Hallerimiz

Gazeteciler ne izliyor, ne okuyor? Netflix’ten haberlere ve kitaplara, 4 gazetecinin tercihleri

Gazetecilerin medya tüketim alışkanlıklarını inceleyeceğimiz bu dizinin ilk yazısı için Fatih Altaylı, Ayşe Özek Karasu, Mehmet Y. Yılmaz ve Levent Gültekin’e, bugünlerde neler izlediklerini ve neler okuduklarını sorduk.

Dijitalleşme herkesin olduğu gibi gazetecilerin de medya tüketicisi olarak seçeneklerini alabildiğine artırdı. Video akış hizmetlerinden e-kitaplara sayısız yeni alternatif söz konusu. Elbette birçoğumuz eskiden olduğu gibi basılı kitaplar okumaya, radyo dinlemeye de devam ediyor.

İş, ev ve sosyal yaşam arasında hayatlarımızı bölerken, medya tercihlerimize dair kendimize özgü birer karışım yapıyoruz. Dört gazeteciye, haberden videoya dek farklı alanlarda medya tüketirken neler tercih ettiklerini, hangi içerik ve platformlara daha çok zaman ayırdıklarını sorduk. İşte yanıtları:

Fatih Altaylı: İsteğe bağlı video platformları geç bile kaldı

On-Demand-TV (isteğe bağlı TV yayını) veya streaming (akış) platformları arasından en fazla kullandığım Netflix. Çıktığı günden bu yana abonesiyim. Ancak yeterince kullandığım kanaatinde değilim. Aile bireyleri benden daha fazla vakit ayırıyorlar Neflix’e. Sadece Netflix’e değil, Amazon’un Prime servisine de aboneliğim var.

On-Demand-TV platformları bizim 20 yıl önce öngördüğümüz bir şeydi ve geç bile kaldılar diyebiliriz. Hayatımıza büyük bir kolaylık ve zenginlik getirdiklerini söyleyebiliriz. Şimdi Disney bu işe giriyor ve elindeki içerik arşivi ve prodüksiyon gücü ile oyunu çok değiştirebilecek bir oyuncu olacaktır.

Kitap konusunda bu nevi yaklaşımları son derece yersiz bulduğumu söylersem lütfen bana kızmayın. Birine hangi yazarı ya da hangi tip kitapları okursunuz diye sormak bana garip geliyor. İlgimi çeken ya da o günlerde ilgilendiğim/araştırdığım konularla ilgili kitapları ve yazarları okurum. Bu, duruma göre değişiklik gösterir. Hiçbir yazara veya türe bağımlılığım yok. Zaten aynı anda dört beş kitabı birden okurum. Şu günlerde Zeki Velidi Togan’ın bazı kitaplarını ve Halil İnalcık’ın kitaplarını okuyorum. Ahmet Arslan’ın okumadığım bir kitabını bitirmeye çalışıyorum. Bir de Ben Bernanke’nin kitabını yeniden okuyorum.

Sosyal medya mecralarından Facebook’ta hesabım bile yok. Ne olduğuna dair bir fikrim dahi yok. Instagram ve Twitter’da ise varım. Twitter’a köşe yazılarımı koyuyor, sağa sola küfrediyorum. Instagram’da ise eğleniyorum. Komik videolar yayımlıyorum.

Ayşe Özek Karasu: Türkiye’de dijital içerik üretimi zayıf

Dış haberler kökenli olduğum için daha çok dış haber kaynaklarını takip ediyorum. Washington Post, The Guardian, Die Welt ve Der Spiegel gibi ana akım medyanın yanı sıra Slate, The Hill, The Vox vs. gibi siyasetten pop kültüre skalası geniş dijital medya ilgi alanımda.

Yerel ve global haberi en iyi takip edebildiğim mecra ise Twitter. Türkiye’de dijital ana akım platformların “son dakika” odaklı olmasını rahatsız edici buluyorum. İçerik üretimi zayıf. Belki de global örneklerin daha keyifli okunabilmesi bakımından… Diğer sosyal mecralarla çok ilgili değilim; fazla bireysel.

Netflix abonesiyim ama bana çekici gelen diziler dışında pek tatmin edici bulmuyorum, sinema sanatı açısından hitap etmiyor.

Edebiyata gelince; sadık okuru olduğum Marquez ve Pamuk’lu yıllar geride kaldı. Biri müteveffa, diğerini beklemedeyiz. Yazı ve romanlarına bayıldığım Perihan Mağden için de bu geçerli. Son dönemde Seray Şahiner’in romanlarını seviyorum. Şu an Gaye Boralıoğlu’nu okuyorum. Ama zamanın ruhu gereği kurgu dışı eserler baskın çıkmaya başladı.

