Türkiye’ye komşu ülkelerde, medya ve gazetecilikte yaşanan son gelişmeleri ele aldığımız “Yakınlarda” yazı dizisinin ilk bölümünde Gülbahar Altaş, Iraklı gazetecilere Irak’ı sordu. Bu ülkede medyaya yönelik baskılar geçen yıl sonunda hükûmet karşıtı gösterilerle artmış ve mart ayından itibaren salgınla beraber zirveye ulaşmıştı.
Son günlerde Bağdat’ta onlarca gazeteci koronavirüse yakalandı, ikisi hayatını kaybetti. Irak Kürdistan Bölgesi’nde 48 gazeteciye COVID-19 tanısı kondu, biri yaşamını yitirdi. Son üç yılda dünya genelinde öldürülen gazetecilerin yarısının görev yaptığı Irak’ta, Erbil’den Basra’ya dek medyanın son durumu bu yazıda…
Dünyanın birçok ülkesinde koronavirüs (COVID-19) salgını sürecinde hükûmetler, acil durum önlemleriyle haber ve bilgi akışını aksatacak, basın özgürlüğünü baltalayacak düzenlemeler getirdi. Türkiye’nin sınır komşusu Irak’ta da gazetecilere yönelik şiddetin ve hak ihlallerinin artmasıyla birlikte durum büsbütün vahimleşti.
2003’ten önce Saddam Hüseyin’in baskı altında tuttuğu medya, bu kez farklı güçlerin müdahalelerinden muzdarip. Özellikle geçen yılın ekim ayında hükûmet karşıtı gösterilerin başlamasından bu yana basın mensuplarına yönelik tehlikeler arttı. İlk COVID-19 vakasının 4 Mart’ta Necef kentinde görülmesiyle durum, daha da kötüye gitti. Salgın konusunda Irak resmi makamlarınca açıklanan bilgileri haberlerinde sorgulayan veya eleştiren birçok gazeteci, doğrudan ve dolaylı baskılarla karşı karşıya kalıyor.
2020’nin ilk 4 ayında 6 gazeteci katledildi
Başkent Bağdat, Basra ve Necef’te bu yılın ilk dört ayında altı gazeteci katledildi. Irak’ın güney illerinden Basra başta olmak üzere hemen her bölgede medya, hükûmet tarafından sıkı gözetim altında tutuluyor.
Tüm risklere rağmen mesleğini yapmaya çalışan gazeteciler, İl Yüksek Güvenlik Konseyi ve ilgili makamlardan onay almalarına karşın Irak güvenlik güçleri tarafından engellenebiliyor. Özellikle sokağa çıkma yasağı dönemlerinde görevlerini yapmaktan alıkonuyorlar.
Irak’ta farklı bölgelerde mezhepçiliğin (Sadr, Haşdi Şabi ve alt grupları vs.) ve aşiretçiliğin etkin olması da gazetecilerin görevlerini özgür bir şekilde yapmasını engellemesinde önemli bir etken.
Reuters’ın bile yayın lisansı askıya alındı
Hükûmet karşıtı gösteriler nedeniyle Irak’ta sadece geçen yılın eylül ile kasım aylarında 10 yerel yayın kuruluşunun çalışması askıya alınmıştı. COVID-19 ile birlikte bu sayı katlandı. Nisan ayında uluslararası haber ajansı Reuters bile Bağdat yönetimi tarafından “asılsız haber” yapmakla suçlanarak lisansı üç ay için askıya alındı ve 21 bin dolar para cezasına çarptırıldı.
Irak İletişim ve Medya Komisyonu, “Konunun toplum sağlığı ve güvenliği üzerinde ciddi yansımaları olmasından dolayı” harekete geçtiğini savundu. Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih ise CNN’e yaptığı açıklamada bu “üzücü kararın” hükûmetten bağımsız bir komisyon tarafından alındığını savundu.
Dünyada öldürülen gazetecilerin yüzde 50’si Irak’ta can verdi
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) verilerine göre 2016 ila 2019 yılları arasında dünya genelinde görevi başından katledilen gazetecilerin yüzde 50’si Irak’tan. Ülkede 2017-2019’da dokuz gazeteci görevi başında öldürüldü. Bu yılın başından beri altı gazeteci daha can verdi.
