Söyleşi

‘Geçmişin zor hatıraları ve hafızası var, ama geleceğin de umudu…’

İstanbul’un Şişli ilçesinde, Halaskargazi Caddesi’nde bulunan Sebat Apartmanı, uzun yıllar Hrant Dink ve arkadaşları tarafından kurulan Agos gazetesine ev sahipliği yaptı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Dink’in 19 Ocak 2007’de bu apartmanın önünde öldürülmesinin ardından  bina, toplumsal bellekte ve vicdanlarımızda bambaşka bir yer edindi. Cinayet davası hâlâ devam ediyor. Dink Ailesi’nin avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu Hrant Dink cinayetine giden süreç etkin bir şekilde soruşturulmadı” diyor ve ekliyor: “Umut ediyoruz ki, Hrant Dink Cinayeti Davası bu tür siyasal cinayetlerin işlenmesinin önüne engel oluştursun ve Hrant Dink cinayeti toplumsal yüzleşme araçlarından biri olsun.”

Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden on üç yıl geçti. Bu süreçte Agos gazetesi ve Hrant Dink Vakfı Sebat Apartmanı’ndan taşındı. O bina artık geçmişi ve sembolik anlamı göz önünde bulundurularak “dönüştürülen” bir hafıza mekânı.

23.5 Hrant Dink Hafıza Mekânı Proje Koordinatörü Nayat Karaköse mekânın bir hakikat ve umut olduğunu belirterek “Geçmişin zor hatıraları ve hafızası var, ama geleceğin de umudu var. Adaleti aramaktan vazgeçmemeliyiz,” diyor. Karaköse binanın bir hafıza mekânına dönüşme sürecini şöyle anlatıyor:

“Bildiğiniz üzere burası, Agos’un eski çalışma ofisiydi. 2007 yılında kurulan Hrant Dink Vakfı da çalışmalarına burada başladı. Gittikçe büyüyen ekibimizle buraya sığamaz olduk ve yan daireyi de kiraladık. Böylece bu iki kurum aynı çatı altında, Sebat Apartmanı’nda faaliyetlerine devam etti. Ancak gün geçtikçe buraya sığamaz hâle geldik. Aslında Hrant Dink Vakfı kurulduğundan beri bir vicdan mekânı oluşturma projesi vardı aklımızda. Gazete ve vakfın taşınması da gündeme gelince buranın toplumsal hafıza, kolektif bellek ve özellikle vicdanlarda bıraktığı etkiyi göz önünde bulundurarak bir hafıza mekânı oluşturmaya karar verdik.”

Türkiye’de bir ilk

“Ancak şöyle bir durum vardı ki, yapmak istediğimiz şeyin bir örneği yoktu. Elbette müzeler, sanatçı evleri vardı; fakat yaşanmışlıkları olan, toplumsal bellekte yer edinen yaralayıcı bir olayı, bir travmayı içeren daha sonra da dönüştürülen bir başka mekân yoktu. Dolayısıyla bizim ‘öğrenmeye’ ihtiyacımız vardı. Bu nedenle çok kapsamlı bir hazırlık sürecine girdik. Kendimize bir rota belirledik, hafıza mekânları üzerine okumalar ve literatür taramaları yaptık. Yaklaşık 15 ülkede, 100’e yakın geçmişle yüzleşen hafıza mekânını ziyaret ettik. Gittiğimiz mekânların direktörleriyle, mimarlarıyla, küratörleriyle, koordinatörleriyle görüştük, toplantılar yaptık. ‘Ne yapmalıyız, nelerden kaçınmalıyız, nasıl bir söylem kullanmalıyız?’ gibi pek çok soru sorduk.”

“Bu süreçte hafızayı muhafaza etmek, bugünü aktarmak ve dönüştürücü bir etki yaratmak için çalışan şahane insanlarla tanıştık. İşte o zaman ‘Keşke onları Türkiye’ye davet edebilsek’ diye başlayan bir hayal kurduk. Hafıza mekânları üzerinden geçmişle yüzleşmeye ışık tutmak istedik. Ne mutlu bize ki, bunu başardık. Farklı coğrafyalardan, farklı konularda onlarca uzman ismi ağırladık. Bu etkinliklerden yüzlerce insan yararlandı.”

