“İnsan hakları kadın haklarıdır, kadın hakları insan haklarıdır.”
Jennifer Lopez’in yeni klibi “Ain’t Your Mama”, dönemin ‘First Lady’si Hillary Clinton’ın 1995 yılında Pekin’de düzenlenen Dünya Kadın Konferansı’nda sarf ettiği bu sözlerle başlıyor. Clinton’ın kendi sesinden dinlediğimiz cümlelerin ardından 1950’li yılların ABD’sini çağrıştıran bir sahne ile açılan klipte, aynı zaman diliminden fırlamış bir Amerikan ailesiyle karşılaşıyoruz:
Yapılı saç ve ağır makyaj ile tek başına yaptığı akşam yemeğini servis eden kadın ve gazete eşliğinde yemeğinin önüne konulmasını bekleyen bir adam.
“Çok önemli bir sorunumuz var hanımlar:
Öncelikle delirmeniz gerekiyor!”
Bir haber sunucusunu canlandıran Lopez, böyle sesleniyor sihirli kutudan kendisini izleyen kadınlara. Şarkının nakarat kısmı ise şöyle:
Bütün gün yemek yapmayacağım
Ben senin annen değilim
Çamaşırını da yıkamayacağım
Ben senin annen değilim
ABD’deki güncel popüler kültürü az çok takip edenler, hemen her meseleyi ve kişiyi kısa da olsa bir dönem ‘meşhur’ etmesiyle bilinen kapitalizmin yeni ‘arzu nesnesi’nin feminizm olduğunu bilir. Beyonce ile açılan bahis, şimdilerde Jennifer Lopez ile sürüyor. Bu konu üzerine çeşitli tartışmalar dönüyor ancak şahsen mevcut durumun tamamıyla kötü bir şey olduğuna inandığımı söyleyemeyeceğim. Nitekim popüler kültür, kitlelere ulaşmak açısından oldukça kullanışlı bir mecra… Ve fakat nasıl kullandığınız çok önemli!
Lopez klibinde erkek egemen düzenden muzdarip çeşitli kadın modellerini canlandırıyor. Bir tanesi yukarıda bahsettiğim ‘ev hanımı’ bir kadın. Lopez’i, kenarının yere değmesine kıyamayacağınız yeşil-beyaz bir elbise ve pembe yüksek topuklu ayakkabılarıyla yerleri silerken izliyoruz. Buradaki temizlik bittikten sonra ütü masasına geçen Lopez, buğulu gözlerle hülyalara dalarak şöyle diyor:
Birbirimize delicesine âşıktık
O zamana geri dönebilir miyiz?
Ne zaman bu kadar rahat oldun?
Klip kahramanımızın rahatlıktan kastı, evlendiği erkeğin ev işlerini üzerine yıkması ve beraber yaşadıkları hanenin (para getirmek dışında) hiçbir sorumluluğunu üstlenmemesi. Haber sunucusunun söylediği şarkı ile dans eden ev hanımı, bir borcam dolusu yemeği kocasının başından aşağı dökerek intikamını alıyor. Burada kuvvetle muhtemel kocasının dizlerinin üzerine çökerek yaptığı evlilik teklifi ile evliliğin kadında yarattığı teslimiyeti o güne kadar hiç sorgulamamış bir kadının, ‘hayatının erkeği’ hakkında evlendikten sonra düş kırıklığı yaşadığını görüyoruz. Yaşadığı hüznün kaynağının, ortak bir hayat kuramamalarından ziyade, kocasının değişimi olduğunu izliyoruz.
Öte yandan klipte, çalışan kadınların yaşadığı zorluklara değinen sahneler de var. Esas sıkıntının, şarkı sözlerinde yaşandığını söyleyebiliriz.
Feminist bir söylem geliştireyim derken mesele dönüp dolaşıp kadın-erkek ilişkilerine getiriliyor. Hillary Clinton’ın en başta söylediği sözlerdeki gibi kadın haklarının insan hakları olması nedeniyle savunulması gerektiği değil, kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin ilişkilere zarar veren tarafı ön plana çıkartılıyor. Lopez’in bir grup şehirli kadınla dans etmesinden hemen önce çekilen sahne de bunu doğruluyor.
Telefonuyla meşgul olan genç bir adam, tam karşısında kendisine laf anlatmaya çalışan sevgilisini dinlemiyor. Bir süre konuştuktan sonra tepki alamadığını gören kadın, isyan eden kadınların peşine takılarak masadan kalkıyor.
Sene 2016 olmuş ve kadınların sorunları geniş bir yelpazeye yayılmışken, kadın haklarını aşk ve evlilik kisvesi altında yemek yapmak ile çamaşır yıkamaya indirgemek sığ bir yaklaşımdan öteye gitmiyor. Belki de popüler kültür ancak bu kadarına müsaade ediyor!