Mehmet Y. Yılmaz: Bu yıl Amazon Prime’ı bırakabilirim

Son bir yılda okuduğum en iyi roman Murakami’nin Kumandanı Öldürmek isimli eseriydi. Murakami’nin yazdığı her şeyi okumaya çalışıyorum. Daha önce aldığım ama okuma fırsatı bulamadığım Yaban Koyununun İzinde isimli romanını da bu yaz okuma fırsatı buldum. Yolculuklarda genellikle polisiye romanlar okurum, bu yıl Jo Nesbo’nun Harry Hole polisiye romanlarını tercih ettim. İskandinav polisiyelerinin içinde en iyileri sayılmasa da belli bir standardı tutturabiliyor. Bıçak ve Kızıl Gerdan’ı daha çok beğendim. Ahmet Ümit’i de unutmayalım. Aşkımız Eski Bir Roman’ı okudum. İskender Pala’nın Abum Rabum’u da ilginçti.

Tatil dışındaki zamanlarda kurgu olmayan kitapları tercih ediyorum. Ronald Gersle’nin İklim Nasıl Tarih yazar isimli kitabı ilginçti. İklim değişikliği deyip geçmemek gerektiğini, yarım derecelik bir ısı değişiminin bile nelere yol açabileceğini bu kitapla öğrendim. Amin Maalouf’un Uygarlıkların Batışı’nı da öneririm.

Sosyal medya platformu olarak sadece Instagram’ı kullanıyorum. Twitter paylaşımları yapmıyorum, ama Twitter’da haber alma amacıyla takip ettiğim haber kanalları var. İnternet üzerinden yayın yapan video kanallarından BluTV, Netflix ve Amazon Prime’a aboneyim. Daha çok Netflix’de vakit geçirdiğimi fark ettim, bu nedenle bu yıl Amazon Prime’ı bırakabilirim gibi geliyor bana.

Levent Gültekin: Medeni bir yaşam alışkanlığını ancak roman verir

İçinde yaşadığım dünyadan başka bir dünyaya geçmek istediğimde; başka bir hayatın, hikâyenin parçası olmak istediğimde, çevremdeki insanlardan farklı karakterle bir yakınlık kurmak, onların yaşadığı hayatın, o hayatın örgüsünü sağlayan olayların gözlemcisi olmak için zaman zaman roman okuyorum.

Dahası edebiyatın insan ruhunu beslediğini, kişiliğinin oluşmasına ciddi katkı verdiğini düşünüyorum. Romanın yani edebiyatın beyinden çok ruha hitap ettiğini düşündüğümden, ruhumu yüceltecek, içimdeki iyiliği körükleyecek, insanı tanımamı kolaylaştıracak türden romanlara öncelik veriyorum.

İnsanın nezaketi, saygıyı, görgüyü, kısacası medeni bir yaşamı romanlardan öğrenebileceğini; sadece öğrenmek de değil, bu değerleri benimseyecek alışkanlığı kazanmayı da ancak romanların sağladığını düşünüyorum.

Bu anlamda benim okuduğum yazarlar arasında Oscar Wilde, Stefan Zwieg, Tolstoy, Amin Maalouf, Sabahattin Ali, Sait Faik öncelikli tercihlerimden. Çünkü bu tür yazarların yazdıkları hikâyeler bana daha sahici; insanın duygusunu, iç dünyasını daha iyi tasvir eden, ayrıntıları ortaya koyan hikâyeler, romanlar olarak geliyor. Bunların dışında zaman zaman polisiye roman okurum mesela bu konuda Harlan Coben’i, Jean Christophe’yi çok başarılı buluyorum. Diğer taraftan felsefi romanlar ayrıca ilgimi çeker.

Haber ihtiyacımı genellikle internet üzerinden sağlıyorum. İnternet siteleri, Twitter, YouTube gibi mecralar bu anlamdaki ihtiyacımı gidermeme yetiyor. Twitter’ı anlık yorumlarımı paylaşmak, güncel gelişmelerden haberdar olmak için kullanıyorum. Instagram’ı daha çok etkinliklerimi duyurmak için, Facebook’u ise yine yazılarımı ve etkinliklerimi paylaşmak için kullanıyorum. Bir YouTube kanalım var. Bu kanalda genellikle farklı mecralarda yaptığım programlarımı yayınlıyorum. WhatsApp sosyal medya ağı olarak görülüyorsa elbette onu da kullanıyorum.

Film, belgesel, dizi gibi ihtiyaçlarımı gidermek için Netflix, BluTV gibi platformları kullanıyorum. Bu gibi platformların çok da yararlı olduklarını düşünüyorum. Çünkü hem sınırsız bir özgürlük ortamı, hem sınırsız içeriğe ulaşma imkânı, hem de birçok filmi, belgeseli, diziyi dünya ile aynı anda izleme imkânı sağlıyorlar. Ve bütün bunları da kaliteli bir teknolojik altyapı ile sağlıyorlar ki bence bu da en önemli değerlerinden birisi.

Dilan Karacan

İZ TV’de belgesel yapım asistanlığı, Cumhuriyet’te stajyer muhabirlik, Artı Bir TV’de editörlük, Star TV’de muhabirlik ve Kanal D’de prodüksiyon asistanlığı yaptı. Journo için freelance olarak röportaj, araştırma ve söyleşi gibi içerikler üretiyor.

Journo E-Bülten