Söyleşi

Heybeliada’nın yalnız manastırı: Terk-i Dünya

Terk-i Dünya Manastırı, Heybeliada’nın güneybatı sahilinde, Çam Limanı olarak bilinen, hilal biçimindeki dev koyun batıda kalan ucunu oluşturan burun üzerine kurulmuş bir manastır. Eskiden dünya hayatıyla ilişkisini kesmek isteyen keşişler buraya gelir, uçurumun kenarındaki bu manastırda inzivaya çekilirmiş. Keşişler terk-i diyar edip geldikleri için manastırın adı Terk-i Dünya Manastırı diye anılmaya başlamış.

Manastır adada ve İstanbul’da yaşayan Rumların ibadet yerlerinden biri. Her ne kadar Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) etnik bazda sayım yapmadığı için İstanbul’da ne kadar Rum yaşadığına dair net bir veriye erişmek kolay olmasa da Heybeliada Aya Triada Manastırı Başrahibi Dr. Elpidophoros Lambriniadis, 2006’da yapılan bir sayımda İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’daki Rum sayısının 4 bin 700 civarında olduğunu belirtiyor.

Hatay’da yaşayan Rumların büyük bir kısmı zamanla İstanbul’a göç etmiş. İstanbul’daki Rumların da büyük çoğunluğunun Kurtuluş’ta yaşadığı biliniyor ve bu muhitte 600 kadar Rum olduğu söyleniyor. 6–7 Eylül olaylarından sonra Rumlar ülkeyi terketmek zorunda kalınca ve epey azalan Heybeliada’da da Rum nüfusundan geriye kalanlar ise adadaki ve İstanbul’daki yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyor. Heybeliada’daki Terk-i Dünya Manastırı ise, adada bulunan Ruhban Okulu’ndaki rahipler tarafından yönetiliyor ve Hristiyanlara hizmet ediyor.

Ada merkezine bir hayli uzak olan manastırın içinde, manastırın bakımını üstlenen Rum bir aile yaşıyor. Manastırda yaşayan ailenin kızı Bahar’a göre ise, Terk-i Dünya Manastırı’nda yaşamanın en büyük zorluğu her şeye uzak olmak.

Manastır ne zaman kuruldu?  

1860’larda genç bir keşiş tarafından keşişhane olarak çok küçük bir yapı şeklinde kurulmuş. 1890’da deprem sonucu yıkılmış ve 1954’te bir psikopos tarafından restore edilerek bu halini almış. O zamandan beri bu yapı var.  

Ne zamandır burada yaşıyorsunuz? 

İstanbul Kurtuluş’ta yaşıyorduk Babam Kurtuluş’ta bir mezarlıkta bekçiydi. “Heybeliada’da bir manastır var, papazı öldü isterseniz orada çalışın, bekçiye ihtiyaç var” demişler. Ben ve kardeşlerim küçüktük. Annem ve babam kabul etmişler, gelmişler. 2001’de taşındık. 15-16 senedir burada yaşıyoruz. Bizden önce burada bir papaz varmış. O da 15-20 sene kalmış. O öldükten sonra biz geldik. 

‘Mesele adada değil, Türkiye’de Rum olmak’

Adada Rum olmak nasıl?

Biz Rum Ortodoksuz. Adada Rumlar yaşıyor ama eskisi kadar çok değiller. Bizim durumumuz biraz değişik aslında. Hatay’lıyız. Arap Ortodoksuz. Hatay’da iki köyde yaşıyorlarmış Arap Ortodokslar. Lozan’dan sonra Rum Ortodoks denmeye başlanmış bize. Biz İstanbul Rumlarından değiliz. Adada çok fazla azınlık var. Özellikle yazın Rumlar, Ermeniler, Süryaniler çok fazla geliyor. Bir ayrımcılık hissetmedim ada içinde. Zaten liseyi ve ortaokulu Fener Rum Lisesi’nde okudum. Dershaneye de İstanbul’a gittim. Orada da aydın insanlar olduğu için sıkıntı yaşamadım. Mesele adada Rum olmak değil aslında Türkiye’de Rum olmak. Mesela şu an Yalova’da üniversite okuyorum ve Yalova çok muhafazakar bir yer. Orada çok çatışmalar yaşadım ve yaşıyorum. Ada dışında azınlık olmak zor.

Çocukluğunuz burada geçti. Nasıldı manastırda büyümek?

Çok dindar biri değilim. Ama kardeşlerim ve ben burada dinle iç içe büyüdük. Her şeyi yakından gördük. Küçük kardeşim Thomas daha dindardır. Burada büyümenin farklı olan tarafı İstanbul’a çok gidememek ve uzaklık. Burada yalnız büyüdük. Adanın merkezine bile uzağız. Benim mesela adadan çok arkadaşım yok. Genelde bütün arkadaşlarım ada dışındaydı. Ben ve kardeşlerim adadan çok fazla kişi tanımıyoruz.

Manastırda yaşamayı seviyor musun?

Aslında huzur ve sessizlik güzel ama biz küçüklüğümüzden beri hep uzaklığın zorluğunu çektik. Ulaşım bizim için hep sıkıntıydı. Bu yüzden çok sevemedim.

Manastır aktif mi?

Burası haziran-eylül ayları arası her perşembe ibadete açılıyor. Yazın daha kalabalık oluyor. Rum nüfusu İstanbul’da az. Adada daha da az. Ermeni Süryaniler geliyor genelde. İstanbul’da çok fazla kilise olmadığı için buraya geliyorlar. Papazlar da adadaki Ruhban Okulu’ndan geliyor. Ruhban okulunda da bayramlarda ve pazar günleri ayin oluyor.

Manastır’da bir gün nasıl geçiyor?

Perşembe günleri özellikle insanlar sabahları tüm gün gelip gidiyorlar. 10’dan 12 buçuğa kadar ayin var.  Yazın ayinlerde insanlar otursun diye, içerideki koltukları bahçeye çıkıyoruz. Perşembe günleri kalabalık oluyor. Ben de bahçede oturuyorum. Çok huzurlu ama yalnızız. Sessiz olması güzel, kafa dinliyorum. Manastırın temizliğini ve bakımını da babam yapıyor.

Adada yaşamaya devam edecek misin?

Hep adada yaşar mıyım bilmiyorum. Adanın ulaşımının zorluğunu sevmiyorum. Yazın insanlar varken güzel sadece. Kışın adada kimse olmuyor. Normalde sobayla ısınıyorduk. 10 yıldır doğalgaz var. Bu sene kat kaloriferi yaptılar şu an sıkıntı yaşamıyoruz. Burası bizim evimiz oldu. Ada sakin bir yer ve herkes burada birbiriyle yaşamaya alışmış durumda, biz de alıştık.

Merve Arısoy

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü "Postmodern Feminizm Hareketinin 1990 Sonrası Türkiye'deki Gelişim Süreci" başlıklı teziyle tamamladı. Çeşitli dergilerde ve internet sitelerinde editörlük yaptı. Şu an freelance içerik editörlüğü yapıyor.

Journo E-Bülten