Dosya

İletişim fakültesi: Hayaller medya hayatlar zorda

İş bulma oranının en düşük olduğu meslek gazetecilik. Buna rağmen 70 iletişim fakültesi, 14 bin 408 kontenjan var. Nerede çalışacaklar?

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre gazetecilik ve enformasyon, yüzde 54,6 ile istihdam oranının en düşük olduğu sektör. Ancak işsizliğin bu denli yüksek olduğu, medya kuruluşlarının kapatıldığı ya da tek elde toplandığı bir ortamda bile öğrenciler, iletişim fakültelerini tercih etmekte tereddüt etmiyor. Gelgelelim yıllar geçip mezuniyet yaklaşınca ideallerin yerini gelecek kaygısı alıyor.

Gazetecilik bölümünü bilinçli olarak seçmediğini ancak okumaya başlayınca mesleğe bir an önce başlamak için heyecanlandığı söyleyen Ekim Deniz, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü 3. sınıf öğrencisi. Okuldaki eğitimin sektör için yetersiz olduğu belirten Deniz, “Okulda sektöre yönelik pratik ders çok az. Hocalar sektöre uygun insan yetiştirmemekle övünüyor ancak hayatımızı idame ettirebilmemiz için para kazanmamız gerekiyor. Okul pratik açıdan eksik kaldığı için öğrenciler sektörde iş bulamıyor. Hocalar bu durumu akademik anlamda iyi eğitim verilmelerine bağlanıyor ancak bence okulda akademik anlamda da iyi bir eğitim verilmiyor” diyerek fakültede umduğunu bulamadığını anlatıyor.

‘Özgür gazetecilik yapılamıyor’

Bir internet sitesinde editörlük yapana kadar haber peşinde koşan acar bir muhabir olmanın hayallerini kurduğunu anlatan Deniz, “Tek yaptığım masa başında oturup ajanstan gelen haberleri siteye girmekti. Şu anda ne yapacağımı bilmiyorum. İçinde bulunduğumuz politik durumdan dolayı özgür bir şekilde gazetecilik yapılamadığını düşünüyorum. Ekonomik kriz içindeyiz ve bunu öğrenci olarak bile çok fazla hissediyorum. Geleceğimi maddi yönden garanti altına almak için gastronomi gibi yeni bir bölüm okumayı düşünüyorum. Yoğun bir gelecek kaygısı yaşıyorum” diyor.

İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ensar Çırak, iş konusunda ayrım yapma şansının olmadığını belirterek “Gazete, ajans ya da internet sitesi ne gelirse girip çalışacağım. Sektörün büyük bir kısmı yandaş medya ve muhalif gazeteciler için çalışma alanı çok kısıtlı. Ayrıca iletişim fakültelerinin sayısı her geçen gün artıyor. Bu durum mesleğin içini boşalttığı gibi emeğin kalitesini düşürüyor. İşsizlik de cabası” şeklinde konuşuyor.

‘Gazetecilik yapmak için gazetecilik okumaya gerek yok’

Aslında hukuk okumak istediğini ancak hukuk fakültesine yerleşemeyince gazetecilik okumaya başladığını söyleyen İstanbul Üniversitesi’nden Mithat Timen Aras, ‘sektörde emeği ucuza satın alma davranışının yerleşmiş olduğunu’ belirtiyor: “İşsizliğin yoğun hissedildiğini ve iletişim fakültesi haricindeki birçok fakülteden mezun olan insanların bu sektöre girerek önümüzü tıkadığını anladım. Son yıllarda iletişim fakültesi sayısının artması da piyasadaki daralmayı körüklüyor. Bu durum sonucu gazetecilik alanının dışına çıkmak zorunda kalacağım.”

‘İnsanın iliğini kemiğini kurutuyorlar’

“İstekli ve bilinçli olarak iletişim fakültesinde okudum. Halka İlişkiler okumama rağmen hep haberci olmak istiyordum” diyen Şina Ceylan Marmara Üniversitesi mezunu. Zaman geçtikçe hayalini kurduğu mesleğin ve çalışma koşullarının pek mümkün olmadığını görerek; Marmara Üniversitesi’nde Radyo Televizyon Sinema yüksek lisansına başlamış.

