Söyleşi

Faruk Bildirici: Patronsuz olmak bir gazeteci için editöryel bağımsızlığın zirvesi

Hürriyet gazetesi okur temsilciliği (ombudsman) görevinden martta ayrılan deneyimli gazeteci Faruk Bildirici, artık kendi sitesinde “medya ombudsmanı” başlığı altında tüm medyayı değerlendiriyor. “Prangalarından kurtulduğunu” söyleyen Bildirici’ye medya ombudsmanlığının ilk iki ayında neler yaşadığını, en çok hangi yazılarının okunduğunu, yeni nesil gazetecilik anlayışını ve gençlere tavsiyelerini sorduk.

Türkiye’de gazetecilik mesleğinin dinamikleri her geçen gün değişiyor. Yıllarca kağıtta “eski usul” kalem oynatan isimlerin birçoğu, ana akımdan ayrıldıktan sonra dijital çağa ayak uyduruyor ve kendi medyalarını oluşturma yolunu seçiyor. Kendine yeni bir yol haritası çizen bu isimlerden biri de Faruk Bildirici.

Bildirici, son dokuz yıl boyunca okur temsilcisi olarak görev aldığı Hürriyet’ten mart ayında ayrıldı. Mayıstan beri artık yalnızca Hürriyet’in değil, tüm medyanın ombudsmanı… Şimdi kendi blogu farukbildirici.com‘da tüm gazetelerde çıkan haberleri yorumluyor, eleştiriyor ve okurlarından büyük ilgi görüyor.

Hürriyet’ten ayrıldıktan sonra özgürleştiğini, “Patronsuz olmak bir gazeteci için editöryel bağımsızlığın zirvesi” sözleriyle dile getiren gazeteci-yazar Faruk Bildirici ile yeni nesil gazetecilik anlayışını konuştuk.

Ana akımdan ayrıldıktan sonra bağımsız olarak gazetecilik yapma kararınını nasıl aldınız? Karşılaştığınız zorluklar oldu mu?
Zaten fazla seçeneğim yoktu. Bazı öneriler oldu ama okur temsilciliği (ombudsmanlık) konusundaki deneyimimi bir yana bırakıp yeni bir yol çizmeyi doğru bulmadım. Bu yolda devam etmenin hem benim için hem de gazetecilik açısından daha yararlı olacağını düşündüm. Medya ombudsmanı misyonunu yüklenmeye karar verince de bağımsız olmak zorunluydu.

‘En önemli zorluk tüm medyayı taramak’

En önemli zorluk eskiden sadece Hürriyet’i tarıyor, inceliyordum. Şimdi bütün medyayı taramam, bir konuyu yazarken tek tek incelemem gerekiyor. Bu da tabii epey zaman alıyor. Yazılması gereken yanlışlar konusunda da daha fazla efor sarf etmek durumunda kalıyorum. Aslında bu işi tek başına değil de bir ekiple yapmak en doğrusu galiba. Okurlardan medyadaki hataları bana bildirmeleri konusunda destek bekliyorum.

Yeni nesil gazetecilik anlayışını, internetle birlikte özgürleşen kalemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kendi adıma prangalarımdan kurtulduğumu hissediyorum. Artık söylediğim, yazdığım sadece beni bağlıyor; sadece kendi düşüncelerimi -tabii ki- etik kodları da gözeterek yazıyorum. Bu yazıyı koymazlar mı, bir tarafına itiraz ederler mi, diye bir kaygım kalmadı.

En çok ilgiyi emeklilerle ilgili yazı gördü

Sanırım dijital mecrada kendi başlarına yazan diğer meslektaşlarım da aynı duygular içinde. Bakıyorum, onlar da daha özgürce yazabiliyorlar düşündüklerini. Konu seçerken de daha serbestler, değerlendirme ve analizlerini aktarırken de. Patronsuz olmak bir gazeteci için editöryel bağımsızlığın zirvesi.

Medya ombudsmanı olarak tüm gazeteleri değerlendirmeye başladınız, nasıl bir yöntem kullanıyorsunuz?
Dikkatle izlemeye çalışıyorum. Her sabah internet sitelerini ve gazeteleri tarıyorum. Sonra da gün içinde hem siteleri hem de sosyal medyayı takip ediyorum. Televizyonlara daha az vakit ayırabiliyorum. Gördüğüm konuları not alıyorum, yazmaya karar verdiğim bir konu olduğunda da yeniden tarama yaparak araştırıyorum. Mümkün olduğunca muhataplarımla görüşmeye, onların görüşünü de almaya çalışıyorum. Ama bu her zaman mümkün olamıyor maalesef. Hürriyet’te olduğu gibi her yazımı yayımlamadan önce mutlaka dört, beş arkadaşıma okutuyorum.

