Dosya

Gazeteciliğin merdiven altı: İnternet haberciliği ve gelecek güzel günler

Tartışmaların odağında yine internet ve gazetecilik var. İnsanın 'bu internet size ne etti' diye sorası geliyor. Sorduk netekim. Birbirine karşıt fikirler çarpıştı, bize keyifle okumak kaldı.

İnternet devriminin Türkiye’de gazetecilik mesleğini sürdürme biçimleri üzerinde derinden etkili yaptığına hiç kuşku yok. Bu etki özellikle de yazılı basında hissedildi. Bu soruşturmada Türkiye’de internet gazeteciliğinin önde gelen isimleri, yazılı basının deneyimlileri ve akademik medya çalışmalarının duayenleriyle internet devriminin Türkiye’de gazeteciliğe ne getirip ne götürdüğünü konuştuk.

Guttenberg’in çığır açan buluşu matbaa, bu topraklara tam 200 yıl sonra geldi. Bu gecikmenin Türkiye’nin Batı dünyasına göre geri kalmışlığının önemli nedenlerinden biri olduğu düşünülür. Ne var ki, internet devriminin seyri böyle uzun ve gecikmeli bir yol izlemedi. Hatta denebilir ki Batı’da 1990’larda yaşanan internet devriminin medya ortamına etkisi, yazılı kültür geleneğine dayanan Batı dünyasından çok daha hızlı bir şekilde Türkiye’de hissedildi.

Öyle ki, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin verdiği rakamlara göre 1990’lı yıllarda gazetelerin toplam tirajları altı milyon civarına kadar ulaşırken 2017 sonu itibariyle bu rakamlar artan nüfusa ve okur yazarlıktaki yükselişe rağmen üç milyona kadar geriledi. Üstelik bu rakamlardaki “çeşitli yöntemlerle şişirme”, “bedava dağıtım”, “şirket toplu alımları” gibi okur dışı etkilerin 1990’lara göre arttığı da biliniyor.

‘Gerçeği merak edenler internete yöneliyor’

Basılı gazeteciliğin önemli isimlerinden biri olmasının yanı sıra 1990’larda NTVMSNBC’yi kurarak Türkiye’de internet gazeteciliğinin öncü isimlerinden biri olarak öne çıkan Kerem Çalışkan, bu durumu, “Gazetecilik sosyal medya alanında yaşıyor ve savaşıyor” sözleriyle ifade ediyor. Çalışkan’a göre “Türkiye’de artık gerçek haberler, internetteki bir grup gazeteci tarafından yazılıyor ve sosyal medya aracılığı ile yayılarak halka duyuruluyor.”

‘Gazetecilik para etmiyor’

Öte yandan Türkiye’de internet gazeteciliğinin ekonomik altyapısının oluştuğunu söylemek güç. Yaklaşık 20 yıldır yazılı basında çalışan ve halen Cumhuriyet’in Dış Haber Şefliği görevini sürdüren Mine Esen, “İnternete geçen gazeteciler bu dönüşümü gerçekleştirmek istiyor ama gerek Türkiye’de gerekse de dünyada abonelik sistemi oturmuş değil” diyor. BirGün gazetesinin medya yazarı Ümit Alan da “Gazetecilik para etmiyor. Yaparken çok masraflı ama siz bu hizmeti bedava sunuyorsunuz. Kapıları kapatıp ücretli sunmaya kalksanız kimse para ödemeye yanaşmayacak” diye özetliyor bu açmazı.

‘İnternet editörleri haber kopyalayan makinistlere dönüştürüldü’

İnternet devriminin haber kalitesini düşürdüğü şikâyeti de yaygın. Çalışkan da bu gerçeğe vurgu yapıyor; “İnternet gazeteciliği, çok az sayıdaki yayınlar dışında, düşük ücretli, yarı amatör, gönüllü, maddi getirisi çok az veya olmayan bir alan. İnternet editörleri, başka kaynaklardan haber kopyalayan ‘makinistler’ haline dönüştü. Başarı kriteri gazetecilik değil, saatte ortalama kaç haberi (görseli dâhil) kopyalayıp girdiğinle ölçülmeye başladı” yorumunu yapıyor.

