Oscar gecesi en iyi film ve en iyi özgün senaryo ödüllerini kazanan Spotlight, beyazperdeye aktarılan en vurucu gerçek hikâyelerden biri. Toplumsal olarak bizi de yakından ilgilendiren ‘gizlilik kültürü’ temelli bir medya-hukuk-etik savaşını anlatıyor. Tüyler ürpertici sistem ifşasının özeti şu: “Herkes biliyordu ama kimse bir şey yapmadı”…
Yönetmen Tom McCarthy, araştırmacı gazeteciliğin bir ders gibi işlendiği film boyunca, parçası olmak isteyeceğimiz bir ekibe dahil ediyor bizi. Birbirinin ayağına basmadan hedefe kilitlenip sonuca giden iyi insanlar, iyi gazetecilerdir kahramanlarımız.
ABD’nin Boston kentinin yerel gazetesi The Boston Globe’un özel haber departmanı olan Spotlight’ın odağında gelişmektedir olaylar.
Şehir dışından gazeteye gelen yeni yayın direktörünün bu ekibe verdiği ilk görev dosyası ise gerçek bir belâdır. Yıllar yılı her gündeme geldiğinde bir şekilde halının altına süprülen kirli bir konu: Bölgedeki rahiplerin çocuklara yönelik cinsel istismarı. Öyle bir belâdır ki bu, o zamana kadar basına yansıyan fakat her seferinde örtbas edilen skandallar, buz dağının sadece görünen kısmıdır. Tacizci rahiplerin istatistiki oranı %6’yı bulmuştur.
Filmin merkezindeki Katolik Kilisesi sarmalının yerine ülkemizde tecavüze sessiz kalınan bir okulu, bir din kurumunu, bir güvenlik birimini, istismardan haberdar edildiği halde kulak tıkayan, olayın üstünü örten amirleri, yetkili makamları, saygın tutum indirimleriyle tecavüzcüleri koruyan mahkemeleri, aile içi cinsel istismarları sessizliğe gömen hane halklarını, yıllarca süren sistematik tecavüzlere karşı çıt çıkarmayan bir köyü, bir kasabayı, bir mahalleyi koyabiliriz.
İçimize işleyen zorlu bir film bu nedenle Spotlight. Gazetecilerin o savaşı kazanmasını her şeyden çok istiyoruz izlerken…
Önce Pulitzer sonra Oscar
2001’de yaşanan ve kamu hizmeti alanında Pulitzer Ödülü ile sonuçlanan bu gerçek gazetecilik zaferinin gerçek kahramanlarıyla görüşerek Oscarlık bir işe imza atan Yenal Bilgici’nin haberinden devam edelim. Efsane ekibin başındaki Walter V. Robinson’a yaptığı işi beyazperdede görmek tuhaf gelmiş:
“Gazeteciler ışığı başkasına tutar normalde, ışığın altında durmazlar! Ama hepimiz sonuçtan çok memnun kaldık. Bunun nihayetinde bir film olduğunu akıldan çıkarmamalı ama bu film o günlerde Globe’da neler yaşandığını doğrulara sadık kalarak anlatıyor. Bizi parlatmaya çalışmıyor, süreci gösteriyor. Araştırmaya nasıl başladık, nasıl ilerledik, aramızda neler geçti… Hepsi baştan sona böyle yaşandı.”
Yine Bilgici’nin haberinden öğreniyoruz ki Pulitzer sayesinde gazete, filmde izlediğimiz dört kişilik Spotlight araştırma ekibini altıya çıkarmış. Filmde Rachel McAdams’ın canlandırdığı Sacha Pfeiffer’e göre asıl mesele de bu sayıyı artırmak zaten, “Her yerde gazeteciler işten çıkartılıyor. Artık daha güçsüzüz. Maalesef.”
Yaşayan efsane Martin Baron
Şehir dışından gelen yayın yönetmeni olarak izlediğimiz ve gerçekte de gelir gelmez bu Pulitzer’lik haberi yakalayan Martin Baron ise Boston Globe gazetesini 11 yıl yönettikten sonra şimdilerde The Washington Post’un başında. Ve değerlendirmeleri şöyle:
“Araştırmacı gazetecilik hiç şüphesiz tehdit altında. Çünkü basın yayın kuruluşları bugün geçmişe göre çok daha az kaynağa sahip. Herkes personel çıkarıyor. Oysa gerçek gazetecilik zaman alır, masraflıdır, büyük çaba ve adanmışlık gerektirir. Birçok kuruluş bu kaynağı ayırmakta gönülsüz. Masrafı göze alamıyorlar. Yine de ben, özellikle de Amerikan medyasının, araştırmacılığın gazeteciliğin özü olduğunu artık kavradığını düşünüyorum. Halkın gazetecilerin sorumluluğunu sorguladığı zamanlardayız. Bu yüzden yapabileceğimiz en sorumsuzca şey, güçlü kurum ve kişileri hesaba çekmekten vazgeçmek olacaktır. Yani gerçeği keşfedip anlatmak bizim gazeteciliğimizin asli unsuru. Kimliğimiz de bu bizim, ruhumuz da. Zaten okurumuzun bizden beklediği de bu. Israr ediyorlar. Ve istediklerini yapamazsak bizi bırakacaklar. Demek ki gazetecilik misyonumuzu yerine getiremezsek ortada okur falan da kalmayacak.”
Cesur gazeteciliğe kalp masajı
Filme dönersek, “İsimlerin değil sistemin peşindeyiz” diyor nihayetinde Spotlight. Sistemin yukarıdan aşağıya çürümüşlüğüne ve gönüllü işbirlikçilerine çeviriyor spot ışığını. Onca güçlü aday arasından sıyrılıp en iyi film – en iyi özgün senaryo Oscarlarını kucaklamasının nedeni de bu işte. Ortada böylesi kangren bir meseleye baş koymuş bir mücadele varken daha önemli ne olabilirdi ki? Akademinin bu yılki seçimi gazeteciler tarafından apayrı bir coşkuyla karşılandı bu nedenle. Az gidilen yoldan giden, yasakları yıkarak dokunulmazlara dokunan, hayatı aydınlatan bir film bu. Ülkemizde can çekişmekte olan basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü kavramlarına kalp masajı aynı zamanda. Haftalık online sinema dergisi Arka Pencere Spotlight’lı Oscar kapağına gazeteci Erdem Gül’ün tweetini manşet yaptı nitekim:
Oscar ı da bizimkiler almış. Spotlight
— Erdem Gül (@erdemmgul) March 2, 2016
KÜNYE
Orijinal adı: Spotlight
Yönetmen: Tom McCarthy
Oyuncular: Mark Ruffalo, Michael Keaton, Rachel McAdams, Brian d’Arcy James, Liev Schreiber, John Slattery, Jamey Sheridan, Stanley Tucci
Süre: 128 Dk.
Yapım: ABD, 2015