Dosya

‘Twitter’a normalden daha fazla girer oldum’

Antalya’da yaşayan bir aile… Genç oğul, muhafazakâr anne ve babasından siyasi olarak “çok farklı düşünüyor.” Ancak bu dönemde eve kapanan aile üyelerinin hepsi daha çok haber izliyor. Oğul Twitter’da, anne baba ise televizyonda… “Karantinada Haber” yazı dizimizin üçüncü bölümüne buyrun…

Koronavirüsün tetiklediği bilgi ve haber bombardımanı sürerken çoğu insan evlere kapandı. Peki, okurların ve izleyicilerin haber tüketim alışkanlıkları bu süreçte değişiyor mu?

Bu soruyu yanıtlamak üzere geçen hafta Kerem ve ailesi ile haber tüketimine odaklanan görüşmeler yaptık. Kerem telefonla konuşmayı pek sevmediğini söylediği için bu araştırmayı WhatsApp’tan yazışarak yürüttük.

Antalyalı ailenin aklında “tuzlu su, kelle paça, Türk geni” haberleri kaldı. Haberleri farklı şekillerde yorumladılar. Kimi zaman televizyonda, kimi zaman internette gördükleri bir haber, davranışlarının değişmesine neden oldu. Kerem ise “Twitter’a normalden daha fazla girer oldum” diyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra ailesinin yanına dönen Kerem, geçen mayıs ayından beri Antalya’da yaşıyor ve Avustralya vizesi için gün sayıyor.

Avustralya’nın genç mühendislere çalışma izni verdiği bir programa katılmayı ve hayatına orada devam etmeyi bekleyen Kerem, kendisini ve ailesini kısaca şöyle tanıtıyor:

“Annem 56, babam 58 yaşında. İkisi de emekli öğretmen. Üç kardeşiz. Ablam eşiyle Kanada’da yaşıyor. Bir de abim var, kendisi kaptan ve şu an denizde. Ben okul bittikten sonra ailemin yanına geldim. İş bulma süreci zordu, nitekim bulamadım da. Yaklaşık bir yıldır ailemle yaşıyorum. Onlarla hayata bakışımız çok farklı, sürekli tartışırız. Onların siyasi görüşü muhafazakârlığa daha yakın, fakat uç bir muhafazakârlık değil. İktidarı destekliyorlar. Kendimi terimlerle kısıtlamak istemiyorum, ama onlarla çok farklı düşündüğümüzü söyleyebilirim.”

TV kumandası normalde babada, diziler başlayınca annede

Sıradan bir günlerini ise şöyle anlatıyor Kerem:

“Televizyon kumandası sabah namazından sonra televizyonu açıp önünde uyuyan babamın kontrolünde. Annem, babam izlerken ilgisini çeken bir haber olursa televizyondan (canlı yayın, son dakika, basın açıklamaları gibi) izler. Onun dışında tabletle veya telefonla haber sitelerinde geziyor. Takip ettiği diziler olunca kumanda anneme geçiyor. Ben çok fazla televizyon izlemiyorum. Daha çok sosyal medya, Ekşi Sözlük ve Twitter ağırlıklı haber alıyorum. Sabah kalkınca yaptığım ilk şey telefonumu elime alıp Twitter’a bakmak.”

Birinci Gün

Koronavirüs gündemini yakından takip ediyor musunuz sorusuna, “Ben yakından takip ediyorum. Ailem haberlerde gördükleri kadarıyla takipteler” diyerek cevap veriyor Kerem.

Televizyonda genellikle CNN Türk, NTV ve HaberTürk kanalları açık. Baba Mustafa Bey vaka sayılarını, ÖSYM’nin ertelediği sınavları, piyasaların durumunu ve bankaların tedbir kararlarını ekranlardaki haberlerden takip ediyor. Ekonomi haberlerinden sonra  “İnsanlar artık sadece hayati şeylere para harcayacak” yorumunu yapıyor.

Haberlerin ardından düne kadar kolaylıkla satacağı arabasını satamayacağını düşünüyor ve “Bu aralar arabayı almaya gelen olmaz” diyor.

Kerem ise sosyal medya aracılığıyla mağazalarını kapatan markaları, virüsün gün geçtikçe daha fazla kişiye bulaştığını ve Kanada Başbakanı Justin Trudea’nun, COVID-19 salgını nedeniyle halka yaptığı çağrıyı izlemiş. “Üzüldüm, bizim devlet niye böyle güven vermiyor diye” açıklıyor hissettiklerini. Türkiye’de resmi açıklamanın eksik yapıldığını düşünüyor.

