Hallerimiz

Metalaşan içerik, matikleşen yazar: 200 kelimesi 1 TL

Yeni medya düzenine göre, "The content is the King" yani "İçerik kraldır." Klişe haline gelen bu söz gerçekten doğru da. Peki ya o içerikleri üretenler, metin yazarları; onlar da kral mı?

Yeni medya teknolojilerinin gelişimi, hayatımıza yeni birçok kavramı dahil etti: İnternet haberciliği, SEO, SEM, online reklamcılık, online alışveriş… Ve daha nicesi. Haberi, haberciliği, yayıncılığı derinden etkileyen yeni medya olanakları elbette işlerin çalışma şekillerini de değiştirdi. Gazetelerin veya yayın mecralarının saygınlığını, satış rakamları kadar internet sitelerinin tıklanma oranları da belirler oldu. Tıklanmalardan elde edilen gelir, haber yapış tarzını derinden etkiledi. Firmalar için hizmet verdikleri sektörle ilgili aramalarda, arama motorlarının ilk sayfalarında yer almak neredeyse varlık-yokluk sorunu haline geldi. Hâl böyle olunca, firmalar da dijital pazarlama kanallarına yöneldi. İnternet sitelerini SEO uyumlu hâle getirdiler, blog’lar açıp hizmet verdikleri sektörle ilgili yayıncılık yapmaya başladı. Dijital reklam ve içerik ajansları, büyüğünden küçüğüne birçok firma için çalışmaya başladı.

Artan içerik talebi, yeni iş modelleri

Dijital pazarlamaya yönelik talebin yükselmesi, öncelikle reklam ve halkla ilişkiler firmalarının sayısının artmasına neden oldu. Artan talep yeni bir arz biçimini yarattı, yani içerik üretimi yapan firmaların ortaya çıkmasını ve çoğalmasını sağladı. Artan içerik talebi, yepyeni bir firma biçiminin doğmasını sağladı: İçerik Firmaları. İçerik firmaları metinler yazdırıyor, haber sitelerini yönetiyor. Firmalar bünyelerinde freelance (serbest) olarak yüzlerce metin yazarı çalıştırıyor.

Metin yazarı kimdir, ne iş yapar?

Peki metin yazarı ne iş yapar? Metin yazarlığı, çoğunlukla reklamla birlikte anılır; kampanya metinlerinden sloganlara, ürün tanıtımlarından blog yazılarına, sosyal medya paylaşımlarına, konuşma metinlerine; kısacası her türlü yazılı materyalin hazırlanması işidir. Metin yazarının dile hakim olması, akıcı bir yazım dilinin olması, yaratıcı olması, SEO çalışmalarına katkı sağlayacak şekilde metinler yazması beklenir.

Yani metin yazarı aynı zamanda SEO’dan da anlar. Bir metinde hangi anahtar kelimeleri hangi formatta ve yoğunlukta kullanması gerektiğini de bilir, başlığı ve ara başlıkları nasıl kurgulaması gerektiğini de.

Eğer bir firmanın metin yazarı olarak çalışmıyorsanız yani freelance bir metin yazarıysanız gün içinde edebiyattan hırdavata, örgü modellerinden bilgisayar tanıtımlarına geniş bir yelpazede metinler üretmeniz istenir. Yani sürekli bilgisayar başında oturup konu veya ürünü araştırmanız, anahtar kelime analizi yapmanız ve en az 500 kelimelik -metin yazarlarından istenilen ortalama metin uzunluğu- metinler yazmanız gerekir.

Nitelikli içerik oluşturanlara yeterince önem verilmiyor

Deniz Yenihayat, 10 yıl boyunca farklı reklam ajanslarında yazarlık yaptıktan sonra kendi isteği ile bağımsız çalışma sistemine geçen metin yazarlarından. Yenihayat, bağımsız çalışmanın olumsuzluklarını şöyle sıralıyor:

“Ödemelerin aksaması, bütçelerin çok az olması, verilen zamanlamaların işi nitelikli yapmaya yetmemesi gibi durumlar var. Bir yandan da evden çalışmanın ve öz disiplini sağlamaya çalışmanın zorlukları var. Ancak bence en önemli sorun, yaptığımız işin, yani yazmanın basit bir edim olarak algılanması. 21.yüzyılın artık okumayan insanları için yazmak da sanırım epistemolojik olarak anlamsızlaşıyor ve itibarsızlaşıyor. Sonuç olarak da eğer yazmak mesleğinizse maddi ve manevi karşılığın az olduğu ve tatmin etmediği bir sürece dönüşüyor. Okuma oranının oldukça düşük olduğu bir ülkede, nitelikli içerik oluşturma konusuna da içerikleri oluşturanlara da yeterince önem verilmiyor.”

Bunu ben de yazarım, ne var yani!

