Bu ay açıklanan resmi verilere göre geçen yıl güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı %10,8 oranında artarak 499.319 oldu. Tutuklu veya mahkum olan annelerinin yanındaki 0-6 yaş grubunu da sayınca Türkiye’deki cezaevlerinde yaklaşık 2 bin çocuğun kaldığı görülüyor. Ancak cezaevindeki çocukların sorunları medyaya nadiren yansıyor. İktidar medyası, tozpembe bir manzara sunuyor. Bağımsız medya ise soruna dair çok az veriye ulaşabiliyor. Cezaevindeki çocuklar, haber konusu olduklarında çoğu kez özne değil, nesneymiş gibi kamuoyuna sunuluyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2 Ağustos’ta yayımladığı verilere göre güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların % 41,7’sini mağdur çocuklar oluşturuyor. Resmi verilere göre 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla 2 bine yakın çocuk, cezaevlerinde. Bunların bir kısmı (12-18 yaş arası) kendi yargılama dosyalarından dolayı, bir kısmı (0-6 yaş arası) ise annelerinin yargılama dosyalarından dolayı demir parmaklıklar arkasında.
Adalet Bakanlığı’nın Mart 2021’de yaptığı açıklamaya göre 0-6 yaş grubu toplam 345 çocuk cezaevlerinde kalıyor. Ancak bu çocukların ayrıntılı yaş dağılımı ve hangi cezaevlerinde kaldıkları bilinmiyor. Güncel verilere ulaşmak amacıyla bilgi talep ettiğim resmi kurumlardan olumlu dönüş alamadım.
Çeşitli sivil toplum örgütlerinin son yıllarda yayımladığı raporlarda Türkiye’deki cezaevlerinde kalan çocuklara yönelik ciddi hak ihlalleri yaşandığı belirtilmişti. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin de çiğnenmesi anlamına gelen bu ihlaller arasında çocuğun yüksek yararının gözetilmesi, temel yaşam ve gelişme hakkı, sağlık hizmetlerine erişim, eğitim ve oyun oynama hakkı sayılıyor. Çocuklara mahkum muamelesi yapılması, travma yaratan sabah sayımları ve çıplak aramalar gibi uygulamalar da eleştiri konusu.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’den Dr. Öğretim Üyesi Gaye Zeynep Çenesiz, 0-6 yaş evresinin çocukların kendilik ve kimlik gelişmeleri için önemli olduğunu vurguluyor. Bu evrede “stabil bir güven ortamına” çok ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Çenesiz, “özellikle 3 yaşından itibaren çocukların, sağlıklı bir gelişim açısından yaşıtlarıyla etkileşime girebilme, paylaşma, istediklerini dile getirme ve kendi özerkliği ile davranışlarına karar verebilme süreçlerini etkiler” diyor.
Haber başlıklarında cezaevlerindeki çocuklar
Çenesiz’e göre çevresel olanakların kısıtlılığı, cezaevindeki çocuklar üstünde olumsuz etkiler yaratıyor. Bununla birlikte çocuklar, yetişkinlere kıyasla daha yüksek bir uyum sağlama kapasitesine sahip. Çenesiz, doğru destekler sağlanması durumunda cezaevindeki çocukların daha sonraki hayatlarında sağlıklı bir yaşam sürebileceğini belirtiyor.
Fiziksel ve psikolojik gelişim için bu kadar önemli ve hassas olan 0-6 yaş evresinde bir çocuğun cezaevi koşullarında bulunması bile başlı başına bir hak ihlali olarak değerlendirilebilir. Peki, bu hak ihlalleri medyada ne kadar görünür? Hangi yayın organları, cezaevindeki çocukları nasıl haberleştiriyor?
Türkiye merkezli 60 haber sitesinde son yıllarda yayımlanan ve cezaevindeki çocukları konu alan haberleri bu gözle inceledim. Özellikle “büyük” medya kuruluşları kategorisinde olanların, yaşanan sorunları haberleştirmeye temkinli yaklaştığını gördüm. Karşılaştığım haber başlıklarından bazıları şöyle:
- Cezaevindeki çocukları mutlu edecek proje
- Anneleriyle cezaevinde yaşayan çocuklar için eğlence programı gerçekleştirildi
- Cezaevinde de çocukluklarını yaşayabilecekler
- Türkiye annelerin çocuklarıyla birlikte en uzun birlikteliği sağlayan ülke oldu
- Anneler için ev tipi cezaevi geliyor
Sanki tek sorun fiziki şartlarmış gibi sunuluyor
Bu içeriklerin çoğu, yaşanan sorunları irdelemiyor. Örnek olarak birini inceleyelim:
2 Mayıs 2022 tarihinde Anadolu Ajansı’nda yayımlanan ve birçok medya kuruluşunda da yer alan “Hükümlü annelerin yanında kalan çocuklara psikososyal destek” başlıklı haberin içeriğinde kullanılan alt başlıkların dili dikkat çekici. Bu başlıklardan biri, “Dışarıdaki akranlarından herhangi bir eksiklikleri yok.” Aslında burada geçen “dışarı” kavramı dahi tek başına çocuklar için durumun başlıkta yazıldığı gibi olmadığının göstergesi sayılabilir.
