Gazetecilik mesleği, ilk gününden beri, gerçeğe ulaşmak, kamuoyunu bilgilendirmek, tarafsız olabilmek gibi temel meslek ilkelerine sahip çıkmaya çalıştı. Bu ilkelere sadık kalırken, bir yandan da haberin kendisini en canlı şekilde seyirciye taşımak önemli konulardan biri olarak öne çıktı.
Son on beş yılda dijital ağlar ve yayınlar hızla kuvvetlenirken, haberciliğin de baş döndürücü bir hızla şekil değiştirdiğine şahit olduk. Haber kaynakları çeşitlenirken haberin gerçek zamanlı olması da bir o kadar önem kazandı. Yeni mecralar sadece kendilerine benzer medya şirketleri ile değil, sosyal medya kanalları ve kişisel bloglarla rekabet etmek zorunda kaldı.
Yeni oluşan durum haber üretmeyi zorlaştırırken, fark yaratma becerisine sahip olanlar kalabalık medya alanında öne çıkmaya başladı. Hiç şüphesiz Huffington Post bu konuda en iddialı yayınlardan biri. Klasik haber kanallarının çok zaman ayırmadığı haberlerden tutun da, klasik gazetecilerin dışında kalan internet yazarlarına da ses sağlamaya kadar Huffington Post, son on senenin büyük gazetecilik başarısı olarak karşımıza çıktı.
Vatandaş haberciliğinin yanı sıra, uzman fikir paylaşımı ve tartışmasını yeni bir boyuta taşıdı. İnsanlar açısından inandırıcılık ve ikna edicilik misyonunu klasik medya şirketlerinin elinden almaya talip oldu. Büyük medya devlerinin arasında kendisine hatırı sayılır bir yer buldu ve gelişmeye devam ediyor. Bu yoğun tempoda ayakta kalmalarının bir yolu da, yeni müşterinin haber alma konusunda değişen ihtiyaçlarını hızla kavramaları ve bu ihtiyaca uygun ürünleri sunabilme konusundaki istek ve kararlılıkları.
İşte tam bu noktada bugünlerde giderek daha fazla konuştuğumuz 360 derece video ve sanal gerçeklik konuları hayatımıza giriyor. Biz yoğunlukla işin araç gereç kısmını konuşurken, asıl fırsat alanı olan içerikte, büyüyen bir trendin ileride haberciliği nasıl etkileyeceğini tartışmaya başlamak gerekiyor.
Yeni habercilik: Hikâyenin kendisi olmak
2012’de kurulan RYOT, dünyanın felaket yaşanan bölgelerinde insanların hayatından sunduğu kesitlerle, yükselen medya trendinin öncüsü oldu. Çalışmalarıyla Tribeca, Palm Springs ve Austin film festivallerinde kısa belgesel dalında ödüller kazanan RYOT, Ocak 2016’da kısa belgesel dalında ilk Oscar aday adayı çalışmasıyla, yeni haberciliğin geldiği noktayı bize bir kez daha gösterdi.
RYOT, haberi, olduğu yerde, yaşayan insanların gözünden bize sunuyor. Hikâyenin parçası olan insanların dünyasının içerisine girmek ve hikâyenin kahramanlarının gözüyle onların dünyasını görmek, oldukça sarsıcı yeni bir deneyim ortaya çıkarıyor.
Gerçek insanların gözünden haberi olduğu gibi alabilmek ve bu gerçeği yaşayabilecek kadar yaklaşmak günümüz tüketicisine olayları olduğu şekilde görebilmek için yeni bir fırsat veriyor. Haberin kişilere bağlı olarak yorumlanma riskini azaltmasının yanı sıra, haberi alan kişi için gerçeği yakından görme imkanı sunuyor.
Haberin zamanla yarıştığı, geniş kanal çeşitlemesi ile gerçeğin anlaşılması konusunda ciddi bir kafa karışıklığının yaşandığı bu dönemde, haberin parçası olabilmek rekabet açısında tüm medya kanallarına bir fırsat sunuyor. 360 derece içerik üretmenin giderek ucuzladığı bu dönemde, tüketicinin talebi de bu konudaki gidişi hiç kuşkusuz etkileyecek. Tüketicinin artan talebi, haber kaynaklarını ister istemez bu alanda ilerlemek için motive edecek gibi görünüyor.
Yeni gazetecilerin haberin içerisine girmesi ve haberi olduğu gibi aktarması zorlayıcı bir unsur olarak ortaya çıkarken, köşe yazıları ve uzman görüşlerinin giderek artan bir öneme sahip olacağını söyleyebiliriz.
RYOT nedir?
RYOT sanal gerçeklikle hikâye anlatıcılığı prensibini benimseyen bir proje. Güncel olaylar üzerine çalışan RYOT ekibi kendisini insandan yana olan, gazeteci, teknolojist ve dünyada pozitif bir değişim yaratma konusunda gönüllü insanlar olarak tanımlıyor.