Dolar yükseldi haberleri tedbire yöneltiyor, Müftüoğlu yazısı ise tuzlu suya

Annesi Melahat Hanım ise doların yükselişi nedeniyle tedbirli olmak gerektiğini düşünüyor. O da araba satıp değiştirme fikrini erteleme kararında. Bu sırada Osman Müftüoğlu’nun bir yazısında gördüğü tarif üzerine tuzlu su sürahisi hazırlamış. Gün içinde ara ara gidip gargara yapıyorlarmış.

“Daha önce böyle bir haber görseydi yine uygular mıydı, yoksa koronavirüs salgını davranışlarını değiştirdi mi” sorusunu Kerem yanıtlıyor:

“Annem hep böyleydi. Bu gündeme özel değil. Televizyonda duyduğu ya da gördüğü bir şeyi mutlaka dener. Ne izlediyse ertesi gün o yemeği yeriz. Ailem zaten haber izliyor ya da okuyor.  Fakat evden çıkıp yürüyüşe gidiyor ya da başka şeyler yapıyorlardı. Şimdi onları yapmadıkları için evde daha çok vakit geçiriyorlar. O yüzden haber izleme oranları arttı, benim için de aynı şey geçerli. Genelde her gün arkadaşlarımla görüşüyordum. O zamanlar bittiği için şimdi daha çok sosyal medyadayım ve habere daha çok bakıyorum. “

Genç resmi verileri sorguluyor, anne ‘devlete güveniyor’

Akşam haberlerini televizyondan takip ederken Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın ölümüyle ilgili bir habere denk gelince işler karışıyor. Kerem, “Adamın korona nedeniyle öldüğü belliydi. Sağlık Bakanı neden dün akşam sadece bir ölü olduğunu söyledi. Saklıyorlar ya da halkı yeterince bilgilendirmiyorlar” deyince annesi ve Kerem arasında “Ben devletime güveniyorum” tartışması çıkıyor.

Bu sırada anne Melahat Hanım kapı kollarını ve sık dokunulan yerleri silmeye devam ediyor. Televizyonda gördüğü bir haber üzerine sık temasta bulunulan yüzeylerin silinmesi gerektiğini duymuş. “Tedbir almak önemli elbette” diyorum, Kerem ise ailesinin salgından korkmadığı fikrinde.

‘İnternetteki haberde okudum, maske gereksiz’

Buna rağmen Mustafa Bey dezenfektan almaya gitmiş, fiyatları pahalı bulunca almaktan vazgeçmiş. Mustafa Bey bu kez maske alacağını söyleyince kamuoyunda kafa karıştıran bir konu daha açılmış oluyor: “Maske takılmalı mı, takılmamalı mı?”

Melahat Hanım maskenin korumadığını, bu nedenle gereksiz olduğunu düşünüyor. İnternette gördüğü bir haber neticesinde böyle düşünmeye başlamış, ona göre maske kullanımı gereksiz. Bu arada tuzlu su gargarasına devam ediyorlar.

İkinci Gün

Mustafa Bey televizyondaki haberlerin hepsinin aynı olduğunu söylüyor. Önemli açıklamalar ya da son dakika haberleri gelmediği sürece “Nasıl beslenmeli”, “Neler yapmalı” temalı haberleri takip ediyor. Ama “nasıl beslenmeliyiz” konusunda tek söz Melahat Hanım’ın.

Sokağa çıkma yasağına ilişkin haberleri ve yorumları görüyorlar, ancak yasağı desteklemiyorlar.  Gün içinde Kerem sosyal medyada karşılaştığı haberleri ailesiyle de paylaşıyor. Bu durum zaman zaman tartışmaları da beraberinde getiriyor, zira aile sosyal medyadaki haberlere asla inanmıyor.

Kerem, “Haber kanallarından onların istedikleri haberleri alıyorsunuz” derken aile, oğullarını uyarıyor: “Seni hep sosyal medya böyle yaptı. Oradan uzaklaş.”

Bakan çağrı yapana kadar baba alkışa çıkmıyor

“Haberle yatıp kalkmıyoruz ancak gündemi takip ediyoruz” diyor Melahat Hanım. Mustafa Bey açıklanan ekonomi paketine ilişkin bir haber izliyor televizyonda. Paketin “piyasaya güven verme” amacında olduğu fikrinde. “Ben işveren değilim. Emekli adamım ama piyasaların kapanmaması iyi” diyor.

