2012 yılında Ermeni, Türk, Fransız ve Kürt yedi müzisyen tarafından kurulan Collectif Medz Bazar, ‘Kokoreç’ ve ‘Poshmanella’ albümleriyle dinleyiciye ulaşmıştı. Repertuvarında; Ermenice, Türkçe, Fransızca ve İngilizce şarkılar bulunan grup; geleneksel şarkıları ve ciddi konuları eğlenceli bir şekilde müzikle birleştiriyor. Grubun klanertçisi Ezgi Sevgi Can, bir proje olarak ortaya çıkmadıklarını ama grubun Ermeni ve Türklerden oluşmasının da tesadüf olmadığını belirtiyor:
‘Sözümüz, müziğimizdir’
“Bu buluşma karşılıklı merak, birbirini tanıma, birlikte gülebilmek, ağlayabilmek, samimi bir şekilde konuşabilmek, birlikte şarkı söyleyebilmek ihtiyacından doğmuştur. Bir müzik grubu olarak bizim iletişim aracımız, sözümüz; müziğimizdir.”
‘Müzik ile duvarları yıkmaya katkıda bulunuyoruz’
Collectif Medz Bazar müzik grubu, geçtiğimiz günlerde Paris yakınlarındaki Arnouville şehrinde düzenlenen Ermeni Soykırımı’nı anma konserine davet edildi. Organizatörlerin repertuvarlarındaki Türkçe parçaları çıkarmalarını istemesi üzerine, grup konserden çekildi. Grup üyeleri tarafından yayımlanan mektupta; maruz kaldıkları tavrın, “bir dili, kültürü sansürlemenin ırkçılığa giden bir yolu doğuracağı” ifadelerine yer verildi. Ezgi Sevgi Can, organizatörlere yazdıkları mektubu yayımlama sürecini şöyle anlatıyor:
“Organizatörler tutumlarında ısrar edince ve bu durum bir daha yaşanmasın, duruşumuz belli olsun diye; açık bir mektup halinde yayınladık. Tartışmalar başladı. Biz sözümüzü söyleyerek duruşumuzu ortaya koyduk, başka bir şey söylemeye gerek görmüyoruz.”
Grubun solisti Vahan Kerovpyan ise, belli bir yaşın üstündeki Ermenilerin mektuba tepki verdiğini ancak gelecek ile ilgili umudun genç kuşakta olduğunu ifade ediyor:
“Olumsuz tepkiler belli bir yaş üstündeki Ermenilerden geliyor. Onların zamanında böyle bir projeyi düşünmek bile zordu, anlayabiliyorum. Bir şeyleri değiştirme ihtimali olan ve umutlu olduğumuz kesim; genç jenerasyon. Müzik ile birlikte duvarları yıkmaya katkıda bulunacağımıza inanıyorum.”
‘Yas müziği yapsaydık ne kadar dönüştürücü olurduk?’
Collectif Medz Bazar repertuvarında daha çok eğlenceli ve dans müzikleri bulunuyor. Kerovpyan, 1915’in acısının hâlâ hafızalarda taze olduğunu ama bu müziği yapmazlarsa yaşamaya devam edemeyeceklerinin de altını çiziyor:
“Soykırım anmalarına çağrıldığımız zaman, müziği nasıl adapte edeceğimizi düşünüyoruz. Biz dans edilen şarkılar yapıyoruz. Toplumsal ve politik anlamda çözülmemiş sorunlar hâlâ ortada. Acı ve şiddet de hafızlarımızda canlı. Soykırım sadece 24 Nisan’da değil, her gün zihnimizde olan bir gerçeklikten bahsediyorum. Bunu aşmamız için müzik yapmaya devam etmeliyiz.”
Ezgi Sevgi Can ise, “yaşamaya devam etmek için gülmeyiz” diyerek; sözlerini şöyle sonlandırıyor:
“Müziğimizde yas da neşe de var. Ama sürekli yas müziği yapsaydık ne kadar dönüştürücü olurduk? Yaşamaya devam etmek için gülmek zorundayız. Pazartesi Berlin’deki konserimizde bir şeyler söylemek istiyoruz. 24 Nisan daha temsili bir gün olduğu için hissiyatımız daha yoğun ve elbette bu yaptığımız müziğe de yansıyor.”
’24 Nisan’a da, Roboski’ye de aynı tepkiyi veriyoruz’
Vomank, 2013 yılında kurulan bir müzik grubu. Şimdilerde ilk albümleri PanAlik’in (Söz Dalgası/ Anahtar) hazırlığını yapıyorlar. Vomank üyelerinden Saro Usta yaptıkları müziğin politik bir karşılığı olduğunu ifade ediyor. Kendilerinin de Collectif Med Bazar’ın başına gelen durumlarla karşılaştıklarını söylüyor:
“Türkiye’de Kürtçe ve Ermenice müzik yapmanın politik bir karşılığı var. Ali İsmail ile ilgili ne tepki veriyorsak, 24 Nisan’a da, Roboski’ye de aynı tepkiyi veriyoruz. Med Bazar’ın başına gelenler bizim de başımıza geldi. Buradan kendilerine selam gönderiyoruz. Diaspora meselesi, bütün Ermenilerin meselesi. Fransa’daki bu işin Ermeni yüzü. Aynı şey Amerika’da da, Türkiye’de de oluyor.”
Grup üyelerinden Tayis Yıldızcı ise müzik ile diyalog arasındaki ilişkiye vurgu yapıyor:
“Yeni albüm Vomank’ın PanAlik’isi yani söz dalgası, anahtarı. Bu anahtar herkesin anahtarı. Kim isterse o anahtarı alıp içeriye girebilir. Kapıyı açmak isteyenlere anahtar uzatıyoruz. Bakalım neler olacak?”
‘Karşılıklı samimiyet ile bunları aşabiliriz’
Saro Usta, Ermeni ve Türk toplumunun yan yana yaşadığını ve müzik ile bu insanları diyalog içine sokulmasının gerektiğini düşünüyor. Diyalog sürecinin önemine değiniyor:
“24 Nisan’da Soykırım anmasında mezarlığa çiçeğimi bırakmaya gideceğim. Ermenileri Türklere tanıtmaya çabalıyoruz. Bu insanlar yan yana yaşamış. Türkçe bir şarkı yazıp, Ermeniceye çevirsek; Ermeni müziği deriz. Millet burnunu sokmazsa bir sıkıntı yok. Müziğimizi Diyarbakır’a, Erevan’a, her yere götürmeye çalışıyoruz. İnsanları diyalog haline sokmalıyız.”
Grup üyelerinden Lara Narin ise müzik ile birlikte travma ve paranoyaların aşabileceğini vurguluyor:
“Böyle durumlarda Hrant’ın tespiti aklıma geliyor. ‘Ermenilerdeki travmalar ve büyük toplumdaki paranoyalar.’ 24 Nisan ve geri kalan tüm günlerle ilgili hislerim; müzikle, travmaları ve paranoyaları aşabilmek üzerine kurulu. Karşılıklı samimiyet ve birlikte çalışarak bunları aşabileceğimizi düşünüyorum.”