Geçen 65 yıl içinde meydana gelen 450’den fazla cunta hareketini inceleyen uzmanlara göre, son yıllarda darbe sayısı azalsa da, bu girişimlerin başarı oranı önceki yıllara göre artış gösterdi. Uzmanlar, sanıldığının aksine darbe dönemlerinde ekonomik reformların ve büyümenin hızlanmadığını, aksine olması gerekenden daha geriye gittiğini belirtti.
Kentucky Üniversitesi’nden Jonathan Powell ve Clayton Thyne, 1950-2010 arasında 94 ülkede meydana gelen 457 cunta hareketinin yüzde 37’sinin Afrika’da, yüzde 32’sinin Orta ve Güney Amerika’da, yüzde 16’sının Ortadoğu’da, yüzde 13’ünün Asya’da, yüzde 2’sinin ise Avrupa’da gerçekleştiğini kaydetti. Financial Times gazetesinin aktardığı araştırmaya göre, cunta sayıları 1960’ların ve 1970’lerin ortaları ile 1990’ların başlarında yoğunlaştı. En son darbe girişimleri ise 2012’de Maldivler ve Mali’de, 2013’te Mısır’da, 2014’te Tayland’da ve son olarak geçen hafta Türkiye’de gözlendi. 2000 öncesinde cunta hareketlerinin başarı oranı yüzde 20’lerdeyken, son yıllarda yüzde 60’a kadar çıktı.
Kişi başı gelir düşüyor
Stockholm School of Economics’ten Yrd. Doç. Erik Meyersson, 2001’e kadar yapılan darbe girişimlerini incelerken, demokrasiyi ortadan kaldıran cunta dönemlerinde kişi başına gelir büyümesini sonraki 10 sene boyunca, yılda yüzde 1 ila 1.3 düzeyinde düşürdüğünü bulguladı.
Gerçekleştirilmesi zor ekonomik reformların darbe dönemlerinde hızlıca hayata geçirildiği iddiasını da yalanlayan Meyersson, “Darbelerin bunda başarısız olmalarının yanı sıra, özellikle finans sektöründeki önemli ekonomik reformları geriye çevirme eğiliminde olduklarını gösterdim. Dahası, darbeler sistematik olarak borçluluğu artırıyor, net dış mali pozisyonda genel bozulmaya yol açıyor, sert ekonomik kriz eğilimini artırıyor” dedi. Meyersson, sıkıyönetim dönemlerinde eğitim ve sağlık gibi alanlara sosyal harcamalarının kısıldığını ve insan haklarının askıya alındığını sözlerine ekledi.
1973’te Şili’de, 1980’de Türkiye’deki askeri darbeler sonrasında ekonominin liberalleştiğine, özelleştirmelerin ve işçi haklarında gerilemelerin yaşandığına değinen Meyersson, aslında her iki ülkenin de darbeler öncesinde öngörülenden daha düşük büyüme kaydettiğini dile getirdi.
Baskıcı rejimlerdeki darbelerin ardından gelen 10 senelik dönemde ortalama her yıl yüzde 0.7’lik büyüme kaydedildiğini belirten Meyersson, Afrika ülkeleri Sierra Leone ve Liberia gibi otoriter rejimlerdeki başarısız cunta hareketlerinin ardından ise büyümenin büyük oranda düştüğünü belirtti.
Türkiye yakından takip edilecek
İngiliz iş dünyası gazetesi Financial Times’ta yayımlanan, darbelerin ekonomilere etkileriyle ilgili analizde, Türkiye’nin ilk bakışta demokratik bir ülke olarak görülmesine karşın, halk desteğiyle iktidara gelen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın otoriter bir çizgi sergilediğine dikkat çekildi. Yolsuzluk dosyalarının kapatıldığını, sosyal medyanın kısıtlandığını, gazetecilerin hapise atıldığını ve işten çıkarıldığını, yüzlerce kişinin Erdoğan’a hakaret suçlamasıyla yargılandığını hatırlatan gazete, Türk ekonomisinin başarısız darbeden nasıl etkileneceğinin, otoriter veya demokratik yol izlemesine bağlı olduğu vurgulandı. Analizde şöyle denildi: “Freedom House’un vardığı sonuca göre, şimdilik Türkiye siyasi haklar bakımından hâlâ demokrasi olarak gözüküyor. Erdoğan’ın, sonuca ulaşmayan darbe girişiminin ardından gücünü merkezileştirmeye girişeceğine ilişkin yaygın tahminler 6 binden fazla asker, hakim, polis ve savcının tutuklanmasıyla güçlenirken, yatırımcılar bu önlemleri yakından takip edecektir.”