Uruguaylı gazeteci, yazar ve “insanlığın vicdanı” Eduardo Galeano, iki yıl önce bugün öldü.
Latin Amerika’nın Kesik Damarları, Biz Hayır Diyoruz, Aynalar, Kucaklaşmanın Kitabı, Tepetaklak gibi birçok kitabın yazarı Galeano, eserleriyle ezilenlerin sesi, sömürenlerin korkulu rüyası oldu.
Galeano’nun kitaplarını okuduğunuzda, bir şeyin dünyanın her yanında hep aynı olduğunu görüyorsunuz: Üçüncü dünya ülkelerinin kaderinin.
Afrika ya da Latin Amerika fark etmiyor… Ortadoğu fark etmiyor.
Eğitimsizlik, şiddet, sömürü var bu ülkelerde.
Türkiye, yani bizim ülkemiz, çok yakın bir zamana dek, sahip olduğu sistemle, dünyada farklı bir konumdaydı.
Bir sürü yanlışı, eksiği gediği vardı ama yine de bu Ortadoğu topraklarında çiçek gibi açmıştı. Ciddiye alınan, geleceği olan bir ülkeydi. Dini yönetim biçimlerinden ya da diktatörlük rejimlerinden çok uzaklarda, yaralı bereli de olsa bir demokrasiydi.
Hâlâ öyle. En azından, referanduma kadar…
Ama şurası bir gerçek ki, ülkemizde demokrasi ağır yara almış durumda.
Onca yılın birikimi (kültür, para, insan) çok kısa bir sürede çatır çutur harcandı. Hiç kimse, hiçbir kurum koruyamadı. Çünkü koruyacak önlemler alınmamıştı. (Bunca yılın gelmiş geçmiş tüm iktidarları bunun sorumlusudur.)
Medyanın tektipleştirilmesi, farklı seslere tahammülsüzlük, eğitim sistemindeki büyük yozlaşma, çalışma hayatının kölelik koşullarına dönüştürülmesi, sivil toplumun yok edilmesi, emek-hak kültürünün değil sadaka kültür(süzlüğünün) yüceltilmesi ve (önlenemeyen/önlenmeyen) terör saldırıları bu sürecin en önemli unsurlarıydı.
Fazla söze gerek yok. Dünyayı deliler ve güçle sarhoş olan şempanzeler yönetiyor demişti büyük usta Kurt Vonnegut.
Ve onların yöntemleri hep aynı.
Dolayısıyla, Galeano’nun “Biz Hayır Diyoruz” kitabından alıntıladığım şu satırlar, (insanlarının sahip çıkmadığı/çıkamadığı) her ülkeye uyarlanabilir:
“Sistem, şayet başarılıysa, alçaklığı alkışlıyor; başarısızlığa uğrarsa da onu cezalandırıyor. Çok çalanı ödüllendiriyor, az çalanı mahkûm ediyor. Barış çağrısı yapıyor, şiddet uyguluyor. Sana komşunu sevmeni vaaz ediyor ama aynı zamanda seni onu yiyerek hayatta kalmaya zorluyor.”
“Bizi görmemek üzere eğitiyorlar. Eğitim eğitimsizleştiriliyor, iletişim araçları iletimsizleştiriliyor. Ve eğitim ve iletişim araçları bizi tavşanı kedi saymaya zorluyor.”
“Çalınmış coğrafya, yağmalanmış ekonomi, çarpıtılmış tarih ve gerçekliğin gündelik gaspı: Üçüncü dünya denilen ve üçüncü sınıf insanların yaşadığı her yerde insanlar daha az hatırlıyor, daha az yaşıyor ve daha az söylüyor.”
Bir şeyleri sürekli yücelten ya da lanetleyen siyasetçiler üzerine: “Yüceltme ve lanetleme, gerçekliği bilmeyen, gerçeğe saygı göstermeyen aynı tavrın tersi ve yüzüdür.”
Susan insanların içsel sürgünleri üzerine: “…Hayatta kalmak için sağır dilsiz olmamız gerekirdi. Kendi ülkende sürgün olup kendi içine sürgün edilmek, dışarıda sürgüne gönderilmekten her zaman daha zor ve daha faydasızdır.”
“Terleyen biri gibi şiddet üreten ve her ihtiyacı olduğunda devlet terörizmini uygulayan sistem, bitmeyen yalanlarına bahane olarak terörist şiddeti gösteriyor. Ama gözetlenen ve adaletten yoksun bir demokrasinin gerçek bir demokrasi olmadığını söyleyen biri terörizm suçu mu işlemiş olur? Onursuz bir barışın, bastırılmış bir savaşa fazlasıyla benzediğini açıklayan biri şiddeti mi teşvik eder? Yüzün suçu aynaya yüklenebilir mi?”
“Demokrasi biçimsel bir seremoni gibi algılanıyor. İnançla uygulanmıyor, yalnızca tanrısız bir ayinin ikiyüzlü ritüeli: Halkın beş yılda bir gün arzusunu ifade etmesine izin veriliyor ve sonra bu arzuya cezasızca ihanet ediliyor.”
“Diktatörlüklere hayır, demokrasi kılığına girmiş diktatörlüklere hayır derken, gerçek bir demokrasi için mücadeleye evet diyoruz.”
Biz Hayır Diyoruz
Yazar: Eduardo Galeano
Yayınevi : Metis Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 200
İlk Baskı Yılı : 2008
ISBN: 9789753426619