Gözaltına alınan gazeteci sayısına dair resmi veriler dahi açıklanmıyor. Ayrıca kimliği bilinmeyen silahlı kişiler tarafından birkaç gün alıkonulan gazeteci sayısının da yüksek olduğu biliniyor.
UNESCO ve Serbest Sınırsız Basın (FPU) adlı kuruluşun ortaklığıyla, gazetecilerin çalışma ve yaşam standartlarının iyileştirilmesi, can güvenliklerinin sağlanması için 2016’da ilgili resmi kurumlarla bir işbirliği projesi başlatılmıştı. Projenin hayata geçirilmesini BM üstlenmesine ve dönemin Başbakanı Haydar Abadi de desteklemesine rağmen hâlen bir sonuca varılmadı.
Bağdat ve Erbil’in yaklaşımları farklı
Irak Gazeteciler Sendikası, 2011 yılından beri “gazetecileri korumayı içeren bir yasanın çıkartılması için hükûmetle görüştüğünü,” ancak ülkedeki siyasi kriz ve protestoların tırmanmasıyla toplantıların askıya alındığını açıkladı.
2005 Anayasası ile federal sisteme geçilmesinden beri, Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) ile merkezi hükûmeti arasında siyasi işleyiş ve özgürlükler konusunda farklılıklar gözleniyor.
Erbil yönetiminde Dindar Zebari başkanlığındaki Uluslararası Örgüt Raporları Yanıtlama Komitesi düzenli olarak toplanıyor. İhlaller, iddialar, gözaltılar ve uluslararası raporlarla ilgili kamuoyunu bilgilendiriyor. Bağdat yönetiminde bu konularda bir muhatabın bulunmaması, ülke çapında durumu içinden çıkılmaz hâle getiriyor.
Irak’ta üç gazetecilik derneği var
Biri IKB’de olmak üzere ülkede toplam üç adet kuruluş, gazetecilerin hakları için mücadele veriyor. Ancak bu örgütler aralarında bir birlik sağlayamadıkları gibi, siyasi nedenlerle de ayrışabiliyorlar. Siyasi çekişmeler, halkın bağımsız ve tarafsız haber alma hakkını zedeleyen engeller de yaratıyor.
Bugün Irak’taki kadın gazetecilerin, erkek meslektaşlarına oranla daha da zor bir durumda olduğunu söyleyebiliriz. Hem çalıştıkları kuruluşlarda, hem de sahada tacize maruz kalıyorlar. Evlendikten sonra mesleği bırakmak zorunda kalan birçok kadın gazeteci var. Toplumsal baskılar da cabası.
COVID-19 süresince sahada çalışan birçok gazetecinin can güvenlikleri kurumları tarafından hiçe sayıldı. “Hızlı habercilik” ve “rekabet” adına mobbinge maruz kalanlar oldu. Serbest (freelance) gazeteciler güvenlik noktalarında engellendi. Sahaya çıkamayıp haber kaynaklarına telefon gibi araçlarla ulaşmak zorunda kaldılar. Zaten IKB ve Irak’ta serbest gazeteci oranı da parmakla sayılacak kadar az.
Gazeteci hakları üzerine çalışan ‘Metro Center Erbil’in sorumlusu Avan Caf, Kürdistan Gazeteciler Sendikası Başkanı Hakim Azad ve Irak Anyasası’nın 140. Maddesi kapsamındaki tartışmalı bölgede faaliyet gösteren “Kirkuk Now” editörü Selam Ömer ile ülkedeki basın özgürlüğünü ve gazetecilerin mevcut durumunu görüştük.
2019’da Irak’ta 231 basın özgürlüğü tespit edildi
IKB merkezli ‘Metro Center Erbil’in 2019 yılı verilerine göre Irak’ta toplam 231 basın özgürlüğü ihlali tespit edildi. Bunlar 209 gazeteci ve basın kuruluşuna yönelik çeşitli hak ihlallerinden, 124 çekim yapma engelinden ve 43 gazetecinin sahada görevini yapmasının engellenmesinden oluşuyor.
22 darp ve hakaret vakası, 13 basın mensubunun mesleki araç gereçlerine el konulması veya zarar verilmesi kayda geçti. Gazeteciler dört saldırı ve tehdite maruz kaldı, birinin evine ateş açıldı, bir gazetecinin aracı kundaklandı. Mahkeme kararı olmaksızın en az 20 gazeteci gözaltına alındı ve üç basın kuruluşunun çalışması durduruldu.
