soracağız. Toplumu kamplaştırarak iktidarını korumaya çalışanlardan, Kürt sorununda savaş politikalarıyla, tabutlardan miting kürsüsü ve seçim sandığı kuranlardan hesap soracağız. Arkadaşlarımızın kanı yerdeyken anket yaptırıp ‘Ankara saldırısı sonrası oyumuz yükseliyor’ diyenlerden hesap soracağız. Katliamın öncesinde ortada görünmeyen, ardından yaralılara ve anma törenlerine gaz atanlardan hesap soracağız. Katliamın ardından ağzı kulaklarında basın açıklaması düzenleyip, ‘İhmal yok’ açıklaması yapanların iktidarından hesap soracağız. Er ya da geç katiller kaybedecek; emek, barış, demokrasi kazanacak.”