İletişim fakültesinden mezun olanların kolayca iş bulamadığını kaydeden Ceylan, staj ve çalışma döneminde sektördeki rekabet ortamı ve güvencesizlikten bezdiğini söylüyor: “İnsanın iliğini kemiğini kurutup, hak edilmeyen bir ücrete çalıştırılıp köşeye atabiliyorlar. Özel sektör güven vermediği için kamu kurumda çalışmak istiyorum. Kamuda uzman kadrosu alana kadar öğrencilik hayatımı uzatmayı planlıyorum. Devletteki durumun da -eğer uzman kadrosunda çalışmıyorsan- özel kanalardan bir farkı yok.”

‘Fırsatı olan yurt dışına gidiyor’

Aybüke Seneger, Bahçeşehir Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü 4. sınıf öğrencisi. İletişim fakültesini tercih etme serüvenini “Film izlemeyi çok seviyordum ve sürekli film izliyordum. Avrupa dizi ve filmleriyle yerli yapımları karşılaştırıyordum. Dizi ve filmlerin üretim süreci beni kendisine çeken büyük bir tutkuydu. Ekranın arkasındaki dünyayı merak ettim” diye anlatıyor.

Seneger mezuniyet sonrasına dair fikirlerini anlatırken sektörun durumuna da ‘ışık tutuyor’:

“Sektörde kendine yer açman için bir fark yaratman gerekiyor. Sinema sektörüne girdiğinde kendini gösterebilmek için torpil gibi büyük ‘desteklere’ ihtiyaç duyabiliyorsun. Kendi sanatımı oluşturmak ve hayalimi gerçekleştirmek için ne yazık ki televizyon dünyasında rutin bir şekilde çalışarak para kazanmalıyım. İstediğim meslek olan sanat yönetmenliğini yapamazsam ister istemez kurguculuğa yani para kazanabileceğim bir alana yöneleceğim. ‘Biraz kurgu yapayım’ diye diye sektörün içinde tükenmiş olacağım belki de. Dizilerin üç saat olması, sinema salonlarının günden güne boşalması bizi yurtdışında bir kariyere itiyor. Fırsatı olan gidiyor, fırsatı olmayan sette ışık tutup, kablo taşıyor.”

‘Gezi direnişi haber tutkumu artırdı’

İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü 2. sınıf öğrencisi Furkan Uğur, “Gezi direnişinde habere karşı olan merakım gazetecilik okumamı sağladı. Haber üretmeye olan tutkum sayesinde gazetecilik okuyorum” diye giriyor söze. Öğrenciliği devam ederken Kocaeli’de yerel bir gazetede bir buçuk yıl çalışan Uğur, “Sektöre girdikten sonra mevcut sorunları yakından gördüm. Kocaeli’de yerel gazetelerde genellikle öğrenciler çalışıyor ancak yoğun bir sirkülasyon var. Çalışma şartları zor, çalışan sayısı az, maaş düşük. Muhabirin üzerine çok fazla yük biniyor. Hâl böyle olunca uzun süreli çalışan bulmak zorlaşıyor” diye devam ediyor.

‘Akademi: Sektörden kaçış’

Lise mezuniyetinden üç yıl sonra hayali olan iletişim fakültesinde okumak için üniversite sınavına giren Serap Kamacı, Marmara Üniversitesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü mezunu. Bilinçli bir şekilde ve isteyerek bu bölümü seçtiğini belirten Kamacı, sektöre dair beklentilerinin nasıl yok olduğunu şöyle dile getiriyor:

“Özel bir televizyon kanalı müdürünün seminerine gittim. ‘İletişim fakültesi okumayın, iletişim fakültesinden gelenleri eliyoruz. Onun yerine ekonomi ve siyaset gibi bölümler okuyun’ cümleleriyle karşılaştığımda sektörde çalışma, haberci olma hayali benim için son buldu. Her sektörden kaçan gibi ben de yüksek lisans yaparak akademiye yönelmek istedim. Şimdi Marmara Üniversitesi’nde sosyal medya üzerine yüksek lisans yapıyorum. Akademide rakip çok fazla ancak yapılan çalışma özgün ve dolu ise bir şekilde kendini gösterebiliyorsun. Akademi sektöre kıyasla yapmak istediklerini hayata geçirebileceğin bir alan.”

‘Sektör yaratıcılığı öldürüyor’

Sena Keleş Bahçeşehir Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü 4. sınıf öğrencisi. Çocukluğundaki sinema tutkusu kült filmleri izleyerek büyümesini sağlamış. Ofiste oturup masa başı çalışamayacağını anladığında bu alanda okumaya karar vermiş. Sinemaya olan tutkusunu “Bir tiyatrocu nasıl sahne tozu yutmak istiyorsa ben de kamera arkasında koşturup emek vermek istedim” diye ifade ediyor.