Avan Caf: Gazetecilerin katilleri bulunmadı, otosansür arttı
Metro Center Erbil’in sorumlusu Avan Caf, ülke genelinde basın mensuplarına yönelik hak ihlallerinin özellikle politik, ekonomik ve güvenlikle ilgili krizlerin ortaya çıkmasıyla had safhaya ulaştığına dikkat çekti.
Caf, “Bu duruma son örnek, Duhok’ta düzenlenen gösterilerde gazetecilerin yine hedef seçilmesiydi. Özellikle COVID-19 ile birlikte basın mensupları ciddi engellerle karşılaştılar. Bununla birlikte virüsten korunmak için gereken sağlık tedbirleri de alınmış değil. Gazetecilerin görevlerini yerini getirmesini engelleyen her türlü engel, haklarının çiğnendiğinin göstergesidir” dedi.
Irak’ta öldürülen gazetecilerin katillerinin hâlen bulunamadığını hatırlatan Caf, bu nedenle toplumsal adalet ve basın özgürlüğü konusunda endişelerin derinleştiğini vurgulayarak şunları ekledi:
“Suçluların tespit edilmemesi demek, gazeteci cinayetlerinin tekrarlanması anlamına geliyor. Çoğu zaman gazeteciler önemli ve toplumu etkileyecek haberlerde doğabilecek sonuçlardan dolayı otosansür uygulamak zorunda kalıyor. Bu durum, bağımsız ve özgür basını derinden etkiliyor. Ülkede gazetecilerin hayatı her daim tehlikede. Bunun da nedeni hiçbir yasa ve talimatın basın mensuplarının çıkarına hayata geçirilmemesidir. Irak’ta yasaların varlığından söz etmek mümkün değil. Sadece Kürdistan Bölgesi Anayasası’nda basın özgürlüğü ve mensuplarına yönelik önemli üç dört madde var, ancak bu yasaların da gazetecilerin çıkarına yönelik hayata geçirildiğini söyleyemeyiz.”
Merkezlerinin hazırladığı yıllık raporun ilgili tüm uluslararası kurum ve büyükelçiliklere gönderildiğini kaydeden Avan Caf, “Uluslararası kurumların basın ihlallerine yönelik uyarılarının hükûmet nezdinde ciddiye alınmamasının nedeni, halkın basın özgürlüğü ve gazeteciliğe dair belli bir kültüre sahip olmamasından kaynaklanıyor. Ne yazık ki ülkedeki yetkili kurumlar sözel açıklamalardan ileri gidemiyor” diye konuştu.
Hakim Azad: İki farklı sistemden söz ediyoruz
Kürdistan Gazeteciler Sendikası Başkanı Hakim Azad ise yasalarda gazeteci haklarının güvence altına alındığını, ancak uygulamada sorunların yaşandığını vurguladı. Azad, “Elbette gazetecilerin önünde sorunlar var. Bu sorunların aşılması için mevcut yasaların dijital medyayı kapsayacak şekilde genişletilmesi ve basın mensuplarının daha iyi organize olmaları için bir yüksek komisyonun kurulması gerekiyor” dedi.
COVID-19 ile birlikte gazetecilerin bölgede görev yaparken de engellerle karşılaştığını belirten Hakim Azad, “Virüs ile birlikte dijital medyanın önemi ortaya çıktı. Bu süreçte birçok gazeteci işsiz kaldı” diye konuştu. Uluslararası kuruluşların yıllık ve dönemsel raporlarında yaşanan hak ihlallerinin sağlıklı veriler sağlanmadan yayımlandığını savunan Azad, sözlerine şunları ekledi:
“Kürdistan Bölgesi’nin yasaları, merkezi Irak hükümetinden çok farklıdır. Kürdistan Bölgesi’nde güvenlik olduğu gibi, yargı sistemi de işliyor. Uluslararası kuruluşların Irak’taki hak ihlallerine değinirken Kürdistan’ı ayrı bir başlık altında değerlendirmesi gerekiyor. Irak’ta gazeteciler öldürülüyor, Kürdistan’da öldürülmüyor. Kürdistan’da ayrıca tutuklu gazeteciler de bulunmuyor. Hatta Kürdistan’da bulunan sendikalar yasası ve haber alma yasalarının birçoğu Bağdat’ta yok! Ayrıca Yüksek Yargı Meclisi’nden, basın mensuplarına yönelik hak ihlalleri ve görevlerini engellemeye yönelik davalara ilişkin verileri talep ettik, bekliyoruz.”