Dün başlayan alkış etkinliğine katılmayan Mustafa Bey, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın çağrısını izledikten sonra, bugün saatler 21.00’i gösterdiğinde balkonda buluyor kendini. Kerem ise uzaktan izlemekle yetiniyor ve ekliyor: “Normalden daha fazla girer oldum Twitter’a.”

Üçüncü Gün

Mustafa Bey televizyondan takip ettiği sabah haberlerini izlemeye devam ediyor. Hafta sonu ve güneşli havayı fırsat bilip sokağa çıkanlara kızgın, “İnsanlar ne kadar keyfine düşkün! Hala sıkış tepiş yerlere gidiyorlar” serzenişinde bulunuyor.

Gün içinde karşılaştıkları ikinci haber ise Can Dündar’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Almanya Angela Başbakanı Merkel’in  koronavirüs gündemine dair açıklamalarını karşılaştırdığı bir video. Mustafa Bey bu videoya sinirli, “Çok seviyorlar başka ülkeleri övmeyi” diyerek bir kere daha söyleniyor.

Melahat Hanım’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekranlara daha az çıkmasına yorumunu merak ediyorum, yanıtı “Sağlık bakanı açıklama yapıyor ya işte” oluyor.

Bu konuşmayı aktaran Kerem, annesinin Erdoğan’ı sevdiğini, ne dediyse kabulü olduğunu da sözlerine ekiyor. “Devletine güveniyor annem. Karşı fikir beyan etmez, sorgulamaz. Babam biraz daha sessizdir. Onu ilgilendirmiyorsa yorum yapmaz.”

Ailenin hemfikir olduğu tek konu sokağa çıkma yasağı

Televizyonda sıkça tartışılan bir konu da sokağa çıkma yasağı. Birçok konuda farklı fikirlere sahip Kerem ve ailesinin hemfikir olduğu tek konu da bu:

“Ben sokağa çıkma yasağı gelmesini istemem, açıkçası mantıksız da buluyorum. Şimdi açıkladıkları pakette işçi desteklenmiyor zaten. Sokağa çıkma yasağı gelirse sokağa çıkamayan herkes için devletin bir maddi yardım yapması gerekecek. Mevcut hükûmet böyle bir şey yapar mı, tabii ki de yapmaz. Ama ‘Herkes evinde kalsın, biz size bir hafta içinde test yapıp ona göre önlem alacağız’ diyeceklerse tamam, o zaman gelsin yasak. Babam da sokağa çıkma yasağını desteklemiyor, karışıklığa neden olacağını düşünüyor. ‘Millete nasıl bakacaklar o zaman’ diye soruyor. İşte eğer Almanya’da yaşasaydı babam da desteklerdi. Ama Türkiye’de sokağa çıkma yasağının devlet tarafından iyi yönetilemeyeceğini o da içten içten biliyor bence.”

Gün içinde açıklanan 65 yaş üstüne yönelik sokağa çıkma kısıtlanmasına ilişkin haberlere ise sevinmişler, doğru bir karar olduğunu düşünüyorlar.

Canan Karatay haberi portakal tüketimlerini değiştiriyor

Bugünün beslenme önerisi Canan Karatay’dan. Normalde portakal suyunu süzüp içen Kerem’e annesinden, “Portakalı yemek daha faydalıymış” uyarısı geliyor.

Ben de tüm bunlar yaşanırken neler hissediyorsun diye soruyorum.“Duruma soğukkanlı yaklaşıyorum sanırım” diyor Kerem:

“Sosyal medyada yeni paylaşımlar görüyorum, Afrika’daki açlık ve çocuk ölümleriyle ilgili. İşte bu bizim bir nebze bencil olduğumuzu hatırlatıyor. Oradan biraz soğuk ve duygusuz gibi gözükebilirim ama biraz daha geniş bir pencereden bakınca aslında az çok bu çağın insanlarından, kendimden de utanıyorum.”

Dördüncü Gün

Kerem ve ailesi için rutin gündem takibi devam ediyor. Gün içinde Kerem’in dikkatini çeken tek şey, sosyal medyada da sıkça paylaşılan, pazarcı bir gencin neden çalışmak zorunda olduğunu anlatan videosu olmuş. “Sokağa çıkma yasağının neden olamayacağını basitçe açıklıyor bu video” diyor Kerem.