Deniz Yenihayat, metin yazarlığı ile ilgili ciddi bir yanılgı olduğuna ise şu cümlelerle dikkat çekiyor:

“Bu mesleğin herkesçe yapılabileceği, herhangi bir zorluğu olmadığı ve çok da karşılığı hak etmediği gibi yanılgılara sıkça düşülüyor. Bunu bağımsız çalıştığım bazı kişi ve kurumların yaklaşımlarında görebiliyorum. İşverenlerin biraz da bütçeleri aşağı çekmek için takındıkları ‘Bunu ben de yazarım, ne var yani’ tavrı hem içeriğin hem de içeriğin hizmet ettiği ürün ya da sayfanın değerini düşürüyor. Ancak bu henüz fark edilmiş bir durum değil. Belki de kelimelere, okumaya ve yazmaya hiç değer verilmeyen bir çağda asla fark edilmeyecek”.

Öylesine takılıyormuş gibi görüntü veren bir meslek

Freelance metin yazarı tasvirleri hep bilgisayar başında oturan birileri, yanında kahvesi, fonda müziği olarak resmedilir. Gelin görün ki gerçek hiç de öyle değildir. Ekşi Sözlük’ten bir iki entry alıntısı gerçek tablonun resmi gibi;

“Sinir bozucu, şizofrenik bir meslektir. bir gün kombi denen alet nedir, nasıl çalışır, nasıl kurulur öğrenmeyi gerektirdiği gibi ertesi gün bir dizi kozmetik ürünün içeriğini, işlevini, nerede kullanıldığını falan öğrenmeyi gerektirir. ya da misal bir gün bira nasıl yapılır, tarihçesi nedir, nasıl olur da oluru öğrenmek için cebelleşirken ertesi gün bir beyaz eşya bilmem nesinin, bir otomobilin, bir musluğun nasıl üretildiğini, çalıştığını, ne işe yaradığını, bilmem neyle ilgili kanuni mevzuatları vb. öğrenmek için debelenmeyi ve bu öğrendiklerini birbirine karıştırmadan bu sağanağın altından kuru çıkabilmeyi, binlerce kere söylenmiş şeyleri farklı bir şekilde söyleyebilmeyi, defalarca reddedilen metinlerin, isimlerin, sloganların vs. revizyonlarını sabırla yapabilmeyi, alternatif üretebilmeyi ve bu esnada sakin olabilmeyi gerektirir.
bu kadar şeyle uğraşırken boş boş oturuyormuş, öylesine takılıyormuş gibi görüntü veren bir meslektir. zira bu işle uğraşanların günlerinin büyük bir kısmı okuyarak, araştırarak, düşünerek, notlar alarak geçer.” maketbicaa

“Metin yazarlığı her ama her konuda bilgi sahibi olmayı gerektirir. zira günün birinde en zottirik şeylerin bile metnini yazmanız istenir. türkiye’de önem verilen bir meslek değildir hatta belki meslek olarak bile zikredilmez. çünkü bakarsınız ki iki kelimeyi bir araya getiremeyen adamı metin yazarı yapmışlardır.
“edit: bu yazıyı yazmamın ardından neredeyse 2 sene geçiyor. sektöre girdiğimden beri 3 ajans değiştirdim ki bir tanesine girmek için çıldırırsınız. neyse, an itibariyle avustralya’da yaşıyorum ve elimde tarayıcı, stok sayıyorum. bu yüzden artık sormayın, “nasıl yaparım” diye. lütfen…” dis

Bu yorumlar 2007 yıllarına ait. Aradan geçen on senede tablo çok daha kötüye gitti. İçerik üretimi konusunda profesyonel olarak çalışan birkaç firmayı dışarıda bırakırsak, bu firmalar küçük sermaye ve az kadro ile kurulan ve hayatını da böyle sürdüren kurumlar. İçerik firmalarının yazar kadrosunun büyük çoğunluğu ise ‘freelance’ yani parça başı ücrete tabi, güvencesiz eleman olarak çalıştırılıyor.

Fazla söze gerek yok, durum bu… 2000’li yılların başlarında revaçta olan hatta ‘milenyum mesleği’ gibi yakıştırmalar yapılan metin yazarlığı geldiğimiz 2017 yılında 3 kuruşa, güvencesiz çalışmanın adı oldu.

İşsiz gazeteciler ve metin yazarlığı

Metin yazarlığı işsiz kalan gazetecilerin ilk aklına gelen iş modeli. Medya son yıllarda artan oranlarda baskı altında. Kapatmalar, el koymalar, tutuklamalar nedeniyle birçok yayın kuruluşu artık işini yapamaz, insan istihdam edemez oldu.

2016 yılı Bia Medya Gözlem Raporu‘na göre, geçtiğimiz 2016 yılında 2 bin 708 gazeteci ve medya çalışanı işten çıkarıldı veya işten ayrılmaya itildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ise, KHK’lar ile 179 medya ve yayın işletmesinin kapatıldığına bu nedenle işsiz kalanların sayısının 10 bine ulaştığına dikkat çekti. İşsiz kalan binlerce gazeteci ne yaptı dersiniz elbette en iyi bildikleri işi yani yazmayı tercih etti. Patronlar için bu nitelikli işsiz ordusu düşük fiyata metin yazdırmanın bahanesi oldu.

İş ilânlarındaki acı gerçek!