Gelecek internette, o hâlde…

İnternet gazeteciliğinin Türkiye ve dünyada gazetecilik ortamına, medya çalışanlarının özlük haklarına, haberciliğin kalitesi ve halkın habere erişim hakkına olumlu mu olumsuz mu etki ettiği sorusu halen yanıtlanmayı bekliyor. Öte yandan şu bir gerçek ki, bu sorunun yanıtı ne olursa olsun, gazetecilik artık geri dönüşsüz bir yola girdi ve gazeteciliğin geleceği artık internette…


Dört soru

  1. İnternet devrimi Türkiye’deki gazetecilik ortamını nasıl etkiledi?
  2. İnternet gazeteciliği ile basılı yayınlarda çalışmak arasında sizce medya emekçileri açısından nasıl bir fark ortaya çıkıyor?
  3. İnternet gazeteciliğinin ekonomisinin başarılı bir şekilde oluştuğunu düşünüyor musunuz?
  4. İnternet gazeteciliğinin haber kalitesi ve halkın habere erişim hakkı üzerindeki olumlu-olumsuz etkileri sizce nelerdir?

‘Hâlâ internet öncesi dönemin algıları hâkim’

Atakan Sönmez, Cumhuriyet.com.tr Yazı İşleri Müdürü

1- Türkiye’de yaşanan internet devrimi bir çok iş kolunda olduğu gibi gazetecilikte de pek çok yeni fırsat yarattı. Kendi adıma söyleyecek olursam, 1979 yılında elektrik olmayan bir köyde doğdum ve 24 yaşımdan bu yana internet haberciliği yapıyorum. Günümüzde habere-bilgiye erişim konusunda en yeni ve en hızlı kitle iletişim aracı olması, yaptığımız gazetecilik mesleğinin de hem niteliği hem niceliği açısından pek çok imkân sunuyor.

2- Öğrencilik yıllarımdan itibaren kesintisiz olarak internet gazeteciliği yaptığım için bu karşılaştırmayı benim yapmam çok sağlıklı olmaz. Ancak, haber dediğimiz olgunun hangi mecrada olduğu önem taşımıyor. Mağara duvarına yazılırken, papirüse ya da kâğıda yazılırken haber ne anlama geliyorsa yine aynı anlama geliyor. Bu anlamda yaptığımız iş yine habercilik oluyor.

3- Altyapıdaki değişim, üst yapıya aynı hızda yansımıyor. Türkiye’de gerek reklam veren, gerek yayıncılar ve gerekse okurlar açısından iletişim teknolojilerindeki yaşanan hıza kısmen ayak uydurulsa da algıda hâlâ internet öncesi dönemin algıları hâkim. Bu nedenle internet haberciliğini ekonomisi halen sağlıklı bir zemine oturmadı. Bunun bir nedeni -medyanın gelir kaynaklarında hızlı bir artış olsa da- henüz internetin yeterli payı alamaması, bir diğer nedeni medya yöneticilerinin çoğunun internete yatırım yapılmasını stratejik öncelik olarak görmemesi.

4- Bir gazete haberi de güvenilirliği ve gerçekliği konusunda yanıltıcı olabilir. Bu haberin-bilginin yanlış olduğunun teyit edilmesi ise internet öncesi dönemde o gazeteye bir tekzip gönderilmesi veya gerçek haber-bilginin daha sonra sunulması ile mümkündü. Bugün ise bu çok daha hızlı şekilde oluyor. İnternet haberciliğine yönelik en büyük eleştiri haberlerin güvenilirliği konusu. Ancak, internet size verilen bilginin-haberin farklı kaynaklardan teyit edilmesi ve güvenilirliğini test etme imkanı da sunuyor. Sözün kısası, buradaki ölçü internet gazeteciliği ve konvansiyonel gazeteciliğin mukayesesi değil, iyi habercilikle kötü haberciliğin mukayesesidir.

‘İnternet gazeteciliğinin ekonomisi hızla gelişecek’

Barış Pehlivan, OdaTV Genel Yayın Yönetmeni

1- Gazetecilik bir yaşam biçimidir, denir. İnternet, işte bu sözün hakkını vermek isteyenler için harika bir yol. Uzun, eğlenceli ama yorucu bir yol.

