Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) temsilcilerinin de içinde bulunduğu uluslararası basın özgürlüğü heyetinin eylül ayında Türkiye’de düzenlediği misyonun sonuçları, özel bir panelde tartışıldı.
Uluslararası gazeteciler, 18 Kasım’da Brüksel’de açıklanan raporun sonuçlarını tartışmak üzere Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS), Avrupa Birliği’nin desteğiyle finanse edilen İstanbul’daki medya eğitim merkezi TGS Akademi’de bugün bir araya geldi.
EFJ ve TGS yöneticisi Mustafa Kuleli’nin moderatörlüğündeki panelde IPI yönetim kurulu üyesi Kadri Gürsel, IPI program yöneticisi Oliver Money-Kyrle, EFJ başkan yardımcısı Marta Barcenilla ve RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu konuştu. Basın toplantısına yabancı medya mensupları ve diplomatik temsilciliklerin görevlileri katıldı.
Gürsel, “Önemli bir uzmanlığa dayanan bu rapor, emsal teşkil eden ortaklaşa bir çabanın ve küresel bir dayanışmanın ürünüdür” dedi.
İki ay önceki misyona Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Article 19, Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) ve PEN temsilcileri de katılmıştı. “Türkiye’nin Gazetecileri Sanık Sandalyesinde” başlıklı raporunun İngilizce tam metni şu bağlantıdan okunabilir. Bianet ise rapordaki tespit ve önerileri şöyle özetlemişti:
Yargı Reformu yeterli değil, gazeteciler hâlâ hapiste
* Ülkedeki basın özgürlüğü ortamı, olağanüstü hâlin (OHAL) kaldırıldığı Temmuz 2018’den bu yana gelişme göstermedi. Gazeteciler, medyaya karşı genişletilmiş çökertme motivasyonu sonucunda parmaklıklar arkasında kalıyor veya seyahat yasaklarıyla karşılaşıyorlar.
* Hukukun geniş çaplı ve sürekli olarak kontrol altında tutulması hukuk düzenini ve kamunun bilgiye erişim hakkını kısıtlamaktadır. Darbe girişiminden sonra yargıçların üçte birinin görevden alınması ve duruşma dalgası yargı üzerine büyük bir yük getirse de, bu durum temel hakların sistematik ihlâline bahane olarak kullanılamaz.
* Yargıdaki sorunları ele almak için 2019 Mayıs ayında başlatılan Yargı Reformu Stratejisi, hem yasa hem de uygulamada yargı bağımsızlığını garantilemediği ve gazetecilere keyfi zulme son vermediği sürece güvenilir olmayacaktır.
Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğünde tutarsız
* Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü konusunda tutarsız bir tavır sergilemektedir. Yüksek Mahkeme Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla uyumlu olarak gazeteciler lehine karar verdiğinde, yerel mahkemelerde direnç ve engellemeyle karşılaşıyor. Bu durum yargıya politik müdahalenin göstergesidir.
* Türkiye’nin terörist tehdit altında olduğu kabul edilmekle birlikte, Yargıtay’ın güvenlik adı altında temel insan hakları ve özgürlükleri ve AİHM kararlarını hiçe sayması meşru kabul edilmemektedir.
* Terör tehdidi devlet tarafından eleştirel sesleri bastırmak için bir bahane olarak kullanılmaktadır. Türk hükûmeti, savcılar ve mahkeme eliyle gazetecilik faaliyetlerinin terör propagandası ile ilişkilendirilmesi bu gerçeğin altını çizmektedir.
Cumhuriyet davası geri dönülmez bir hasara yol açtı
* Heyet, Cumhuriyet davasında Yargıtay’ın sanıkların mahkumiyetini sonlandırma kararını olumlu bulsa da, sanıkların hapsedilmesi nedeniyle ortaya çıkan kişisel hasarın geri dönülmez olduğunu da not etmektedir. Bu bağlamda Ahmet Şık’a yöneltilen ağırlaştırılmış suçlamaları da kınamaktadır.