Düşük ücretten kastımız gerçekten 1 lira 2 lira gibi ücretler. Evet 2017 yılındayız ama yılların getirdiği zihinsel birikiminizle bir çay içecek parayı kazanamıyorsunuz! Farklı firmaların iş ilânlarında verilen ücretler aşağı yukarı böyle. Ne yazık ki o ilânların hepsinin ortak noktası üç kuruş karşılığında birikiminizi, deneyiminizi satın almak istemeleri…

Örneğin bir firma tarafından verilen ilânda, “Bu iş kesinlikle ek iş olarak yapılamaz. O yüzden başka bir işte çalışmakta olanlar kesinlikle başvuru yapmasın” uyarısı ile ücret bilgisi paylaşılmış: “İlk 1 aylık çalışmada 200 kelimesi 1 TL ve katı olacak şekilde ücret alıyorsunuz. 1 aylık çalışmayı disiplinli bir şekilde sürdürebilirseniz bu durumda kadrolu yazarlarımız arasına girebilirsiniz. Bu durumda da 200 kelimesi 1,5 TL ve katı üzerinden ücret almaya başlarsınız.”

Bu durumda metin yazarlığı yaparak en azından asgari ücret almak isterseniz, ayda en az 560 makale, günde ortalama 18 makale yazmanız gerekir. Yani ek iş olarak asla yapamayacağınız söylenen bu iş için makale başı ortalama bir saat harcamanız gerektiğini -işi hakkıyla yapacaksanız- de düşünürsek her gün 18 saatinizi masa başında geçirmeniz gerekiyor!

Bir başka firmanın ücret tablosu da hiç farklı değil. Burada da 200 kelimelik bir içerik için öngörülen ücret 1,25 TL. Burada yazarlar için tecrübeye bağlı ücretlendirme yapılmış. En tecrübelisine 200 kelime için 2,5 TL ödeniyor.

Daha kurumsal firmalarda ise içerik ücreti 15 lira ile 50 lira arasında değişiyor.

Sigorta yok, güvence yok

Mecbur kaldığı için bu ücretleri kabul edip, günlük mesai harcayanlar için herhangi bir güvence sağlanmıyor. Emeklilik, sendikal örgütlenme bir yana SGK gibi en temel sağlanması gereken koşullar bile sağlanmıyor. Ev emekçilerine getirilen sigorta zorunluluğu ne yazık ki bu sektörde yok. Yani freelance bir metin yazarı ayın 30 günü çalışsa bile bir gün sigorta hakkı kazanmıyor. Bu ücretlerle günümüz koşullarında bir metin yazarının bir muayene ücretini karşılayabilmesi için ortalama 200 kelimelik 150 makale yazması gerekiyor.

Yani metin yazarının yazdığı metin üzerinde talep edebileceği tek hak, anlaştığı ücrettir, metinlerde yazarın adı bile geçmez.

Editörlük de matikleşti!

Metin yazarlığı cephesinde tablo ne yazık ki hayli acı. Daha acı olanı ise haberin, haberciliğin niteliksel olarak düşürüldüğü durum. Basın emekçileri bir yandan sansür ve tutuklama cenderesindeyken diğer yandan mesleğe duyulan saygı ve güven yoksunluğu ile boğuşuyor. Online reklam gösterimlerini kazanç olarak gören sermaye sahipleri bir koyup beş almak için alabildiğine kalitesiz içerik barındıran internet sitelerini açıyor. Bol bol dizi, yarışma haber, video ve galerilerinin olduğu bu siteleri yönetmek için ise çeşitli firmalarla anlaşıyor. Bu firmalar tek bir kişi çalıştırıp çok sayıda site için üretilmiş içerikleri yayına alıyor. Ne yazık ki bu şekilde hizmet veren çok sayıda firma ve kişi mevcut. İronik olması bakımından son zamanlarda Editörmatik diye bir firmanın da bu sektörde boy göstermeye başladığını söyleyelim. Paketleştirilen ve ürün haline getirilen haberleri en az 10 site için bir kişinin girdiği, ‘kopyala-yapıştır’ tabir edilen ve mesleği itibarsızlaştıran üretim tarzının egemen hale geldiği bir düzen.

Peki bu düzen hep böyle mi gider? Yaşadığımız dönemde metin yazarları nasıl olmalı? Deniz Yenihayat, bu sorunun yanıtını şöyle veriyor:

“Yeni medyada metinsel içerikten ziyade video içeriklerin rağbet gördüğüne şahit oluyoruz. Bu da yakın gelecekte multidisipliner içerik yazarlarına ihtiyaç duyulacağını gösteriyor. Hem yazabilen, hem video editleyebilen, hem sosyal medya moderasyonu yapabilen yazarlar gibi… Şu anki haliyle bir metin yazarının bağımsız çalışarak hayatını idame ettirebilmesi zor görünüyor. Ancak mecra, içerik üreticilerini dönüştürme gücüne sahip. Metin belki yok olmayacak ama çok farklı biçimlerde işlenecek ve metin yazarlarını da dönüştürecek diye düşünüyorum.”

Başta sorduğumuz soruyu şimdi yeni baştan sorma zamanı:

“İçerik kralken, içerik üretenler köle mi?”

İlden Dirini

Journo E-Bülten