Haber

İstanbul’un Bodrum’u Albatros: Bir parkın direnme hikâyesi

Büyükçekmece’nin en büyük yeşil alanlarından biri olan Albatros Parkı’nın tepki çeken satışı için CHP’li Belediye Başkanı’nın plan tahrifatı yapıldığı iddia ediliyor.

Suudi, Katar ve Yemen fonlarıyla ortaklık kuran Demir İnşaat’a 160 milyon liraya satılan Park, daha önce sekiz kere satışa çıkarıldı ancak tepkiler nedeniyle ihaleler iptal edildi. Gezi Parkı eylemlerinden sonra dört yıl boyunca Büyükçekmece halkının gündeminden düşmeyen Albatros ile ilgili tartışma da uzun yıllara dayanıyor. Planlarda ‘park’ mı, yoksa ‘turizm tesis alanı’ olarak mı göründüğü tartışma konusu olan bölgeyi araştırdık ve ilginç arka plan bilgilerine ulaştık.

İlk planlara göre kumsal, park, otopark ve rekreasyon alanı

1970’li yıllara kadar hazine ve şahıs mülkiyetinde bulunan Albatros’un bir bölümü 1970’li yılların sonunda o dönemin CHP’li Belediyesi tarafından kamulaştırılıyor ve taşınmazın kullanım biçimi 1979 yılında ‘kumsal,park, otopark ve turistik rekreasyon’ fonksiyonlu olarak bakanlık onaylı imar planına işleniyor. Albatros Parkı’nın kalan kısmı da Hasan Akgün’nün başkanlığı döneminde 1979 onaylı planındaki otopark ve turistik rekreasyon alanı olarak kullanılmak üzere 1994’lü yıllarda kamulaştırılıyor.

Uzun yıllar kamping alanı olarak işlev gören Albatros, ismini kurucu işletmeci Erdoğan Belbüken’den alıyor. Büyükçekmece halkının uzun süre serbestçe giremediği Albatros, o yıllarda  işletme hakkının Belediye’ye geçmesiyle Belediye ve yurttaşların baskısı sonucu işletmeciden geri alınıyor ve Belediye tarafından halkın kullanımına da açık olacak şekilde işletilmeye başlanıyor.

ANAP’lı ve Hasan Akgün’lü yıllarda Albatros’un hikâyesi

12 Eylül’den sonra iktidara gelen ANAP birçok yerde olduğu gibi Büyükçekmece’de de seçimlerini kazanır ve Ali Çebi belediye başkanı olur. İlk işi de güvendiği kişileri Belediye’de istihdam etmek olur. Onlardan biri de Küçükçekmece (Sefaköy) Belediyesi’nde çalışan bugünkü Belediye Başkanı Hasan Akgün’dür. Akgün, önce belediye başkan yardımcılığına, ardından da 1994 yılında belediye başkanlığına seçilir. Albatros’un kaderi de özellikle 89 yılından sonra ANAP’lı bu halef-selef belediye başkanları ile değişmeye başlar. Onlardan ilki Büyükçekmece denizinin ve sahildeki kumsal alanların hafriyatla doldurulmasıdır. Denize sıfır olan Albatros da bundan nasibini alır, artık deniz ile irtibatı kesilir.

90’lı yılların sonunda kamp özelliğini yitiren Albatros bakımsız bırakılsa da halk tarafından piknik yapılacak yeşil alan olarak kullanılmaya devam eder. Son yıllarda ise Belediye tarafından içindeki ağaçlar kesilip zeminine yol yapımında kullanılan mıcır serilmesi ve etrafının jiletli tel örgüleriyle çevrilmesiyle bugünkü çorak haline getirilir.

‘Önü dolduruldu, denizle irtibatı kesildi’

Diren Büyükçekmece Forumu’nun aktvistlerinden Dursun Karakuş, ANAP’lı yıllardaki o değişimi şu sözlerle dile getiriyor:

“Büyükçekmece’deki okullar için yıl sonunda Albatros’a pikniğe gidilmesi bir gelenek haline gelmişti. Belki de bizler eğitim yılının bittiğini siyah önlük, beyaz yakalıklarla gidilen Albatros pikniklerinde fark ediyorduk. Peşinden yazla birlikte kampingciler bütün neşeleriyle gelir, Albatros rengarenk kamp çadırları ile dolardı. Ağaçlarının sıklığından neredeyse gökyüzünün görünmediği Albatros içindeki parkla birlikte herkesin nefes aldığı bir yerdi. ANAP’lı, Özal’lı yıllardı. İşini bilen memur dönemiydi artık… Türkiye değişiyor, insanlar değişiyordu. Havadan para kazanma ve yeni köşe dönme yöntemleri icat ediliyordu. İşte böyle bir yöntemle 80’lerin sonunda Albatros’un önü ile birlikte Büyükçekmece sahilinin büyük bölümü hafriyatla dolduruldu. Oysa Büyükçekmece’nin öyle güzel ve geniş bir kumsalı vardı ki, bakmayın şimdi geriye kalan bir avuç kumsalın fotoğrafını çekip ‘İstanbul’un Bodrumu’ diye sağa sola pazarlamaya çalıştıklarına; asıl kumsal hafriyatın altında kalalı çok oldu.”