2- Basılı yayınlarda, baskıya yetişmeye çalışırsınız. Eğer baskıyı durdurmaya isteğiniz, refleksiniz ve cesaretiniz yoksa, matbaaya gittiği anda artık “sıcak haber” kavramı pek bir anlam ifade etmiyor. Ama internet gazeteciliğinde saniyelerle yarışırsınız ve her sıcak haber çok kısa sürede soğuyabilir.

3- Henüz değil. En büyük patron ve başarılı reklam aracısı hala Google. Daha çok alternatife ihtiyaç var. Çok ümitliyim; zamanla bu ekonomi hiç tahmin etmeyeceğimiz şekilde gelişecek.

4- İnternet gazeteciliğinin haberciliğe olumlu etkisi, habere, gerçeğe ve okura ulaşmanın çok daha kolay olması. Olumsuz yanı ise gerçek çok kolay manipule edilebilir.

‘İnternet gazetecilerin profesyonel konumunu zayıflattı’

Prof. Dr. Haluk Şahin

1- Dijital devrim, neredeyse dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de gazeteciliğin yeniden gözden geçirilmesine neden oldu. Bu durum, haber üretim sürecinin, haber toplamı, haberin sunumu ve haberin tüketim gibi bütün aşamaları için geçerlidir. Bir zamanlar çok güçlü bir medya olan basılı gazete, dağıtım ve etki anlamında zarar gördü. Genç nesiller bilgi kaynağı olarak basılı olandan dijital olana geçti. Ülkedeki belirli siyasal gelişmeler ve gazete yayımcıları üzerindeki baskılar haberin ve bilginin asıl kaynağının sosyal medya olması sürecini hızlandırdı çünkü bu sosyal medya kaynakları geleneksel basına göre daha bağımsız ve özgür görülmeye başlandı.

2- 1960’lardan 1990’lara kadar süren “kitle” iletişiminin yükselişi sırasında Gazeteciler Sendikası çok güçlüydü. Bu gelişen kurumsallaşmayı devlet de göz önüne almıştı: Gazetecilerin ekonomik statüsü 1960’lardan 1990’lara istikrarlı bir şekilde arttı. Ancak Özal döneminin neoliberal ekonomi politikaları gazetecilerin sendikalaşmasına ağır darbe vurdu ve dijital gazeteciliğin ortaya çıkması da ahlâki bir darbe oldu. Gazeteciliğin tanımı ve kimin gazeteci olduğu tartışmalı hale geldi. Dolayısıyla, internet bazı açılardan gazetecinin hayatını kolaylaştırmakla birlikte, genel olarak gazetecilerin profesyonel konumunu zayıflattı.

3- İnternet medyasının bir reklamcılık mecrası olma süreci çok yavaş ilerledi. Ekonomik olarak kendisini çevirebilen çok az sayıda haber sitesi var. Bu durum özellikle de hükümete karşı eleştirel yaklaşan haber siteleri için geçerli. Öte yandan, geleneksel medyanın gerilemesi sürerken bu durumun değişeceği görülüyor.

4- 2017 yılının sonu itibariyle en popüler internet haber kaynakları, tanınmış gazeteler ve haber ajansları gibi geleneksel medyayla ilişkili olanlar. İnternet haberin sunulması sürecini kesinlikle hızlandırdı ama haberin kalitesi açısından çok fazla gelişim sağlandığını söylemek mümkün değil, özellikle de soruşturmanın gazetecilik alanında. Bu kısmen, haber sitelerinin zayıf ekonomik durumundan, kısmen de ülkedeki politik ve kültürel ortamın gazetecilik yapmayı zorlaştırmasından kaynaklanıyor.

