Dosya

Baba Tahir: Yalan habercilerin, gizli reklamcıların, saray jurnalcilerinin ve medyamızdaki ihale takipçilerinin atası

Malumat dergisinin 1895 tarihli sayılarını kapsayan ilk cildinin kapağında, yazılarına "Babanzade" diye imza attığı için "Baba Tahir" diye tanınan Mehmet Tahir Efendi'nin bir fotoğrafı var.
Kamu yararına gazetecilik yapmak yerine şahsi çıkarları için medya işine giren, yayınlarında gizli reklama yer veren, iktidara yanaşıp meslektaşlarını jurnalleyen, yalan haber üretip şantaja kalkışanları ne yazık ki bugün de görüyoruz.
Basın tarihimize kara leke olarak geçen bu türden medya şahsiyetlerinin belki de ilk örneği, “Baba Tahir” diye bilinen Mehmet Tahir’di.
Baba Tahir’in kim olduğunu, “Malumat” adlı dergisinde ve gazetesinde neler yayımladığını, “Kaybolan Bâbıali’nin Ardından” yazı dizimizin bu bölümünde Emin Karaca anlatıyor.

Türkiye gazetecilik tarihinde; günümüzdeki “gizli reklamcı,” “ihale takipçisi,” “belediye beslemesi,” “rüşvet şantajcısı” gazetecilerin atası sayılacak “Baba Tahir” denilen birisi  vardır.

“Baba Tahir”  lakabıyla anılan bu kişinin asıl adı; Mehmet Tahir’dir. 1864’te İstanbul’da doğmuştur.

Yirmili yaşlarından itibaren dönemin önde gelen gazetecilerinden birisi kabul edilen Mehmet Tahir,  İstibdat Yılları’nın tam ortasında, 1895’te “Malumat” adında önce, haftalık bir dergi yayımlamaya başlar.

Saray, Baba Tahir’i maaşa bağlamıştı

Basın tarihinde önemli bir yeri olan ve sekiz yıl kesintisiz yayımlanan Malumat’ta dönemin ünlü yazarları yazı yazmıştır. Malumat‘ın sayfalarında Ahmet Rasim, Rıza Tevfik, Faik Ali ve Ali Kemal gibi imzalar görülmüştür…

“Malumatçı Tahir” ya da “Baba  Tahir” lakaplarıyla anılmaya başlayan Mehmet Tahir Efendi’nin gazeteciliği şantaja, faaliyetleri de “saray jurnalciliğine” dayanmaktadır.

“Yoksa aleyhine yazarım ha!” tehdidiyle pek çok kimseden para almakta, alamadıklarını da yerden yere vurmaktadır.

Çok yakın gazeteci ve yazar arkadaşlarını Saray’a jurnal etmekten bile çekinmeyen “Baba  Tahir”in her türlü marifeti Sultan İkinci Abdülhamid’in kulağına kadar gitmektedir. Ancak Saray’a ve kendisine bağlılığı nedeniyle takdir ve iltifat gören “Baba Tahir,” aynı zamanda “aylığa” bile bağlanmıştır.

Baba Tahir, Malumat’ı günlük gazete olarak da yayımlamaktadır.

1900 yılının ilk başlarında İstanbullular, Baba Tahir’in  gazetesi aracılığıyla kendilerini bir “domuz” tartışmasının içinde bulurlar.

Baba Tahir’in ‘Terkos Gölü’ne domuz düştü’ haberi yalandı

İstanbul’un içme suyunun sağlandığı Terkos Gölü’ndeki arıtma tesislerini Fransızlara ait bir şirket işletmektedir.

Malumat gazetesinde kendileri için arada sırada hoş haberler yayımlayan Baba Tahir‘i, bu şirket de “aylığa” bağlamıştır.

Baba Tahir‘e aylık bağlayan şirketin Fransız müdürü, bir zaman sonra memleketine döner. Yerine Fransa’dan yeni bir müdürü gelir.

Yeni müdür; “Bizim aleyhimizde yazı yazmasın  diye, hiç kimseye aylık ödeyemeyiz” diyerek Baba Tahir‘e bağlanan parayı kestirir.

Bunun üzerine Baba Tahir’in “Malumat” gazetesinde şöyle bir haber yayımlanır:

“Avcıların  yaraladığı bir domuz Terkos Gölü’ne düştü ve boğuldu.”