“Hazırlık sürecinin üçüncü ayağına da bir diyalog süreci oluşturarak devam ettik. Farklı yaş, kimlik ve disiplinlerden insanları bir araya getirerek, niyetimizden bahsettik ve sözü onlara bıraktık. ‘Neler beklersiniz, ne önerirsiniz, neler görmek istemezsiniz, Hrant’ın hangi yönünü keşfetmek isterdiniz, nasıl bir söylem istersiniz, sizce mekânın adı ne olmalı?’ gibi birçok soru sorduk. Neticede elimizde büyük bir veri havuzu oluştu.”

“Bizim için çok kıymetli bir süreçti. Tüm bu süreci öğrenmeye çalıştık, hâlâ da devam ediyoruz. Burası kolektif bir küratör süreçten geçti. Her şey adım adım işlendi, fikrini aldığımız herkesin çok büyük katkıları oldu. Ben de tüm bunları koordine eden, bu süreçte görev almış biri olarak, bu proje kâğıt üstünde kalmadığı için çok mutluyum.”

‘Hrant’ı yansıtan bir mekân’

“Burası bizim çoğalacağımız ve iyiliği çoğaltacağımız bir mekân. Hepimizin mekânı. Klasik müze anlayışından çok uzağız. Hrant da herkesi davet eden, sevgi dolu, kucaklayıcı bir insandı. Biz de Hrant’ın bu yönünü mekâna yansıtmak istedik. Mesela ziyaretçilerimiz Hrant’ın çalışma masasında oturup yazı yazabilir ya da Agos’un arşivine ulaşabilir. Bu çok kıymetli bir şey bence.”

“Hafıza mekânlarının farklı misyonları vardır. Geçmişi hatırlatmaya yardımcı olur, yüzleşmeye teşvik eder ve esasen bir diyalog oluşmasına vesile olurlar. Burası da aynı şeyleri amaçlıyor, insanları yüreklendiriyor. Evet, geçmişin zor hatırları ve hafızası var, ama geleceğin de umudu var. Bunu unutmamız gerekiyor.”

Nayat Karaköse

“Bu mekânın en önemli özelliklerinden birisi de farkındalık yaratması. Mesele sadece Hrant Dink’in hayatını ele almak değil, onun savunduğu evrensel değerleri yansıtmak. Hrant Dink hayatı boyunca farkındalık yaratmaya çalıştı. ‘Susmak tabuysa, konuşmak demokrasidir’  ve ‘Anahtar, halktır’ gibi demokrasiyle ilgili çok çok önemli önermeleri var. Hrant Dink’in asıl meselesi Ermeniler ve Ermeni meselesi değildi. ‘Türkiye’de demokrasi kültürü yerleşmedikçe, isterseniz Ermeni sorununu çözün. Bu hiçbir şey ifade etmeyecek. Bize topyekûn bir demokrasi gerekiyor’ fikrini savunuyordu. Dolayısıyla bu mekân insan hakları, demokrasi, adalet, barış eşitlik gibi en temel kavramlarla ilgili farkındalık yaratmaya çalışan, Hrant Dink’in vizyonunu yeni nesillerle buluşturmayı hedefleyen bir farkındalık mêkanı.”

“Biz istiyoruz ki insanlar burayı ziyaret ettikten sonra akıllarında bir soru işareti oluşsun. Sorularla güçlensinler. ‘Ben de bir şeyleri değiştirebilirim’ desinler. Bunlar illa büyük şeyler olmak zorunda değil. Bazen annenizi, babanızı değiştirmeniz, komşunuzla konuşmanız ‘Bak, işin şu boyutu da var’ diyebilmeniz bile çok önemli. Biz mücadele veren birinin, bir başkası için ilham verebileceğine, derdine deva olabileceğine inanıyoruz. Bunları bir araya getirmek çok önemli.”