‘Gerçek habercilik için sadece internette alan kaldı’

Kerem Çalışkan, NTVMSNBC kurucusu

1- İnternet Devrimi gazetecilik ortamını derinden sarstı. Çünkü zaten TV’nin akşam haberleri ile yarışmak zorunda kalan gazetelerin yazı işleri ekipleri, ertesi gün manşet atacakları haberlerin anında internetten yayınlanması gerçeğiyle yüzyüze kaldı. Böylece büyük gazeteler daha çok özel haber ve çok kez yorumlu haberciliğe yönelmek zorunda kaldı. Bu arada yazıişlerinde bazı özel haberleri ‘internete verelim-vermeyelim’ kavgaları yaşandı. Bir süre direnseler de, tüm ana gazeteler (Başta Hürriyet ve Milliyet) kendi internet sitelerini kurarak internet haberciliğine yöneldi. Üstelik internet başarılarıyla (çok tıklanma ve izlenme kriteri) marka değerlerini arttırmaya çalıştılar. Giderek Hürriyet’in ve Milliyet’in internet okur sayısı gazete okur sayısını kat kat geçti. Yazarları da internet üzerinden pazarlamaya yöneldiler. Sonuçta internet, gazeteciliği dijital ortama taşıdı. Gazete çıkaracak maddi gücü olmayan bazı gruplar ve ekipler de (Türkiye’de OdaTV, soL portal, Gerçek Gündem vb.) internet ortamında bağımsız, özgür ve muhalif kimlikli gazetecilik faaliyeti ile öne çıktılar. Bu da internetin Türkiye gazetecilik ortamına sağladığı en pozitif katkı oldu. Çünkü 15 yıllık AKP iktidarı, kendi denetiminde ‘havuz medyası’ yaratarak, ve diğer ana akım medyayı tehditle sindirerek, Türkiye’de gazeteciliği neredeyse tamamen öldürdü. Şu anda gerçek habercilik alanı sadece internette kaldı…

2- İnternet gazeteciliği, çok az sayıdaki yayın dışında, düşük ücretli, yarı amatör, gönüllü, maddi getirisi çok az veya olmayan bir alana dönüştü. Ayrıca uzun süre ve hâlâ internet editörleri, başka kaynaklardan haber kopyalayan ‘makinistler’ hâline dönüştüler. Başarı kriteri gazetecilik değil, saatte ortalama kaç haberi (görsel dahil) kopyalayıp girdiğinle ölçülmeye başladı. Bu işi yapan bazı gençler, gazetecilik yapmadan, bir yerlerden haber bulup siteye koyar hâle geldi. Bu da acıklı bir tablo yarattı.

‘İnternet gazeteciliğinin reklam alamamasında iktidar tehdidi önemli bir etken’

3- İnternet gazeteciliği Türkiye’de henüz hakettiği reklama ve maddi desteğe kavuşmamıştır. Bunda ‘muhalif olma’ faktörü ve iktidar tehdidi de önemli bir etkendir. Daha yapılması gereken çok iş, alınması gereken çok mesafe vardır.

‘Gazetecilik sosyal medyada yaşıyor ve savaşıyor’

4- Sadece internette haber yapan, yapabilen bir gazeteci grubu oluştu Türkiye’de. Bunlar bağımsız ve gerçek haber yapmaya çalışıyorlar. Ülkede özellikle gençler arasında gerçeği merak edenler, yani halkın habere erişim hakkını kullanmak isteyenler giderek internete yöneliyor. Bu alan sosyal medya desteği ile hız kazanıyor. Kısa sürede geniş bir kitleye bir haberi duyurur hâle geliyor. Bu da halkın habere erişim hakkına ekstra ve pozitif bir katkı yapıyor. Türkiye’de artık gerçek haberler internetteki bir grup gazeteci tarafından yazılıyor ve sosyal medya aracılığı ile yayılarak halka duyuruluyor. Gazetecilik sosyal medya alanında yaşıyor ve savaşıyor.

‘Hâlâ gazeteye dokunmak isteyen bir kitle var’

Mine Esen, Cumhuriyet Gazetesi Dış Haberler Şefi

1- Çok etkiledi tabii yeni nesille birlikte internete yöneliş var. Basılı gazete elbette daha maliyetli bir iş oluyor ve yazılı basın ikinci plana düşüyor. Gençlerin alışkınlıkları ve yaşam biçimleri de bunu etkiliyor. Ama ara kuşak hâlâ kağıda dokunmayı tercih ediyor.

2- İnternet alanında hiç çalışmadığım için yorum yapamıyorum.