Tekrar maaş bağlanınca haberi ‘düzeltti’

Haberi okuyan İstanbullu’yu bir telaş alır ve Fransızların şirket binasına akın eder. Yaptığı işin vahametini anlayan yeni müdür, Baba Tahirin kesilen aylığını hemen o gün, tekrar bağlatır.

Baba Tahir de şantaj haberini, Malumat‘ın bir sonraki sayısında şöyle düzeltir:

“Aldığımız son istihbarata nazaran domuz, hakikaten vurulmuş ama göle düşmemiş, sahilin gerisinde gebermiş ve leşi de bulunmuştur.”

Sahte belge ve madalya üretince sürgüne yollandı

Türk basınına şantajcılığı sokan  Baba Tahir bununla da yetinmez, sahte belge ve madalya imal eden İtalyan ustaları İstanbul’a getirttir. Bu ustalara yaptırdığı sahte nişanları Avrupa’daki asalet meraklılarına satınca, Abdülhamid’in tahammül sınırlarını da aşmış olur. Baba Tahir Trablus’a sürgün edilir. Bir yıl sonra II. Meşrutiyet’in ilânıyla çıkarılan afla İstanbul’a döner. Fakat Trablus sağlığını çok bozmuştur, ancak birkaç ay yaşayabilir ve 1909’da ölür.

Baba Tahir’in basın tarihindeki bu olumsuz rolüne sonraki yıllarda da sürekli gönderme yapılır.

Örneğin 1930’lu yıllarda Arif Oruç, Cumhuriyet gazetesi sahibi ve başyazarı Yunus Nadi ile giriştiği polemikte Baba Tahir‘i öne sürmeden edemez.

Yakın tarihlerde de medyamızda ne zaman kötü bir örnek ortaya çıksa, Baba Tahir‘in hatırladığıldığını gördük. Mesela Murat Bardakçı 1999’da Hürriyet’teki köşesinde, “Nedendir bilmem ama son günlerde aklıma bundan tam doksan sene ölmüş bir gazetecinin maceraları takılıverdi” diyerek Baba Tahir‘i anlatmıştı.

Haber görünümlü bira reklamı

2015’te ise Soner Yalçın, “Türk basın tarihinin tescilli ilk kötü gazete patronu” diye nitelediği Baba Tahir’den bahsederken bugünlerde Faruk Bildirici‘nin Medya Ombudsmanı unvanıyla yazdığı kişisel internet sitesinde üzerine gittiği basındaki “gizli reklam ve halkla ilişkiler” konusuyla ilgili şöyle bir örnek veriyordu:

Malumatçı Tahir… Türk basın ve yayın tarihine özellikle olumsuz davranışlarıyla damgasını vurmuş kişiydi.
Gazete ve dergilerinin sayfalarını sadece para kazanmak için kullandı.
“Haber” diye reklam yapıyordu.
Bugün reklamı bile yasak olan biranın bakın nasıl “haberini” yaptırmıştı:

“Amstel Birası: Felemenk’te Amsterdam şehrinde imal olunan bu bira münhasıran cins-i a’lâ arpadan ve ömür otundan imal olunup; ispirtodan kat’iyyen ârî olduğundan, mukavvi (kuvvetlendirici), mugaddi (besleyici) ve serinletici hassaları hasebiyle, meşahir-i etıbbâca (doktorlarca) hassaten tavsiye olunmaktadır. İş bu biradan şehrimizde büyük lokanta, birahane, gazino ve umumi bahçelerde füruht (satış) olunduğu gibi büyük bakkaliye mağazalarında ecza depozitolarında ve eczahanelerde dahi bulunur. Merkez-i füruhtu İstanbul’da Fındıklıyan Hanı’nda B. Nevruz mağazasıdır.”
Malumatçı Tahir…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – TÜRKİYE’NİN İLK GAZETELERİ

Emin Karaca

Araştırmacı gazeteci ve yazar. 1949'da doğdu. 1968’de gazeteciliğe başladı. Birçok gazete ve dergide düzeltmen, muhabir, servis yöneticisi ve köşe yazarı olarak çalıştı. Röportaj, inceleme ve köşe yazısı dallarında basın meslek kuruluşlarından çok sayıda ödül aldı. Sürekli basın kartı sahibi olan Karaca, 1980'lerin sonundan itibaren tarih, medya ve edebiyat üzerine kitap çalışmalarına ağırlık verdi. Beşi basın tarihi hakkında olmak üzere 30'a yakın kitap yazdı. 12 Ocak 2021'de hayata gözlerini yumdu.

Journo E-Bülten