 Agos’la yeşeren umut hâlâ burada

Burası bir hakikat ve umut mekânı. Aslında kimileri burayı yalnızca ‘Hrant Dink’in öldürüldüğü yer’ olarak hatırlıyor. Aslında buranın da bir geçmişi var. Burası dönüşümün aktörlerinden biri olan, çok önemli bir gazetenin, Agos’un yeşerdiği yer. Agos gazetesi birçok Ermeni için aktif bir vatandaşlığa geçişin vesilesi oldu. Dolayısıyla gazeteyken de bir umut mekânıydı. Umut her zaman buranın bir parçasıydı.”

“Ve tabii aynı zamanda bir adalet mekânı. Bizim bir adalet arayışımız var, hâlâ da sürüyor. Hatta bu durama ithaf ettiğimiz bir ‘Adalet Arayışı’ odamız var. Cinayet davası on üç yıldır devam ediyor. Devam etmesi tabii ki kıymetli, en azından bitirilmeyen, devam eden bir süreç var. İnsanlar sebatla bu arayışa devam ediyor.”

“Benim için burayı tanımlayan en önemli kelimelerden biri de ‘sebat.’ Hatta apartmanımızın ismi de Sebat, çok çok özel bir kelime. Buranın ruhunu yansıtan bir sözcük. İnsanlar on üç yıldır Agos’un önüne gelerek sabırla, sebatla, kararlılıkla adalet taleplerini dillendiriyor.”

Hepimizin adalete ihtiyacı var’

“Hafıza mekânına hazırlanma sürecinde pek çok farklı coğrafyaya gitme ve gözlem yapma fırsatı bulduk. Gittiğimiz yerlerde gördük ki, pek çok coğrafyada pek çok acılar yaşanmış. Fakat insanlar vazgeçmemişler, sebatla devam etmişler ve o kurbanlığı dönüşümün aktörü olma yolunda çevirmişler. Dolayısıyla vazgeçmemek en önemlisi.”

“Adalet arayışından vazgeçmememiz gerekiyor. Bu mesele yalnızca Hrant Dink değil. Türkiye’nin demokratikleşmesine olağanüstü bir katkı sağlayacak bir dava. Eğer adalet yerini bulursa, insan hakları, demokratikleşme adalet adım olacak. Adalet herkes için, hepimiz için. Adaletin ortak paydasında buluşmak ve o talebi seslendirerek çoğaltmak çok çok kıymetli. Bu nedenle kapımız herkese açık.”

Hrant Dink Cinayeti Davası İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor.  Cinayetin on üçüncü yılında adalet arayışı devam ederken, Dink ailesi avukatı Hakan Bakırcıoğlu, Hrant Dink cinayetine giden sürecin etkin bir şekilde soruşturulmadığını belirterek, bunun bütünlüklü bir yargılama sürecinin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu söylüyor.

Hakan Bakırcıoğlu: ‘Cinayete giden süreç etkin bir şekilde soruşturulmadı’

“İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden bir yargılama var. Yargılanan 77 sanık var ve bunların büyük bir çoğunluğunu kamu görevlileri oluşturmakta. Devlet görevlileri hakkında biri 2015, diğeri 2017 tarihli olmak üzere iki ayrı iddianame düzenlendi. Dink cinayetinde sorumlu olan devlet görevlilerin bir kısmı hakkında da bir iddianame hazırlandı.”

“Biz müdahil taraf olarak elbette düzenlenen bu iddianameleri önemsedik, ama sürecin başından itibaren, yani 2007 yılından Hrant Dink cinayetine uzanan süreçte, yaşananların tümüyle soruşturulması gerektiğini beyan ettik. Çünkü 2004 yılının Şubat ayında Hrant Dink’e dönük bir süreç başlatılmış hatta bu süreç giderek ağırlaşarak bir linç kampanyasına dönüşmüştü. Biz bu süreçte yaşananlarla Hrant Dink cinayeti arasında doğrudan bir bağ olduğunu, dolayısıyla bu linç sürecini örgütleyenlerin de soruşturulmasını ve olayla ilişkilerinin ortaya çıkarılması için bir iddianame düzenlenmesi gerektiğini söyledik. Fakat Hrant Dink cinayetine giden süreç etkin şekilde soruşturulmadı ve linç sürecini örgütleyenler hakkında bir iddianame düzenlemedi. Bu durum davadaki en büyük eksikliklerden biridir.”

