Haber

Türkiye’de çocuk işçiler: Yemek verilmiyor, ölümlerine göz yumuluyor

Tarımda traktör kazası, inşaatta düşme, sanayide ezilme… Çocuk işçiler daha fazla çalışıyor, daha az izin yapıyor, daha çok ölüyor.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nden Murat Çakır, 2017 yılının ilk 9 ayında en az 56 çocuk işçinin yaşamını yitirdiğini belirterek, “Çocuk işçilik anayasal bir suç olarak görülmeli ve çocuk işçi çalıştırana yaptırım uygulanmalıdır” dedi.

TÜİK 2016 verilerine göre, çocuk işçilerin yüzde 78’i kayıt dışı çalıştırılıyor. 2016 yılında 15-17 yaş arası çocuk işçi sayısı 2016 yılında 708 bine ulaştı. Bu çocukların 558 bini kayıt dışı çalıştırılırken, 150 bini (çoğunluğu çırak statüsünde) sigortalı.

Çakır, Journo’ya yaptığı değerlendirmede, Türkiye’deki yoksulluk nedeniyle çocukların “güvencesiz emek sömürüsünün kaynağı” haline geldiğini, devletin de bu duruma göz yumarak destek olduğunu söyledi. 4+4+4 eğitim sisteminin çocuk işçiliğini teşvik ettiğini, bunun önüne geçilmesi için kamusal parasız eğitime ihtiyaç olduğunu dile getiren Çakır, cezasızlığın ciddi bir sorun olduğunu vurguladı: “4 sene önce 13 yaşındaki işçi Ahmet Yıldız plastik atölyesinde pres makinesinde ezildi. Patronu trafik kazası geçirdi diyerek özel bir hastaneye bıraktı. Olayın anlaşılması üzerine patron tutuklandı ama ulusal kickboksçu olduğunu ve turnuvası olduğunu söyleyerek beraatini istedi. Mahkeme 30 bin TL ceza verdi ve 18 taksite böldü. Patronu şimdi dışarıda. Bu ve benzeri birkaç örnek var medyaya yansıyan. Yani iş cinayetlerinde hukuksal mekanizma çok az işliyor diyoruz ama çocuk işçiler için bu durum daha da kötü.”

En fazla çocuk işçi ölümünün tarım ve inşaatta olduğunu, organize sanayide tekstil, metal, gıda gibi işkollarında veya lokanta hizmetlerinde çalışan birçok çocuk bulunduğunu ifade eden Çakır, şöyle konuştu: “Çoğu kayıt dışı 1 milyon çocuk çalışıyor. Bu sayı yazın birkaç milyona ulaşıyor ve tabi göçmen çocukları da unutmamak lazım. Tarımda ölümler mevsimlik çalışan çocukların traktör kasalarında yollara savrulması şeklinde, inşaatta düşmeler, sanayide ezilmeler… Çocuklar bir de şiddete maruz kalıyorlar, işyerinde patronları ya da amirleri tarafından sözel ve fiziki şiddet… 19 Eylül’de Mersin’in Erdemli ilçesinde 5 yaşındaki Suriyeli kardeşimiz Muhammed Hacderviş su satarken kayboldu ve vahşice bir cinayete kurban gittiği belirlendi. Çocuk işçilerin yaşı 5-6’ya düşmüş durumda kimi zaman. Oysa bu kardeşimizin yeri sokak değil anaokuluydu. Göçmenler için durum bu anlamda daha da zor.”

‘Devlet yasasına uymuyor’

Hükümetin, çocuk işçi sağlığı ile ilgili bir çalışma yapmadığını ve çocuk işçi ölümlerine dair çelişkili açıklamalarda bulunduğunu kaydeden Çakır, “Devlet kendi yasalarına dahi uymuyor, çalışan çocuklar korunmuyor ve çalışması yasak olan işkollarında çalışmanın yanında 15 yaşın altında da çocuklar çalışıyor” dedi.

Avrupa Birliği’nin de çocuk işçiliği konusunda devlet politikalarının ortağı olduğuna öne süren Çakır, “Oysa Türkiye’de çocuk işçiliğin artışında AB’nin uygulattırdığı, tarımı çökerten ve sanayiyi daha da bağımlılaştıran politikalar bulunuyor. Yine Türkiye ile imzaladığı Mültecilerin Geri Kabul Anlaşması sonrası göçmen çocuklar hızla tarım ve sanayinin pençesine atıldı” ifadelerini kullandı.