Şu anda blogunuzu aktif olarak kullanıyorsunuz, ilk tepkiler nasıl oldu?
Olumsuz tepkiler yok denecek kadar az. Her şeyden önce bu tepkiler “Nasıl olur da kendine ‘medya ombudsmanı’ dersin” diyen iki-üç kişiyle sınırlı kaldı. Onun dışında medya camiasında genel bir kabul gördüğümü söyleyebilirim. Zaten bütün medya kuruluşlarını kapsama alanına almak isteyen ve bütün medya kuruluşlarının kendisini muhatap almasını amaçlayan bir kişi için bu çok önemli. Umarım zamanla daha etkin bir işlev üstlenebilirim.

Hedefi medya ombudsmanlığının kabul görmesi

İlerde ben olmayabilirim ama bu ülkede ‘medya ombudsmanlığı’nın gerekliliği kabul görür ve kurumsal bir kimliğe kavuşursa ben hedefime ulaşmışım demektir. Temel hedefim bu. Zira medya kuruluşları bünyesinde ombudsmanlık yapmanın zorluğu benim ve diğer arkadaşların pratiğinden görüldü. O nedenle genel bir medya ombudsmanlığının daha etkili olacağına inanıyorum artık.

En çok hangi yazınız ilgi gördü?
Sanırım en çok ilgi gören emeklilerle ilgili yazımdı. Bıkmadan usanmadan hemen her gün emeklilerin ilgisini çekecek kandırmaca haberler yazan gazete ve siteleri konu almıştım. “Emekli avlama haberciliği” idi başlığı.

Sizin gibi ana akımdan ayrılıp blog yazarak mesleğini sürdüren Murat Yetkin gibi pek çok isim var, onları da takip ediyor musunuz?

Murat Yetkin dışında Fehmi Koru, Uğur Gürses, Mahfi Eğilmez ve Mustafa Sönmez var hatırladıklarım. Ayrıca Ünsal Ünlü her sabah Scope’dan ve YouTube’tan yayın yapıyor. Benim bildiğim ve izlediğim isimler bunlar. Başkaları da vardır mutlaka.

‘Beni atabilirsiniz, ama eleştirmemi engelleyemezsiniz’

Çalıştığı kurumdan ayrılan arkadaşların çoğunun önünde dijital mecralardan kendi başına yayın yapmak dışında seçenek olmuyor. Üstelik bu mecradan epeyce insana ulaşmak mümkün oluyor. Hem bir de her şeye rağmen yazmaya devam edebilmek, mesleki anlamda varlığını kanıtlamak anlamına geliyor. “Siz beni gazetenizden atabilirsiniz ama yazmamı engelleyemezsiniz, hatta sizi eleştirmemi de engelleyemezsiniz” gibi bir duygu..

‘Genç gazeteciler mücadele ruhunu asla kaybetmemeli’

Blogunuz dışında ilgilendiğiniz başka projeleriniz var mı?
Şimdilik asıl hedefim Medya Ombudsmanlığı’nı yerleştirmek, kabul görmesini sağlamak. Sonrasına bakarız. Onun dışında halen üzerinde çalıştığım bir kitap projem var. O da gazetecilik meslek etiği ile ilgili. Hürriyet’te Okur Temsilciliği sırasında yaşadığım etik deneyimleri aktaracağım.

Bundan sonrası için genç gazetecilere ne gibi tavsiyeler vermek istersiniz? 
Mücadele ruhunu asla kaybetmemeleri, disiplinli çalışmaları ve her şeye rağmen inandıkları etik değerleri savunmaktan vazgeçmemeleri… Elbette kolay bir hedeften söz etmiyorum. Ama zaten hayat böyle. Hayat ödüllerini durup dururken gümüş bir tepsi içinde sunmuyor size…


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ‘DİJİTALE GÖÇENLER’ DİZİMİZDEKİ DİĞER SÖYLEŞİLER

Sebla Koçan

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu. 2002’den bu yana LeMan, LeManyak, Yeni Harman, Mağara gibi mizah dergilerinin yanı sıra Haftalık, Billboard Türkiye, Aktüel, Hürriyet, Milliyet Molatik gibi pek çok dergi, gazete ve dijital yayında müzik ve gündem, lifestyle haberleri yaptı. Gazeteciliğe ve video prodüktörlüğüne freelance devam ediyor.

Journo E-Bülten