Hemen her konuda olduğu gibi genç işsizliğinde de cinsiyete dayalı ayrımcılık söz konusu olabiliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri, geçen sene ile kıyaslandığında tarım dışı işsizliğin erkeklerde yaklaşık 4 puan artarken kadınlarda 8 puanı arttığını gösteriyor. TÜİK 2016 Gençlerin İşgücü Piyasasına Geçişi Araştırması’na göre ise dört yıllık üniversite mezunu genç erkeklerde işsizlik oranı yüzde 11,4 iken, bu oran kadınlarda yüzde 15,3. Öte yandan genç işsizlik oranı erkeklerde 22.6 iken kadınlarda 28.1 düzeyinde.
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) de en yüksek genç işsizlik oranının genç kadınlarda görüldüğüne dikkati çekiyor. KEİG üyesi İdil Soyseçkin, genç kadınlarda eğitim düzeyi arttıkça işsizliğin de artış gösterdiğine vurgu yapıyor
“Türkiye’de işgücü piyasasında kadınlar eğitimli olsalar dahi aynı eğitim düzeyindeki erkeklerle karşılaştırıldığında istihdamda yer alma şansları daha az. Genç kadınların birçoğu eğitim düzeylerine uygun bir iş bulma konusunda umutsuzluğa düşüyor. Diğer taraftan daha düşük eğitime sahip kadınların işsizlik oranının daha düşük olması aslında iş aramaktan vazgeçmiş olduklarının ya da iş bulma ümitlerini kaybettiklerinin bir göstergesi olarak okunabilir. İş bulsalar dahi bu işlerin enformel sektörde düşük ücretli ve kötü çalışma koşullarına sahip işler olduğunun altını çizmek önemli. Türkiye’de kadın istihdamının neredeyse yarısını kayıtdışı olduğu göz önüne alındığında bu önermenin doğruluğu net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.”
‘Öğrencilerine kavuşamamak en kötü durum’
Burcu, 28 yaşında. Kimya okuduktan sonra 2011 yılında mezun olmuş. Hayatı boyuna öğretmen olmanın hayalini kurmuş. Dolayısıyla formasyon eğitimi almış:
“Tabii formasyondan sonra sınava hazırlanırken özel kurumlara da başvuru yaptım ama maalesef her yerde karşıma tecrübe çıktı.”
Geçen sene KPSS’ye dördüncü kez girmiş. Yeterli puanı elde etmiş ama mülakat şartı getirilince yine atanamamış:
“Sadece mülakat puanıyla alımlar oldu. Burada da haksızlıklar döndü. Atanabilecekken atanamama sebep oldu ve sonuç yine işsizlik…”
Burcu, işsizlik sürecini ‘moralsizlik’ ve ‘işe yaramamazlık’ olarak tanımlıyor:
“Sürekli bir bunalım hali ve aklımdan hiç çıkmayan sınıf ortamlar ı,öğrenciler… Mutsuzum, umutlarım da günden güne tükenmekte. Komada yatan, uzun zamandır uyanamayan bir tanıdığım varmış gibi her geçen gün umutlarım sönüyor. Biz öğretmenler için öğrencilerine kavuşamamak hayattaki en kötü durum.”
‘Kendime ‘Neden okudun’ diyorum’
Sibel, 24 yaşında. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden geçen sene mezun olmuş. Mezun olmadan önce marketlerde çalıştığını, yani satış deneyimi olduğunu anlatıyor. Ancak okul bittikten sonra bu alanda bir işe girmek istememiş:
“Sosyoloji bölümüne isteyerek girmiştim. Daha mezun olmadan iş bakmaya başladım. İnternetten başvuru yapıyordum. Hocalarımız ‘Şu an farkında değilsiniz belki, sosyoloji alanında iş yok’ diyordu. İşe girmenin bizlere bağlı olduğunu belirterek, ‘Kendinizi ne kadar geliştirirseniz o kadar iyi’ diyorlardı. Mezun olan arkadaşlarımızdan iş bulan çok az, çoğu yüksek lisans yapıyor. Sınıfımız 65 kişilikti, ben en fazla 15 kişi işe girdi diye biliyorum.”
Sibel, Aralık ayında rehberlik sertifikası almış. Bugünlerde özel okullara rehber öğretmenlik için başvuruyor. Bir yandan da diğer alternatiflerini gözden geçiriyor. Kamuya girme şansını denemek için KPSS’ye de hazırlanıyor. Ancak okullarda iş bakmadan önce hemen her işe başvurduğunu anlatıyor:
“Bütün iş yerleri tecrübe istiyor. Sektöre girmek gerçekten çok zor, birilerinin elinden tutması gerekiyor. İşe giren arkadaşlarım ya ücretli öğretmenlik yapıyor ya da dershanelerde rehber öğretmen veya etüt sorumlusu olarak çalışıyor. 500-600 lira ila başladıklarını biliyorum. Bazılarının maaşı yıl sonu 700-800 liraya çıktı. Ben önce sırf bu maaşlara çalışmamak için sektörden kaçtım ama benimki şimdi daha da acı. Sırf tecrübe edinmek için ücretsiz staj yapıyorum. Satış danışmanlığı yapıp 2,500 lira civarında maaş alanları görünce çok kötü hissettim kendimi. Üniversite okuyup da o maaşı alamamak, işveren tarafından sömürülmek beni çok üzdü. Şimdi kendime, ‘Neden okudun’ diyorum. Hem fiziken hem de zihnen en verimli olduğumuz çağlarda iş arayarak zaman kaybettiğimizi düşünüyorum.”
