Analiz

Beyoğlu Sineması’nın öğrettiği: Sinema yalnızca sinema değildir

Beyoğlu Sineması'nı kurtarmaya yönelik mücadele muhalefetin yeni bir biçimine dönüştü mü? Kart kampanyasına destek verenlerin temel sebepleri neler? Destekçilere sorduk...

Taksim’in dönüşüm sürecinden bahsetmek artık malumun ilamına dönüştü. Entelektüel orta sınıfın ve üniversite gençlerinin başka semtlere kayması, terör olayları, alkol yasakları, Orta Doğu ülkelerinden gelen turistlerin kendi kültürlerini oluşturması gibi sebepler de farklı şekillerde dile getiriliyor. Dönüşüme dair en büyük sebep de gayrimenkul yatırımlarıyla oluşan kira artışlarının Beyoğlu’nun çehresini oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeleri darboğaza sokması.

Üniversite gençliğinin ders çıkışı ucuza çay içebildiği küçük kafeler nargileciye dönüştü, dönüşemeyenler kapandı. Ayda birkaç kez Beyoğlu’nda rakıya çıkan orta sınıf, Kadıköy ve Beşiktaş başta olmak üzere başka semtlere aktı. Restoran, bar, eğlence merkezi gibi yüksek kâr beklentisi olan mekanlar bile Beyoğlu’nu terk ederken darbeyi en çok da başta bağımsız sinemalar olmak üzere kâr amacı güden kültür kurumları aldı. Bağımsız sinemaların gündüz seanslarının gediklisi liseliler zaten uzun zamandır AVM’lerdeki sinemalara gidiyor.

Ancak mücadelenin ilginç bir doğası var. Bazen Emek Sineması gibi ya da Gezi Parkı gibi bir yer sembolleşip mücadelenin başını çekebiliyor. Beyoğlu Sineması’nı kurtarma kampanyası da OHAL başta olmak üzere farklı sebeplerle darboğaza düşen muhalefetin yeni bir form almış haline dönüştü.

Kısaca özet geçmek gerekirse… Borçları sebebiyle artık film kiralayamaz duruma gelen Beyoğlu Sineması’nın işletmecileri sinemayı kapatma kararı aldı. Haberin duyurulmasından sonra Twitter üzerinden neler yapabiliriz tartışması başlatıldı ve sadakat kartları da denilen abonelik sistemi üzerinde duruldu. Sinema yazarları Cem Altınsaray ile Utku Ögetürk’ün başını çektiği bir gönüllü ağı oluşturuldu ve işletmecilerle görüşmeler başladı.

Sonuç olarak da Beyoğlu Sineması’nın işletmecileriyle varılan uzlaşıyla işletmenin Altınsaray ve Ögetürk’e devredilerek borçların kapanması için Beyoğlu Sineması Kartı kampanyası başlatıldı. Web sitesinde ayrıntılarını görebileceğiniz gibi farklı film izleme adetleri ve fiyatlarla 4 farklı kart oluşturuldu.

Kitlenin %60’ı ilk kez böyle bir kampanyayı destekliyor

Beyoğlu Sineması’nı kurtarmaya dair ilk tartışmalar başladığı andan itibaren insanların destek verme ve vermeme sebepleri, işletme devrine dair tartışmalar, oluşturulan dil, Türkiye’de muhalefetin biçimine dair belirli noktaları gösterdi. Bu noktada kart alanların destekleme saiklerine dair bir anket hazırladım ve kart alanların e-maillerine ilettik. 43 kişinin cevapladığı anket destekçilerin bu kampanyayı değerlendirme şekli açısından önemli doneler sunuyor.

İlk sorum destekçilerin daha önce bu tarz bir kampanyayı destekleyip desteklemedikleri üzerine. Kitlenin %60’ı ilk kez böyle bir kampanyayı desteklediğini söylüyor. Beyoğlu Sineması kampanyası hayatında ilk kez bir kitlesel fonlama kampanyasına destek veren bir kitle yaratmış durumda. Journo’da daha önce medya kuruluşları için kitlesel fonlama üzerine birçok analiz okuduk. Algı ve bilinç oluşturması açısından bu kampanyanın önemli bir başlangıç oluşturduğunu görebiliriz.

Ancak katılımcıların %40’ı Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir yerde. Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) davetiyle Koç Üniversitesi’nden araştırmacılar Ali Çarkoğlu ve Erdem Aytaç tarafından hazırlanan 2016 tarihli Türkiye’de Bireysel Bağışçılık ve Hayırseverlik raporunda son bir yıl içinde (2015) herhangi bir gönüllü katılıma yönelik kuruluşa aidat dışında bağış yaptığını belirtenlerin oranı %13 olarak belirlenmiş. Rapor özet olarak Türkiye’de hayırseverlik faaliyetleri açısından olumlu bir tabloyla karşılaşılmadığını söylüyor. Bu oran içerisinde kültür kurumları yönelik bağış oranını bilmiyoruz. Bu açıdan Beyoğlu Sineması’nı destekleyenlerin kitlesel fonlama bilinci açısından Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu görebiliriz.

