Söyleşi

İlave TV’nin kurucusu: Ana akım kalmadı, halkın sesini duyurmaya çalışıyoruz

Sokak röportajlarıyla sosyal medyanın gündeminde olan İlave TV’nin kurucusu ve tek muhabiri Arif Kocabıyık, ana akımda izleyebileceği bir televizyon ya da okuyabileceği bir gazete kalmayınca bu YouTube kanalını kurduğunu söylüyor. Eniştesiyle beraber iki kişilik bir ekip olarak çalıştıklarını belirten Kocabıyık, İlave TV macerasını Journo’ya anlattı: “Ben ne bir gazeteciyim ne de YouTuber’ım. Türkiye Cumhuriyeti’nin bilinçli, sorumlu bir vatandaşı olarak halkın sesini duyurmaya çalışan biriyim. Sadece sorular soruyor, elimden geldiğince herkesin sesini duyurmasına yardımcı oluyorum… İnsanlar bizimle konuşunca ‘İçimizi döktük’ diyor.”

İlave TV, “herkes korkmadan, çekinmeden düşüncelerini söyleyebilsin istiyoruz” diyerek yola çıkan bir YouTube kanalı. Antalya’nın en işlek caddelerinden birinde yaptığı sokak röportajları sosyal medyada son dönemde sık sık viral oluyor. “Evinizi Suriyeli mültecilere açar mısınız?”, “YSK verileri girilirken canlı yayın yapılsın mı?”, “Aldığınız maaş size yetiyor mu?” gibi sorularla sözü sokağa bırakıyor; kimi zaman da siyasilere ulaşarak onlarla söyleşiler yapıyor.

İlave TV’nin kurucusu ve tek muhabiri Arif Kocabıyık ile kanalın nasıl kurulduğunu, medyaya bakışını ve gelecek için hedeflerini konuştuk.

Klasik bir soruyla başlayalım. İlave TV’nin ortaya çıkış hikayesi nedir?
Türkiye’de ana akım medyada izleyebileceğimiz bir televizyon kanalı ya da okuyabileceğimiz bir gazete kalmadı. İnsanların sesini duyurabileceği bir mecra olmadığını düşünüyorum. Ben de bir arkadaşımın yoğun ısrarlarına dayanamayıp bu işe başlamaya karar verdim.

İlk röportaj İstiklal Marşı hakkındaydı

12 Mart 2018’de İstiklal Marşı’nın kabulünün yıldönümü vesilesiyle röportajlara başladık. O dönem İstiklal Marşı’nın beste ve güftesinin değişmesi yönünde tartışmalar vardı. Biz de buradan yola çıkarak ilk videomuza başladık. İstiklal Marşı’nın ilk mısrasını söyleyip mikrofonu karşımdaki insana doğru uzattım. Kimisi es geçti, kimisi devam ettirdi. Hemen ardından İstiklal Marşı’nın yazarını sordum. Oldukça farklı yanıtlar geldi. Sonrasında “Şu an bir erken seçim olsa kime oy verirsiniz?” sorusuyla devam ettik. Ekonomiye dair sorular bunu izledi.

Seçim videosu sayesinde abone sayısı hızla arttı

24 Haziran 2018 seçim startı verildikten sonra sokağa çıkıp röportaj yapmaya devam ettik. Bir röportaj sırasında farklı siyasi partileri destekleyen iki kişi sözlü şekilde tartışmaya başladı. Çevrede bulunanların da katılmasıyla hararetli bir tartışma ortamı oluştu. İki tarafa da sorular sorarak ortamı sakinleştirdik. Bu sırada kayıtta kalmaya devam ettik.

Şu an bile en çok izlenen videomuz o videodur. Bu paylaşımın ardından YouTube kanalımızdaki abone sayısı 11 bin kadar arttı. O videoya kadar sadece 800 abonemiz vardı. Sonrasında sosyal medya vesilesiyle de videolarımızın paylaşıldı, izlenme sayımız arttı.

Kaç kişilik bir ekibiniz var?
Eniştem ile birlikte çalışıyoruz, yalnızca iki kişiyiz. Daha önce profesyonel düğün fotoğrafçılığı ve kameramanlık yaptım. Bu nedenle kameralara aşinayım.

