Röportaj

Kıvılcım Arat: Kürdüm, Aleviyim, trans kadınım, istemeden politik oluyorsun

Trans kadın Kıvılcım Arat, 30 yaşında. Cumhuriyet Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu. Yaklaşık yedi yıldır seks işçileri ve trans kadın hakları üzerine çalışıyor. İstanbul LGBT Dayanışma Derneği ve Eylül Cansın Transevi kurucu üyelerinden olan Kıvılcım aynı zamanda, Kadınlarla Dayanışma Vakfı’nda (KADAV) cinsiyet temelli şiddetle mücadele ekibinde çalışıyor. Demokratik Kadın Hareketi’nde ise temsilcilerden biri.

Kıvılcım ismini amcası vermiş. Ailesi, Kıvılcım geleneğinden geliyor. 1980 darbesinden sonra doğan çocuklara verilen isimlerden biri onunkisi de… Sonradan politikleşen biri olmadığını, çocukken babasının omzunda Susurluk eylemlerine gittiğini hatırlıyor. Onların evi, hep politikanın konuşulduğu evlerden olmuş:

“Kürdüm, Aleviyim, trans kadınım, muhalifim. İstemeden politik oluyorsun. Birden fazla yara aldığın yer oluyor. Türk, Müslüman, Sünni, erkek olma hâlinin dışındasın. Sen politikayı düşünmesen de seni düşündürüyorlar. Politik hattın içinde kendini buluyorsun çünkü başka türlü var olamıyorsun. Mücadele etmek durumunda kalıyorsun. Ancak en çok politikleştiren şey, trans olma hâli.”

‘Yaşam alanımı kaybettim’

Kıvılcım Arat’ı son dönemde en çok zorlayan durumlardan biri darbe girişimi sonrasında yaşanmış. Beyoğlu’nda oturduğu mahallede nöbet tutan gençler kendisine şişe ve sopalarla saldırmış. Saldıranlar, komşuların oğulları… Ancak bu saldırganlardan özellikle bir tanesini hiç unutmayacağını dile getiriyor:

“Evime girip çıkamıyordum. Mahallenin her yerini Sedat Peker’in pankartlarıyla donattılar. Hakkımda çıkan haberlerin ekran görüntüsünü almışlar, onları gösterip ‘Burası Gezi ruhlu değil ulan’ dediler. Tecavüz etmekle tehdit ettiler. Muhtara gidip evi geneleve çevirdiğimi falan söylediler. ‘Bir daha televizyonlara çıkmayacaksın, röportaj vermeyeceksin’ dediler. Bana saldırıyı organize edenlerden birinin annesi bana trans erkek olarak açılmıştı. Yaşam alanımı kaybettim. Mahalleden zonayla ayrıldım.”

’10 bin lira paran da olsa ev bulamıyorsun’

Muayene için gittiği doktorun şaşkına döndüğünü, “Bu zona 70 yaş grubu insanlarda olur, sen ne yaşadın böyle” diye sorduğunu anlatıyor. Saldırıların ardından Ağustos ayında mahalleyi terk etmek zorunda kaldıktan sonra yeni ev arayışına giren Kıvılcım, bir ayın sonunda Harbiye’ye yerleşmiş. Şu an mutlu ve huzurlu olduğunu belirtiyor ama yerleşene kadar yaşadıkları onu çok yormuş.

“Bir trans için ev bulmak çok zor. 10 bin lira paran da olsa ev bulamıyorsun. Tekrardan yaşam kurmak zordu. Bu beni çok yaraladı.”

Ailesine hiç açılmamış. Şu an görüşüyorlar ama geçiş sürecinde iki yıl boyunca birbirlerini hiç görmemişler. Aile, iki yılın ardından eve döndüğünde bambaşka biriyle karşılaşmasına rağmen hiç tepki vermemiş. Ancak Kıvılcım Arat bu durumdan şikâyetçi değil:

“Annem sadece bir gün ‘Ne oldu senin sakallarına’ dedi. Daha lazere yeni giriyordum o zaman. Bir sessizlik var, görmezden geliyorlar ama ben de buna razıyım. Çevremdeki trans arkadaşların deneyimlerine bakıyorum. Birçoğunun aileyle barışma deneyimi maddi. Aylık para yolluyor ya da ev alıyor. Benim ailemle aramda hiç böyle maddi bir bağ olmadan onu kurabildik. Bu mutluluk verici bir şey. Kendimi bu yüzden şanslı hissediyorum.”

Kürt olması nedeniyle üniversite yılları da kolay geçmemiş. Bir gün aralarında esnafın da olduğu yaklaşık 80 kişilik bir grup tarafından linç edilmiş. Bu lincin sonunda saldırganlara değil, kendisine dava açılmış.

‘Yaşadığım sorunları bir başka trans kadın yaşasın istemiyorum’

Hormon tedavisine başladığında sokakta yaşadığı tacizler geçiş süreci tamamlanınca neredeyse kesilmiş. Trans kimliği üzerine yaptığı bir benzetmeyi sıklıkla kullandığını anlatıyor:

“Toplumsal cinsiyetin inşasını bir duvar olarak düşünün. Bu duvarda bir sürü çatlak var. Bu çatlağın içerisine bir Aleviyi, bir Kürdü, bir Ermeniyi yerleştirebilirsiniz. Hatta bir gay ya da lezbiyeni de… Plazalarda var olabilirler, belli yerlere gelebilirler bu kimlikleri gizleyerek. Ama bir transı o duvara yerleştiremezsin, duvar yerle bir olur.”

Şu an tehditler aldığını, kendini güvende hissetmediğini dile getiriyor. Arkadaşlarının ona kızdığını, “Tutuklanacaksın, dikkat et” diye uyardığını anlatıyor. Ancak kendisinin içi her şeye rağmen rahat ve mücadelesinden vazgeçmeyi düşünmüyor:

“Sosyal medyada tehditler alıyorum. Gece yürürken çekiniyorum. Ben yaptığım her şeyin arkasındayım. Temel insan hakları mücadelesi veriyorum. On yıl sonra bana, ‘Kıvılcım o dönem sen ne yaptın’ dediklerinde, ‘Evimde oturdum’ demek istemiyorum. Bu benim için bir insanlık onuru meselesi. Onurumu ayaklar altına alamam. Başka bir yere gitmeyi düşünmüyorum. Bu topraklarda doğdum, bu topraklarda kimliğimi buldum. Yaşadığım sorunları bir başka trans kadın yaşasın istemiyorum.

Burcu Karakaş

Gazeteci.
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Boston Üniversitesi’nde gazetecilik ve Ortadoğu üzerine aldığı yüksek lisans eğitimini, “Devlet Söyleminde Kürt Meselesi: Diyarbakır Askeri Cezaevi Üzerine Bir Çalışma” başlıklı teziyle tamamladı. “Erkeklik Ofsayta Düşünce”, "Manşetleri Gör Aklını Kaçırırsın: 90'lı Yıllarda Gazetecilik", "Yalan Dünya: Reytingler, Tıklar ve Şimdi Reklamlar" adlı üç kitabı bulunuyor.

Journo E-Bülten