Sektördeki tüm olumsuzluklara rağmen kurgucu olmak istediğini belirten Keleş, “Türkiye şartlarında kurgucu olarak mesleğime yaratıcılık katamayacağımın farkındayım. Kurgucu bizim ülkemize makine gibi çalıyor. Kurgunun başında iki gün geçiren insanlar var. Ben böyle bir şey yapmak istemiyorum. Bana göre sinema yaratıcılıktır” diyor.

70 iletişim fakültesi 14 bin 408 kontenjan

2018 Yükseköğretim Kurumları Sınavı tercih kılavuzunda 70 iletişim fakültesi yer almakta. 37 devlet üniversitesinin 8 bin 557 kontenjanı, 33 vakıf üniversitesinin ise 5 bin 851 kontenjanı bulunmakta. Açık öğretim, uzaktan eğitim ve yurtdışı kontenjan sayıları ve bu toplama dâhil değil.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Genel Gazetecilik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suat Gezgin, “Öğrenciler gerek derste gerek ders çıkışlarında hocalarından bilgi alıyor, bir nevi yönlendirilme ihtiyacı hissediyor. Biz de hocalar olarak isteyen öğrencilerimizi sektörle buluşturuyor, staj ya da iş imkânları yaratıyoruz.” diyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü Başkanı Doç. Dr. Burak Özçetin, öğrencilerin iletişim fakültesini sanılanın aksine bilinçli olarak seçtiğini vurgulayarak, “Azımsanamayacak oranda öğrenci son derece bilinçli, istekli, ne yapmak istediğini bilerek iletişim fakültesine geliyor” diye konuşuyor.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cem Çetin ise çok az öğrencinin bilinçli olarak iletişim fakültelerini seçtiğini aktarıyor: “Dört yıllık eğitimde ne istediklerini bilenler başarılı olup mutlaka kendilerine bir iş bulabiliyor. Bazıları, sürece ayak uydurup, kendilerini iletişimin bir alanına kanalize edebiliyorlar. Bunda da arkadaş faktörü ve öğrencinin sosyalliği belirleyici etkenler olarak ön plana çıkıyor.”

Akademi dijitalleşmeye uyum sağlayabildi mi?

Medya dünyası dijitalleşirken iletişim fakültelerinde verilen eğitimin de bu yönde dizayn edilmesi öğrenciler için kuşkusuz yaşamsal bir ihtiyaç. Bu konuyla ilgili Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, dijitalleşmenin iletişim eğitimini de etkilediğinin ifade ediyor ve ekliyor: “Zaten bölümümüz yeni medya ve gazetecilik adı altında olduğu için, dijital medyada haberciliğe özel önem veriyoruz. Elbette sadece habercilik değil, yeni medyayla ilgili de çok sayıda dersi müfredata dahil etmiş durumdayız.”

Doç. Dr. Burak Özçetin ise konuya sadece dijitalleşme odaklı bakmadıklarını belirtiyor: “Burada kilit nokta içerik-tasarım-yönetim üçlüsünü, sadece bölüm bazında değil fakültenin genelinde, bölümler-arası geçişken bir yapıda inşa etmek. Fakültedeki farklı bölümler arasında kalın duvarlar, katı iş bölümlerinin ortaya çıkmasını engellemek. Öğrencilerimizin dijital dünyaya yönelik üretim yapmalarını, bunu yaparken de fakültemizin farklı bölümlerine temas etmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Sıradaki işimizse Mühendislik Fakültesi ortaklığı ile kurmakta olduğumuz, içinde mühendisler, tasarımcılar, reklamcılar, halkla ilişkiler öğrencileri, televizyoncular, medyacılar, sinemacılar, ve sanat ve kültür yönetimi öğrencilerinin birlikte düşünecekleri, üretecekleri, eğlenecekleri bir yükselen teknolojiler laboratuvarı.”

