Veri odaklı içerikleri analiz eden Berlin merkezli Sweet Spot PR’ın gazeteciliğin geleceği üzerine yaptığı araştırmaya göre sektörün geleceğini tehdit eden üç temel konu var: Azalan reklam gelirleri, küçülmeler sonucu artan iş yükü ve dezenformasyon.
Hemen hemen tüm gazeteciler sektörün geleceği söz konusu olduğunda -yaşadıkları coğrafyadan bağımsız olarak- benzer sorunlarla karşı karşıya olduklarını beyan ediyor. “Sektöre yenilikçi ve sürekliliği olan bir yaklaşımı nasıl getiririz?” sorusu birçok haber merkezinin gündeminde. Tabii üretilen içeriği, haberi geniş kitlelere ulaştırmak, medya okur yazarı bir izleyici/takipçi/okuyucu ağı oluşturmak da bu dijital dönüşümün getirdiği bir zorunluluk ve özgür basın için bir sorumluluk.
52 ülkeden 365 gazetecinin katıldığı üç soruluk anketin çarpıcı sonuçları şöyle:
- Gazeteciler için düşen reklam gelirleri gazetecilik sektörünü en çok tehdit eden unsur. Bunu haber merkezlerinin küçülmesi ve yalan haber takip ediyor.
- Gazetecilerin %69,2’si sektöre olumsuz bakıyor; ‘zorluk’ ve ‘mücadele’ en çok kullanılan ifadeler arasında.
- Meslektaşlarn sadece %43’ü anket sonuçlarında isminin kullanılmasına izin verdi, büyük bir çoğunluk güvenlik endişesi nedeniyle ya da kendi sektörleri hakkında konuşmaktan çekindiği için isminin gizli kalmasını tercih etti.
- Orta Doğu, Afrika ve Asyalı gazetecilere göre sektörün geleceğini en çok hükümet baskısı tehdit ediyor. Bunu azalan reklam gelirleri ve gazetecilere yönelik şiddet izliyor.
- Mesleği tanımlarken sektörü olumsuz değerlendirenlerin oranı bu coğrafyada %87’ye çıkıyor.
Tüm sorulara tek tek detaylı bakıldığında grafikler durumu çok iyi özetliyor.
1- Gazeteciliği en çok tehdit eden gelişme nedir?
%26,92’lik bir oran düşen reklam gelirlerinin gazeteciliği en çok tehdit eden unsur olduğu görüşünde.
Gazetecilerin %19,51’i küçülen haber merkezleri nedeniyle gazeteci başına düşen iş yükünün artmasından yakınıyor.
Katılımcıların %17,31’i ise yalan haberin sektör için bir tehlike olduğunu savunuyor.
2- Ülkenizde gazeteciliği nasıl tanımlarsınız?
Bu konuda en karamsar sonuç, Orta Doğu, Afrika ve Asya’ya ait. Gazetecilerin %87,1 gibi büyük bir çoğunluğu yaptıkları işi olumsuz ifadelerle yan yana anıyor. Mücadele, tehdit, karmaşa, yanlı haber gibi kelimeleri en çok kullanıanlar arasında. Avrupa (kuzey hariç), Avustralya, Yeni Zelanda’da da durum pek parlak değil. Dünya genelinde de %69,2’lik bir oran mesleğini olumsuz bir şekilde tanımlıyor. Sadece Kuzey Avrupa ülkelerinde (Danimarka, Finlandiya, İsveç, Norveç) tablo görece olumlu.
3- İnsanlar basın özgürlüğünü neden önemsemeli?
Bu son sorunun ucu açık bırakılmış ve verilen yanıtlardan alıntılar paylaşılmış. Türkiye’den Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat da soruyu cevaplayanlar arasında:
“Gerçeği yazamayan bir dünya kötülüklerden kaçamaz. Ayrıca gerçeği anlatmak sadece gazetecilerin sorumluluğu da değildir”
Ankara’dan ismini vermeyen bir gazeteci de ifade özgürlüğüne vurgu yaparak “Gelecek sadece özgür düşünce ve özgür seslerle inşa edilebilir” diyor.
‘Dönüşümde gazeteciler söz sahibi olmalı’
Araştırma, sektörün geleceğini tehdit eden tüm bu sorunlara cevap arayışında bir kapı aralıyor.
Çalışmayı yapan Sweet Spot PR ekibine göre, haber merkezleri dijital çağa ayak uydururken gazeteciler bu süreçte söz sahibi olabilmeli, dönüşüm sadece medya şirketleri ve yönetimlerinin tekelinde olmamalı.
Konuyla ilgili daha detaylı tartışma ve paylaşımlar #FutureofJournalism hashtag’iyle twitter üzerinden takip edilebilir.