‘İstemeyerek KPSS’ye hazırlanıyorum çünkü alternatif yok’
Van’da yaşayan Gül Gün, 27 yaşında. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden mezun olmuş ama aslında bu bölüme istemeyerek girmiş:
“Okurken de sevmemiştim. Üniversite okumak için girdim diyebilirim.”
Gün, daha mezun olmadan bir televizyon kanalında çalışmaya başlamış. Burada altı sene haber editörü olarak görev yapmış. Zam istedikleri bir gün patronun, “Artırmayacağım, beğenmiyorsanız gidin” demesi üzerine 15 çalışan istifa etmişler.
Sonrasında Edremit Belediyesi’nin basın danışmanı aradığını duyunca buraya başvurmuş. Kayyım atanıp işten atılana kadar 1,5 sene belediyede çalışmış:
“Kayyımdan sonra yüzde 20 iş azaltmaya gittiler. Şu an işsizim. İstemeyerek KPSS’ye hazırlanıyorum çünkü alternatif yok. Belediyeden ayrılmış bir kadın arkadaşımla beraber mekan açmayı düşünüyoruz ama uzun bir süreç olacağını sanıyorum.”
‘Cinsiyetçi yargılar mesleki danışmanlıklara yansıyor’
Kadınların her alanda olduğu gibi işgücü piyasasında ayrımcılıklarla karşı karşıya kalıyor. Kadınların erkeklere kıyasla çoğunlukla iş arama mekanizmaları ile bilgisine erişimlerinin daha sınırlı olduğunun altını çizen İdil Soyseçkin, işverenlerin de benzer özelliklere sahip erkek ve kadınlar arasında erkekleri işe almayı tercih ettiğini belirtiyor:
“Genç kadınlar için en önemli sorun erkek işi-kadın işi arasındaki mesleki ayrışma ve dolayısıyla belirli işlerin önündeki engellerin aşılmasındaki zorluk. Cinsiyetçi kalıplaşmış yargılar, eğitim ve iş kurumlarındaki mesleki danışmanlık/rehberlik hizmetlerinde yansımasını buluyor. Uzun dönem çalışabilecekleri ve daha fazla ücret kazanabilecekleri işlere yönlendirilmek yerine genelde daha vasıfsız olarak nitelendirilen ve düşük maaşlı ‘kadın işi’ olarak görülen mesleklerde eğitim almaya yönlendiriliyorlar. Ekonomik olarak bağımsız olamayan pek çok genç kadın için evlenmek dolayısıyla yoksul bir aile yaşamından başka bir yoksul aile yaşamına geçmek dışında bir şans kalmıyor. Özellikle düşük eğitimli ve yoksul genç kadınların erken dönem çocuk sahibi olmaları da en üretken oldukları dönemde işgücü piyasasının dışında kalmalarını getirmektedir.”
‘Babamdan para istemek yüz kızartıcı’
Firdevs, 27 yaşında. İzmir’de yaşıyor. İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. 18 Haziran 2013 tarihinden bu yana, yani mezun olduğu günden beri işsiz:
“Farklı farklı sektörlere sürekli ve yoğun biçimde başvuru yapıp olumlu bir netice beklemekten yorucu. Sürekli aynı olumsuz cevabı almak umut kırıcı. Sürekli evde oturmak zorunda kalmak sıkıcı. Ve en önemlisi aileme, bana yaptıkları binlerce liralık masrafa karşılık hiçbir destekte bulunamamak, sürekli el açıp babamdan para istemek yüz kızartıcı. Son olarak istediğiniz kitabı, kıyafeti alamamak ve onlara uzaktan bakmak elbette ki üzücü.”
Firdevs, sayısız iş başvurusu yapmış. Kendi deyişiyle öyle ki, bir süre sonra saymayı bırakmış. Başvurduğu iş yerlerinin bir kısmı deneyimsiz olmasını öne sürerken, bir kısmı da ‘prezantabl’ olmadığını gerekçe göstermiş:
“İş başvurusu yaptığım yerlerin büyük bir çoğunluğu kilolu olmamdan ötürü beni ‘dış görünüşüne ve fiziğine önem veren’ kategorisinde bulmadıkları için kapı dışarı etti. Artık kendimi boş ve bir işe yaramayacak biri olarak görüp, dünyada kapladığım alanın çok gereksiz olduğunu düşünüyorum.”