Selam Ömer: Gazetecilerin güvencesi yok
Kirkuk Now baş yazarı ve editörü Selam Ömer, genel anlamda Irak ve IKB’de basın özgürlüğünün olmadığını söyledi. Ona göre Irak, dünyada basın özgürlüğünün en çok ihlal edildiği, gazetecilerin can güvenliğinin en az sağlanabildiği ülkelerin başında geliyor.
Yetkililerin basın özgürlüğüne gerekli hassasiyeti göstermediğine işaret eden Selam Ömer bunu şöyle açıkladı: “Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki yetkililer gazetecilerin profesyonel bir şekilde görevlerini yapmasını istemedikleri gibi, basını birer propaganda aracı görmekten öteye gidememektedir. Genel anlamda basına yönelik ekonomik, siyasi ve askeri baskılardan dolayı tam anlamıyla basın özgürlüğünün olmadığını, hatta kötü bir konumda olduğunu söyleyebiliriz.”
2016’dan sonra ülke genelinde basına yönelik her türlü şiddet ve baskının arttığını söyleyen Selam Ömer, “Özellikle salgın döneminde bu baskılarda ciddi artış oldu. Gazetecilerin güvenilir kaynaklarla haber yapması engellendi” dedi. Ömer sözlerine şöyle devam etti:
“COVID-19 ile birlikte alanda çalışan basın mensuplarına zorluk çıkartılıyor. Bir gazeteci basın kartı olmasına rağmen, ilgili kurumlardan günlük izin alması, çalıştığı kurumdan yazılı onay ve sendikadan da onay alması gibi şartlar koşularak çalışmasına izin veriliyor. Örneğin Ninova’da Irak Gazeteciler Sendika üyesi olunmadığı takdirde gazetecinin görevini yapması engelleniyor. Bir gazeteci göreve başladığı gibi sendika üyesi de olmayabiliyor. Gazetecilerin alanda çalışmasına izin verilmemesi de ‘sahte,’ bir diğer anlamda yalan-yanlış haberlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Ayrıca iktidara yakın olan medya organları ve gazeteciler, resmi kurum ve verilere daha kolay ulaşıyor.”
Yargı işlemiyor ve medya mali yönden bağımsız değil
“Uluslararası kamuoyunun yönetime baskı yapması hâlinde basın özgürlüğündeki engellerin kaldırılacağına inanıyor musunuz” sorusuna ise Selam Ömer şöyle yanıt verdi: “Bu baskılar demokrasiye inancı olan sistemlerde hayata geçirilebilir. Ancak bununla birlikte ülke içinde de ne yazık ki gazeteciler birlik olmuş değil. Çünkü farklı politik baskılar söz konusudur. Böyle bir durumda dış baskılar, iç baskılardan daha etkili olabiliyor. Ayrıca ülkede özellikle yargı organlarının işlememesi ve basın kuruluşlarının mali yönden bağımsız olmaması da, yine ülkede bağımsız medyanın önünü tıkayan önemli iki etken.”
Bu zorluklar tüm gazetecileri etkiliyor. Kadın gazeteciler ise toplumda, aile içinde ve medya kuruluşlarında daha ağır baskılarla karşılaşıyor. Bölgede birçok kadın gazeteci mesleğini sevmesine rağmen uzun süre devam edemeyip farklı sektörlerde çalışmak zorunda kalıyor.
Kadın gazetecilerin yüzde 68’i cinsel tacize maruz kaldı
Gerek Bağdat’ta, gerekse Erbil’de yerel medyada çalışan kadın gazetecilerin birçoğu, örneğin sendikaya üye olmaktan çekiniyor. Ancak son dönemde özellikle Metro Center’e kadın gazetecilerin üyelik başvuruları artmış.
Irak’ta serbest gazeteci olarak görev yapan kadınlar, genelde yurtdışından gelen ve yıllardır bölgede kalıp buranın tüm yapısal durumuna hâkim olan, belli bir çevre edinenler. Irak’taki “radikal” bölgelerde güvenlik açığı oldukça fazla olduğundan, söz konusu bölgelere gidip haber yapmak kadınlar için daha da büyük bir risk taşıyabiliyor.