Antalya’nın en kalabalık caddelerinden biri olan Kapalıyol Caddesi’nde yapıyorsunuz röportajları. Bu muhite nasıl karar verdiniz, şehrin farklı noktalarına da gidiyor musunuz?
İlk olarak bir başka kalabalık nokta olan Güllük Caddesi’nde başladık. Sonrasında bir başka merkezi konuma, Işıklar Caddesi’ne geçtik. Nasıl İstanbul’un İstiklal Caddesi varsa, Antalya’nın da Kapalıyol Caddesi var diyebiliriz. İnsan sirkülasyonunun en yoğun olduğu nokta burası. Toplumun her kesiminden insanı burada bulmak mümkün. Bunun yanı sıra merkezi bir konumu var. Bu nedenle özellikle burayı röportaj merkezimiz olarak seçtik.

Mikrofon uzattığınız insanlar fikirlerini söylemekten, röportaj vermekten çekiniyorlar mı? Nelerle karşılaşıyorsunuz?
Bu işe ilk başladığımızda insanlar daha çekingendi diyebilirim. Örneğin mikrofon uzattığımız 100 kişiden yalnızca 10’u konuşmayı kabul ediyordu. İnsanlar çekiniyor ya da korkuyor. “Nasıl bir soruyla karşılaşırım” çekincesi olabiliyor. Sorulan soruyu bilemezsem rezil olurum tedirginliği de var.  Özellikle siyasi sorular karşısında “başım derde girebilir” korkusu oluyor.

‘Ulusal kanalların teklifini reddettik, özgürlüğümüzü kısıtlar’

Ancak gün geçtikçe sosyal medyanın da insanlar arasında yaygınlaşmasıyla insanlar kendilerini ifade etmek istiyor, konuşmak istiyor. Hatta bugün her zaman röportaj yaptığımız caddede  yürürken üç genç arkadaş yanımıza geldi. “Keşke İlave TV’ye denk gelsek, içimizi döksek” diye düşünüyorlarmış. Böyle tepkiler almak çok güzel. İnsanlar ne düşünürse düşünsün düşüncelerini söylemekten çekinmemeli, korkmamalı.

Gün geçtikçe izlenme sayınız artıyor, popülerleşiyorsunuz. Ulusal çapta yayın yapan herhangi bir kanaldan teklif aldınız mı?
Birkaç ulusal haber kanalından teklif geldi.  Ancak önüme sınırlar konulsun ya da özgürlüğüm kısıtlansın istemem. Ayrıca insanlar karşılarında büyük bir kanalın mikrofonunu görünce cevap vermekten çekinebilir. Bu da bizim özgürlüğümüzü ve samimiyetimizi kısıtlar. O nedenle şimdilik böyle bir düşüncem yok.

Soruları hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz?
Sorulamayan soruları sormaya gayret ediyoruz. Vatandaşın içinde ukde kalan cevapları almaya çalışıyoruz.  Bu nedenle karşılaştığımız insanlardan “iyi ki denk geldik, içimizi döktük” gibi tepkiler alıyoruz. Bazen konuştuğumuz insanlardan soru önerileri geliyor, mantıklı olanları da değerlendirmeye alıyoruz.

Devam ettirdiğiniz bir mesleğiniz ve mesai saatleriniz var. Röportaj yapacağınız vakitleri nasıl ayarlıyorsunuz, belirli bir çalışma rutininiz var mı?
Gündeme göre sorularımızı hazırlayıp sokağa çıkıyoruz.  Hemen hemen her gün yeni bir video eklemeye çalışıyoruz. Bunun yanı sıra çalıştığım için mesai saatlerim dışında kalan vakitlerde sokağa çıkabiliyoruz.

‘Sıcak gelişme olursa hemen sokağa çıkıyoruz’

Bazen  birden çok konuyu ele alıyor, videoları hazırda tutuyoruz. Fakat gün içinde sıcak bir gelişme yaşandıysa hemen sokağa çıkıyoruz. Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının ardından neredeyse bir saat içinde sokağa çıkıp vatandaşa mikrofon uzattık.

