Filmmor Kadın Kooperatifi’nin 2003 yılından beri her yıl mart ayının ikinci haftasında düzenlediği Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde kadın gazeteciler ‘Kendine Ait Bir Medya Atölyesi’nde bir araya geldi.
Atölye kapsamında Journo editörlerinden Burcu Karakaş, Ekmek ve Gül ekibinden Sevda Karaca ve Gazete Sujin’den Sibel Yükler ve Zehra Doğan konuşmalarını gerçekleştirdi ve atölye soru cevap bölümüyle devam etti.
‘Medyanın en tepesinde erkekler var’
Gazeteciliğe 2010 yılında başlayan Burcu Karakaş, “Son 1 yıldır özellikle OHAL süreci içerisinde, hepimizin işi çok zor. Kapatılan basın kuruluşlarının sayısı fazla. Bu süreç içerisinde meslektaşlarımızın birçoğu işsiz kaldı ve çoğunlukla kadın meslektaşlarımız işsiz kaldı. Gazetecilik hem maddi hem manevi yönden oldukça zorlayıcı. Bu meslekte özellikle tırnağıyla kazıyarak gelenler kalabiliyor. Medyayı bir piramit gibi düşünün, en tepesindekiler genelde erkekse alta doğru daha çok kadınlar var” diye konuştu.
‘Ekmek ve Gül aynı zamanda bir kadın örgütlenmesiydi’
2004 yılından beri kadın hakları alanında habercilik yapan Sevda Karaca, “Bu oturum gerçekleştirilerek, kadın dayanışmasının bir yönünü daha ortaya çıkarmak ve kendine ait bir medya yaratmak isteyen pek çok kadınla bir araya gelmek istedi” dedi. 2007 yılında Hayat TV’nin kuruluşunda yer alan ve Ekmek ve Gül programını hayata geçirenlerden biri olan Karaca sözlerine şöyle devam etti: “Ekmek ve Gül sadece bir program değil, aynı zamanda bir kadın örgütlenmesi olarak planlandı. Memleketin dört bir yanından kadınlar toplanıp buluşmalar yapıldı. Hep birlikte programın nasıl olması gerektiğini konuştuk. Kulağımıza küpe olan en büyük şey program gibi olmayan aslında bir örgütlenme olan, gündüz kuşağına sıkıştırılmış ve kadın olmanın kurallarının olduğu bir mecrada, ağları genişletecek bir program sağladık. 10 yıl bu çabayı sürdürdük. Fakat bir kararnameyle televizyonumuz kapatıldı” ifadelerini kullandı.
‘Jinha benim için ajanstan ziyade kadınlık deneyimiydi’
2007 yılından itibaren medyanın içinde yer alan ve yurttaş haberciliğiyle ilgilenen Sibel Yükler, Jinha’dan önce çalıştığım yerde çalışanların %98’i erkekti. Gezi Parkı olaylarından sonra işsiz kaldım. Jinha’ya başladım. Birçok medya kuruluşuyla birlikte Jinha da kapatıldı. Jinha bir kadın kurumuydu. Kadınların kurduğu, kadınlar için kurduğu, kadın odaklı habercilik için kurulan bir ajanstı. Fakat Jinha da kapatıldı. Jinha benim için bir ajanstan ziyade kadınlık deneyimiydi. Şimdi Sujin’den devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
‘Sadece kadını ilgilendiren haberler yapmıyorduk’
Jinha’nın kuruşundan bahseden Zehra Doğan ise şu ifadeleri kullandı: “Jinha kadınların kendini ifade edebildiği bir yerdi, tamamen kadınlardan oluşan bir ekibimiz vardı. Kadın muhabir, kadın kameraman. 5 kişi yola başladık. Bu nedenle de hedef olduk kapatıldık. KHK ile kapatılan bir ajansla birlikte ben da tutuklandım. Çünkü Jinha sadece kadını ilgilendiren haberleri yapmıyordu. Jinha kadının kendini ifade etme sorununu açığa çıkardığı bir yerdi. Nerede bir sorun, savaş, yıkılmışlık varsa Jinha orada olmalıydı, Şengal’de, Cizre’de Sur’daydı. Bu açıdan erkeği çokça rahatsız ettik.”