Doksanlar, son samimi, gerçek, sahici zamanlardı sanki. Şimdi üzerimizde naylonlarla geziyoruz. Kimsenin birkaç dakika bir şarkıyı sindirerek dinlemeye tahammülü yok. Hemen kısa, öz videolar, anafikir metinlerle hızlı bir trene yetişmeye çalışıyoruz sürekli. Kimsenin kaybedecek on saniyesi bile yok. Bu tuhaf zaman yarışında, güzel bir tabloya uzun uzun bakmaya vaktimiz, tahammülümüz var mı, kaldı mı?
Tek başına, sadece müzik dinlemek, bu meşgullükler çağında mümkün mü? Dört-beş işi aynı anda yapmaya çalışan, çok-çekirdekli akıllı telefonlar gibi olmamız bekleniyor. Konsantre olarak, başka hiçbir şey yapmadan sadece müzik dinlemek bugünün dünyasında vakit kaybı mıdır?
Artık kalemle kaset sarmalar, sevdiğimiz şarkı çıkacak diye radyo başında sabahlamalar yok. Kendini ünlü addetmeyen, egosunu, dinlediği müziğin üreticisiyle yarıştırmayan dinleyici bulmak, şimdinin müzisyenlerinin en mühim sınavlarından. Hadler birbirine karıştı.
Hangi şarkıyı söylese uçurur
2011 yılı imiş O Ses Türkiye yarışmasında İrem Derici’yi ilk kez dinlediğimizde. O yarışmadaki Beat It performansını hâlâ ara ara dinliyorum. “Umarım devam edebilir, bu güzel sesiyle kaybolup gitmez” diye düşünüyordum ama kaç yıldır malumunuz öyle bir kaybolmadı ki, maşallah diyelim.
Yeni albümü Mest Of’ta farklı bir doksanlar resmi çiziyor İrem Derici. Arabesk-fantezi müziğe de göz kırpan, pop müziğin sınırlarını dinleyiciye sorgulatan bir karma bu. Derici’nin sesinin, söyleyişinin iyice oturduğunun; muhtemelen bilinçli olarak bırakılmış nefes seslerinin söyleyişinin sahiciliğini artırdığının altını çizelim.
Elbette herkesin doksanları kendine, sonsuz sayıda sekiz şarkılık kombinasyon yapılabilir. Ben Derici’nin sesinden Ayşegül Aldinç’ten dinlemeye alıştığımız Hadi Söyle (1993), Ajlan’ın Tutunup Kendime (1995), Sima Sarıkaya’nın Yeminliyim (1996), Umay Umay’ın Böl Beni (1994) ve elbette Sezen Aksu-Onno Tunç’un dokunduğu herhangi bir şarkıyı dinlemek isterdim. Belki Derici, ileride bir doksanlara devam albümü daha yayınlar; bu albümünde ise Bende Hüküm Sür ve Kaçın Kurası’nın bana göre diğerlerinden bir adım daha önde yürüdüğünü belirtmeliyim.
İrem Derici’yi ilk dinlediğimde, doksanların ilk yıllarında Asya’yı ilk dinlediğimde (1994) hissettiğim heyecanı duymuştum. Vokal gücü, sesinin rengi o kadar kendine özgü ve kuvvetli ki hangi şarkıyı söylese uçurur gibi duruyor. Hırsı keskin, azminden emin İrem Derici çok daha uzun yolları hak ediyor.