* Heyet RTÜK’e tanınan geniş yetkiler çerçevesinde Türkiye’deki görsel ve işitsel basının kontrol altına alınma çabasını, kurumun çevrim içi yayıncılığı kontrol çabasının ve yüksek ücretli lisans sistemi ile varlıklarını tehdit etmesinin alarm verici olduğunu belirtmektedir. Çevrim içi yayıncılığın tanımlı olmaması, devleti bütün çevrim içi aktiviteyi kontrol altına alma erkine sahip duruma getirmektedir.
* Gazetecilerin akreditasyonu ve basın kartı çıkarılması gibi işlemler için köklü reformlar gerekmektedir. Geçtiğimiz üç yılda, binlerce başvurunun reddedildiğini ve yüzlerce basın kartının güvenlik gerekçesiyle kaldırıldığını ifade eden heyet, ülkedeki yabancı muhabirlerin çalışmalarını sınırlandırıldığını da ifade etti.
Basın özgürlüğünü kısıtlayan yasalar gözden geçirilmeli
* Türkiye, eleştirel basını susturmak için sürekli istismar edilen terörle mücadele ve hakaret yasalarını acilen gözden geçirmelidir.
* Temelsiz iddianame, siyasi güdümlü yargılamalar ve adil yargılanma hakkının ağır ihlalleri ile karakterize edilen gazetecilerin keyfi kovuşturmalarına son vermek için hemen adımlar atılmalı. Tüm tutuklu gazeteciler gecikmeden serbest bırakılmalı. Aynı şekilde, seyahat yasaklarının kötüye kullanılması sona erdirilmeli.
* RTÜK düzenlemesi gözden geçirilmelidir.
Yargıya müdahale sona ermeli
* Gazeteci örgütlerini sürecin merkezine koyan, hükûmetten bağımsız, yeni, şeffaf ve açık bir basın akreditasyon sistemi getirilmelidir. Yabancı gazeteciler ayrıca akreditasyon alabilmeli ve tacizden uzak çalışabilmelidir.
* Yetkili makamların cezaevi ziyaretlerine izin vermeyi ısrarla reddetmesine son verilmeli. Gazeteciler için insan hakları ve dayanışma örgütleri gözaltındaki gazetecileri ziyaret etmeli.
* Yargıya müdahale sona ermelidir. Nisan 2017 tarihinde Anayasa’nın 159. maddesinde yapılan değişiklikle, Hakim ve Savcılar Kurulu’na adaylıkların doğrudan politik müdahaleye açık hale getiren ve yargı bağımsızlığını külliyen etkileyen düzenleme de yürürlükten kaldırılmalıdır.
Gözaltılar ve Wikipedia yasağı
* Türk makamları, ifade özgürlüğü, yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü konularında yapacağı reformlara bağımsız sivil toplum örgütlerini, gazetecileri, ve uluslararası uzmanları dahil etmelidir. Ancak bu şekilde Türkiye uluslararası insan hakları hukuku konusunda vermiş olduğu taahhütleri yerine getirebilir.
* Gözaltına alınan gazetecilerle ilgili başvurulara ve Wikipedia dâhil olmak üzere Türkiye’de iki buçuk yıl yasaklanan web sitelerini engelleyen idari önlemlere öncelik vermelidir. Bu davalardaki gecikmeler, halkın bilgiye erişimdeki temel haklara ciddi şekilde zarar vermektedir.
* Anayasa Mahkemesi, gazeteciliğin “terörizm propagandası” delili olarak kullanılıp kullanılamayacağına dair belirsizliklere son verecek kararların tutarlılığını artırmalı.
* Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına alt mahkemelerce saygı gösterilmeli ve Anayasanın 153. maddesi uyarınca gecikmeden uygulanmalıdır.
* İfade özgürlüğünün temel bir hak olduğunu ve gazeteciliğin terörizm faaliyeti olmadığını vurgulayan Anayasa Mahkemesi kararları, alt mahkemelerce izlenmelidir.