Görüş Yeni Medya

Kişiye özel habercilik ve medyada yeni trendler

Haberin hikâyesi, ardındaki gerçekler, seyirciye düşündürdükleri ve hissettirdikleri teknolojinin etkisiyle her an artarak haberin içerisine girmeye devam ediyor. İzleyici haberin detayına erişmek, anlamak ve olan bitene hâkim olmak istiyor. İşin etik boyutu bir yana, seyirci artık basit görsellerle yetinmiyor. Haberi alma şeklinde meydana gelen radikal değişiklik de, medya kurumlarını daha saldırgan ve daha radikal görselleştirmeye doğru itiyor. Bu haberciliğin karşılığı pek çok moral ve etik tartışma başlatıyor ama tüketicinin tatmin hissinin giderek daha derin hikâyeye dayanması sebebiyle artık haberi yüzeysel olarak geçiştirmek de çok mümkün olmuyor.

Bu şartlar altında haberciye düşen yeni görevler var. Haberi daha yakından ve daha zengin bir deneyimle paylaşmak gibi…

Japonya depreminin ardından yaşanan tsunami dehşetini hangimiz unutabilir ki, canlı olarak binlerce dönüm toprağın su altında kalışını, araçların, teknelerin, binaların oradan oraya savruluşlarına şahit olduğumuz o sahneler hepimizde unutulması zor hatıralar yarattı ve yaşanan dehşeti hepimizin oturma odalarına ve evlerine taşıdı.

Ulaşılması zor zirvelerden, girilmesi zor çatışma alanlarına kadar her yerden rahatlıkla görüntü alabilen ‘drone’lar haberciliğe yeni bir boyut ekledi. Muhabir, gerçek haberi yaşandığı anda görüntüleme şansını arttırırken, haberin ve gerçeğin kendisini herhangi bir manipülasyona izin vermeden en çıplak haliyle seyirci ile paylaşma imkânı bulmaya başladı. Bu durumun iyi tarafları olduğu gibi rahatsız edici çıplak gerçekle karşılaşmak ve bunu anlık yaşamak gibi komplikasyonlar ortaya çıkaracağını da unutmamak gerekiyor.

Tüketicinin etkileşime girdiği ekran sayısı da her geçen gün artmaya devam ediyor. Mobil deneyimi, giyilebilir cihazlara doğru kayarken, haberin kişiselleştirilmesi, kişiye özel haber aktarımı da habercinin önündeki önemli bir iş alanı olarak ortaya çıkıyor. Kişiye özel haber sunmanın editoryal olarak yaratacağı baskı bir yana, içerik üreticilerin, yazarların, fotoğrafların, kişiye özel olacağı bir haber dünyasında, akıllı karar verici sistemler de haber sunumun önemli bir parçası olacak gibi görünüyor. Bugünlerde Facebook timeline üzerinde sık sık karşımıza çıkan bu durum aggregator (derleyici) kapasitesi yüksek olan Facebook gibi yapılarda sorun çıkarmazken, platform dışında içerik üretmek zorunda olanların üzerindeki baskıyı arttırıyor. Bu senaryonun iyi tarafı ise, dikey olarak farklı açılardan aynı içeriğe bakmayı beceren her marjinal kaynağın kendisi için ses bulma ve dolayısıyla reklam ve gelir getirme imkânını doğurması. Bu, bildiğimiz ana akım medya karşısında blogların, wikilerin ve aggregator’ların yarattığı haber değişiminin yeni bir ögesi olarak ortaya çıkacak. Jenerik ve ana akım haber vermenin ve yaymanın yerini, özelleştirilmiş haberlerin alacağını söylemek çok da uzak görülü bir yorum olmayacaktır. Çok sesliliği arttıran bu unsur. Platformların da desteğiyle daha çabuk kendine alan açacak gibi görünüyor.

Peki ekranların bu değişimde rolü nedir? Kişiye özel içeriğin saat ve benzeri dar alanlara sığan bir hale getirilmesi ve bunun yeterince ilginç şekilde paketlenmesi, editoryal yeteneğin, yazı ve mizanpaj dışında, müşteri deneyimi tasarımında da gelişmesini gerektirecek. Bir haberin başlığında, ilgi uyandıracak ‘son dakika’ ‘flaş’ gibi ibarelerin yer alması artık haberin okunması için yeterli olamayacak. Bu kadar yoğun haberin, kişiye özel aktığı bir dünyada, kullanıcının medya zamanından size zaman ayırması için haber yaratıcılığının ve haberi sunuş kalitesinin dramatik olarak artması gerekeceği kesin. Herkesin ulaşabileceği ajans kaynaklı haberin yerini, özelleştirilmiş ve kişiye özel yorumlarla bezenmiş haber alacak gibi görünüyor.

Tüm bu değişimin uzakta olduğunu düşünmemek gerekiyor. Yaklaşık 10-12 sene önce ana akım gazetelerin yaşadığı süreç göz önüne alındığında, bizi bekleyen bu yeni sürecin eskisinden çok daha hızlı ve dramatik olacağını kabul ederek habercilik ve gazeteciliği her anlamda yeniden ele almak ve değerlendirmek gerekiyor. Artık teknolojinin içerisinde olmadığı bir iş alanı kalmadığına göre, moral ve etik kurallar da dahil olmak üzere, bu alanda eğitim ve içeriğin yeniden tartışılmasında büyük faydalar olduğu görülüyor.

Bahadır Burak Evren

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Evren, profesyonel çalışmalarına 1993 yılında British American Tobacco Hollanda’da başladı. Evren, BAT Orta Asya, Volkswagen Türkiye, McCann Erickson World Group bünyesinde farklı pazarlama ve iş geliştirme fonksiyonlarında görev aldı. 2005 yılından başlayarak sırasıyla Mynet, Fox Intenational Channels, TTNET, Motorola, Morhipo ve D&R şirketlerinde, Üst Düzey Dijital Yönetici ve İcra Kurulu Üyesi unvanlarıyla rol aldı. Halen Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümünde misafir öğretim görevlisi olarak çalışan Evren, girişimcilik, inovasyon ve büyük veri konularında eğitimler vermekte.

Journo E-Bülten