Medyada çalışan gençler hangi koşullarda, nasıl çalışıyorlar? Ulusal veya bağımsız basın kuruluşlarında çalışan Ece, Gökhan, Şükran ve Fırat ile medyada çalışmaya dair tecrübelerini ve hissettiklerini konuştuk: “Bir habercinin gecesi gündüzü yoktur çünkü haber her an, her yerdedir.”
Ece Belen, 32 yaşında, Görsel iletişim tasarımı mezunu, Star TV’de spiker olarak çalışıyor.
Ece, 2008 yılında stajyer olarak işe başlayıp, muhabirlik, haber yazımından haber montajına, gündem toplamaktan canlı yayınlara kadar pek çok alanda çalışarak en sonunda ana haber’de spikerlik yapmaya başladı. Gazetecilik eğitimi almadığı halde, spikerliğe dair eğitimler alıyor ve haber yapımının her aşamasında tecrübeli kişilerle çalışarak kendini yetiştiriyor.
Sektöre girdiğinde yaşadıklarını şöyle özetliyor: “Stajyerliğe başladıktan sonra bu işin ne kadar fedakarlık gerektirdiğini anladım. Bir habercinin gecesi gündüzü yoktur çünkü haber her an, her yerdedir. Sabrederek çok çalışarak asla pes etmeyerek bugüne geldim. Motivasyonum aslında bende gizliydi, sonuçta hayal ettiğiniz şey, siz ne kadar çabalarsanız size yaklaşıyor.”
Ece, işini severek yapan herkesin sektörün zorluklarına rağmen bakış açısının farklılaştığını anlatıyor. İlk günden itibaren sigortalı olarak çalıştığını, kendisine ve çalıştığı kuruma güvendiği için mesleğini yaparken rahat hissettiğini de ekliyor.
Ece, gelişen teknoloji ve dijitalleşme çağında sosyal medyanın gücünün farkında olduğunu söylerken, o gücü işi için en faydalı olacak şekilde kullandığını, söylüyor.
Hem hız hem doğruluk önemli
Gökhan, 29 yaşında, Gazetecilik mezunu, ulusal bir gazetede muhabir olarak çalışıyor. (Kendi isteğiyle soy ismi ve çalıştığı kurum ismi veremiyoruz.)
Öğrenciyken BirGün gazetesinde ve Cumhuriyet gazetelerinde staj yapan Gökhan, şu anda ulusal bir gazetede muhabir olarak çalışıyor. Gazetecilik bölümüne başladığında eğitimi konusunda beklentisi yüksek olmasına rağmen, istediği eğitimi bulamadığından şikayet ediyor. İletişim fakültesinde sınıfların kalabalık olmasının, 100 kişilik sınıflarda ders işlemenin öğrenmeye olumsuz etkilerini olduğunu söylüyor. Eğitimlerde sahaya yönelik derslerin olmaması da gazeteciliğe adım atıldığında eksik hissettiren yönlerden, diyor Gökhan. “Gazetecilik eğitiminde hala fi tarihinden kalma baskı teknikleri gösteriliyor ama artık insanları sokakta gazete okurken göremiyoruz, herkesin elinde telefonları var ve haberleri oradan okuyorlar.”
Gökhan, sektöre girdiğinde bazı hayal kırıklıkları yaşamasına rağmen, mesleğini sevdiği için devam ettiğini, söylüyor:
“Bedava çalışmadan kadroya geçemeyeceğimi sektöre girince görmüş oldum, bu biraz hevesimi kırsa da mesleği sevdiğim için devam ettim.Bu alanda iş bulmak çok zor. İşe başvurduğunda zaten hemen işe başlatmıyorlar, “seni bir görelim” diyorlar. Bu görme hali bazen 2 yılı buluyor. Bir insanın potansiyelini görmek için 2 yıl bakılır mı?”
“Çalıştığın kuruma göre haber yapıyorsun, yeri geliyor kendine otosansür uyguluyorsun. Kendine sansür uygulamak aslında iyi bir şey değil, kendini çalıştığın kurumun kalıbına sokmuş oluyorsun.”
Yeni medyanın gelişmesinin, hız çağında yaşamanın mesleğinde de nasıl değişimlere neden olduğunu da anlatıyor. Basılı gazetelerin hızla azaldığını, birçok gazetenin kapandığını, zamanla gazetelerin ortadan kalkacağını düşünüyor. Yazılı medyada çalışanların dijitale ayak uyduramadığı sürece sektörden silineceğini, söylüyor. Çünkü gazetede çıkan tüm haberleri insanların zaten dijital mecralardan okuduğunu söylüyor. Yazılı basının dijitale yatırım yaptığını ama çalışanlarını bu konuda eğitmediğini de ekliyor sözlerine. Yalnız dijital mecraların hızlı haber yayınlama arzusunun da manipülasyona açık olduğunu söylüyor: “Haber yapımında hızlı olurken bilginin doğruluğunu da iyi teyit etmek lazım. Yoksa hızla yanlış bilgilerle yapılan haberler ortaya çıkıyor.”
“Ana akım dışında çalışıyorsan mesain fazla ve düşük ücretlere çalışırsın, çoğu yerde sigortan olmaz.”
