“Gazetecilik küresel faktörlerin tehdidi altında. Size birkaç ülkeyi örnek versem, bu örnekler üzerinden Türkiye’deki medya özgürlüğüne yönelik ihlallerin bir parçasını göreceksiniz.” Bu sözler Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu’na ait. Önderoğlu ile dünyada ve Türkiye’de basın özgürlüğünün son durumunu Journo için konuştuk.
Paris merkezli RSF 2002 yılından bu yana ülkelerin basın özgürlüğü durumunu değerlendirdiği bir endeks yayınlıyor. Türkiye, 2018 ve 2019 yılı basın özgürlüğü endeksinde 157’nci sırada yer aldı. Bu durumun medyada “Türkiye basın özgürlüğünde yerinde saydı” başlığıyla yer almasını eleştiren Önderoğlu’na göre ülkemizde bir “bataklıktan çıkamama hâli” yaşanıyor. “Türkiye sıralamanın başında ya da ortasındaymış gibi ‘yerinde saydı’ demek doğru değil” diyen Önderoğlu’na göre dünyada son dönemde öne çıkan basın özgürlüğü ihlalleri şöyle:
* “ABD, gazetecilerin popüler ve ideolojik tehditler nedeniyle en fazla özel korumaya başvurduğu ülke. Geçen yıl Maryland eyaletindeki yerel gazete Capital Gazette’in haber merkezine düzenlenen silahlı saldırı sonucu beş gazeteci hayatını kaybetti.
* Sıralamaya kıtalar bazında baktığımızda, Kuzey Amerika ve Latin Amerika 2018 yılında en büyük gerilemeyi yaşayan kıtalar. Meksika’da gazeteciler, uyuşturucu kartelleri ve suç gruplarının sürekli tehdidi altında.
Fransa, İrlanda, Bulgaristan, Slovakya, Malta…
* Avrupa’ya gelirsek, Fransa’da birçok gazeteci, Sarı Yelekliler eylemlerini izlerken plastik merminin hedefi oldu ve gözaltına alındı.
* Gazeteci Lyra Mckee’nin İrlanda’nın Londonderry kentindeki protesto gösterilerini izlerken başından vurularak öldürülmesini “Yeni İRA” adlı örgüt üstlendi.
* Bulgaristan’da AB fonlarının iktidara yakın çevrelerce ele geçirilmesini ve yapılan yolsuzlukları araştıran gazeteci Viktoria Marinova geçen yıl cinsel saldırı sonrası boğularak öldürüldü.
* Slovakya’da hükûmet ve mafya bağlantılarını araştıran gazeteci Jan Kuciak, geçen yıl kız arkadaşı Martina Kusnirova ile birlikte öldürüldü.
* Malta’da ‘Panama Belgeleri’ni araştıran gazeteci Daphne Caruana Galizia, 2017 yılında arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti.”
‘Demokratik kurumsallık gözden çıkarıldı’
Dünyadan Türkiye’ye geldiğimizde de durum iç açıcı değil. Yeniden cezaevine giren Cumhuriyet gazetesi eski yazar ve yöneticilerinden yerel seçim dönemi hedef gösteren yayınlara imza atan gazetelere dek çok sayıda sorun önümüzde duruyor.
Önderoğlu, endeksin yayınlanmaya başladığı 2002 yılının Türkiye açısından koalisyon iktidarlarından Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) tek parti iktidarına geçilmesi ve Avrupa Birliği (AB) reformlarına başlandığı dönem olması sebebiyle anlamlı bir zaman dilimi olduğunu ifade ediyor: “Basın özgürlüğünde 157’nci sırada olmamız, 90’ların militarist sürecinden sonra 2000’lerin reformlarının Türkiye’ye hiç iyi gelmediğini gösteriyor. Aynı zamanda 2010’dan itibaren Türkiye’nin cumhuriyetten beri güçlendirdiği ve mücadeleleriyle olgunlaştırdığı demokratik kurumsallığın gözden çıkartılmaya başlandığı yıllar oldu.”
Önderoğlu’na göre, Türkiye’nin sıralamada, yeni savaştan çıkmış ya da rejim bunalımı yaşayan ülkeler arasında yer almasının diğer sebepleri şöyle:
* “2010 yılından günümüze kadar ana akım medya gruplarının iktidar tarafından teslim alınması
* Sermayenin, medyayı gazeteciliğin doğasından uzaklaştırması ve kendi çıkarlarını hizmet etmek için kullanması
‘Sorunun merkezinde siyaset var’
* Cumhurbaşkanına hakaret düzenlemesinin sistematik olarak gazetecilere karşı kullanılması
* Yüzde 90’ı iktidarın kontrolünde olduğu dile getirilen ana akım medyanın yazı işlerine gelen patron ve iktidar telkinleri
* Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle uygulanan siyasi konsolidasyon politikası çerçevesinden özerk olması gereken gazetecilik kurumlarının siyasi hiyerarşiye monte edilmesi
* Terörle Mücadele Kanunu’nun gazeteciler ve sivil topum kuruluşlarını dize getirmek amacıyla kullanılması
* Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun ve Anadolu Ajansı’nın politize oluşu; Basın İlan Kurumu’nun iktidar medyası dışında kalanları hizaya getirme aracı olarak kullanılması.”
