Haber

Genç işsizliği-1: ‘Ülkeden giden kurtuluyor’

Türkiye hâlâ 16 Nisan’da gerçekleşen referandumun sonuçlarını tartışıyor. Siyaset alanına önümüzdeki günlerin neler getireceği bilinmezken, aynı belirsizlik ekonomik durum için de geçerli. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Nisan ayında açıkladığı verilere göre, işsizlik oranı Ocak ayında 1,9 puanlık artış göstererek yüzde 13’e çıktı. Bu oran, genç nüfusta ise daha yüksek seyrediyor. 15-24 yaş arası gençlerde işsizlik oranı 5,3 puan artarak yüzde 24,5 oldu. Söz konusu rakam, Türkiye’de yaşayan her 4 gençten 1’inin işsiz olduğunu gösteriyor.

‘Tekniker olarak çalışıp mesleğini yaptığını zanneden var’

ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü mezunu Murat Yıldız (24), işsiz gençlerden biri. 10 aydır iş arıyor. Yıldız, yaşadığı işsizlik sürecini dört kelimeyle anlatıyor:

“Yıpratıcı, kırılgan, güvencesiz ve tedirgin.”

Yıldız’ın 10 aylık süreçte yüz yüze ya da farklı aracılar vasıtasıyla görüştüğü çeşitli planlama şirketleri olmuş. Bazısından ya hiç geri dönüş olmamış, bazı şirketler ise başvurusuna olumsuz yanıt vermiş:

“Son derece yıpratıcı bir süreç… Tam olarak iki arada bir derede kalma hâli. Türkiye’de özel sektör kurumsal bir içeriğe sahip olmadığı için eş, dost, hısım, akraba ilişkileri tıpkı kamu sektöründe olduğu gibi devam ediyor maalesef. Bunu can yakıcı bir biçimde görüyorsunuz. Kendi mesleğini yaptığını zanneden meslektaşlarınızın aslında çalıştığı kurumda bir tekniker olarak, son derece esnek koşullarda, yarını belli olmayan yani güvencesiz işlerde düşük ücretlerle çalıştırıldığını görüyorsunuz, duyuyorsunuz. Bu, sizi bir kat daha umutsuz bir noktaya sevk ediyor.”

‘Can simidi’ olarak yüksek lisans

ODTÜ mezunu genç adam, kentsel dönüşüm ya da HES gibi projelerde yer alarak meslek ilkelerini göz ardı eden şirketlerin etrafını adım adım sardığını dile getiriyor. Bu açıdan, alternatif olarak üretime katkı sağlamanın her geçen gün daha da zorlaştığına dikkati çekiyor:

“Geleceğe umut dolu bakmak giderek zorlaşıyor.”

Murat Yıldız, yüksek lisansa başlamanın bazıları için kısa süreli de olsa ‘iş hayatından kaçış’ anlamına geldiğini ifade ediyor:

“Çevremdeki mezunlar iş hayatının zorluklarından, güvencesizlik koşullarından haberdar. Mezun olduktan sonra yüksek lisansa başlayanlar oluyor. Okul, kurtarıcı bir alan olarak görülüyor. İşe girme sürecini erteliyor.”

Ankara’da ailesiyle yaşayan Yıldız, mesleğini yapabileceği işi bulamayınca bir kafede çalışmaya başlamış. İki aydır haftanın altı gününü kafede geçiriyor. Günlük kazancı, 40 lira… Sigortasız çalışıyor:

“Karın tokluğuna çalışıyorum. Kazandığımla kira ödemem mümkün değil.”

Geleceğe dair planları olup olmadığını sorduğumda geçenlerde bir arkadaşının da kendisine aynı soruyu yönelttiğini belirttikten sonra şunları söylüyor:

“Bir ara kendime göre planlar yapıyordum. Kamuya girmeyi düşünmüştüm. KPSS’ye hazırlandım. Bir sene çalıştım ama olmadı. En az 90 almak gerekiyor. Sonrasında kendimi geliştirmek için yüksek lisansı öncelik olarak düşünmüştüm. ODTÜ’ye başvurdum ama o da olmadı. Planlar olmayınca ben de artık akışına bıraktım. Çok alternatif de yok. Bir belirsizlik hâli var. Kısaca bir planım yok açıkçası…”

Bir ay çalışma karşılığı 650 lira

Özgürcan K., 23 yaşında. Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nden geçen sene mezun olmuş. Okurken garsonluk ve anketörlük gibi işlerde çalışmış. Üniversite son sınıfta okurken bir yandan açıköğretimde iki yıllık bankacılık ve sigortacılık eğitimi görmüş. Dikey geçiş sınavı ile Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’ne geçmek istemiş:

“Kendime güveniyordum. Denemelerde başarılıydım. Ancak ikinci bir okul okursam askerliğimin tecil edilmeyeceğini öğrendim. Okulu kazansam bile okurken eğitimime ara verip askere gitmek zorunda kalacağım için vazgeçtim. Hayallerim yıkıldı, bırakmak zorunda kaldım.”