İlave TV için yerel bir haber mecrası diyebilir miyiz ya da sokak röportajları yapan bir YouTube kanalı demek yeterli mi? Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Çoğu kişi YouTuber olarak tanımlasa da ben kendimi bir YouTuber olarak görmüyorum.  Öte yandan ben bir gazeteci de değilim. Kendimi ve yaptığım işi tanımlamam gerekirse Türkiye Cumhuriyeti’nin bilinçli, sorumlu bir vatandaşı olarak halkın sesini duyurmaya çalışan biriyim, diyebilirim. Vatandaşın aklında olan ve sıkıntı çektiği konularda sorular sormaya çalışıyorum sadece.

Siyasilerle röportajlarınız var, meclise girip röportaj yapıyorsunuz. Bu bağlantıları kurarken zorlanmıyor musunuz?
Tamamen doğallığımıza ve samimiyetimize güveniyorlar bence. Biz her görüşe eşit mesafede durmaya çalışıyoruz. Buna ek olarak Türkiye’nin birçok şehrini de gezdik, sorular sorup röportajlar yaptık. Özellikle seçim döneminde neredeyse bir siyasi lider kadar gezdik. Yedi bölgede 62 şehri gezerek, gündeme dair sorular sorduk.

Çekim masrafları ve bahsettiğiniz gezilerinizi nasıl finanse ediyorsunuz?
Hiçbir siyasi parti, dernek ya da cemaatten tek bir kuruş almıyoruz. Yalnızca YouTube gelirleriyle ayakta duruyoruz. Tarafsızlığımızı korumak için bu şekilde çalışmaya devam edeceğiz.

Bugüne kadar onlarca röportaj yaptınız. Sizi şaşırtan bir cevap ya da olay var mı?
“Beni bundan daha fazla şaşırtan bir şey olmaz” dedikten sonra hep biraz daha şaşırdığım olaylarla karşılaştım. BMW, Mercedes gibi markaların Türkiye’ye ait olduğunu iddia edenler, Amerika’da 250 milyon Türkiye vatandaşının yaşadığını söyleyenler oldu. Aklıma ilk gelen örnekler bunlar.

‘En önemli farkımız sürekli irdeleyici sorular sormak’

Son röportajımızda bir dönem Almanya’da yaşayan bir amcamız orada kaldığı süre boyunca elektrik ve su faturalarının Türkiye tarafından ödendiğini iddia etti. Bizi diğer mecralardan farklı kılan en önemli şeyin sürekli ‘soru sormak’ olduğunu düşünüyorum. Gelen cevaplardan sonra devam etmek yerine, yeni bir sorarak, nedenini irdeleyerek insanları düşündürmeye çalışıyoruz. Hal böyle olunca sorular karşısında böyle farklı cevaplar ortaya çıkabiliyor.

Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Röportaj sırasında sarılıp kucaklayanlar, “iyi ki sesimizi duyuruyorsunuz” diyenler oluyor. Bu durum elbette mutlu ediyor ancak bir yandan da riskli bir iş yapıyoruz. Mesela hakkımda açılmış birçok dava da var.

“Evinizi Suriyeli mültecilere açar mısınız?” başlıklı videonuz sosyal medyada çok paylaşıldı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
O serinin aslında iyi bir sosyal deney olduğunu düşünüyorum. Siyasi görüşlerden tamamen bağımsız bir şekilde, yalnızca insani duygulara odaklanarak insanlara “Evinize bir Suriyeli vatandaşı alıp yardım eder misiniz?” diye sordum. Bu sorunun, insanların fikirleriyle, söyledikleriyle her zaman paralel davranışlar sergilemediğini ortaya çıkaran bir sosyal deney olduğunu düşünüyorum.

Gelecek için planlarınız ya da yeni hedefleriniz var mı?
İnsanların özgürce kendilerini ifade etmesi kadar beni mutlu eden bir şey yok. Kariyerim ilerlesin, ünlü olayım diye bir derdim yok. Şu an yaptığım iş beni çok mutlu ediyor. Doğallığımızı ve özgürlüğümüzü koruyarak gündeme dair soruları sormaya devam etmek istiyorum.

Etiketler

Ilgaz Gökırmaklı

1994, Antalya doğumlu. Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunu. Marmara Üniversitesi’nde Gazetecilik yüksek lisansı yapıyor. Çeşitli haber mecralarında serbest gazeteci olarak haber üretmeye devam ediyor.

Journo E-Bülten