Melahat Hanım ve Mustafa Bey için sıradan bir gün. Bugünün tartışması ise Kerem’e “sigarayı bırak” baskısı. Televizyonda gördükleri bir habere göre sigara ace-2 proteinini tutuyormuş ve bu durum bağışıklığı daha da zayıf hâle getiriyormuş. Kerem’e de “izle, bak” deyip sigarayı bırakmasını tembih ediyorlar.

Beşinci Gün

Bugün artan “sokağa çıkma yasağı” gelecek söylentisi aileyi endişelendiriyor. Isparta’ya gidip tarlalarına ceviz dikme planları yapan aile, giderlerse orada kalmak zorunda olacakları korkusuyla planlarını erteliyor.

Kerem’e göre annesi Melahat Hanım ve babası Mustafa Bey işlerini askıya almak zorunda kaldıkları için hayli moralsiz. Geçen hafta Isparta’ya gidip turşu kurma hayalleri, yerini evde oturmaya bırakmış. Ayrıca traktör alma planlarını da ertelemişler. “Önümüzü görelim, sonra alırız” konuşmaları geçiyor evde.

Bu araştırma kapsamındaki tüm görüşmeleri WhatsApp üzerinden yaptık.

“Daha temkinli davranmaya başladılar” diyor Kerem.  Yasak gelebileceğini nereden düşündüklerini soruyorum. “Kendi yorumları ama izledikleri haberlerden sonra böyle bir şey düşünmeye başladılar. ‘Yaşlılar laf dinlemiyor, böyle giderse sokağa çıkma yasağı gelebilir’ diye düşündüler” diye yanıtlıyor.

Kerem beşinci günün sonunda sigara almak için dışarı çıkıyor, sonrasında da deniz havası almak üzere sahile gidiyor. Tüm bu süreçte fiziksel mesafesini koruduğunu vurguluyor. Kerem dışarıdayken Mustafa Bey’den bir telefon geliyor: “Yasak gelebilir. Haberlerde uzmanlar yorum yapıyor, sen eve gel.”

Anne, Bakan Koca’nın açıklamasını ayakta izliyor

Sağlık Bakanı Koca’nın saat 19.00’da yapacağı açıklama için heyecan dorukta. Melahat Hanım bu haberi ayakta izliyor. Açıklamanın ardından, “E sayıları vermedi” diye şaşıran Melahat Hanım’a son günlerde hayatımıza giren ama çoktan kanıksadığımız yeni alışkanlığımızı hatırlatıyor Mustafa Bey: “Gün sonu açıklıyor ya!”

Beş günlük çalışmamızın sonunda Kerem’den yaşadığımız bu süreci değerlendirmesini istiyorum. Medyanın “sorumsuzca” davrandığını düşünüyor:

“Salgınla beraber tedbirin ne kadar önemli bir şey olduğunu görmüş olduk. Aynı şekilde topluma gerekli bilincin aşılanmasının ne kadar gerekli olduğunu da… Tabii sadece toplum değil, yönetim de bilinçli olmalı. Bir de medyanın insanları bilinçlendirme konusunda ne kadar büyük bir yanlış yaptığı kanıtlandı. Alanında uzman olmayan insanların kanallara çıkıp konuşması insanların yanlış bilgilenmesine ve salgına körükle gitmesine neden oldu. Tuzlu su, kelle paça, Türk geni muhabbetlerle dolu haberler izledik. Tabii annem hâlâ tuzlu su gargarasını savunuyor. ‘Olsun, en kötü burnu açıyormuş’ diyor!”

Görüşme yaptığımız kişilerin isteği üzerine bu haberde kişilerin gerçek isimleri kullanılmamıştır.

Journo yazarları, “Karantinada Haber” yazı dizisine, farklı demografik ve sosyoekonomik kesimlerden katılımcılarla devam ediyor.

Vatandaşlar koronavirüs haberlerini nasıl yorumluyor? Taşradaki muhafazakar bir televizyon izleyicisi bugünlerde haberleri nereden izliyor? AB grubundan muhalif bir kentli, hâlâ bayiye gidip gazete alıyor mu? Kadın sosyal medya kullanıcılarının kararını değiştiren bir haber oldu mu?

Bu tür sorulara yanıt aradığımız yazı dizisini şu sayfadan takip edebilirsiniz.

Ilgaz Gökırmaklı

1994, Antalya doğumlu. Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunu. Marmara Üniversitesi’nde Gazetecilik yüksek lisansı yapıyor. Çeşitli haber mecralarında serbest gazeteci olarak haber üretmeye devam ediyor.

Journo E-Bülten