Eşinin işi vesilesiyle Polonya’ya taşınan ablasının yanına giderek orada yüksek lisans yapmayı düşünmüş. Para biriktirmeye karar vermiş. Bir hafta boyunca kariyer.net sitesinden günde yaklaşık 40 başvuru yapmış. Ancak beklediği yerlerden dönüş olmamış. Başvurdukları yerler arasında kendi tabiriyle üniversite mezunu olmasa da yapabileceği şirketlerden arayanlar olmuş:

“Bir şirket güvenlik danışmanı arıyordu. Adı havalı ama… Şirket iyi olduğu için CV’imde güzel duracağını düşünerek başvurdum. Garsonluk yaparken teklif geldi. Daha sonrasında işin kapı kapı dolaşıp alarm pazarlama olduğunu öğrendim. Mülakat sırasında nadir çatkapı yapılacağını, randevudan randevuya koşacağımı sanmıştım. Bana anlatılan buydu. Bir hafta eğitime gittim. Ataşehir’de oturmama rağmen Avcılar bölgesini verdiler. Kapı kapı esnaf geziyordum. Ne zaman telefonla randevulara gideceğimi sorduğumda geçiştirdiler. Orada 1 ay çalıştım. Bir üniversite mezunu olarak hiç bana göre değildi. Maaşımın bir kısmı hâlâ yatmadı. Bir ayın sonunda 650 lira gibi komik bir ücret geçti elime. Sigortamı da yatırmamışlar hâlâ.”

‘Polonya’da yaşayan ablamın hayatına özeniyorum’

Özgürcan, işten ayrıldıktan sonra güvenlik görevlisi olmak için sınavlara girmiş. Sınavı kazanmış ve fakat sertifikasını hâlâ alamamış çünkü sırada yüzlerce insanın kuyrukta olduğunu anlatıyor:

“Herkes güvenlik görevlisi olmaya çalışıyor.”

İstanbul’da yaşayan Özgürcan da Murat Yıldız gibi ailesiyle oturuyor. Şimdi yaz sonuna kadar yarı zamanlı iş arıyor. ALES’e hazırlanmak, yüksek lisans yapmak istiyor. Yurtdışı hayalinden, döviz kurlarındaki artış sonrası vazgeçmek zorunda kalmış:

“Tam çalışmaya başladım, iki hafta sonra döviz fırladı. Kazandığım para değersizleşti. Ben de yurtiçinde yüksek lisans programlarına bakmaya karar verdim. Çünkü Polonya’ya gitsem ve mesela ailemden bin avro istesem onların bütçesini sarsacak bir şey sonuçta. Okulu seviyorum. Daha fazla okumak istiyorum. Bu ülkede kalacaksam akademisyen kalmak istiyorum. Özeli gördüm, hiç güzel değil… Polonya’da yaşayan ablama bakıyorum, hayat standartları çok yüksek… Özeniyorum. Ülkeden giden kurtuluyor, ekonomik gidişat iyi değil.”

Prof. Ören: Eylem planı hazırlanmalı

Genç işsizliği ve işsizliğin giderilmesinde izlenmesi gereken istihdam politikaları üzerine çalışmalar yapan Süleyman Demirel Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Kenan Ören, işgücü yetiştirme programlarını yetersiz buluyor. Ören’e göre araştırma ve geliştirme çalışmalarının hızlandırılması gerekiyor:

“Genç işsizliğin yüksek olmasının en büyük sebebi, beşeri sermaye bağlamında piyasanın ihtiyaç duyduğu alanlarda istihdam envanterinin iyi bir şekilde belirlenmemesi ve bu bağlamda işgücü yetiştirme programlarının yetersiz olmasıdır. Bu sorun iyi teşhis edilerek bir eylem planı hazırlanmalı ve ihtiyaç duyulan alanlarda etkin eğitim programları yapılmalıdır. Orta gelir tuzağı (kişi başına düşen gelir düzeyinin belirli bir aşamadan öteye gidememesi) mantığıyla olaya bakılacak olunursa gerek Ar-Ge çalışmaları gerekse inovasyon icraatları cazibe merkezli işler üzerinde yoğunlaştırılmalıdır.”

‘Teknolojik işsizlik var’

Prof. Ören, işsizliğin en önemli nedenlerinden biri olarak da teknolojik gelişmeleri gösteriyor. Bu bağlamda işsizlikteki kısır döngünün kırılabilmesi için ihtiyaç duyulan mesleklere yönelinmesi gerektiği kanaatinde:

“Genç işsiz oranının yüksek olmasındaki en büyük sebeplerinden birisi üretim sistemlerinin emek yoğundan sermaye yoğuna; sermaye yoğundan; teknoloji yoğuna geçiş sürecidir. ‘Sibernomics’ denilen mikro elektronik aygıtların, bilgisayarın, sibernetiğin, otomasyon ve fordist üretim sistemlerinin, CNC tezgâhlarının üretimde giderek artan bir şekilde kullanıma geçmesi, doğal olarak yan tesir şeklinde teknolojik işsizliği meydana getirmektedir. Bu kısır döngünün bertaraf edilerek Orta gelir tuzağından sıçrama yaparak cari üretim sistemlerine entegre etmek ve ihtiyaç duyulan meslek ve kariyerlerde beşeri ve sosyal sermaye olgusunu işletmek gerekiyor.”

Burcu Karakaş

Gazeteci.
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Boston Üniversitesi’nde gazetecilik ve Ortadoğu üzerine aldığı yüksek lisans eğitimini, “Devlet Söyleminde Kürt Meselesi: Diyarbakır Askeri Cezaevi Üzerine Bir Çalışma” başlıklı teziyle tamamladı. “Erkeklik Ofsayta Düşünce”, "Manşetleri Gör Aklını Kaçırırsın: 90'lı Yıllarda Gazetecilik", "Yalan Dünya: Reytingler, Tıklar ve Şimdi Reklamlar" adlı üç kitabı bulunuyor.

Journo E-Bülten