Para okur, dinleyici ve izleyiciden geliyor. Bu da onları daha güçlü yapıyor. Ürünü yaratanlar, onu kullananları artık daha çok dinlemek zorunda. Gazeteci olarak işinizin kalitesi, işinizi kullanan ve değer veren insanlarla olan ilişkinizin sağlamlığına bağlı.
Politika ve Vizyon adlı kitapta, felsefeci Sheldon Wolin, “vizyona sahip olunduğunda olaylar gerçek bütünlüğünde gözükür” der. Bu yaklaşım, ‘güveni iyi şekilde kullanmak’ derken ne kastettiğimi açıklamamda yardımcı olacaktır: Bir başlangıç noktası olarak kullanabileceğimiz bir vizyon veya yön…
Güven dediğimiz şeyin sürekli mevcudiyetini varsayma dönemi bitti. Güven, artık, sürekli üretilmesi ve üretiminin planlanması gereken bir şey. Güvenin doğru pratiklerden gelmesi de gerekmez, yani Amerikalı gazetecilerin kredibiliteden bahsederken kastettiği gibi… Bir zamanlar doğru meslek pratiklerini ve kuralları takip ediyorsanız ‘kredibilitesi olan’ bir gazeteci olarak görülüyordunuz. Bu, artık işe yaramıyor.
Modern haber kuruluşlarını, insanların onlara güvenmesini kolaylaştırabilmek için özel olarak tasarlamamız gerekiyor. Ki bu tamamen güvenecekleri anlamına da gelmiyor. Güvenin artık -Silikon Vadisi’nde kullanılan tabirle- atikleştiğini dahi iddia edebiliriz.
İnsanların, yaptıkları işe kıymet verdikleri siteler ile, anlamlı ilişkiler kurmalarını kolaylaştırmamız gerekiyor. Diğer türlü Facebook, Google ve belki de Apple News bu ilişkileri kuracak.
Temple Üniversitesi’nden, eski Guardian ve New York Times yazarı Aron Pilhofer beni bu yönde düşünmeye yöneltti. 2016 yılında bana şunu sordu: ‘Haber kuruluşları tıklanmalar, sitede geçirilen zaman veya özel haberler için değil de güven için optimize edilseydi ne olurdu’?
Çok güzel bir soru olduğunu düşündüm. Ardından, sosyal medyada bundan bahsetmeye başladım.
Columbia Üniversitesi’nden Emily Bell bana katılmadı ve sorunun yanlış kurulduğunu söyledi. Güvenin, kaliteli gazetecilik için ‘kötü bir metrik’ olduğunu savundu ve ekledi: “Breitbart güven odaklı optimizasyon yapıyor. Daily Mail de öyle.”
Başta, bu itirazı anlayamamıştım. Belli ki Breitbart’ı da anlamamışım. Güven üzerine kurulduğunu da düşünmüyordum ama kabul etmem gereken bir şey vardı: Ana destekçileri onlara güveniyordu. Breitbart, onlar için optimize edilmişti. Yani bir bakıma güven için optimize edilmişti.
Emily’nin güveni ‘kötü bir metrik’ olduğu için reddetmesi ile boğuşurken, sorunun kötü kurulduğu konusunda haklı olduğunu farkettim. Haberleri insanların var olan inançlarını destekleyecek bir biçimde sunuyorsanız, birkaç insanın size güvenmesini sağlamak kolaydır. Veya Breitbart’ın sıkça yaptığı gibi onların tiksindiği insanları şeytanlaştırıyorsanız… Eğer sürekli inançlarını doğruladığınız haberlerin başlıkları, elit kesim tarafından ‘aşırı’ olarak etiketleniyorsa, veya kamuya açık bir tartışmaya uygun görülmüyorsa, çok daha iyi çalışıyor demektir. Bu da bir çeşit güven kurma formülü olarak görülebilir: Nefret haberleri, sınırı aşma, ve teyit önyargısı…
Güven için optimize edilmiş bir haber odası hayalimin eksik olduğunu farkettim. Sorun haber yayımlayarak nasıl güven yaratılır değil. Trump bunu bir nevi, Twitter üzerinden yapıyor. Aynı zamanda Cumhuriyetçi seçmenin haber kaynaklarına nazaran, Trump’a daha çok güvendiğini gösteren veriler de var. Bu anlamda, Trump’ın Amerikan basınının itibarını sarsmak adına yaptığı çalışmaların işe yaradığını söyleyebiliriz. Bir anket sonucuna göre Cumhuriyetçiler için Trump’ın, bir bilgi kaynağı olarak Fox Haberden bile daha güvenilir olduğu ortaya çıkmıştı.
Eğer güven kendi başına kötü bir metrik ise, bizim tasarım problemimiz şuna dönüşüyor: Yüksek standartlarda teyit ve haber kuruluşlarının güven için optimize edilmesini nasıl bir araya getiririz?
Bunu, şu şekilde de açıklayabiliriz: Haber yayımlarken zor kısım ayakta kalmak, işi finansal olarak döndürebilmek değil. Makedonyadaki çocuklar, Facebook kullanarak ve haber simülasyonları yaratarak bunu başarabiliyorlar. Zor kısım dükkanı döndürebilmek, para kazanmak değil; bunu yaparken gazeteci olarak kalabilmek. Gazetecilik sınırları içinde kalabilmek için şu iki soruyu temel düstur edinmek gerekiyor: “Gerçekten ne oldu?” ve “Bunu halkın bilmesine gerek var mı?”