Akademisyenlerden öğrencilere tavsiyeler

İletişim alanının genel kültür gerektirdiğini belirten Doç. Dr. Cem Çetin, bu konuda ciddi sıkıntılar olduğuna dikkat çekiyor: “Gazetecilik eğitimi alanlar mutlaka gazete okumalı. Gündemi sadece internet üzerinden takip etmek özellikle gazetecilik eğitimi alan öğrenciler için yeterli değil. Ayrıca iletişim eğitimi alan öğrenci sosyal olmalı, hayatın içinde olmalı, mutlaka yurt dışına çıkmalı, farklı kültürleri tanımalı/yaşamalı. Bu adımları attığında yabancı dilin önemini de keşfedecek. Öğrenci elbette yabancı dil öğrenmeli ancak sosyalleşmediğinde, farklı kültürlerle iletişim kurmadığında, yabancı dil motivasyonu oluşmuyor. Son önerim; öğrenci her alanda mutlaka kitap okumalı, bu alanlar siyaset, sosyoloji, ekonomi, tarih, spor, sanat. Bu okumalar dört yıllık eğitim sürecinde olmalı. Bu okumalar yapılmadığında hem eğitim hem de genel kültür yetersiz kalıyor. Belki öğrenci diplomasına kavuşuyor ama zaman içinde bu diploma mutluluk yerine üzüntü kaynağı oluyor.”

Etik değerlere bağlı gazetecilik

Prof. Dr. Süleyman İrvan, mezunların ve öğrencilerin geleneksel medyadaki iş olanaklarının kısıtlılığıyla kendilerini sınırlamak yerine yeni medyada iş olanaklarına yönelebileceklerini kaydederek, “Özellikle dijital yayıncılıkta ciddi gereksinim olduğunu düşünüyorum. Geleneksel ya da dijital mecralarda iş bulduklarında da etik değerlerden ayrılmadan habercilik yapmalarının önemli olduğunu ifade etmek istiyorum” diyor.

‘Uluslararası gelişmeleri takip şart’

Doç. Dr. Burak Özçetin müfredatın öğrencilerin sadece belirli bir zamanını almasını gerektiğini belirtiyor ve öğrencilere daha fazla talepkâr olmalarını tavsiye ederek “Evrensel standartları ve uluslararası gelişmeleri sıkı bir şekilde takip etmeleri gerekir. Sanatla, şiirle, romanla, müzikle, felsefeyle varoluşa anlam ve zenginlik katan güzelliklerle bağlarını koparmamalarını öneririm” diye konuşuyor.

‘Uzmanlaşmak için çabalamalısınız’

Prof. Dr. Suat Gezgin ise; iletişim fakültelerinde okuyan öğrencilerin bir alanda uzmanlaşmak için çaba sarf etmesi gerektiğini vurgularken genel kültürün öneminin de altını çiziyor: “Her konu hakkında fikir sahibi olmak için bol bol gezmeli, okumalı, izlemeli ve elbette iletişim kurmalısınız. Üniversitedeyken staj yapmak olmazsa olmaz. Çünkü üniversitede aldığınız teorik eğitimi pratik ile birleştirmezseniz iyi bir iletişimci olamazsınız.”


Sektörden bakınca iletişim öğrencileri

İletişim alanında görevler kolaylıkla değişebiliyor. Gazeteci, halkla ilişkiler uzmanı, iletişim danışmanı gibi kavramlar arasında geçişken bir yapı var. Hâl böyleyken iletişim fakültesi öğrencilerinin profilini, iletişim öğrencileriyle iç içe olan Türkiye Halka İlişkiler Derneği (TÜHİD) şöyle değerlendiriyor:

“Öğrencilerin iletişim fakültesini tercih etmelerini iki farklı kategoride değerlendirebiliriz. İlki gerçekten iletişim fakültesini ya da o bölümü istediği için seçen öğrenciler. Bu öğrenciler kendilerini geliştirmek için uzun bir uğraş verip sektörde de hak ettikleri yerleri buluyor. Diğeri ise sosyal bilimler bölümünde okuyan öğrencilerden ayrı olarak lise diploma puanları bu bölümlere yettiği için tercih eden öğrenciler. Bu profildeki öğrencilerin zaten önceliği sektörde yer almak olmuyor. Farklı alanlarda çalışmayı tercih ediyorlar.
Her yıl iletişim fakültelerinden binlerce öğrenci mezun oluyor. Bu kadar öğrencinin sektörde iş bulması da dolayısıyla imkânsız hale geliyor. Kamu kurumlarında bile iletişim fakülteleri öğrencileri için yeterli alan açılmıyor. Biz TÜHİD olarak Medya Okur Yazarlığı derslerinin iletişim fakültesi mezunları tarafından yapılması konusunda çok mücadele verdik. Bu konuda İLEDAK ile olan çalışmalarımız devam ediyor.”

Seda Karatabanoğlu

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe Cumhuriyet gazetesinde muhabir olarak başladı. 2016 yılından beri bağımsız gazeteci olarak çalışıyor. Ulusal ve uluslararası basın kurumları için yazı ve video haberler hazırladı. Dış haber odaklı Dünya Podcast’in kurucusu.

Journo E-Bülten