İkinci soruda destekçilerin amaçlarını beş farklı cümleden en fazla ikisini seçerek işaretlemesini istedim. İlk sırada %62 oranıyla iki şık öne çıktı: ‘Kapanmak üzere olan sinemaya sahip çıkmak’ ve ‘Bağımsız sinemayı desteklemek.’ Kampanyanın kendine hedef belirlediği başat düşüncenin hedefe vardığını görebiliriz.

Yüzde 42 oranıyla çıkan ikinci sebep de ‘Taksim’in dönüşüm sürecine olan itirazımı dile getirmek ve harekete geçmek.’ Haberin başında Beyoğlu Sineması başta olmak üzere Taksim’in dönüşüm sürecinin sebeplerine değinmiştik. Bu noktada sinemanın kapatılmasının altında yatan temel sebebin de destekçiler tarafından görüldüğünü ve buna karşı direnç gösterildiğini görüyoruz. Beyoğlu Sineması kampanyasının dönüşüm sürecine karşı gelenler için uzun süredir eksikliği hissedilen kent muhalefeti için bir hareket noktası olduğunu görebiliriz.

Yüzde 23 oranıyla çıkan üçüncü sebep de ‘Hükümetin kültür politikalarına karşı direnç göstermek.’ Kampanyanın ses getirmesindeki politik arka planı görmek bu açıdan önemli bir veri sunuyor. New York Times, Trump karşıtı duruşuyla geçen seçim boyunca 600 bin yeni ücretli dijital abone kazanmıştı. Beyoğlu Sineması kartında da görebileceğimiz gibi artık muhalifler dönüşüm için cebinden bir şeyler vermesi gerektiğinin farkında. Ancak bunun tam anlamıyla bir ekonomik dönüşüme alan açıp açmayacağı, böyle bir bilinç olup olmadığı da soru işareti. Çünkü son şık olan ‘Yaratıcı endüstride yeni modelleri desteklemek’ % 2,3 ile en düşük oranda.

Bir varoluş mücadelesi

Destekçilerin kişisel görüşleri ve kendi cümleleri de anket çalışmasında ayrı bir önem kazanıyor. Farklı destekleme saiklerinin bir panorama oluşturduğunu görebiliriz.

Bazı destekçiler kampanyayı direkt olarak bir mücadele şeklinde görüyor. Bir destekçi, “Mesele salon değil. Bir çeşit varoluş mücadelesi ve destekliyorum” şeklinde tanımlıyor.

Başka bir destekçi, “Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz, el birliğiyle bunun da üstesinden geleceğiz…” derken, diğeri “Ya hep beraber ya hiç birimiz…” notunu düşüyor.

Kampanyaya kişisel bir noktadan yaklaşanlar da var. “Bireysel olarak, nefes aldığım bir habitatı yeşil tutma isteği.. Tanıklığım, tam da ülke konjonktürüne uygun olarak, ortak arzu/amaç etrafında bir bütün olma çabasının verdiği şevk, güç ve umut..” diyor bir destekçi.

Bir başka destekçi de şu ifadeleri kullanıyor: “Beyoğlu Sineması’nın kapanacağını ilk öğrendiğimde gözlerim doldu, etrafımdaki insanlara ne yapabiliriz diye sormaya başladım. Sonra siz bu mücadeleyi başlattınız, hem de hızlı ve akıllıca olan kart uygulamasıyla birlikte. Ayrıca mücadelemizi, sadece sinemanın kapanmasını önlemek değil, elimizden alınan İstiklal’in, kitapçılarımızın, kafelerimizin, tiyatrolarımızın ve diğerlerinin tekrar kazanılması mücadelesi de olarak da görüyorum.”

Başka bir destekçi de kampanyayı, “Hayatta güzel şeyler de oluyormuş dedirten mücadele” olarak tanımlıyor.

Kampanya kent mücadelesinin bir parçası

Kampanyaya kent mücadelesinin bir parçası olarak bakanlar da var. Bir destekçi, “Beyoğlu kültür-sanat-eğlence merkezi iken alışveriş merkezine döndü. Karşıyım!” diyerek itirazını dile getiriyor. Kent mücadelesinin farklı bileşenleri de desteğini belirtiyor. Emre Gündoğdu, “Umarım başarıya ulaşır, eskiden olduğu gibi üyesi olduğum Herkes İçin Mimarlık Derneği ile birlikte gerekli desteklere hazırız” notuyla ortaklıklara vurgu yapıyor.

Kampanyaya yaratıcı ekonomilerdeki dönüşüm üzerinden bakanlar da var. Akça Elmas dünyadaki dönüşüme işaret ederek genel bir perspektif çiziyor: “Sadece Beyoğlu değil, dünyanın birçok yerinde bağımsız sinema salonları ve kitabevleri kapanıyor. Akıntıya karşı kürek çekmek gibi bir mücadele olduğunu düşünüyorum ama bulunacak desteklerle nehir kenarında bir havuz oluşturabilsek ve oradan, önümüzden akıp gidenleri seyretsek çok güzel olur. Devletin ya da yerel yönetimlerin de desteklemesi gerektiğini düşünüyorum.”