Fırat Yeşilçınar, 30 yaşında, İktisat mezunu, Medya Blok sitesinde editör, muhabir olarak çalışıyor.
Fırat, başlangıçta gazetecilik mesleğinden nefret etmesine rağmen önce belgesel çekimleriyle, yazılar yazarak, daha çok hak temelli haberler yaparak başlıyor mesleğe. İnsan hakları üzerine haberler yapan gazetecilerin hikayesinden etkilendiği için mesleğe giriyor. Başka alanlarda da haberler yapmasına rağmen, en yoğun çalıştığı alan insan hakları oluyor. İnsan hakları alanında çalışmanın zor olduğunu ve devletle karşı karşıya getirdiğini, bu alanda çalışan gazetecilerin öldürülme ve gözaltı riski ile karşı karşıya olduğunu, söylüyor. Bazı haberlerinin ödül aldığını ve Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Musa Anter gibi isimler adına ödül alırken gazetecinin bu riski alması gerektiğini, ifade ediyor.
Muhalif medya kuruluşlarında çalışmanın maddi olarak zorluklarından bahseden Fırat, şöyle anlatıyor:
“Bu meslekte ses çıkaran, muhalif olan basının çoğu para kazanamaz. Gazetede çalışırsan tiraj düşüktür, ajansta çalışırsan tık düşüktür. Yani sigortasız, güvencesiz çalışırsın. Böyle çalışmak zorunda kalmak kurumun kendisiyle alakalı değil, itildiği yerden dolayı bu şekilde. Gerçek gazetecilik yapmak için maddi olarak zorlansan da bir şekilde çalışıyorsun. Ana akım dışında çalışıyorsan mesain fazla ve düşük ücretlere çalışırsın, çoğu yerde sigortan olmaz. Aslında gazeteciliğin bir mesaisi yok, Türkiye’de 7/24 akışı olan bir sektör.”
Haber yapmak öğretici
Fırat, şu anda sigortalı olarak çalışıyor ve basın iş kolunda olan bir sendikaya üye.
Fırat, haber yaparken kendini rahat hissediyor, baskı altında hissetmiyor. Bugüne kadar kendisine hiçbir otosansür uygulamadığını ama yaptığı haberlere bazen sansür uygulandığını belirtiyor. Haber yapmanın kendisi için öğretici olduğunu, daha çok belgelerle haber yaptığını, yaptığı haberlerle bilgisi olmayan alanlarda birçok kavramı öğrendiğini, söylüyor.
Medya Blok internet sitesi farklı alanlarda çalışan küçük bir ekiple 1.5 yıldır devam ediyor. Çoğu medya kuruluşunun kapandığı zaman kurdukları sitede ve “alternatifsiz değiliz” sloganını kullanıyorlar. Fırat, OHÂL’den dolayı kapatılan kurumlarda çalışan ve işsiz kalan arkadaşlarıyla birlikte, biraz da istihdam oluşturmak için kurulduklarını anlatıyor.
Fırat, internet haberciliği bu kadar yaygın değilken çalıştığı gazetede, bastıkları haberin ertesi güne merakla beklendiğini ama şu an bunun mümkün olmadığını, dijital mecraya uyum sağlamak adına site haberciliğinin daha hızlı olduğunu, söylüyor.
“Sürekli internetin başında olmak, takipte olmak, bu çok yorucu bir şey. Günde 9 saate, 10 saate çıkan mesailerim oluyordu.”
Şükran Şençekiçer, 26 yaşında, Boğaziçi Siyaset mezunu, Medyascope’te muhabir ve programcı olarak çalışıyor.
Şükran, üniversite son sınıf öğrencisi iken Medyascope’te çalışmaya başlıyor. Medyascope’un bir gazetecilik okulu olduğunu, istediği haberleri kovalamak ve deneyimli gazetecilerle birlikte çalışmak noktasında kendisini özgür hissettirdiğini, söylüyor Şükran.
“Ana akımda kalabalığın içinde kaybolmaktansa, burada istediğin her alan açık oluyor sana, istediğin haberi yaz, kamera önüne çıkmak istiyorsan çık, istediğin kişiyle röportaj yap. Hem de normalde ulaşamayacağın, tanışamayacağın çok deneyimli gazetecilerle birebir iletişim kurup, yanyana çalışıyorsun, bu çok öğretici.”
Şükran, 140journos’un sosyal medya yönetiminde de çalıştı. Aktif olarak çalıştığı dönemde yoğun çalışma saatleri ve son dakika haberciliği yapmanın işini stresli hale getirdiğini, söylüyor. “Sürekli internetin başında olmak, takipte olmak, bu çok yorucu bir şey. Günde 9 saate, 10 saate çıkan mesailerim oluyordu.”
Şükran, Medyascope’taki hiyerarşisiz çalışma ortamından, çalışma saatleri ve çalışma koşullarından memnun. Çalıştığı kurumdan içerik olarak memnun olmasına rağmen, teknik olarak iyileştirmelerin işlerini daha iyi hale getireceğini, ifade ediyor. Yine de bunun maddi olarak kurumu zorlayacağının da farkında.
* Bu makale Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun (EFJ) İletişim Fakültesi öğrencilerine yönelik yarışmasında birinci seçilmiştir.