‘Haftalık çalışma süreleri 54,3 saat’

Metal, inşaat, konaklama, genel işler, ticaret, gıda ve tekstil işkollarında da hatırı sayılır oranda çocuk işçi çalıştığını vurgulayan Çakır, şöyle devam etti:

“Çocuk işçiler kalıcı olarak, yaz sürecinde ya da çırak ve stajyer olarak, yani sermayenin ‘meslek lisesi memleket meselesi’ ilkesi kapsamında işyerlerinde çalışmaktadır. 4+4+4 eğitim sistemi ya meslek lisesine gidişi teşvik etmekte ve böylece sermayeye ucuz teknik eleman sağlanmakta ya da çocukları eğitim dışına itmekte ve vasıfsız işgücüne katmaktadır. Özellikle eğitim dışında kalan çocukların yaşamı daha da zorlaşmaktadır. TÜİK’in 2013 yılı açıklamasına göre okula devam etmeyen çocuklar için haftalık fiilî çalışma süresi 54,3 saat ile Türkiye ortalamasının üstündedir. 3’te 1’ine işyerinde yemek verilmemektedir. Yüzde 36’sının haftalık izni, yüzde 89’nun yıllık izni yoktur. Ve İSİG Meclisi olarak tespitlerimize göre daha fazla iş cinayetine maruz kalmaktadır. İş cinayetlerinde yaşamını yitiren çocukların yüzde 12,5’i kız çocuğu/genç kadındır. Bu oran genel olarak iş cinayetlerinde tespit ettiğimiz kadın işçi ölümünün 2 katıdır.
Çocuklarımıza salt kalem-kitap anlamında değil, barınma, ulaşım, beslenme ve giyim olarak da parasız bir eğitim sağlanmalı, yeteneklerine göre bir yönlendirme yapılmalıdır. Çocuk işçilik anayasal bir suç olarak görülmeli ve çocuk işçi çalıştırana yaptırım uygulanmalıdır.”

‘Suriyeli çocuk işçiler için eşit haklar’

DİSK Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan çocuk işçilik sorununun nedeninin, “çocuk emeğinin, küresel kapitalist sistem içerisinde emek-yoğun ve görece az vasıf gerektiren sektörlerde esnek, güvencesiz, itaatkar ve ucuz emek olarak görülmesi” olduğunu söyledi. Türkiye’de çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi için çeşitli çalışmalar yürütüldüğünü; ancak bunun yeterli olmadığını belirten Çalışkan, öncelikle çocukların temel sağlık, eğitim, gelişim ve barınma ihtiyaçları kamusal olarak karşılanması, sosyal politikalar kapsamında gelir dağılımı, istihdam, ücretler, sosyal güvenlik gibi sosyal ve ekonomik alanlarda iyileştirmeler yapılması ve çocuk yoksulluğuna karşı önlemler alınması gerektiğini kaydetti.

Tarım sektöründe çalıştırılan, özellikle mevsimlik tarım işçisi çocukların en kötü çalışma koşullarına maruz kaldığını aktaran Çalışkan, şöyle konuştu: “Okullar kapanmadan çalıştırılmak için okullarından alınan çocuklar okullar açıldıktan sonra şehirlerine dönmektedirler. Tarlada çalıştıkları süre boyunca kötü koşullarda barınan çocuk işçiler sağlık ve gıda ihtiyaçlarını yeterince karşılayamamakta ve okuldan uzak kaldıkları dönemde eğitim hayatlarından kopmaktadırlar. Bu nedenle özellikle tarımda çalışan çocuklar için acil önlem alınmalı, eğitim ve sosyal hayattan kopmamaları için politikalar geliştirilmelidir. Ağırlıklı olarak Suriyeli olan tüm göçmen çocuklar için rehabilitasyon çalışmaları yapılmalı, eşit ve ulaşılabilir sağlık, eğitim ve barınma haklarından faydalanmaları için çalışmalar yapılmalıdır.”

Gülyüz Çavdarcı

Mustafa Kemal Üniversitesi Basın-Yayın bölümü ile Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümü mezunu. Pedagojik formasyonunu 2015 yılında aldı. 2014-2016 yıllarında Canlıhaber sitesinde editörlük yaptı. 2016-2017 yıllarında Dünya Gazetesi’nde muhabir olarak çalıştı. Şu an ise serbest gazetecilik yapıyor.

Journo E-Bülten