Diğer bir başlık şöyle: “Çocuklarımız cezaevinde olduklarını hissetmiyorlar.” Alıntının kaynağı, cezaevinde çocuğuyla kalan bir anne. Sorun, bu haber içeriğinden şöyle bir mesajın çıkması: Sanki çocukların cezaevlerinde yaşamaları başlı başına çok normal bir durum, tek sorun fiziki şartlar, yani kötü koşullar ortadan kaldırılırsa her şey gayet normal.
Özetle bu haberler, konunun öznesi olan çocukları, haberin nesnesi hâline getirmiş.
İktidar medyasındaki haberler, bakanlığın tanıtım bülteni gibi
Büyük ölçüde iktidar güdümünde olan “merkez” medyanın büyük bölümünün ajans haberlerini kullandığı, özgün içerik sayısının çok az olduğu görülüyor. Bu içeriklerde de cezaevlerindeki çocukların yaşadığı hak ihlalleri neredeyse hiç işlenmiyor.
Bu medya kuruluşları, çocukların cezaevlerinde olmalarını genelde normalleştiren, tek sorunun fiziki koşullar olduğunu düşünen ve düşündüren bir dil kullanıyor. Meselenin psikolojik ve sistemik boyutları bu haberlerde neredeyse pek irdelenmiyor.
Sonuçta birçok haber, yetkililer için bir halkla ilişkiler faaliyeti izlenimi veriyor; Adalet Bakanlığı’nın projelerinin görünür kılınmasından öte bir amaç taşımadığını düşündürüyor. Böyle bir yaklaşımın gazetecilik etiğine aykırı olduğu muhakkak.
Bağımsız medyadaki görüntü daha olumlu
Merkez medyada durum böyle. Bağımsız medya kuruluşlarının ise cezaevindeki çocukların sorunlarını hak haberciliği perspektifiyle daha çok haberleştirdiği ve genelde daha doğru bir dil kullandığı görülüyor.
Örneğin Sahra Atilla, Medyascope‘ta 2019’da yayımlanan “Cezaevinde büyüyen çocuk olmak – Mahkûm anneler anlatıyor” başlıklı yazı dizisiyle konuyu haber gündemine taşımıştı. Mahkum annelerin yeterli miktarda bebek bezi ve oyuncak temin etmekte zorluklar yaşadığını, cezaevindeki yemeklerin yanı sıra banyo gibi fiziksel altyapının da çocuklara uygun olmadığını ve bazı çocukların anneleriyle birlikte hücrede tutulduğunu kamuoyu bu yazı dizisinden öğrenmişti.
5 yaşındaki bir çocuğun Bafra T Tipi Kapalı Cezaevi’nde çıplak arandığı iddiasını Evrensel gazetesinin haberine konu olmuş, annesiyle kaldığı Diyarbakır Kadın Cezaevi’nde ilaçları verilmediği için bir çocuğun sağlık sorunları yaşadığı Mezopotamya Ajansı tarafından haberleştirilmişti. Gazete Duvar‘da Şubat 2022’de yayımlanan bir söyleşide de konu Türkiye’deki sistem ve uluslararası hukuk açısından ele alındı.
Güncel verilere erişilemiyor, yoğun emek gerekiyor
Bağımsız medya kuruluşlarında yer alan hak ihlali haberlerinde genelde fiziksel sorunlar vurgulanıyor. Meselenin psikolojik boyutuna değinen haberlerde çoğunlukla bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarının raporlarına değiniliyor.
Cezaevlerindeki çocuklara dair düzenli olarak haber yapan medya kuruluşu sayısı çok az. İncelediğim haber sitelerinde “çocuk” başlıklı herhangi bir kategoriye de rastlamadım.
Bu konuda düzenli bir haber akışının yokluğu, güncel verilere erişilememesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu verilere ulaşmak çok zor. Adalet Bakanlığı’nın bu alanda kamuoyuna açık güncel bir veritabanı yok. Mecliste bu konuda verilen soru önergelerinin çoğu yanıtsız kalıyor.
Çocuk hakları haberciliği alanında çalışan gazeteci Bekir Güneş, bu alandaki verilerin açıklanmamasının “haber alma hakkının ihlali sayılabileceğini” belirtse de ona göre cezaevindeki çocuklara dair yeterince içerik yayımlanmamasının tek nedeni bu değil.
Güneş’e göre bu konuda haber kaynaklarına ulaşım önemli bir sorun ve ciddi bir emek gerektiriyor. Birçok medya kuruluşu bu emeği kendisi harcamaya “üşeniyor” olabilir. Belki de bu yüzden İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve siyasi partilerin hazırladığı raporları aktarmayı seçiyorlar.