Bu gerçekten yaşandı mı? Yaşananı hakkaniyetli bir biçimde aktarabildik mi? Breitbart, ‘gazetecililik sınırları içinde kalmak’ adına bu soruları ciddiye almak zorunda ancak unu yeterince yaptığı söylenemez. Trump, bu soruları daha da az umursuyor. Tam da bu sebepten dolayı, kendisi çok kötü bir bilgi kaynağı ve bazılarının bu konuda ona dayanması korkutucu. Makedonyadaki çocuklar için, ve onlar gibi olan başka kötü oyuncular için, aktardıkları çılgın haberin gerçekten yaşanmış olması, muhtemelen bir hata veya kusurdur.
Tekrar etmeme izin verin: Sorun bazı insanların sevdiği ve paylaştığı haberler yayımlayarak güven nasıl yaratılır değil. Açık platformların olduğu bir dünyada, bunu yapmak çok kolay. Sorun şu: Yüksek standartlı doğrulamayı, cesur ve yaratıcı bir vizyonla güven için optimize etmeyi nasıl birleştirebiliriz? İzleyiciler, dinleyiciler ve okurlardan, bunun için nasıl destek bulabiliriz? Tekrardan, nasıl para kazanılır kalınır, dükkan nasıl döndürülür değil; asıl mesele gazetecilikte nasıl kalınır olmalı.*
‘Güven için optimize etmek’ ifadesini açalım:
Taşıdığım bu bavulu açıp içini boşaltmak istiyorum. Üstünde ‘Güven için optimize etmek’ yazan bavulun içinde şunlar var:
- Sadece, tıklayarak gezdiğim ve okuduğum haberi kolayca anlamak değil; üye olduğumda kabul etmiş sayıldığım veri politikasını da kolayca anlayabilmem.
- Yeri ve zamanı geldiğinde yanlışlarınızı düzelteceğinizi bilmem.
- Muhabirinizin adına tıkladığım zaman, sadece kısa bir biyografisi ve arşivini değil de nereden geldiğini ve gazetecilikte nelerin onu motive ettiğini görebilmem.
- İnternet’te de yayıncılık yapan bir mecra olduğunuz halde, İnternet’i dinlemekte gün geçtikçe daha iyi olmanız.
- Kendi bilgilerimi sizinkilere ekleyip daha iyi bir ürün ortaya çıkarabilmemiz.
- Dikkatin çekilmek yerine verilmesi.
- Bir muhabir olarak sadece konuya hâkim olduğunuzu değil yaptığınız işleri göstermeniz.
- Eleştiriye tepki verirken, doğru ve yanlış eleştiriyi ayırabilmeniz.
- İnsanları gazeteciliğiniz ile eğitmenin yanı sıra, onları gazetecilik hakkında da eğitmeniz.
- Okurlar deneyimlerini paylaşırken bile muhabirlerinizin de öğrenme eğrilerini paylaşmaları.
- Çıkardığınız işlere değer veren insanların finansal olarak da desteklemeyi seçmesi, ve işlerinizi halka yaymak istemeleri.
- Destekçilerinizden para istemek yerine verdikleri paraları nasıl kullandığınızı açıklamanız.
- Radikal saydamlık, hakiki çeşitlilik ile birleştiğinde, nesnellikten daha iyi birşeyler ortaya koymanız.
- Bunların hepsi bir arada olmaya başlarken, kendi haber odası kültürünüzü kurmanız ve ondan sonra güven için optimize etmeniz.
Son bir yıldır çalıştığım Hollanda sitesi, De Correspondent, İngilizce olarak yayıncılık yapmaya başladı. Üye modelini kullanarak işlerini nasıl güven için optimize edecekleri konusunda gayet açık bir algıları vardı. Onların tasarımına baktığım zaman, hakklarında konuştuğum şeyler ‘tam ve gerçek bütünlüklerinde’. Bu yüzden De Correspondent’e Amerikan pazarına açılmasında yardımcı oluyorum. Sheldon Wolin’in bakış açısıyla, bir vizyonları var.
Bitirmem gerekirse: Bahsettiğim her şey tanımamız ve kavramamız gereken bir değişimden ortaya çıkıyor. Gazeteciliğin kullanıcılarının daha çok güçleri var. (okuurlar, dinleyiciler, izleyiciler, aboneler, üyeler) Kısmen daha çok seçenekleri olduğundan, kısmen de reklamların yardımı düştükçe masrafların çoğunu ödedikleri için.
Ürünün kullanıcılarının daha çok gücü olduğu için, ürünün yaratıcıları onları daha da çok dinlemek zorunda. Gazeteci olarak işinizin kalitesi, işinizi kullanan ve değer veren insanlarla olan ilişkinizin sağlamlığına bağlı olacaktır. Çok önemli olduğu için tekrar etmek isyorum…. Gazeteci olarak işinizin kalitesi, işinizi kullanan ve değer veren insanlarla olan ilişkinizin sağlamlığına bağlı.
Güven için optimize etmek, eğer haber kuruluşları bu yeni güç dengesinin farkına varırlarsa gerekli olacak hayal gücüne verilen bir isimdir.
Teşekkürler.
* Bu ifade benim değil. İngiliz yayımcı Harold Evans’a ait.
Bu yazı NYU’den Jay Rosen tarafından Medium’da yayımlanmış ve Journo okurları için Emir Gürsoy tarafından çevrilmiştir.