Hallerimiz

Çağlayan adliyesine gelecek meslektaşlara tüyolar

Fotoğraf: DHA
Bir sonraki durak Çağlayan. Metrobüste bu anonsu duymak önceleri dikkatimi çekmezdi. Şimdilerde "Her canlı bir gün Çağlayan'ı tadacaktır" kadar ironik geliyor kulağıma...

Sert rüzgarları dört mevsim eksik olmayan Çağlayan, bir semt olmaktan çıkıp adliyesiyle bilinir oldu. Sloganların, feryat ya da sevinç çığlıklarına karıştığı bu adliyede muhabir olmak, meslektaşlarınızın veya tanıdığınız avukatların tutuklanmasına şahit olmak, tanımlanması zor bir durum.

Adliye muhabirliği ‘çelikten sinirler’ gerektiriyor desek abartmış olmayız sanırım. Normal bir ülkeye 3 ay yetecek büyüklükte haberin tek güne sığabildiği Türkiye gündemini değiştiren birçok önemli soruşturmanın yürütüldüğü İstanbul Adliyesi’nde muhalif bir gazetenin yargı muhabiri olmak bu zorluğu katmerlendiriyor.

Gazetecilerin, akademisyenlerin, avukatların tutuklanmasının ardından ‘yıkılan’ ailelerinin üzüntüsü arasında, yazmamız gereken haberin detaylarını avukatlarından öğrenmeye çalıştığım an adliyeden kelimenin tam manasıyla nefret ediyorum. Bu anlardan biri gazete olarak cümbür cemaat Can Dündar-Erdem Gül sorgusunun sonucunu beklediğimiz gün yaşandı. Tutuklama kararı çıktığını duyduğum an çaresiz kaldım, “Eee, şimdi ne yapacağım” dedim…

Ve tabii adliye muhabiri olmak, bugünlerde duruşmalara basın mensubu olarak girebilmek için türlü türlü taktikler geliştirmeyi de gerekli kılıyor:

  • Mahkeme salonunun koridoru güvenlik tarafından tutulmuşsa ve duruşmaya girmek istediğinizi söylediğinizde “Basını sonra alacağız” cümlesini duyuyorsanız, güvenlik görevlisini ikna etmeye çalışmayın, çünkü olmayacaktır. Bir üst kata veya alt kata çıkıp ara merdivenlerden koridora ulaşmayı deneyin.
  • Koridor eğer çevik kuvvet polisleri tarafından tutulmuşsa basın mensubu olarak duruşmayı izlemek istediğinizi söylemeyin bile. Duruşmaya girmenizi engellemek için orada bulunan birini ikna etmeye çalışmak nafile olacağından bu noktada bir tüyom yok. Yalnızca çıkacak olası bir arbededen kendinizi koruyun.
  • Sadece duruşmaya girebilmek için Foto-Film Şube tarafından kamera kaydına alınabileceğinizi unutmayın. Adliye içinde çekim yapma yasağı unutmayın ki sadece basın mensupları içindir. Her anlamda geniş yetkiler tanınan polisin bu hükümranlığı adliyede de sürüyor.
  • Güvenlik veya çevik kuvvet engelini aşıp salona girdiniz diyelim. İlk hedefiniz akustik olarak iyi bir yere konumlanmak olmalı. Evet, adı saray ama teknolojik açıdan o kadar da saray değil. Konuşulanları duyabilecek kadar ön taraflara oturmayı aklınızdan çıkarmayın.
  • Adliyeye gelirken yanınızda mutlaka atıştırmalık bir şeyler bulundurun. Bir duruşma ne kadar uzun sürebilir diye düşünmeyin. Basın odasında geceleyerek duruşmanın veya sorgunun bitmesini beklemişliğimiz var.
  • Son olarak İstanbul Adliyesi’ndeki basın odasında konuştuklarınıza dikkat edin. Oranın yalnızca basın mensuplarının rahat haber yazabilmesi için tahsis edilmiş bir oda olduğunu düşünmüyorsunuz herhalde. Hükümet aleyhine yaptığınız ufacık bir yorumun bile odada bulunan ve meslektaşınız sandığınız kişiler tarafından savcılara rapor edilebileceğini, hakkınızda dinleme kararı alınabileceğini, e-posta adresinizin takip edilebileceğini aklınızdan çıkarmayın.

Canan Coşkun

Cumhuriyet gazetesi adliye muhabiri.

Journo E-Bülten