Görüş

Görevi: Er, Soyadı: Taş, Adı: Bilmiyoruz

IŞİD’in yayınladığı videoda iki Türk askerinin yakılarak öldürüldüğü iddia edildi. Videonun ardından sosyal medyaya erişim engeli getirildi ve internet hızı düşürüldü. 23 Aralık Cuma akşamı itibariyle video görüntülerinin gerçekliği konusunda herhangi bir resmi açıklama yapılmadı. Medya, resmi açıklama yapılmaması nedeniyle tıpkı Roboski katliamında olduğu gibi, birkaç medya kuruluşu haricinde sessiz kalmayı tercih etti.

Görüntülerin sosyal medyadaki paylaşımı konusunda çeşitli tartışmalar yaşandı. Ancak medyanın bahsi geçen videoya yer vermemesi, ‘içerik hassasiyeti’ nedeniyle değildi. Nasıl ki Roboski katliamını öğle saatlerine kadar yalnızca sosyal medya ile yabancı ajanslardan takip ettiysek, bu vahim iddia ve ona ilişkin gelişmeleri de benzer bir şekilde aynı mecralardan izlemeye çalıştık. Peki söz konusu iddia, görüntüler olmadan da haberleştirilemez miydi?

Türkiye’de basının sıkça düştüğü hatalardan biri, teyit edilmemiş bilgileri ‘iddia edildi’ veya ‘öne sürüldü’ gibi ifadeleri kullanmadan okuyucuya sunması. Peki gerçekliği teyit edilememiş bir görüntü ile karşı karşıya kalınırsa ne yapılabilir? Kabaca birkaç seçenek sıralayalım:

  • Videoyu yayan kişilere ulaşabilirsiniz.
  • Resmi kaynaklara sorabilirsiniz.
  • Benzer videoları teyit etmiş kişilerle irtibata geçerek gerçekliğin tespiti için yardım alabilirsiniz.

Diyelim ki hiçbirinden sonuç alamadınız ve fakat sosyal medyada herkes o videoyu konuşuyor. Bu durumda iddianın vahameti göz önünde bulundurularak görüntü verilmeden de söz konusu iddia okuyucuya ya da izleyiciye sunulabilir. Sunmadığınız takdirde kamuoyunun yayın politikanızı eleştirmesinden kaçınamazsınız.

Son görüntüler çerçevesinde bir diğer içler acısı durum da, katledildiği iddia edilen askerlerden birinin isminin bilinmemesi. ‘Bilinmemesi’ diyorum çünkü bir haber derlemesi için yaptığım araştırma sırasında birden fazla basın kuruluşunun çeşitli isimler kullandığını gördüm. Örnekler sunalım:

– Serter Taş:
“IŞİD bu ay yayınladığı Konstantiniyye dergisinde geçen sene kaçırdığı Türk askeri Serter Taş’ın resimlerini yayınladı” (Milliyet)

“Kilis’te bulunan Şehit Mehmet Hudut Karakolu’nda askerlik yapan 22 yaşındaki Serter Taş’ın, IŞİD tarafından kaçırılmasının üzerinden yaklaşık 7 ay geçti.” (Birgün)

– Sefter Taş:

“IŞİD, Türkçe yayınladığı aylık Konstantiniyye dergisinde, geçen sene eylül ayında kaçırdığı Türk askeri Sefter Taş ile yaptığı röportaja yer verdi.” (Sputnik)

“IŞİD, 1 Eylül 2015’ten beri elinde esir tuttuğu Sefter Taş adlı er ile yapılan röportajı, Türkçe yayınlanan Konstantiniyye adlı dergisinde yayınladı” (Amerika’nın Sesi)

– Sefer Taş:

“Kaçırılan kişinin de Sefer T. isimli er olduğu öğrenildi” (Hürriyet)

“Sefer Taş’ın ailesi konuştu: Psikolojimiz bozuldu, perişanız” (Habertürk)

“Er Sefer Taş’la ilgili flaş iddia” (Milliyet)

– Safter Taş:

“Kilis’in Suriye sınırında bir buçuk yıl önce çıkan çatışmanın ardından DAEŞ üyeleri tarafından kaçırılan er Safter Taş’tan haber alınamazken, ailesinin umutlu bekleyişi ise devam ediyor” (İHA)

Ortada geçen sene Eylül ayından bu yana kayıp olan bir asker var ve ismi dahi bilinmiyor. Son video bahsinde ‘içerik hassasiyeti’ tutan medyamız nedense 1,5 senedir kayıp olan bir gencin kişilik haklarına saygı duyarak ismini bile teyit etme zahmetine girmemiş. Burada kayıp askerin ismi üzerinde uzlaşı sağlanamamış olması ‘tali bir sorun’ değildir. ‘Vak’a’ diyebileceğimiz bu vaziyet, aslında tam da bugün nasıl üç maymun oynandığını konusunda da ipucu vermektedir. Böyle pespaye, basın etiğinden yoksun bir ortamda medyanın güçlü ve onurlu durmasından bahsedebilir miyiz? Ama en önemlisi, siz yaptığınız işi ciddiye almazsanız, kim sizi neden ciddiye alsın ki?

Burcu Karakaş

Gazeteci.
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Boston Üniversitesi’nde gazetecilik ve Ortadoğu üzerine aldığı yüksek lisans eğitimini, “Devlet Söyleminde Kürt Meselesi: Diyarbakır Askeri Cezaevi Üzerine Bir Çalışma” başlıklı teziyle tamamladı. “Erkeklik Ofsayta Düşünce”, "Manşetleri Gör Aklını Kaçırırsın: 90'lı Yıllarda Gazetecilik", "Yalan Dünya: Reytingler, Tıklar ve Şimdi Reklamlar" adlı üç kitabı bulunuyor.

Journo E-Bülten