‘Sorumlu tüm devlet görevlilerinin yargılanmaları gerek’

“Evet, devlet görevlilerinin bir kısmı hakkında iddianame düzenlendi, fakat biz bütünsel bir yargılamanın gerçekleşmesi, Hrant Dink cinayetinde sorumlu olan bütün devlet görevlilerin yargılanmaları gerektiğini beyan etmemize ve bu yönde bir talepte bulunmamıza rağmen İstanbul Valilik görevlileriyle, İstanbul ve Trabzon MİT Bölge Başkanlığı görevlileri hakkında iddianame düzenlenmedi. Bu da davadaki önemli eksik hususlardan bir diğeriydi.”

“Yine Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu olan İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nün bir kısım görevlileri ve İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin bir kısmı hakkında da bir iddianame düzenlenmedi. Dolayısıyla iddianamelerin düzenlenmemiş olması Hrant Dink cinayeti hakkında devam eden yargılamanın bütünlüklü bir yargılama olması önündeki engeller olarak karşımıza çıkıyor.”

“Biz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kovuşturmaya yer olmadığı kararına dönük, bu konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne bir başvuru yapmış ve ihlal kararı oluşturulmasını talep etmiştik. Eğer Anayasa Mahkemesi ihlal kararı vermiş olsaydı, bahsedilen bütün bu eksiklikler etkin bir şekilde soruşturulsaydı, yeni bir iddianame düzenlenebilirdi. Fakat Anayasa Mahkemesi yapmış olduğumuz bu başvuruyu 2009 yılında reddetti. Dolayısıyla yargılama eksik bir yargılama olarak varlığını sürdürmeye devam etmekte.”

‘Cinayet sonrası ortaya çıkan toplumsal tepki öngörülmemişti’

“Hrant Dink cinayetinin tasarlayanların ve gerçekleştirenlerin öngöremedikleri husus, cinayet sonrası ortaya çıkan büyük toplumsal tepkiydi. Aradan geçen uzun yıllara rağmen devlet görevlilerinin bir kısmı hakkında düzenlenen bu iddianameler, toplumsal tepkinin bir sonucudur.”

“Biz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın devlet görevlileri hakkında düzenlemiş olduğu iddianamenin eksik yanlarına rağmen bir yanının da önemli olduğunu söylemekte ve düşünmekteyiz. Yargılama sırasında açığa çıkan bilgiler elbette önemlidir. Umut ediyoruz ki, Hrant Dink Cinayeti Davası bu tür siyasal cinayetlerin işlenmesinin önüne engel oluştursun ve Hrant Dink cinayeti toplumsal yüzleşme araçlarından biri olsun.”

“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Hrant Dink cinayetine giden süreci soruşturabilir, yargılama sırasında açığa çıkan yeni deliller üzerinden Milli İstihbarat Teşkilatı görevlileri ve İstanbul Valiliği görevlilerini yeniden soruşturabilir, yeni iddianameler düzenleyebilir. Bu hukuken mümkün. Eğer bu gerçekleşir ve aynı zamanda toplumsal diyalog sürdürülebilirse ancak o zaman bütünlüklü bir yargılama gerçekleşir ve Hrant Dink cinayeti davasında gerçeklerin açığa çıkması mümkün olur.”

Ilgaz Gökırmaklı

1994, Antalya doğumlu. Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunu. Marmara Üniversitesi’nde Gazetecilik yüksek lisansı yapıyor. Çeşitli haber mecralarında serbest gazeteci olarak haber üretmeye devam ediyor.

Journo E-Bülten