3- Portala dönen gazeteciler bu dönüşümü gerçekleştirmek istiyor ama gerek Türkiye’de gerekse de dünyada abonelik sistemi tam oturmuş değil. Bu noktada hedef kitlenin iyi belirlenmesi gerekiyor. Gazetelerin hedef kitlesi ile haberi internetten takip edenlerin hedef kitlesi apayrı. Bu ayrımı yaparak başarı elde eden çok az sayıda site var. Online satış sitelerini ayrı tutuyorum o alanda Türkiye’de çok hızlı bir dönüşüm yaşandı. Ancak haber sitelerine gelince iş değişiyor.

4- Çok geniş bir konu. Türkiye’de yazılı kültür geleneği zayıf olduğu için gazete zaten az okunuyordu. Haberin tüketildiği asıl mecra geçmişte radyo, TV’nin ortaya çıkmasıyla da TV oldu. Türkiye’de yazılı basın haber mecraları arasında her zaman ikinci sırada kaldı. İnternetin ortaya çıkmasından sonra gençlerin ve yeni nesil teknolojiyle haşır neşir insanların da internete yönelmesiyle gazete bu ikincilik konumunu da yitirerek üçüncülüğe düşmüş görünüyor. Yine de belirli bir yaş aralığında hâlâ  gazeteye dokunmak isteyen en azından pazar kahvaltısında gazete okumak isteyen bir kesim var.

‘Video devrimi yaşanıyor, okurdan izleyiciye evriliyoruz’

Ümit Alan, Medya yazarı (BirGün)

1- İnternetin en olumlu tarafı bilgiye ulaşmanın önündeki engellerin kalkmasıydı. Peki bizde bilgiye ulaşmaya aç bir gazeteci topluluğu ya da kitlesel okur var mıydı? Bence maalesef yoktu. Bu bence internet yayınlarının ekonomisini de çok etkiliyor. Çünkü, gazetecilik para etmiyor. Yaparken çok masraflı ama siz bu hizmeti bedava sunuyorsunuz. Kapıları kapatıp ücretli sunmaya kalksanız kimse para ödemeye yanaşmayacak. Dolayısıyla internet devriminin Türkiye’deki gazetecilik ortamını çok olumlu etkilediğini söyleyemeyeceğim. Üstelik bir de medya dışı sermayenin kontrolsüzce girdiği dönemle aynı döneme denk geldi internet devrimi. Hızlı bir şekilde yozlaşmış bir gazetecilik geleceğinin üzerine geldi. Kaldı ki, şu anda bir gelir modeli de oluşmuş değil. Ya maceracı bir iş adamı olacak ya da parasız çalışmayı kabul edecek bireyler. Bir geçiş dönemindeyiz, arayış sürüyor. Belki bundan 20 yıl sonra “aaa olumlu etkilemiş” denilecek ama maalesef çok umudum yok. Ama şunu eklemem lazım, internetin içinde başka bir devrimi yaşıyoruz birkaç yıldır. O da “video” devrimi. Okurdan izleyiciye evriliyoruz. Türkiye’de gazetecilik bundan dünyada olduğundan daha fazla etkilenecek bence. Çünkü video başka bir şey. Başka bir anlatma yolu ve biz buna daha yatkınız. Önceden sadece büyük kurumlar video ile yayın lüksüne sahipti artık cebinde bir telefon olan herkes sahip. İnternetin ilk yıllarından daha fazla etki yaratacak bu. Zira internetteki habercilik bugüne kadar hep geleneksel mecraların bir versiyonu gibiydi. Şimdi iş başka bir yere gidiyor. Dolayısıyla bu sorunun cevabını asıl bundan sonra göreceğiz. “Araç iletidir” der ya, Mc Luhan. İnternetin asıl araçlaşması asıl şimdi başlıyor.

‘Basılı yayının az bir ömrü kaldı’

2- İşin niteliği çok değişmiyor ancak internet gazeteciliği için çalışanların daha fazla sömürüye açık olduğunu tahmin ediyorum. Zira basılı yayının iyi kötü bir baskı saati var. Ancak internette her an yayındasınız. İnternetin gelir modeli oluşmadığı için fazla insan çalıştırılamadığı ve dolayısıyla emekçinin üzerine büyük bir yük bindiğini düşünüyorum. Esnek çalışma saatleri diye daha şık bir şeymiş gibi gösterilse de bunun ucu yok. Basılı yayının az bir ömrü kaldığı için de bunu karşılaştırmalı olarak değil de tek ve önemli bir problem olarak tartışmalıyız. Basılı yayının iki gelir kapısı vardı, satışlar ve reklam. İnternette sadece reklam o da basılı yayının tek olduğu yıllardaki reklam gelirine yaklaşamaz bile. Hâl böyle olunca, daha fazla sömürü için de zemin oluşuyor. Herkes kaybediyor.