Grup Yorum üyelerine ev sahipliği yapan Albatros

İlçe halkının okul tatillerinde çocuklarını piknik için götürdüğü, Atatürk Mahallesi’yle birlikte iki mahallenin daha ortak yeşil alanı olan Albatros Grup Yorum’a da ev sahipliği yapar. Karakuş o olayı “Sene 92-93, o sıralar Grup Yorum üyeleri ya çıkardıkları bir albümden ya da konserlerinden dolayı aranıyorlardı. Mahkeme gününe kadar saklanmaları gerekiyormuş. Sonra öğrendik; meğer onlar da Albatros’a  sığınmışlar” sözleriyle anlatıyor.   

‘İstanbul’un Bodrumu’ olarak tanımlanan Albatros ismini İstanbullular, 2013 yılında ülke gündemine oturan Gezi Parkı eylemlerinden sonra sıklıkla duymaya başladı. 94 yılında ANAP’tan seçilen Akgün, 2009 yılından sonra CHP’li Belediye Başkanı olarak Büyükçekmece’de görevini sürdürürken, Gezi Parkı olaylarından 1-2 ay sonra, Ağustos 2013’te 29 bin 347 metrekare büyüklüğündeki yeşil alanı satışa çıkardı.

‘Albatros’taki uyanış Gezi ile başladı’

Karakuş, o güne kadar atıl bırakılıp gözden düşürülmeye çalışılan Albatros üzerinde oynanan oyunlar hakkında bilgi sahibi olmadıklarını, Gezi ile birlikte tüm Türkiye de oluşan, ‘Halkın ortak alanları’ duyarlılığının sonucu olarak Albatros’ta da direniş sürecinin başladığını vurguluyor: “Burada yaşıyoruz fakat Albatros konusunda uyanmamızı Gezi’ye borçluyuz. Gezi olmasaydı, burası Ağustos 2013’te satılmış olacaktı. Albatros’taki direnişin temeli Gezi atıldı diyebiliriz” diyor.

İlker Kolukısa da kendisini ‘Gezici’ olarak tanımlayanlardan ve “Tamamız Geziciyiz. Farklı görüşten insanlar var. CHP’li arkadaşlar var, sol görüşlü insanlar, esnaf var. Gezi’den sonra kurulan forumlardan biriyiz. Biz birbirimizi Gezi’den sonra tanımaya başladık” ifadelerini kullanıyor.

Kolukısa, 4 yıllık mücadele sürecinde çeşitli defalar saldırıya uğradıklarını, diktikleri fidanların söküldüğünü, bu arada CHP’li Belediye ile görüşmelerden sonuç alamadıklarını, araya CHP’li milletvekillerini arabulucu olarak soksalar da belediyenin ısrarını sürdürdüğünü belirterek, “Saldırılara karşı Albatros’u korumaya çalıştık. Burası halkın alanı. Yeşildi, yeşil olarak gelecek kuşaklara kalmalı. Başka bir yeşil alan yok burada.” sözleriyle taleplerini yineliyor.

Albatros’un satışı için bastıran Başkan Akgün ise; planlarda alanın ‘turizm tesis alanı’ olarak geçtiğini iddia ederek; “Zaten Albatros yeşil alan değil, yapılaşmaya açılan bir yerdir ve Belediye mülkü olduğu için satma yetkisi bendedir” diyordu.

Avukat Atanur: Akgün planlarda tahrifat yaptı

Forumun bugün avukatlığını yapan Fatma Atanur ise aksini savunuyor ve Akgün’ün Albatros Parkı’nın bulunduğu 516 ada 3 ve 4 (yeni 5) parselde tahrifat yapılmış planlar yoluyla olayı çarpıttığına dikkat çekiyor. Atanur yapılan tahrifatı şöyle özetliyor:

“1979 yılına ait ve bakanlık tarafından onaylı 1/1000 ölçekli (18 M I ve 18 M III)  planda Albatros Parkı’nın kullanım biçimi ‘kumsal, otopark, turistik rekreasyon alanı, çocuk bahçesi’ fonksiyonlu olarak yer alırken, belediyenin dağıttığı kitapçıkta ’79 plan notları yok ediliyor ve yok edilen kullanım biçimi yerine hiçbir zaman olmayan ‘Turizm alanı’ kullanım biçimi yaratılıyor, Belediye bununla yetinmeyip, bu tahrifatları ’79 onanlı orijinal plan gibi göstererek, kitapçığa Albatros için ‘Bu parseller 1979 yılında Bakanlık tarafından tasdik edilmiş imar planları ile ‘Turizm alanı’ ilan edilmiştir. Planda emsal (inşaat alanı) ve kat yüksekliği kısıtlaması bulunmamaktadır’ ifadesini yazıyor. Bu tahrifatı 2000 ve 2004 tarihinde onaylanan planlara işleyerek sonrasında da plan notlarında tadilatlar yaparak Albatros Parkı’nı imara açıyor ve %60 ticaret+konut, %40 turizm konaklama alanı yaratılıyor.”

‘Belediye Başkanı suç işliyor’

Atanur’a göre, Akgün ve ekibi, 1979 yılına ait orijinal planlar yerine, tahrifat yapılmış planları kullanarak ve Albatros Parkı’nı satarak suç işliyor.

Atanur, kitapçıkta dikkat çekici başka bir ayrıntıyı paylaşıyor ve Albatros için kıyı kenar çizgisi işaretinin belirtilmediğini söylüyor. Bu ne anlama geliyor diye sorduğumuzda ise Atanur, Anayasa’nın 43. maddesi, Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliği hatırlatarak, “Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Sahil şeridi kıyı kenar çizgisinden itibaren 100 metre olup ilk 50 metrede inşaat yasağı olduğunu, ikinci 50 metrede ise, mevzuatta ‘Rekreaktif alanlar’ olarak tanımlanan halkın eğlence ve dinlenme gereksinimlerini karşılamaya dönük, açık olarak düzenlenen oturma ve yemek yerleri, yemek pişirme yerleri, çeşmeler, açık havuzlar, oyun ve açık spor alanları, açık gösteri alanları, yeşil bitki örtüsü bulunan kamu ya da özel alanlarda konaklama hariç günübirlik tesis dışında bir şey yapılamaz” yanıtını veriyor.

Kıyı kenar çizgisi de planlarda yok

Atanur, Belediye’nin ise kıyı kenar çizgisini yok saymasının arkasında Albatros’u daha rahat yapılaşmaya açmak isteğinin bulunduğunu belirtiyor. Kıyı kenar çizgisini Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne sorduklarında ise, Albatros için 1975 yılında belirlenen ve değişmeyen kıyı kenar çizgisinin bulunduğunu, müdürlükten aldıkları 18 M I ve 18 M III paftalarda kıyı kenar çizgisi kırılma noktalarının 79, 80, 81, 82, 83,84,85, 86, 87 olduğunu; buna göre, ‘Albatros Parkı’nın 100 metrelik sahil şeridinde kaldığının kesin olduğunu ifade ediyor.

‘Albatros kamu malı, ticati emtia olarak satılamaz’

Albatros Parkı’nın olduğu 516 ada 3 ve 4 (yeni 5) parsel sayılı taşınmazın belediyenin tapulu mülkü olduğunu belirten Atanur, ancak, belediyenin kamu adına kullanılması amacı ile kamulaştırmış olduğunu, Albatros Parkı’nı özel mülke dönüştüremeyeceğini, bu alana ticari emtia gibi bakılamayacağını çünkü yukarıda ifade ettiği anayasa ve kıyı mevzuatına göre, Büyükçekmece Belediyesi’nin görev ve yetkilerinin belirlendiğini ve buna göre belediyenin Albatros Parkı’nı, avan projesi dahi olmaksızın %60 ticaret+konut , %40 turizm konaklama inşaatı yapması amacı ile satma yetkisi olmadığını ifade ediyor.

Açılan davalar sürüyor

“Kamunun kullanımı için 1979 onaylı planların uygulanması amacı ile kamulaştırılan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki’ Albatros Parkı’nın satılmasında, hiçbir kamu yararı olmadığı gibi bu satış işleminin konusu mümkün ve meşru da değildir” diyen Atanur, “Bu sebeple Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü, İstanbul Valiliği ve Büyükçekmece Kaymakamlığı’na şikayetlerde bulunduk, Mimarlar Odası ile birlikte açmış olduğumuz davalarımız da derdesttir” şeklinde konuştu.

Rıfat Doğan

İstanbul Üniversitesi Doğu Dilleri Bölümü mezunu. Muhabirliğe soL gazetesinde başladı. Ardından İleri Haber'de çalışmaya başladı. 2016 Mart ayında diken.com.tr'ye geçti. Aynı yıl TMMOB Mimarlar Odası eski Başkanı Oktay Ekinci adına verilen Basın Ödülü'ne layık görüldü. Kent ve çevre konularında çalışıyor.

Journo E-Bülten