Gazeteci İsmail Saymaz’ın “Cumhurbaşkanı uçağına biner misiniz?” sorusunu “Binerim” diye yanıtlaması sosyal medyada tartışma yarattı. Konuyu farklı medya kuruluşlarından bir dizi gazeteciye sorduk. Hemen herkes davet gelmesi durumunda bir gazetecinin cumhurbaşkanlığı uçağına binmesi gerektiğini düşünüyor. Ancak bir koşul öne çıkıyor: “Uçakta da gazetecilik yapmak şartıyla…”
Hürriyet gazetesi muhabiri İsmail Saymaz, YouTube kanalı Biz10 TV’nin “Haftanın Manşeti” isimli programının ilk konuğu oldu. 12 Temmuz’da yayınlanan programda sunucu Zeynep Uzun “Cumhurbaşkanı uçağına binen gazetecileri ve davet alan gazetecileri çok sık takip ediyorum. Baktığım zaman hep aynı simaları görüyorum. Acaba İsmail Saymaz’a Cumhurbaşkanlığından böyle bir davet gelse gider misiniz?” diye bir soru yöneltti. “Giderim tabii. Gazeteci gider, niye gitmesin?” diye yanıtlayan Saymaz şöyle devam etti:
“Gitmiyorum demek yanlış; çünkü ülkemizin cumhurbaşkanı çağıracak, çağırdığı zaman da gitmek icap eder. Ben sayın cumhurbaşkanını eleştirebilirim ama ben cumhurbaşkanın hasmı değilim, ben cumhurbaşkanının muarızı değilim, cumhurbaşkanının muhalifi değilim. Ben eleştirel bir gazeteciyim. Cumhurbaşkanı yarın koltuğunu terk ettiğinde o koltuğa gelecek kişiye de eleştireceğim. Dolayısıyla davet ederse, tabii, başım gözüm üstüne, seve seve giderim.”
‘Sosyal medyada olur öyle şeyler’
Journo’nun ulaştığı ve sosyal medyadaki tepkileri sorduğu Saymaz, “Sosyal medyada olur öyle şeyler. Ben herhangi bir gazeteciden tepki almadım” diye yanıtladı. Peki diğer gazeteciler ne düşünüyor? Cumhurbaşkanlığı uçağına binmek gazeteciliğe halel getirir mi? Barış Terkoğlu, Tuluhan Tekelioğlu, Akif Beki ve Nevşin Mengü konuyu Journo için değerlendirdi.
Odatv Haber Müdürü ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, gazetecilerin her görüşten insanla görüşebileceğini düşünüyor. “Gazeteci; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil olmak üzere görüştüğü kişiye istediği soruyu sorabiliyorsa bence bunda bir sakınca yoktur. Bu bir gazetecilik faaliyetidir” diyen Terkoğlu, bu durumun halkın haber alma özgürlüğüne katkı sağlayacağı görüşünde.
Türkiye’de bir zamanlar toplumun marjinal bulduğu kişilerle bile röportajlar yapıldığını anımsatan Terkoğlu, “Benim de hayatıma model olarak aldığım Uğur Mumcu, ‘Kara Ses’ ismiyle bilinen Metin Kaplan ile röportaj yapmış, Mehmet Ali Birand ise Bekaa Vadisi’ne giderek Abdullah Öcalan’a soru sormuştu. Kamunun ilgilendiği ve benim de merak ettiğim soruları sormak kaydıyla herkesle konuşabilirim. Gazeteciliğin tam da böyle bir şey olduğunu düşünüyorum” diyor.
‘Vergilerimizle alınan uçak tüm gazetecilere açık olmalı’
Euronews Türkçe’de RÖP programını hazırlayıp sunan Tuluhan Tekelioğlu, toplumdaki kutuplaşmanın medya alanına sirayet ettiğini ifade ediyor. Haberlerinde tüm taraflara yer vermek istediğini, ancak mevcut kutuplaşmada buna imkân bulamadığından aktaran Tekelioğlu, “Türkiye’den dünyaya yandaş medya terimini hediye ettik” diyor.
Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu ile ilk kez röportaj yapan gazeteci olduğunu dile getiren Tekelioğlu, “Aynı röportajı Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım ile yapmak için talepte bulunmuştum ancak röportajı yapamadım” diye ekliyor. Cumhurbaşkanı uçağının tüm gazeteciler için açık olması gerektiğini ifade eden Tekelioğlu şunları söylüyor:
“Cumhurbaşkanı uçağı kendisine ait değil. Vergilerimizle alınan bir uçaktır. Kendi parasıyla aldığı bir uçak olmadığı için bütün gazetecileri davet edilebilmelidir. Uçağa binme tartışmasından ziyade gazetecilikteki ayrışma meselesini çok daha önemsiyorum. Ne yazık ki gazeteciliği ayrıştırdılar. Oysa gazeteci kamuoyu sorumluluğu taşır. Biriyle konuşacaksa röportaj yapacaksa o konuyla ilgili her tarafla eşit mesafede konuşmalıdır. İsmail Saymaz’ın söylediği yanlış bir şey değildir.”
‘Gazeteci aktivist veya militan değildir’
İsmail Saymaz ve Yavuz Oğhan ile birlikte Sputnik Radyo’daki “Söylemesi Bizden” adlı programın yorumcularından olan Karar gazetesi yazarı Akif Beki ise gazetecinin aktivist ya da militan olmadığını belirterek, “Gazeteciler, illegal kişilerle bile röportaj yapabilecekken, cumhurbaşkanının davetine neden icabet etmesin ki” diye soruyor.
DW Türkçe’de “Bire Bir” programını hazırlayıp sunan gazeteci Nevşin Mengü’ye göre de bir gazetecinin cumhurbaşkanının ziyaretini takip edip haberleştirmesi olağan bir durum. Ancak bu olağan durumun günümüz Türkiye’sinde farklı bir yere evrildiği söyleyen Mengü, “Cumhurbaşkanının gazeteciyi uçağına davet etmesi, onayladığı sevdiği gazeteciler etrafında gerçekleşiyor. Keşke böyle olmasa, iş normalleşse. Cumhurbaşkanı ya da siyasetçi bir gazeteciyi sevmek zorunda değil. Herkes kendi tarafından işini yapıyor. Normal koşullar altında cumhurbaşkanı gezisini takip etmek normal, bunda kızılacak bir şey yok” diyor.
‘Gezinin masrafını medya kuruluşu karşılamalı’
Türkiye’de olağan dışı koşullar yaşandığı için Saymaz’ın tepki gördüğünü söyleyen Mengü, gazetecinin devlet imkânlarıyla bindiği uçakta objektif habercilik yapamayacağı görüşünde. Bu sorunu çözmek için Batı ülkelerindeki genel uygulamayı örnek veren Mengü şunu ekliyor: “Gazetecinin haberi takip etmedeki masraflarını kurumu karşılar. Bir gazeteci cumhurbaşkanlığı uçağına binerse, kurumu sembolik de olsa cumhurbaşkanlığına bir para öder. Gazeteci serbest çalışıyorsa masrafını kendi karşılar, daha sonra haberini satarak para kazanır.”