Film

Arif V 216: Yılın sinema şöleni

Komik olduğu kadar da duygusal bir sinema yapıtı Arif V 216. Dostluk, iyilik ve insan olmak gibi yüksek duyguların ve arayışların eseri. Sevdiğimiz, inandığımız ve deliler gibi özlediğimiz ‘eski Türkiye’ye ait hemen her şeyin var edildiği sosyokültürel bir bayram yeri adeta!

2 Ocak akşamı Soho House’da yapılan ilk medya gösteriminde izledim Arif V 216’yı. Hem merak hem de endişe içinde gittim açıkçası olay yerine. Endişem ya beklediğimi bulamazsam üzerine idi elbette çünkü bütün ekip orada olacaktı yani yaratıcılarıyla beraber izleyecektik ve ben sırf ayıp olmasın diye elinize sağlık demekten hiç hoşlanmazdım. Üstelik söylenenlere göre film bugüne kadar çekilen en yüksek bütçeli yerliydi.

Hoşgeldiniz kokteylinden sonra salona girdiğimde az sayıda boş koltuk vardı ve zaten tam da davetli sayısını ağırlamaya yeter ölçüde butik bir sinemadaydık. Loş ışıkta bulup oturduğum koltuk merkezindeki atmosferi not etmek isterim: yanımda Can Yılmaz, Zafer Algöz, ön çaprazımda Ozan Güven ve hemen üç koltuk ötemde, sırabaşına çektiği pufun üzerinde heyecan içinde bir Cem Yılmaz… On ikisi hazırlık, on ikisi çekim, on ikisi post production olmak üzere 36 hafta yoğun emek verdikleri film ilk kez görücüye çıkmış, kolay mı?

Neyse ki endişem yersiz çıktı, yeni yıl mükemmel başladı. Bol bol kahkaha atarak dahası kalbim ince ince sızlayarak izledim filmi. Ara ara perdeden yansıyan ışıkta Cem Yılmaz’ı da izledim. Salon güldükçe, tepki verdikçe geriliminin yerini iç ferahlığı aldı. Hatta gözleri bazen dolu dolu oldu. Gözlerini dolduran yalnızca seyirciden aldığı reaksiyonun verdiği rahatlama değildi. Kendi yazdığı, kendi oynadığı ve kimbilir kurgu sürecinde kaç kez izlediği filmdi onu etkileyen. İnandığı işi yapmak, gerçekleştiğini görmek böyle bir şey işte. Tamamlandığını hisseder insan. Ve filmler seyirciyle tamamlanır ennihayet.

“Güzel olduğunuz kadar küstahsınız da” klişesiyle söylersek, komik olduğu kadar da duygusal bir sinema yapıtı Arif V 216. Dostluk, iyilik ve insan olmak gibi yüksek duyguların ve arayışların eseri. Hatırlamaya çıldırasıya ihtiyaç duyduğumuz ‘bizi’, bize gösteren büyülü bir ayna…

Görkemli ve katmanlı bir tasarım

Sevdiğimiz, inandığımız ve deliler gibi özlediğimiz eski Türkiye’ye ait hemen her şeyin var edildiği sosyokültürel bir bayram yeri adeta Arif V 216. Naftalin kokulu bayık bir nostaljik tattan dem vurmuyor, yeni dalga nostalji denen ve en çok da dijital yerli genç jenerasyonun uyumlandığı türden çağrışımlı-göndermeli bir cazibe geçidi sunuyor izleyiciye.

Retro bilimkurgu atmosferinde geçen fantastik bir komedi. Aynı zamanda müthiş bir kolektif hafıza şovu. Esnek bir bellek jimnastiği. Popüler kültürü vefa ile yoğuran çok zeki, stilize ve yaratıcı bir zaman tüneli.

Bir önceki (Ali Baba ve Yedi Cüceler) filminden sonra yaptığımız röportajın alakasız sorular kısmında sormuştum; Ayhan Işık mı, Sadri Alışık mı? “Ah canım, onları kim ayırabilmiş ki… ikisi de” demişti Cem. Asıl yanıtı bu filmde alacağımı ikimiz de bilmiyorduk sanırım o zaman. Hayatı boyunca sevdiği, bildiği, öğrendiği, izlediği, dinlediği, ilgilendiği, alaya aldığı ve kendini inşa ederken harcına kattığı-kardığı ve biriktirdiği ne varsa hepsini ortaya koymuş, sonra bir heykeltraş ustalığıyla bütün fazlalıkları atıp geriye bu filmi çıkartmış sanki.

Cem Yılmaz sinemasının ustalık eseri

En son hangi yerli film başımı böyle döndürmüş, zihnimde böylesi bir iz bırakmıştı diye düşündüğümde aklıma gelen isim: 1988 yılında meraklı bir yeniyetme olarak okul kırıp izlediğim ‘Arabesk’. Türk sinemasında bir dönem özeti, bir çağın bitişi/başlangıcıydı o film ve Arzu Film ekolünün jübilesiydi. Filmden çıktıktan sonra günlerce herkese baştan sona her ayrıntısıyla anlatıp canlandırma yapmıştım sahne sahne, replik replik. Arif V 216’nın ruhu da benzer bir his ve heyecanla doldurdu içimi.

Ne öyküsüne ne teknik detaylarına girmek istiyorum, ne tek tek şahane oyuncuları, karakterleri ve performansları saymak, ne de gözüme batan bir şeyler arayıp bulmak. Yalnızca gidip tekrar tekrar izlemek ve o zengin detaylarda eşelenmek istiyorum. Sevdiğim herkesi tek tek götürüp onlar filmi izlerken ben sessizce onları seyretmek istiyorum. Bilgece sergilenen bu sinematik armağanı paylaşmak ve kutlamak isteğine teslim oluyorum gönüllüce. Ve soruyorum: Ah be Arif, iyi insanlar hep mi sinemayı sever?

İyi ki sinema var dedirttiği için Cem Yılmaz’ı ve bu filmle sarsılmaz biçimde sağlamlaştırdığı sinematografisine hayat ve esin veren tüm takım arkadaşlarını alkışlıyorum. Gişede rekor beklediğimi de altını çizerek belirtiyor, Arif ve 216’nın koyduğu 1969 görünümlü 2018 model ‘yüksek çıta’nın ülke sinemamıza hayırlı olmasını diliyorum.

Filme puanım: 8,5/10


Arif V 216 – Künye

Yönetmen: Kıvanç Baruönü
Senaryo: Cem Yılmaz
Oyuncular: Cem Yılmaz, Ozan Güven, Seda Bakan, Zafer Algöz, Özkan Uğur, Ahu Yağtu, Çağlar Çorumlu, Can Yılmaz, Ediz Hun…
Görüntü yönetmeni: Jean Paul Seresin
Müzik: İskender Paydaş, Jingle House
Süre: 126 dakika
Ülke: Türkiye
Yıl: 2018

Sevim Gözay

1993 yılında girdiği medyada birçok yapımda kamera arkasında çalıştı. 2000’de kamera önüne geçti ve kendi programlarına imza attı. Ödüllü programları Stüdyo: Sinematik Portakal ve Cosmopolis. Kitapları: Kasetten Canlı (2013), Sinemaskop Randevular (2015). İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede 14 Ocak 2021'de hayata gözlerini yumdu.

Journo E-Bülten