Yapımcı Enis Köstepen de benzer görüşte: “Doğru bir işletme modeli ile bağımsız, kapısı sokağa açılan sinemaların yaşayabileceğini göstermek için çok önemli bir mücadele. Ayrıca yerli bağımsız filmlerin hâlâ en çok izlendiği yerler İstanbul’da Beyoğlu ve Kadıköy, Ankara’da ise Kızılay. Diğer illerde maalesef seyirci rakamları çok düşük. Buralardaki sinemaları korumak ve yenilikçi modellerle yaşatmak, yerli bağımsız sinemanın geleceği için de elzem.”

Onur Aymete de dönüşümün işletme açısından da bir dönüşüm olması gerektiği görüşünde: “Bu olayın en güzel kısmının, sinema yönetiminin genç ve heyecanlı bir ekibe geçmesi olduğunu düşünüyorum. Film seçkisini çok beğenmeme rağmen yeterli bir eğime sahip olmaması sebebiyle salonunu sevmediğim bir yerdi Beyoğlu Sineması. Endişelerimi daha iyi anlayacak birileri var artık başında. Sinemanın daha iyi olması için çaba gösteren bir ekibe katkıda bulunmak istedim, borç kapandıktan sonra sinemanın geliştirilmesi için yapılacak düzenlemeleri merakla bekliyorum.”

‘Beyoğlu’ndan kalan son vaha Beyoğlu Sineması’

Kampanyaya hukuki anlamda destek veren avukat Abdurrahman Uyan sinemayla olan kişisel ilişkisini şöyle anlatıyor: “Kendi kuşağımın tüm sinema izleyicileri gibi gençliğim Beyoğlu Sineması’nda geçti. Sadece film izlemek değil, gazete/kitap okumak, çay içip sohbet etmek vb. sebeplerle evimiz gibi kullandığımız bir mekan oldu hep.” Ancak Uyan, uzun zamandır festival haricinde sinemaya uğramadığını da belirtiyor. Destek verme sebebini de şöyle tanımlıyor: “Eski Beyoğlu’ndan kalan son vaha Beyoğlu Sineması. Son tutunacak dalımız. Direnmek ve kültürsüzleştirme politikalarına karşı bir karargah haline gelmesini arzuluyorum.”

Araştırma görevlisi Erenalp Büyüktopçu da özellikle çalışma dönemlerinde çok fazla sinemaya gidemediğini, ancak kart sayesinde hem destek olup hem de filme gitmek için motive olabileceğini belirtiyor. “Başka Sinema’dan dolayı tercih ediyorum, düzenli olarak gidemiyorum. Beyoğlu’nda okuduğum için Yeşilçam sinemasıyla birlikte bağımsız sinemaları temsil etmesinden dolayı özel bir sadakatim var. İzlemek istediğim filmler zaten buralarda gösteriliyor.” Ve abonelik kartındaki film izleme haklarını kullanmaya çalışacağını ancak desteğini bundan öte Beyoğlu Sineması’nın kurtarılmasına dair bir tuğla olarak gördüğünü ekliyor, “Taksim’in dönüşüm sürecine karşı mukavemet ortaya koymak.”

Bir diğer tartışma başlığı da kampanya sonunda borçlar giderilse de sinemanın yeterli izleyici alıp almayacağı oldu. Bu nedenle katılımcılara, abonelik kartlarındaki tüm film haklarını tamamlayıp tamamlamayacakları sorusunu ilettim. Destekleyenlerin % 70’i kullanacağını belirtti. % 25’lik bir kısım da kısmen cevabını verdi. Bu noktada abone kartı tanımlamasından çok, bir kuruma desteğini ve bağlılığını gösteren sadakat kartı tanımlamasının bu örnekte daha doğru olduğunu görebiliriz.

Mücadele, umut, direniş…

Bu noktada geri çekilip destekçilerin kendi cümleleri üzerinden bir kelime bulutu oluşturdum. Görüldüğü üzere Beyoğlu, bağımsız ve sinema gibi kampanyanın temel elementlerini oluşturan kelimeler öne çıkıyor. Bir sonraki büyüklükteki kelimeler de kampanya destekçilerinin temel dinamiklerini ele veriyor. Mücadele, güzel, umut, birlikte, diren, festival gibi kelimeler politik arka planı ortaya çıkarıyor.

Beyoğlu Sineması Kartı Kampanyası kent mücadelesi, yaratıcı ekonomilerin geleceği ve kitlesel fonlamanın olanakları üzerine bize önemli şeyler anlatıyor. Bir kampanyanın sadece bir kampanya olmadığını, farklı politik saikler ve kişisel kararları içinde barındırabileceğini gösteriyor. Başta bağımsız medya kuruluşları olmak üzere yeni ekonomik modeller bulmak için çabalayan birçok kurum için de önemli bir örnek.

Kültigin Kağan Akbulut

Sanat yazarı olarak Gazete Duvar, Sanat Dünyamız gibi yayınlara katkıda bulunuyor. Susma Platformu'nda editör olarak çalışıyor. Güncel sanat dünyasına odaklanan Argonotlar.com plaformunun kurucusu.

Journo E-Bülten