Hallerimiz

Gazetecilerin kira krizi: Konut sorununu haberleştiren de aynı sorunu yaşıyor

Konut krizi ve yüksek kira fiyatları, bu konuda haberler yapan gazetecileri de olumsuz etkiliyor. İstanbul’da yaşayan Eylem Nazlıer, ailesinin destek olmaması durumunda geçinemeyeceğini vurguladı. İzmir’den Yılmaz Yiğitler, yüksek kira fiyatlarının yaşam standartlarını düşürdüğünü dile getirdi. Diyarbakır’dan Arif Bulut ise 6 Şubat depremleri sonrasında kentteki gazetecilerin güvenli çalışma mekânları bulmakta da zorlandığını ifade etti. Medya kuruluşları genelde şehir merkezinde yer alırken gazetecilerin barınma maliyetlerini düşürmek için merkeze uzak bölgelere tanışmak zorunda kalması da bir başka sorun…

Ankara’da görev yapan birçok gazeteci, şehirdeki konut sorununun pençesinde. Yüksek kira fiyatları ve kısıtlı konut seçenekleri, gazetecilerin günlük yaşamlarını bir mücadele alanına çevirmiş durumda. Şehir merkezinde uygun fiyatlı ev bulmak neredeyse imkânsız. Medya kuruluşlarının ofisleriyle gazetecilerin evleri arasındaki uzaklık, yoğun trafik ve ulaşım sorunları habercilerin iş performansını da olumsuz etkiliyor.

Ankara’daki barınma krizi, COVID-19 salgınından sonra konut stoklarındaki arz-talep dengesinin bozulmasıyla başlamıştı. Geçen yıl 11 ili vuran 6 Şubat depremleri ise Ankara’nın yoğun bir göç almasını tetikleyerek sorunu derinleştirdi. Depremin hemen ardından kiralar aniden %65’e varan oranlarda arttı. Emlakçılar, Ankara’daki bu artışın temel sebebini “fırsatçı ev sahipleri” olarak gösteriyor.

2024 başı itibarıyla birçok şehirde benzer manzaralar görüyoruz. İstanbul’un Esenyurt ilçesinde ailesiyle yaşayan Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer, her gün en az 4 saatini yollarda geçirdiğini söylüyor. Saha çalışmaları için genellikle şehrin merkezi bölgelerine giden Nazlıer, İstanbul’un trafiği yüzünden basın açıklamaları ve eylemler gibi haber konularına ya çok erken gitmekten veya geç kalmaktan şikâyetçi. Bu yüzden endişe ve stresle başa çıkmaya çalışan Nazlıer, yolda geçen zaman yüzünden kişisel ihtiyaçlarına zaman ayırmakta da güçlük çektiğini belirtiyor.

İş bitince Esenyurt’taki evine dönmek de güç oluyor. “Çünkü belli bir saatten sonra Esenyurt’a otobüs, minibüs yok. Arkadaşlarla oturduğumda erkenden kalksam bile eve varış saatim gece 12-1’i buluyor. Bir kadın için Esenyurt çok tekin olmayan bir yer. Bu yüzden bir şekilde arkadaşlarımı ekmek zorunda kalıyorum, sosyal hayatım da sıfıra iniyor” diyor Nazlıer, bu ilçedeki kültürel etkinliklerin de sınırlı olduğunu hatırlatarak.

Bu zorluklara katlanmak bile barınma maliyetleriyle başa çıkmaya yetmiyor. İstanbul’da ortalama kira fiyatları en düşük ilçelerden biri olan Esenyurt. Buna rağmen Nazlıer, ailesinin destek olmaması durumunda bu koşullarda sadece gazetecilik yapmanın değil, hayatta kalmanın dahi zor olduğunu belirtiyor.

“Şehir merkezinde ev bulmak neredeyse imkânsız”

İzmir’de de durum çok farklı değil. Son 2 yılda hızla artan kira fiyatları bu şehirde de konut krizini derinleştirdi. 1+1 odalı dairelerin 2 ila 4 bin lira arasında seyreden kiraları bugünlerde en az 15 bin lira düzeyinde. Üstelik artış eğilimi devam ediyor. Birçoğu asgari ücret veya biraz üzerinde maaşlarla çalışan gazeteciler, eğer kendi evleri yoksa veya aileleriyle yaşamıyorlarsa, İzmir’de de kazançlarının büyük bölümünü kiraya veriyor.

Gazeteci Yılmaz Yiğitler, İzmir’in deprem riski altında bir başka kent olduğunu hatırlatarak, uygun maliyetli sağlam bir konut bulmanın da çok zor olduğunu belirtiyor. Maliyeti düşürmek için de o gazetecilerin şehir merkezinden uzaklara taşındığını söyleyerek şöyle diyor:

  • Şehir merkezinde ev bulmak neredeyse imkânsız. İşyerlerimiz evlerimize uzak kalıyor ve zaman kaybı oluşuyor. İşe gitmek için saatlerce yol gidiyoruz ve birkaç araç değiştiriyoruz. Otobüs, tramvay, metrolarda genellikle aksama oluyor. Bu yüzden işe ya geç kalıyoruz ya da geç kalmamak için taksi kullanıyoruz, maddi bir kayıp ortaya çıkıyor. İşe geç kaldığımızda da işverenle sorun yaşanıyor. Bu durum sürekli bir stres hâli yaratıyor.

İzmir’de 20 yıldan eski binalar çoğunlukta. Yeni yapıların kiraları ise daha da yüksek. Yiğitler bu yüzden birçok gazetecinin de mecburen eski binalarda yaşadığını belirterek “Maddi imkânlar sınırlı olduğu için deprem riski gözetemiyorlar” diyor. Yğitler’e göre vatandaşlar, hükûmetin sorunları çözmede yetersiz kaldığına inanıyor ve emeğin karşılığının verilmesini talep ediyor. Ev kiralarında makûl bir düzenlemenin ve konut sorununa yönelik etkili çözümlerin beklendiğini de ekliyor Yiğitler.