Basının özgürlüğünün koruma alanı
Seçim öncesi ve seçim sonrası bazı gazetelerin muhalefeti hedef gösteren haberlere imza atması üzerine RSF temsilcisi Önderoğlu, “Kişileri mütemadiyen hedef gösteren bir gazetecilik anlayışı, basın özgürlüğü korumasında olamaz, olmamalı. İlgili medya yetkililerini, demokrasiye daha fazla zarar vermeden, haklarını daha fazla kötüye kullanmamaya çağırıyoruz. Zarar gazeteciliğedir” demişti.
Bu açıklamasını hatırlattığım Önderoğlu şunları söyledi: “Her ne kadar aynı haklar ve platformlar temelinde tüm gazeteciler için faaliyetler yürütmek istesek de Türkiye’de bir kısım gazetecilerin mesleği kötüye kullanmaktan başka bir üretim içerisinde olmadığını görüyoruz. Evet, gazeteciliğin kötüye kullanılarak kişilerin, özellikle toplumsal sonuçları bakımından vahim olabilecek tarzda hedef gösterilmesinin gazetecilik korumasında olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bunu sadece Türkiye ile ilgili değil, tüm dünya geneli için düşünüyorum. Hepimiz bağımsız habercilik yapıyor olsaydık bu tür dayanışma, bir arada duruş işleri çok daha kolay olurdu.”
‘İktidarı desteklersen cebini dolduracak ilişkiler kurulur’
Önderoğlu, gazeteciliğin en yakıcı sorununun ise holdinglere bağlı medya kuruluşları olduğunu söylüyor.
“Politik iktidarı destekleyen yayınlar yapıyorsanız bir şekilde sizin bütçenizi dolduracak ilişkiler kurulur” diyen Önderoğlu’na göre Türkiye’de neredeyse hiçbir yayın kuruluşu editoryal bağımsızlığa sahip değil. Siyasi parti, ticari grup ya da iktidarın talimat, telkin ve taleplerinin reddedilemeyeceği bir yazı işleri düzeni hâkim.
Medyanın editoryal süreçlerini bağımsız kılmak için ortak hareket edilemediğini belirten Önderoğlu, “Fransa’da ana haber bülteninde bir sunucu, kendi medya patronunun editoryal sürece müdahil olduğunu açıkça okuduğu bildiriyle kamuoyuna yansıttı. Fransa’da yazı işleri çalışanlarının üye olduğu kimi yapılar var. Benzer yapılar Türkiye’de ne yazık ki geliştirilebilmiş değil” diyor.
‘Panama belgeleriyle ilgili gazeteci yargılayan tek ülke Türkiye’
Bu arada Cumhuriyet gazetesi davasında beş yılın altında hapis cezasına mahkûm edilen ve mahkûmiyet kararı istinaf mahkemeleri tarafından onanan eski yazar ve yöneticiler tekrar cezaevine girdi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın verilerine göre 142 gazeteci cezaevinde. Gazeteci Pelin Ünker, Panama Belgeleri’ni haberleştirdiği için yargılandı ve ceza aldı. Türkiye’deki gazetecilerin yargılanma süreçlerini sorduğum Önderoğlu, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı görevine geldiği 2014 yılından bu yana izlediği davalarda 55 gazetecinin hapis cezası, ertelemeli para cezası ya da ağır para cezasına mahkûm edildiğini ifade etti ve ekledi:
“Gazetecilerin cezaevine tutuklu değil de hükümlü olarak girdikleri bir dönem içerisindeyiz. İktidar, belirli bir politikada birleşmiş büyük finans kuruluşlarına dokunulmazlık getiriyor. Bunların yörüngesine giren araştırmacı gazeteciler, araştırmacılar ve siyasetçiler diskalifiye edilmek isteniyor. Gazetecilere ne yaşatıyorlarsa, politik ve sosyal bakımdan yurttaşların da hakkı gölgeleniyor. Mahkemeler, davaya teknik olarak bakıyor ancak haberde kamu yararının olduğunu dikkate almıyorlar. Türkiye, Panama belgeleriyle ilgili gazeteci yargılayan tek ülke. Diğer yandan Almanya, Panama belgelerinin yayınlanmasında adı geçen şirketlere yönelik yaptığı denetimlerle 4.2 milyon Euro vergi kazancı sağlandığını açıkladı.”
‘Gazetecilik reflekslerini dönüştürmeliyiz’
Gazetecilerin mesleklerini yapabilmek için fedakârlıkta bulunduğunu vurgulayan Önderoğlu, “işsizlik ve otosansür arasında tercih yapmak zorunda kalıyorlar. Fedakârlık sadece maddi koşullar ve çalışma şartları olarak değil, meslek ideallerinden vazgeçme olarak kendini gösteriyor” diyor.
Önderoğlu, gazetecilerin haberlerin karşıt görüşlere yer vermiyor olmasını da eleştirerek şöyle konuşuyor: “Bu durum meslek standardını düşürüyor. Eğer bir haberde karşıt görüşlerin fikri alındıysa hayrete düşer olduk. Görüş alma talebi reddedilse bile bu haberde belirtilmeli. Böylece gazetecilik reflekslerini dönüştürebilir, kişi ve kurumları görüş vermek için teşvik edebiliriz. Hiyerarşik devlet yapılanması içerisinde bilgi edinmek zordur. Herkes bir üst makamdaki kişinin gözünün içine bakarak gazeteciye cevap verir.”