Irak’taki kadın gazetecilerin durumuna ilişkin güncel veri pek yok. Iraklı Kadın Gazeteciler Forumu’nun 2012 yılında 250 katılımcıyla yaptığı son ankette, kadın gazetecilerin yüzde 68’inin tecavüz girişimi ve sözlü tacize maruz kaldığı ortaya çıkmıştı. Bu kadınların yüzde 43’ü tacizcilere karşı herhangi bir şikâyette bulunmamalarını, yaşadıkları geleneksel ortama dayandırmıştı. Yüzde 36’sı ise ekonomik sıkıntıdan dolayı çalışmak zorunda oldukları için şikâyette bulunmadıklarını kaydetmişti.
Cinsel taciz davaları gizli görülüyor, sonunda düşürülüyor
Kürdistan Bölgesi’nde ise 2017’de radyo, dijital ve görsel medyada çalışan 273 kadın basın mensubu ile yapılan ankette, kadınların 140’ı sözlü ve fiziksel tacize uğradıklarını belirtti. Daha güncel bir araştırmada, tartışmalı bölgelerde yerel medyaya konuşan 23 ila 32 yaşlarındaki üç basın çalışanı kadın da kurumları içinde yöneticilerin tacizine uğradıklarını dile getirdi. 2018’de bu tür bir tacizle karşılaşan kadın gazeteci, bu yüzden basın sektöründen ayrıldığını söyledi.
Irak’ta benzer vakalar zaman zaman yargıya taşınsa da genelde herhangi bir sonuç alınamıyor. Davalar gizli görülüyor, zaman aşımına uğruyor veya tarafların anlaşmasıyla düşüyor. Bu konuda yeterince aktif rol almadığı için Irak Gazeteciler Sendikası’nı eleştiren gazeteciler de var. Merkezi Bağdat’ta bulunan sendikanın kamuoyuyla paylaştığı e-posta adresi ve telefonlar aktif değil.
Sonuçta Irak’taki birçok kadın gazeteci, güvenlik endişesinden dolayı yurt dışına göç etti, sürekli ölüm tehditi alan Irak Komünist Partisi üyesi gazeteci Hadir Kaysi de bu kadınlardan biriydi. Gazetecileri koruyamayan Irak hükûmeti ise geçtiğimiz haftalarda bir yasal düzenleme yapıp onların silah taşımasına izin verdi. Bölgede görev yapan ve can güvenliklerinden endişe eden basın mensupları bu düzenlemeyi eleştirdi. Onlara göre devletin gazetecilere silah ruhsatı vermek yerine, yasalar çerçevesinde onların can güvenliğini ve haklarını koruyabilmesi gerekiyor.
IFJ’den uyarı: Kürt ve Iraklı yetkililer, medya özgürlüğünü garanti etmeli
Kürdistan Gazeteciler Sendikası (KJS), COVID-19 salgını döneminde hükûmetin ve yerel yetkililerin basın özgürlüğüne saygı duymaları çağrısı yapmıştı. 146 ülkede 600 binden fazla gazeteciyi temsil eden Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), 8 Haziran’da bu çağrıyı destekledi. Irak’taki yetkililerin tüm medya kuruluşlarının halkın sağlığıyla ilgili bilgilere erişme hakkına saygı duymaları talep edilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Kürt medya kuruluşları son aylarda gazetecilere karşı şiddet olaylarını bildirdi. Rojname web sitesine göre, serbest gazeteci Amanç Warte, kimliği bilinmeyen kişilerden tehditler aldı. Ekurd Daily gazetesinden Hemin Mamend’in yerel hükûmeti eleştirdiği için iki kez gözaltına alındığı belirtildi. Gazeteci Adnan Raşid saldırıya uğradı. KJS, bazı Kürt medya organlarının COVID-19 salgını hakkında resmi bilgilere erişiminin de engellendiğini ifade etti. Medya özgürlüğü Irak’ta ciddi baskı altında.”
“Salgın döneminde gazeteciler bilgiye erişim kısıtlanmamalıdır. Halk, temel haber alma hakkına sahip olduğu gibi, gazetecilerin de çalışmalarını engelleyecek her türlü girişim kesinlikle kınanmalıdır. Kürt ve Iraklı yetkililerin medya özgürlüğünü garanti etmelerini ve meslektaşlarımızın tehdit edilmeden çalışmalarına izin vermelerini istiyoruz.”
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ‘YAKINLARDA’ YAZI DİZİSİNİN TÜM BÖLÜMLERİ