Soldan sağa: Arif Bulut, Eylem Nazlıer ve Yılmaz Yiğitler

Diyarbakır’da faaliyet gösteren Sur Ajans’ın haber müdürü Arif Bulut, 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra, yani bir yılı aşkın süredir bölgedeki konut krizinin derinleştiğini ifade ediyor. Afet bölgesinde sadece konut değil, güvenli iş mekânları bulmak da çok zor.

Sur Ajans’ın merkezi, depremde yıkılan eski alışveriş merkezi Diyar Galeria’daydı. Bulut, enkaz altındaki ekipmanı çıkararak güvenlik önlemleri aldıklarını, ancak bazı malzemeleri kurtaramadıklarını belirtti. Ekip; kendi telefonları, kameraları ve mikrofonlarıyla haberciliği sürdürmeye çalışıyor. Meslek örgütlerinin afet sonrasındaki bölgedeki gazetecilere sunduğu destek fonlarına kendi ekipmanları ciddi zarar görmediği için başvurmadıklarını ifade eden Bulut, Diyarbakır’daki gazetecilere güvenli çalışma mekânlarının oluşturulması için daha fazla çaba harcanması gerektiğini vurguluyor.

Bulut’un verdiği bilgilere göre birçok gazetecinin asgari ücretle çalıştığı Diyarbakır’da kira fiyatları 35-40 bin lirayı bulmuş durumda. Bu yüzden birçok vatandaş gibi gazeteciler de, depremde hasar görmüş veya kayıtsız yahut 40-45 yıllık binalarda yaşamak, çalışmak zorunda kalıyor.

Depremde ofisini kaybeden Sur Ajans, Diyarbakır’da da hızla artan kira fiyatları nedeniyle bir işyeri bulmakta zorlanmış. Sonunda uygun fiyatlı, ancak depreme dayanıklı olmayan bir yer kiraladıklarını belirten Bulut, ulusal ve uluslararası basın çalışanlarının yerel medyaya göre daha şanslı olduğunu düşünüyor. Bu kuruluşların ekonomik olarak daha güçlü olduğunu, büro işleyişlerinde sıkıntı yaşamadıkları için sahada daha aktif olduklarını ifade eden Bulut şunları söylüyor:

  • Yerel ve ulusal basın kuruluşları genellikle şehrin dışında konumlanmış durumda. Ulusal medya, genellikle lüks plazalarda kiralık bürolara sahip. Ancak bu plazaların çoğu şehir merkezinde değil, çeperlerinde bulunuyor. Bu yüzden gazeteciler, şehir merkezindeki basın etkinliklerini takip etmede zaman kaybına uğruyor. Dijitalleşmeyle birlikte, bu durum rekabet açısından dezavantaj yaratıyor.

“Gazetecilerin yaşadığı bu sorunu kim gündeme getirecek”

Bulut’a göre son dönemde işsiz kalan, serbest gazetecilik yapmaya başlayan haberciler dijital mecralara kayıp genelde toplumsal sorunlara odaklansa da yeterince destek görmüyor. Depreme dayanıksız mekânlarda çalışmayı sürdüren bu gazetecilere dikkat çeken Bulut, “Diyarbakır’da ve depremin etkilerinin görüldüğü diğer illerde kendi imkânlarıyla, kendi mücadelesiyle gazetecilik ısrarını sürdüren medya kuruluşlarının desteklenmesi gerekir” diyerek bir çağrıda bulunuyor. “Hükûmet samimi davranmak istiyorsa basında eşitlikçi bir politika yürütmesi gerekiyor. Yerel medya hangi yayın politikasını izliyorsa izlesin, ayrım yapılmaksızın güçlendirilmeli” diyen Bulut şunları ekliyor:

  • Türkiye’nin basın karnesi ortada. Gazeteciler hâlâ cezaevinde. Hükûmet tarafından basın üzerinde oluşturulan böyle bir yıkım ortadayken basın meslek örgütlerinin sloganlarla buna müdahale etmesi şaşırtıcı. Basın meslek örgütlerinin bu tahribata karşı alternatifler oluşturması, elini taşının altına koyması gerekiyor. Yerel medya için neler yapılabilir? Örneğin “askıda fatura” gibi kampanyalarla yerel kuruluşların ihtiyaçları giderilebilir.

Acil önlemler alınmaması durumunda gazetecilik açısından daha da trajik bir manzaranın ortaya çıkacağını vurgulayan Bulut, habercilerin aldığı düşük ücretlerinin sorunun önemli boyutlarından biri olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamlıyor:

  • Düşük ücret alan gazeteciler toplumun gözü olmaktan artık uzaklaşmaya doğru gidiyorlar. Türkiye’deki konut sıkıntısını gündeme getiren kimler? Bizleriz, gazetecilerdir… Konut sorununu gündeme getiren de bu sorunu yaşıyor. Birçok gazeteci arkadaşımız devletin getirdiği yüzde 25 sınırı dışında yüzde 100’lük, yüzde 150’lik kira zamlarını kabul etmek zorunda kalıyor. Çünkü konut bulamıyorlar. Maliyetinin yanı sıra konut sıkıntısı da var. Gazeteci, evet toplumun haberini yapıyor ama gazetecilerin yaşadığı bu sorunu kim gündeme getirecek?

İrfan Tunççelik

Doğa, ekoloji, çevre, göç, mülteciler, kültür ve arkeoloji konularında 7 yıldır haber yapıyor. Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Ortadoğu gündemi ile ilgileniyor.

Journo E-Bülten