‘Medya patronu düzeninin sonuna geldik’

3- Hayır oluşmadı. Yakın zamanda oluşacak gibi de durmuyor. Daha doğrusu bizim alıştığımız anlamda oluşacak gibi değil. Yani nedir, bir patron vardır işletmecidir, maaşları dağıtır, satış ve reklam geliri sağlar ve maaş / telif öder. Görünen o ki, bu durumun sonuna geldik. Her gazetecinin birey olarak kendi gelir modelini oluşturacağı yapılardan bile söz ediliyor (pay wall / ödeme duvarı tarzı) ya da birkaç gazetecinin bir araya geldiği kooperatif tarzı yapılara evrilecek iş. Bunlar için, matbaa ile bizden 200 yıl önce tanışmış, dolayısıyla bir okuma kültürü oluşturmuş Batıda bile başarılı modellerin oluştuğunu söylemek zor. Bu geçiş döneminin tamamlanması gerekiyor belki de. Youtuber denilen gençlerin nasıl paralar kazandığını görüyoruz. Herhangi bir patronları bile yok. Youtube diye bir yerden tıklanma başına para geliyor. Youtube’un sorumluluğu eski medya patronlarınınki gibi değil.

‘İnternet haber kalitesini çok artırdı ve artıracak’

4- Olumlu etkisi habere erişimi çok kolaylaştırdı. Üstelik çok da hızlandırdı. Olumsuz etkisi şu ki, bir körleşme de yarattı. Dahası bildiğimiz anlamda enformasyona erişimi kolaylaştırdığı gibi dezenformasyona da erişimi kolaylaştırdı. İnsanın hiç de düşündüğümüz gibi rasyonel bir canlı olmadığını da ekleyince… Herkese inanmak istediğine inanmak gibi bir lüks sundu internet. Böyle olunca haberin özünü oluşturan “gerçek” dediğimiz şey yenilmeye mahkum hâle geliyor. Aldous Huxley’in öngörüsü doğrulandı bir bakıma internetle. Artık hakikati gizlemeye pek ihtiyaç duyulmuyor, zira insanlar gerçeği pek umursamıyor. Dolayısıyla “habere erişim hakkı” dediğimiz hak, insanların ne kadar umrunda bunları tartışmamız gerek. Diğer yandan olumlu gördüğüm bir taraf şu ki, uzun vadede haberin kalitesini çok artırdı ve artıracak. Haber dilini hem sadeleştirecek hem de güzelleştirecek. Çünkü artık haber sadece başka bir kurumun haberiyle rekabet hâlinde değil haber, artık tüm timeline ile rekabet halinde ve gelişmek zorunda. Fakat daha tuhaf bir soru var elimizde:

Haberin özünü oluşturan hakikatin akıbeti ne olacak?


Bu içerik Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği‘nin desteğiyle yayımlandı.

Meriç Şenyüz

İlk yazısı 1997’de Liseli dergisinde yayımlandı. O günden bu yana; Gökyüzü, Kampüs, Öncü Gençlik, sinefil.org, Bilim ve Gelecek, Akşam Prömiyer, Radikal, Empire Türkiye, Men’s Health, Newsweek Türkiye, Taraf, BirGün, Remzi Kitap Gazetesi, jiyan.org, Halkın Sesi, Yeni Sinema, Arka Pencere, Yurt, Sol Haber Portalı, İleri Haber, İleri Gazetesi, Cumhuriyet, abcgazetesi.com ve Arka Kapak yayınlarında yazı, haber, röportaj ve derlemeleriyle yer aldı. Bazılarında editöryal görevler üstlendi. 2005’ten bu yana TGS üyesidir.

Journo E-Bülten